SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Edebiyat Kutsalın Alanı.."

0
Güncellendi - 2015-12-27 17:31:29
A- A+ PAYLAŞ

2. Anadolu Malatya Kitap Fuarı’nın davetlisi olarak Malatya’da bulunan Yazar-Senarist Ahmet Turgut, İnönü Üniversitesinde Konferans verdi. Turgut,  “Edebiyat ve Kutsal’ın Dili” konulu konferansında, kadim geleneklere ve yaşanan tarihsel sürece dair edebi değerlendirmelerde bulundu.

Hoca Ahmet Yesevi Salonunda yapılan konferansa, Rektör Danışmanı Doç. Dr. Cafer Mum, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.

Tarih’in kendisini her daim cezbettiğini söyleyen Turgut,  tarihi romanların, dönemlere ait kıssaların ve dini figürlerin; düzenli okumalarının ana noktalarını oluşturduğunu ifade etti. Edebiyatın genel bir formülü yok diyen Turgut, önceliğinin Kur’an-ı Kerimin içerisindeki kıssalar olduğunu ve orada ki kıssalar üzerinden kendine ilke edinebileceğini düşündüğünü ve diğer bir söylem ile edebiyatın kutsalını yeniden yoğurmaya çalıştığını aktaran Turgut, "Adı konmayan hiçbir şey zihinde yer bulmaz" diyerek, esmaların ve tanımlamaların önemine dikkat çekti.

"İnsanoğlu, edebiyatı, ilk dönemlerde mitolojiden daha sonra destanlardan geliştirdi ve bu süreç gelişerek romanda kendini buldu" diyen Turgut sözlerine şöyle devam etti: “Roman günümüzde yerini sinemaya bırakıyor ve ileride üç boyutlu görseller olarak karşımıza çıkacak. Evrensel değerlere bakarken, açılan noktalara dikkat edilmeli, irfan görülmeli. İnsanın evresi ve insanlığın evresinin örtüştüğü gerçeğine ve Kur’an-ı Kerimde kâinat’ın oluşumu izah edilirken kullanılan fatr kelimesine dikkat edilmeli. Fatr, tohumun çatlayıp açığa çıkmasını ifade eden bir kelimedir ki büyük patlama teorisi ile Dünya’nın oluşumuna gönderme yapılıyor denilebilir. Her ne kadar fark etmesek yâda bambaşka fikir yapılarına sahip olsak da kutsalın diliyle konuşmaktayız ancak bunun farkına varamayabiliyoruz. Netice itibariyle bütün yollar Kuran-ı Kerim’e, Yüce Yaradan’a çıkıyor. Edebiyatta da hangi alana girerseniz girin, Kutsal’ın alanındasınız.”

“Bozkır’ın Sırrı kitabını yazmak, benim için bir Kerbela provasıydı” diyen Turgut, Aşkın Şehidi kitabının devamında Aşkın Elçisi’nin geldiğini beyan etti. Görmek üzerine bir ikaz geliştirerek, başka bir paradigma ile bakılırsa güzelliğin kaderinin belirlendiğinin fark edileceğini vurgulayan Turgut, bir varlıktaki güzelliği görebilmek ve ona dair bakış açısını, tavırları belirleyebilmek noktasında Kuran-ı Kerim’den örnekler verdi. Yusuf Suresi’nde Hz. Yusuf’daki güzelliğin kimileri tarafından anlaşılamadığını, bir kısım insan tarafından görülebildiğini ve bazı şahsiyetler tarafından da tamamen fark edildiğini izah eden Turgut, bu farkındalığın ardından geliştirilen tavırların da önemli olduğunu dile getirdi. "Bakanlar ve görebilenler" diyerek, kıssaların her okumada katman katman açıldığını ifade eden Turgut, okumada esas alınan paradigmaya göre farklı anlamlar yüklenilebilindiğini, belirtti.

Okumak derken ‘aklederek okumak’ kavramının altını çizen Turgut sözlerine şöyle devam etti: “Biz bugün itibariyle güzeli rol model almalıyız. Aslında en iddialı sahamız doğru-yanlış sahası. Ancak güzel-çirkin alanından bakıp, bu sahaya uzak kalmayıp güzele yaklaşmalıyız. Hayat sebep-sonuç ilişkileri üzerine kurulu yani mantık üzerine kurulu, fakat vahyin hakikatine de hissiyatla vakıf olunur. Yusuf Suresi’ni siz de kendi paradigmalarınızla okuyunuz. Böylece, bakıp da göremediğimiz nice ayetler olduğunun farkına varabiliriz."

Turgut, Hazreti Muhammed ve sahabe dönemine ait yaşanan örnekler ile detaylandırdığı konuşmasında, Allah’tan gelene rıza ile bakabilmek ve sevgi, iman, irfan gibi kavramlara dair detaylı açıklamalarda bulundu. Program, katılımcılardan gelen soru ve cevapların ardından son buldu.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız