SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Ek İddianame Kabul Edildi

0
Güncellendi - 2015-12-27 14:08:01
Ek İddianame Kabul Edildi
A- A+ PAYLAŞ

Malatya Özel Yetkili 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Zirve Yayınevi'ndeki cinayetlere ilişkin, emekli Orgeneral Hurşit Tolon, eski Malatya Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger ve Binbaşı Haydar Yeşil'in ''terör örgütü yöneticiliği' ile suçlandığı toplam 19 sanıklı ek iddianameyi kabul etti. 
     
Mahkeme, Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı İsmail Aksoy'un sunduğu 761 sayfalık 19 sanıklı ek iddianamenin incelemesini tamamladı. İddianamenin kabul edilmesini kararlaştıran mahkeme heyeti, ek iddianameyi sanık ve müdahil avukatlara gönderdi. 
     
İddianamede ''terör örgütü yöneticiliği''yle suçlanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon, eski Malatya Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger ve Binbaşı Haydar Yeşil için iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. 
     
Diğer 16 sanık için de ''terör örgütü üyesi olmak'' suçlamasının bulunduğu ek iddianamede, ayrıca sanıklar için ''terör örgütü kurmak ve yönetmek'', ''hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs'' ve ''adam öldürmeye azmettirmek'' suçlamaları yer alıyor. 
     
Ek iddianamede, Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin de aynı örgütün farklı hücreleri tarafından işlendiği ileri sürülüyor. 
     
Malatya'da 18 Nisan 2007'de Zirve Yayınevi'nde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel bıçaklanarak öldürülmüştü. Zirve Yayınevi cinayetleriyle ilgili açılan mevcut davada, 6'sı tutuklu 9 sanık yargılanıyor.
 
Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı İsmail Aksoy'un hazırladığı 761 sayfalık ek iddianamede, emekli Orgeneral Hurşit Tolon, eski Malatya Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger ve Binbaşı Haydar Yeşil'in yanı sıra, astsubay Abdullah Atılgan, uzman çavuşlar Murat Göktürk, Mehmet Çolak, Adem Gedik, Adil Akçay, İnönü Üniversitesi öğretim görevlisi Ruhi Abat, Levent Ercan Gelegen, Aykut Saka, İlker Çınar ile olaya ilişkin devam eden mevcut davada da sanık olarak bulunan Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker, Varol Bülent Aral, Hüseyin Yelki sanık olarak gösterildi.  
 
İDDİANAME DETAYLARI..

Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde biri Alman uyruklu 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın ek iddianamesinin açıklama bölümünde ilginç belge ve detaylara yer veriliyor. 
 

Özel Yetkili Malatya 3. Ağrı Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamenin genel detayları şu şekilde:
 

"Bu iddianamede dosyamıza konu 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen menfur saldırı eylemi ile ilgili olarak yürütülen soruşturma kapsamında;
Başta Zirve Yayınevi cinayeti olmak üzere, özellikle aynı kapsamda işlenen ve kamuoyunda Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayeti olarak bilinen cinayetlere yönelik; bu eylemler öncesi gerekli ortamın nasıl oluşturulduğu, oluşturulan bu ortam sonucu toplumda nasıl bir algının yaratılmaya çalışıldığı, yaratılan bu algıdan faydalanılarak bu cinayetlerin işlenmesi sonucu elde edilmek istenen amacın ne olduğu, en önemlisi bu cinayetlerin arkasında Ergenekon terör örgütünün ve bu örgütün misyonerler ile azınlıklara yönelik hazırladığı eylem planlarının bir rolünün bulunup bulunmadığı irdelendikten sonra, dosyamıza konu Zirve Yayınevi cinayetinin arkasında Ergenekon terör örgütünün varlığını gösteren farklı bir hücre yapılanması olup olmadığı, bu eylemi hayata geçirirken görev dağılımının nasıl ve ne şekilde gizlilik kurallarına riayet edilerek yapıldığı, bu eylem ile ulaşılmak istenen asıl amaç ve hedefin ne olduğu, eylemin gerçekleştirilmesi aşamasında asli faillerin kimler tarafından nasıl azmettirildiği, eylemde kimlerin nasıl ve ne şekilde rol aldığı, rol alan bu kişilerin örgütsel irtibatları ile isnat edilen eylemdeki hukuki konumları mevcut deliller çerçevesinde ayrı ayrı ele alınacaktır. Bu çerçevede hazırlanan bu iddianame, toplam 20 (yirmi) bölümden oluşmakta olup;
—l.Bölümde; Ergenekon terör örgütü hakkında genel açıklama yapıldıktan sonra bu örgütün Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren ıskata teşebbüs ve darbe ortamı hazırlamak amacıyla işlediği değerlendirilen bazı eylemlerinden kısaca bahsedilmiştir.
—2.Bölümde; Başta Zirve Yayınevi cinayeti olmak üzere Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin işlenmesinde en önemli sebep olarak görülen misyonerlik faaliyetleri ve azınlıklar konusunda, Ergenekon terör örgütünün nasıl bir bakış açısının olduğu işlenmiştir.
—3.Bölümde; Ergenekon terör örgütünün belirlemiş olduğu nihai amaç ve hedeflerine ulaşmak için misyonerlik faaliyetleri ve azınlıklar konusunu kullanarak hazırlamış olduğu eylem planlarından bahsedilmiştir.

ERGENEKON İLE ZİRVE CİNAYETİ ARASINDAKİ BAĞ
—4.Bölümde; Cinayetlerle ilgili olarak çeşitli zamanlarda gönderilen ihbar mektuplarında, başta Zirve Yayınevi Cinayeti olmak üzere Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetleri hakkında da ifadeler veren Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarında ve teslim etmiş olduğu belgelerde, Ergenekon Terör Örgütü sanığı Ahmet Hurşit Tolon'un Zirve Yayınevi Cinayeti işlenmeden önce ve işlendiği gün Malatya ilinde bulunmasında, Hrant Dink cinayetine yönelik hazırlanan Devlet Denetleme Kurulu (DDK)'nun raporunda ve tanık Adıyaman'ın beyanlarında; Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetleri arasındaki irtibat ile bu cinayetlerin Ergenekon Terör Örgütü ve bu örgütün eylem planlarıyla olan irtibatını gösteren hususlar ortaya konulmuştur.
—5.Bölümde; Ergenekon Terör Örgütü ve TUSHAD (Türkiye Ulusal Strateji ve Hareket Dairesi) tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Misyonerlik faaliyetlerinde bulunduğu Tarsus ilçesinin Misyonerliğe yönelik yapılacak çalışmalarda merkez üs olarak seçilmesi sonrası, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 05/01/2005 ve 10/01/2005 tarihlerinde gönderilen talimatlar doğrultusunda, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerine kadar gelinen süreçte misyonerlik ile azınlıklar konusunda kamuoyu ve korku ortamı oluşturmak amacıyla yürüttüğü Saha çalışmaları kapsamında yaptığı propaganda ve yönlendirme faaliyetleri anlatılmıştır.
—6. Bölümde; İddianamenin yukarıda ki bölümlerinde anlatılan konular kapsamında Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetinin, Ergenekon Terör Örgütü ve bu örgütün eylem planları ile olan irtibatını gösterir genel bir değerlendirme yapılmıştır.
—7.Bölümde; Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik hazırlıklar kapsamında başta Mehmet Ülger olmak üzere diğer bazı şüpheliler tarafından Malatya ilinde misyonerlik faaliyetlerine yönelik yürütülen propaganda, yönlendirme ve maktulleri hedef gösterme faaliyetlerinden bahsedilmiştir.
—8.Bölümde; Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılaması devam eden Zirve Yayınevi Cinayeti davası ile aynı konuda yürütülen dosyamıza konu soruşturmanın başlangıcı hakkında kısa bilgiler verilmiştir.
—9.Bölümde; Zirve Yayınevi Cinayeti işlendikten sonra günümüze kadar devam eden süreçte, özellikle cinayetin azmettiricilerine yönelik çeşitli tarihlerde gönderilen ihbar mektupları işlenmiştir.
—10.Bölümde; Yine çeşitli tarihlerde, başta Zirve Yayınevi Cinayeti olmak üzere Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetleri hakkında da ayrıntılı beyanlarda bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadeleri belirli bir kronolojik sıra da gözetilerek özet halinde sunulmuştur.
—11.Bölümde; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın vermiş olduğu ifadeler ve çeşitli tarihlerde gönderilen ihbar mektuplarında geçen hususların doğruluğu, başta HTS kayıtları olmak üzere dosyadaki diğer tüm deliller göz önüne alınarak ispatlanmıştır.
—12.Bölümde; Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan ve Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Abuzer Yıldırım'dan elde edilen flash belleklerdeki belgeler, bazı ihbar mektuplarının ekinde gönderilen CD'lerdeki belgeler ve Haydar Yeşil'in iş yerinde yapılan aramada ele geçirilen faks mesaj formu arasındaki benzerliklerden söz edilmiştir.

