SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Elektriksiz Yıllar

A- A+ PAYLAŞ

Hüseyin ŞAHİN

Anadolu’nun birçok köyünde olduğu gibi Arguvan’ın Morhamam Köyünde de 1980’li yılların ortalarına kadar elektrik yoktu. Işık kaynağı gaz ve lüks lambalarıydı. Hele gaz sıkıntısının yaşandığı yetmişli yıllarda ne zorluklar çekildi. Gaz lambasının gazı biter, camı kırılır.İşte o zaman dert başlar, komşudan ödünç gaz yağı istenir.Köy bakkalından yedi ya da ondört numara lamba camı alınırdı. Ya o gaz lambasının isi yok mu, o da ayrı bir dertti.

Okul yıllarımızda akşamları daha iyi görebilmek için gaz lambasını yerde orta bir yere koyar, defterimizi kitabımızı alır çevresinde ders çalışırdık.Lambanın isi genizlerimizi yakardı.

Eve misafir geldiğinde, harmanda ekin saplarını batosa çektiğimizde ya da tarla suladığımızda ise daha modern olan lüks lambası kullanılırdı. Lüks lambası da gaz yağıyla çalışırdı. Işığı etrafa yayan bir tülü bulunurdu.Tabiki ışığı da gaz lambasından kat kat fazlaydı.

Gaz lambaları nice ışıksız gecemizi ışıttı. Şimdi çocuklarımıza “Biz gaz lambası ışığı altında çalışıp, okuduk” deyip örneklemeye gitseniz, sizi anlamamış gibi bakıyorlar. Hele bizden büyükler gaz lambasını da bulamazlarmış.Evin ocağındaki ateşin ışığı varmış sadece.Gaz çırası bulmak ise büyük bir lüksmüş o zamanlar.

***

Köyümüzün bağlı olduğu Arguvan’a elektrik verilmiş, ancak köyler bundan yararlanamamışlardı. Heyetler oluşturup Ankara’ya meclisin yolunu az tutmamıştı bizim köylüler… Bir türlü olmuyordu. Çabalar hep boşa gidiyordu.Bir süre sonra elektrik idaresinden gelen ekipler, ölçüm yaptıklarında ise hemen yarın elektriğe kavuşacakmışız gibi sevinmiştik. Sonra direk yerleri belirlendi. Köylü canla başla elektrik direklerinin yerlerini eştik. Bizim köy Sadık Bey Çiftliğinden köye kadar olan uzun bir mesafede günlerce çalıştı. Köyün bekçisi Sato Dayı, elinde bir metreyle bizim eştiğimiz kuyuları kontrol ediyordu:

- Hasan, bak kuyuyu dibe doğru daraltmışsın. İyi eşin de kontrolde bi hatamız çıkmasın.
- Tamam, Sato Dayı, kazmanın ağzıyla aha şimdi düzeltirim, gibi konuşmaların ardı arkası kesilmezdi.

Neticede elektrik direkleri için kuyuları eştik. Bekle babam bekle… Bugün yarın derken altı ay kadar sonra direkler dikildi. Köylüyü bir heyecan sarmıştı ki görmeye değerdi doğrusu. Herkeste bir telaş, bir telaş… Evlerin elektrik tesisatları döşetilmeye başlandı.

- Baki Usta, yarın bizim evi döşersiniz.
Elektrik Ustası Baki:
- Valla yarın Rahmi’ye sözümüz var, seninki daha sonra.
- Olmaz Ustam, Rahmi’nin evi de bizden sonra döşesen n’olur ki…
Sanki elektrik gelmişti de köylü sıra için Baki Usta’ya ricada bulunuyordu. Bir ay
içinde köyün tüm evlerinin tesisatı döşenmişti.

***

Tesisatlar döşenmiş döşenmesine de elektrik bir türlü getirilememişti köye. Kimi ahırındaki ineği satmış, kimisi borçlanmış televizyon, buzdolabı almıştı. Artık odalarda masanın üzerinde ya da televizyon dolabında siyah beyaz gösteren televizyonlar duruyordu.Buzdolaplarının içine bir süre sonra ilaç kutuları, bazı yiyecekler konulmaya başlanmıştı.Elektrik yoktu, dolap boş mu dursundu… Elektriksiz prizleri kullanmanın da bir yolunu bulmuşlardı; yayını iyi alamayan radyoların fişi prize takılıyordu. Böylece Türkiye’nin sesi ve diğer radyolar daha iyi dinlenebiliyordu. Elektrik yoktu ama prize, buzdolabına habire kullanıma yönelik farklı fonksiyonlar yüklenir olmuştu.

***

Günler günleri aylar ayları kovaladı yıl geçti. Elektrik geldi gelecek derken, Ankara’ya kaçıncı kez gittiği bile unutulan heyetin bu son gidişinde hayırlı haber geldi. “Elektriklerimiz bugün yarına kalmayacak bağlanacak, hökümetten vekillerle de görüştük, bu iş bu defa tamamdır.” haberi köye ulaştı. Artık, gözler elektrik ekibinin gelişini bekler olmuştu.

Muhtar Yusuf İlçeden dönüşünde müjdeli haberi getirdi. Hemen Bekçi Musa köylüyü toplantıya çağırdı. Muhtar Yusuf dayı sevinçli haberi bir kez daha açıkladı:
- Komşular , haydi gözümüz aydın haftaya Salı günü karanlıktan kurtuluyoruz.
Bugün Kaymakamlıktan söylediler ki, haftaya Salı günü törenle sizin köye elektriği vereceğiz,diye.
Bektaşoğlu Hakkı:
- O zaman böyük bir hazırlık lazımdır komşular.
- Öyle, doğrudur.Ben de sizleri bunun için çağırdım, dedi Muhtar.
Toplantı her zamanki köy toplantılarından da uzun sürmüştü. Neticede törende
kesilmek üzere bir koç alınacak, misafirlere yemek verilecekti. Davul-Zurna ekibini ise getirmeyi düşüneceklerdi. Bu olabilirdi de olmayabilirdi de…

***

Salı günü gelmek bilmiyordu. Sanki günlerin önüne set çekmişlerdi… Öyle böyle derken işte Salı olmuştu. Herkes koşuşturmaya başlamıştı erkenden. Erkekler traşlarını olmuşlar, yeni elbiselerini giymişlerdi. Kadınlar, çocuklar da öyle.. En güzel elbiselerini giymişler, kendilerince süslenmişler, bu özel güne köycek hazırlanmışlardı. Kurban dualarla kesilmiş, yemek kazanları köyün Orta mahallesindeki Derviş Ali Ziyaretinin oraya kurulmuştu.

Öğleye doğru, köy yolunda birkaç araba gözükünce, tepede bekleyen Bekçi Musa seslendi:

-Komşular, muhtara haber edin. Geliyorlar. Her halde Kaymakam da var içlerinde.
- Tamam Musa tamam, Muhtar ile köylüler bekliyor zaten.
Köye hemen girişte Muhtar Yusuf ile köylüler büyük bir kalabalık oluşturmuşlar bekleşiyorlardı. Başta Kaymakam’ın arabası ve arkasında diğerleri kalabalığın önünde durdular. Kaymakam arabadan inince kalabalıktan bir alkış sesi kopmuştu. Hoş geldin faslından sonra Kaymakam Muhtara:
- Muhtar Elektriğin Trafosu nerede, bizi oraya götür bakalım, deyince Muhtar Yusuf
“Derhal Efendim, buyurun gidelim” diyerek eliyle yolu gösterdi. Kaymakam ve beraberindekiler önde, köylü arkada okulun karşısında bulunan elektrik trafosuna doğru yürümeye başlamıştı.Trafonun orada da bir kalabalık vardı, bir yandan davul zurna çalıyor, bir yandan kolkola girmiş gençler halay çekiyorlardı. Zurnacı, misafirlerin yaklaştığını görünce birden havayı değiştirip, karşılama havasını çalmaya başlamıştı bile…

Elektrik trafosona kırmızı bir kurdela bağlanmış, hemen direğin yanında bir kız çocuğunun elinde ise yanar vaziyette bir gaz lambası verilmişti. Gaz lambası artık bugün ömrünü dolduracak, istemeye istemeye ışıklandırma görevini tamamlayacaktı.İstesede istemese de intihar edecekti… Çünkü az ışık yetmiyordu, daha çok ışık lazımdı. Artık bundan sonra çocuklar gaz lambasının kör ışığı altında ders çalışmaktan kurtulacaktı, kadınlar sabahın alacakaranlığında kalkıp yayık yaymayacaklardı…Çamaşırlar makinede yıkanacak, sele altında sıcaktan süt, yoğurt ekşimeyecekti…Buzdolabı, televizyon… Yani hayat değişecekti.Televizyon olunca komşu ziyaretleri azalacaktı ama…

Böyleyken böyle… Gaz lambası ömrünü dolduruyordu bizim köyde bugün. Nasıl mutlu olmayalım, nasıl davul-zurna eşliğinde halaylar çekmeyelim.

Kaymakam bey, trafonun önüne geldiğinde:
- Muhterem Morhamamlılar, bugün çok mutlu bir gün.Bugün sizleri elektriğe
kavuşturacağız.Teknolojinin tüm nimetlerinden yararlanacaksınız… diye başlayan uzun bir konuşmanın ardından makasla kurdeleyi kesti ve Muhtara seslenerek, “Gel bakalım Muhtar, şu gaz lambasını söndür” deyince, Muhtar Yusuf büyük bir sevinçle nefesini toplayıp, lambaya doğru olanca hızıyla üfledi.Gaz lambası sönmüştü işte…Kaymakam, trafoya uzandı şalteri aşağıya bastırdı.Direkteki ampul parlamaya başladı.Alkış sesleri artık susmuyordu…

Hazırlanan yemekler büyük bir iştahla yenildi. Artık karanlıklar aydınlığa dönüşecekti. Elektrik gelmişti. Prizler, buzdolapları gerçek işlevlerini yerine getireceklerdi. Siyah beyaz televizyonları biraz erken almışlardı ama, olsunda bir iki yıl böyle idare eder, sonra renklisini de alırlardı… Gaz lambası bugüne bugün, bu Salı günü can çekişe çekişe ölmüştü işte. Duymayanlara duyrulur…Bizim köyde gaz lambası öldü…öldüüüüü…

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız