İnönü Üniversitesi Battalgazi Meslek Yüksek Okulu tarafından düzenlenen Geleneksel Seminerlerin sonuncusunda ‘Meyve Bahçeleri ve Bağlarda Dondan Korunma Yöntemleri' tartışıldı. Battalgazi MYO Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Görevlisi Gültunay Eren'in konuşmacı olduğu seminerde, son yıllarda dünyanın değişik ülkelerinde dona karşı geliştirilen yeni teknolojilere ilişkin bilgiler verildi.
Don çeşitlerinin ‘Adveksiyon’ ve ‘Radyasyon’ donu olmak üzere iki türden oluştuğunu, Malatya’da uzun yıllara yayılan don olaylarının genellikle radyasyon donu olduğunu belirten Gültunay Eren, ancak, 30-31 Mart 2014 tarihlerinde yaşanan ve başta kayısı olmak üzere meyve çiçeği ve ağaçlarının büyük bölümünü olumsuz yönde etkileyen donun adveksiyon donu olduğunu söyledi.
Adveksiyon donunu “Havanın hareketi (rüzgâr) sonucunda, atmosfer içindeki herhangi bir özelliğin yatay taşınması” olarak tarif eden Eren, bu harekete örnek olarak sıcaklık ve nem adveksiyonunu verdi. Adveksiyon donunu “Yatay olarak ısının bir bölgeden bir bölgeye taşınması ya da farklı sıcaklıkta havanın yatay hareketle bölgeye girmesi” ifadesiyle ayrıntılandıran Eren, radyasyonun sebep olduğu donların ise gündüz ısınan toprağın gece saatlerinde sıcaklığı kaybetmesi ile toprak yüzeyinde soğuk bir hava tabakasının oluşmasıyla meydana geldiğini kaydetti.
Seminerin başlangıcında bilimsel anlamda tarımsal dona ilişkin bilgi verdikten sonra, don zararlarının yaşandığı dönemlere yönelik bilgi veren Gültunay Eren, Sonbahar erken donlarının ağaçların kendilerini yeteri kadar soğuk şartlara hazırlamayışı nedeniyle etkili olduğunu, kış aşırı soğuklarının yaşandığı dönemlerin de kış aylarında ağacın dayanabileceği soğuk derecelerinden daha düşük derecedeki soğuklardan kaynaklandığını kaydetti.
İlkbahar geç donları nedeniyle, ilkbaharda ağaçların fizyolojik yönden son derece faal ve duyarlı oldukları dönemde oluşabilen ani değişimler veya düşük sıcaklıklardan olumsuz etkilendiğine dikkat çeken Eren, ise, uyku dönemi olarak nitelenen ve sıcaklıkların ekstrem derecede uzun süreli olarak düştüğü yıllarda bahçe bitkileri genellikle zararlara uğradığını kaydetti. Sonbahar erken donlarının Türkiye’nin özellikle Doğu ve İç Anadolu bölgelerinde 1500 metreye kadar olan yüksekliklerde henüz tam olgunlaşmamış ürüne ve sürgüne zarar verdiğini anlatan Eren,
“Dünyada her yıl tarımsal ürünlerin % 5-15’i zarar görüyor”
Don olayının sadece tarımsal boyutta değerlendirilemeyeceğini, ekonomik boyutunun tarım sektörünü ve çarpan etkisiyle diğer sektörleri de etkileyen bir özelliğe sahip olduğunu belirten Battalgazi MYO Öğretim Görevlisi Gültunay Eren “Dünya genelinde her yıl don nedeniyle %5-15 arasında ürün kaybı yaşanmaktadır. Bu konudaki istatistikler, dona karşı geliştirilen tedbirlerin ekonomik önemini de ortaya koymaktadır” dedi.
En etkili mücadele yöntemi don olayına dayanıklı bitki türleri
Dona karşı geliştirilen önlemlerin pasif ve aktif olarak iki ayrı kategoride bulunduğunu belirten Gültunay Eren, pasif tedbirlerin çevresel koşullar bağlamında ve bitki türüyle ilişkili olduğunu söyledi. Dona karşı en etkili tedbirin, dona dayanıklı bitki türlerinin geliştirilmesi ve kullanılması olduğunu ifade eden Eren “Don tehlikesinin yoğun olduğu ve sık sık yaşandığı yerlerde oluşabilecek düşük ısı değerlerine dayanabilen cins ve çeşitler kullanılmalıdır. Don riski olan bölgelerde daha geç çiçeklenen çeşitler seçilmelidir” dedi.
Dona karşı bitki yönetiminin de önem taşıdığına işaret eden Eren, bitki yönetimi kapsamında, budama, gübreleme, toprağın işlenmesi ve kurallı kimyasal kullanımı olduğunu kaydetti. Eren, bahçe bitkileri için geçerli bir başka tedbirin ise, bahçelerin çevresinin rüzgar kıran ağaçlarla çevrilmesi olduğunu söyledi. Eren “Soğuk hava dalgası rüzgârla taşınıyorsa uzun boylu ağaçların dikilmesi rüzgârı ve etkisini azaltır ve dona karşı belirli bir düzeyde bariyer görevi yerine getirir” diye konuştu.
Aktif mücadele yöntemlerinin temel prensiplerine dikkat edilmeli
Dona karşı aktif mücadele yöntemlerinin geniş bir yelpazeye yayılan çeşitlilikte olduğunu söyleyen Battalgazi MYO Öğretim Görevlisi Gültunay Eren, bu yöntemleri “ Isıtıcılar, Rüzgar Makinaları, Helikopterler, Yağmurlayıcılar, Yüzey Sulama, Köpük, Sisleyiciler ve Aktif Metotların Kombinasyonları” şeklinde açıkladı. Aktif yöntemlerde temel prensiplere dikkat edilmesi gerektiğine vurgu yapan Gültunay Eren, bu prensipleri ise şöyle sıraladı: “Ortam ve bitkilerin ısıtılması, Havanın karıştırılması, Su uygulaması, Atmosfere giden radyasyonun önlenmesi, Çiçeklenmeyi geciktirme ve Hormon Uygulaması”.
Dona karşı yeni yöntem: Yapay Sinir Ağları Modellemesi
Dona karşı mücadelede aktif mücadelenin son yıllarda özellikle teknolojik alanda yaşanan gelişmelere bağlı olarak zenginleşen bir çeşitliliğe ve teknik altyapıya kavuştuğunu ifade eden Battalgazi MYO Öğretim Görevlisi Gültunay Eren bu anlamda başta ABD olmak üzere, aralarında Türkiye’nin de olduğu değişik ülkelerde son yıllarda denenen ve başarılı sonuçlar alınan Yapay Sinir Ağları Modellemesinin kayısıda donun önlenmesi için yeni bir öngörü modeli ve reçete olabileceğini kaydetti.