EMRE GÜNAYDIN’IN İRTİBATLARI
—13.Bölümde; Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın cinayetin azmettiricileri olduğu değerlendirilen kişilerle olan irtibatları irdelenmiştir.
—14.Bölümde; Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarının beyanlarında yer alan ve cinayetin azmettiricilerini işaret eden hususlar anlatılmıştır.
—15.Bölümde; Başta Mehmet Ülger ve bazı şüpheliler tarafından, bir dönem Türkiye Protestan Kiliseler Birliği Başkanlığı yapmış olan Behnan Konutgan isimli şahsa yönelik yapılması planlanan eylemden bahsedilmiştir.

ESKİ REKTÖRE SUİKAST PLANI
—16.Bölümde; yine başta Mehmet Ülger olmak üzere Mehmet Çolak'ın da dahil olduğu İnönü Üniversitesi eski rektörü Fatih Hilmioğlu'na yönelik yapılması planlanan eyleme ilişkin olarak ayrıntılı ifadelerde bulunan tanık Adıyaman’ın beyanları anlatılmıştır.
—17.Bölümde; Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası, işlenen cinayeti başta Adalet ve Kalkınma Partisi ve Fethullah Gülen cemaatini yıkmak için yürütülen dezanformasyon faaliyetleri işlenmiştir.
—18.Bölümde; Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak yapılan aramalarda ele geçen belgelerden, özellikle misyonerlik faaliyetlerinin takibi kapsamında Malatya ve Mersin İl Jandarma Komutanlıklarına ait İstihbarat ödeneklerinden yapılan harcamalarda dikkat çeken hususlar ortaya konulmuştur.
—19.Bölümde; Zirve Yayınevi Cinayeti kapsamında şüpheli konumunda olan kişilerin savunmaları da dikkate alınarak bazı tespitler yapılmış olup, hukuki durumları değerlendirilmiştir.

Zirve Yayınevi davasının kabul edilen ek iddianamesinde Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinin Ergenekon örgütü tarafından yapıldığı sonucuna varıldığı bildirildi.

Özel Yetkili Malatya 3. Ağrı Ceza Mahkemesi’ne sunulan ek iddianamede Zirve Yayınevi, Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin Ergenekon örgütü tarafından yapıldığı ileri sürülerek şu iddialara yer verildi:
“18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen menfur saldırı eylemi ile ilgili olarak yürütülen soruşturma kapsamında elde edilen delillerden; bu eylem ile birlikte 05/02/2006 tarihinde Trabzon ilinde gerçekleşen Rahip Santoro ve 19/01/2007 tarihinde İstanbul ilinde gerçekleşen Hrant Dink cinayetlerinin esasen münferit olaylar olmayıp, Ergenekon Terör Örgütü tarafından belirli bir plan çerçevesinde, ortak bir amacı elde etmek amacıyla işlenen cinayetler olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün hücre tipi bir yapılanmaya haiz gizli bir örgüt olduğu, yapılanmasını geniş bir alana yayarak devlet içersinde değişik kurumlara sızdığı, özellikle tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırması nedeniyle ele geçirilen tetikçilerin çoğu zaman diğer hücrelerden, hatta kendilerini azmettiren ve yönlendiren şahıslardan bile haberlerinin olmadığı görülmüştür.”

“AMAÇLARI ZAYIF BİRDEVLET İMAJI VERMEKTİ”
İddianamede, “Örgütün nihai amacının; sürekli iç çatışma, kaos, komşu ülkeleri ile düşman, dünyaya kapalı, Avrupa Birliği ve insan haklarına karşı, ekonomik kriz, iç etnik çatışmalar ve naylon terör örgütleri ile uğraşan ve ekonomik yönden zayıf bir devlet imajı oluşturmaya çalışmak; devlet otoritesini içte ve dışta zafiyete uğratarak, ülkeyi yönetilemez hale getirmek; bu şekilde ülkeyi daha rahat yönetip, yönlendirebileceği siyasal iktidarlar oluşturup, örgütün belirlediği gizli amaç ve prensiplerin dışına çıkan tüm siyasal iktidarları değişik yöntemlerle kontrol altına almak; bu başarılamadığı taktirde ise yasama ve yürütme organlarını, 'Suikast, Dezenformasyon, Hukuk Dışı Müdahalelere (Darbe) Uygun Ortam Hazırlama, Halkı İsyana, Kanun Ve Kurallara Uymamaya Teşvik' gibi mübah gördükleri her türlü illegal yöntemlerle devirip kendi ideolojik amaçları doğrultusunda devlet yönetimini ele geçirmek olduğu anlaşılmıştır” denildi.

“DARBE İLE HÜKÜMET İŞ BAŞINDAN UZAKLAŞTIRILACAKTI”
İddianamede, "Örgütün, özellikle devlet yönetiminde farklı düşüncelere tahammül edemediği, farklı düşüncede olan hemen herkesi "İkinci cumhuriyetçi, işbirlikçi, karşı devrimci, ABD-CIA-MOSSAD ajanı, tarikatçı, dinci, dönek, hain" gibi karalama kampanyalarıyla halk önünde küçük düşürmeye çalıştığı, ‘fişleme’ faaliyetlerine girişerek, halkı bu kişilere karşı kışkırttığı görülmüştür. Kahraman Türk Ordusu içinde kendi düşüncelerini benimsemiş ve kabul etmiş olduğuna inandığı bir gruba kendi menfaatleri doğrultusunda bir darbe yaptırarak mevcut yasama (TBMM) ve yürütme (hükümet) organlarını lağvederek, yerine kendi düşünce ve amaçlarına uygun bir yönetim tesis etme yönünde faaliyetlere giriştiği belirlenmiştir. Hedefe giden bu yolda propagandasını yaparken, egemenliği kayıtsız, şartsız millete teslim etmiş olan yüce Atatürk’ün yolunu takip ediyormuş izlenimi vererek, 'hedef' kitle olarak belirledikleri kesim tarafından sempati ile karşılanmayı amaçladığı, bu şekilde Yüce Atatürk’ün adı kullanılarak faaliyetlerine maskeleme yapıp antidemokratik müdahalelerin gerçekleştirilmesine çalışılmıştır. 2002 yılında yapılan genel seçimlerinden sonra 'Ergenekon' dokümanında belirtilen yöntemlerin tek tek uygulamaya konulduğu, mevcut meclisi ve hükümeti ortadan kaldırmak için her türlü yola başvurulduğu, bu çerçevede öncelikli olarak Cumhuriyet Gazetesine el bombası attırıldığı, arkasından da Danıştay 2. Dairesinde görev yapan yüksek yargıçlara yönelik silahlı saldırı eyleminin gerçekleştirildiği, Danıştay saldırısından önce ve sonra da benzer olayların zincirleme bir şekilde devam ettiği, birçok olayda; eylemlerin amacı, zamanı ve yapılış tarzı dikkate alındığında, eylemlerin aynı merkezden yönlendirildiğine ve Ergenekon Terör Örgütünce yapıldığına dair ciddi şüphelerin bulunduğu görülmüştür. Özellikle Rahip Andrea Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinin işlenme süreçlerine ve nedenlerine bakıldığında; maktüllerden Rahip Andrea Santora, Tilman E. Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel'in misyonerlik faaliyetleri yürüttüğü, müslümanların hızla hrıstiyanlaştırıldığı, kilise evlerinin mantar gibi çoğaldığı ve dinin elden gittiği; maktül Hrant Dink'in ise azınlıklardan olan Ermenilere yönelik faaliyetlerde bulunduğu, Türklere hakaret ettiği ve Türk düşmanı olduğu temaları, yazılı ve görsel basın yolu ile bazı akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları da kullanılarak, 2005 yılı başından itibaren yoğun bir şekilde işlenmesi sonucu, cinayetler öncesi toplumun hassasiyetlerinin kaşındığı ve özellikle maktüllerin hedef tahtasına oturtulduğu gözlenmiş, yürütülen tüm bu faaliyetler sonrası cinayetlerin peş peşe işlenmesiyle de, ülkede biran önce iç çatışma, anarşi, terör ve kaos ortamı oluşturma, Askeri müdahale için gerekli zemini hazırlama, mevcut yürütme organını yasadışı yollarla devirme veya işlevsiz hale getirerek iktidardan uzaklaştırma amaçlarının hedeflendiği anlaşılmıştır” ifadeleri yer aldı.

“ERGENEKON ÖRGÜTÜ BU CİNAYETLERİ YAPTIRDI”
İddianamede, “Ergenekon terör örgütünü işaret ettiği, amaç ve netice bakımından aynı merkezden yönlendirildiği, ülkede kaos anarşi terör kargaşa, huzursuzluk çıkarmayı ve ülkemizi uluslararası arenada sıkıntıya sokmayı hedeflediği belirtilen Rahip Andrea Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayıncılık Cinayetleri gibi eylemlerin ülkede bulunan azınlık ya da eylemi gerçekleştirenlerce misyonerlik faaliyeti yaptığı iddia edilen şahıslara yönelik yapıldığı açıkça görülmüştür. bahse konu eylemlerin gerçekleştirilmesine kadar gelinen süreçte bu eylemler için özellikle 2005 yılı başından itibaren gerekli ortam ve şartların oluşturulması, cinayete kurban giden şahısların kin ve düşmanlık oluşturulmak suretiyle hedef haline getirilmesi faaliyetlerinde bulunulduğu, bu konuda birçok propaganda ve projeli çalışmaların yapıldığı belirlenmiştir. Ülkede kaos anarşi terör kargaşa, huzursuzluk çıkarmayı ve ülkemizi uluslar arası arenada sıkıntıya sokmayı hedefleyen Rahip Andrea Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayıncılık Cinayetlerinin işlenme nedenlerine bakıldığında; özellikle maktüllerden Rahip Andrea Santora, Tilman E. Geske, Neceti Aydın ve Uğur Yüksel'in misyonerlik faaliyetleri yürüttüğü, maktül Hrant DİNK'in ise azınlıklardan olan Ermenilere ilişkin faaliyetlerde bulunduğu, Türklere hakaret ettiği ve Türk düşmanı olduğu şeklindeki düşünce veya kanaatin, ortak bir neden olarak ortaya çıktığı açıkça görülmüştür. Eylemlerin amacı, zamanı ve yapılış tarzı dikkate alındığında da, adı geçen eylemleri Ergenekon Terör Örgütünün yaptırdığına dair ciddi şüphelerin oluştuğu, Ergenekon Terör Örgütünün özellikle tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırması nedeniyle ele geçirilen tetikçilerin çoğu zaman diğer hücrelerden, hatta kendilerini azmettiren ve yönlendiren şahıslardan bile haberlerinin olmadığı anlaşılmıştır. , Ergenekon Terör Örgütünün ülkemizde bulunan azınlıklar ve misyoner olarak nitelendirdikleri Hıristiyan grupları hedef olarak belirledikleri, bu konuda araştırma ve analiz çalışması yapılmamasını eleştirdikleri, bu gruplara ait ibadet yerlerinin restore edilmesi, inanç turizmi kapsamında yapılan faaliyetler ve Avrupa Birliğine giriş sürecinin milli güvenliğe aykırı bir takım hususları içerdiği konusunu işledikleri görülmektedir” denildi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız