Geçtiğimiz günlerde vefat eden ve büyük katılımlı törenin ardından defnedilen, eski başbakanlardan, Saadet Partisi Genel Başkanı Prof.Dr. Necmettin Erbakan'la ilgili bir olayı, aslen Malatyalı olan, asker kökenli pilot Doğan Kapkıner, odatv.com'da yazdı.
Yine kısa bir süre önce vefat eden Muhasebeci merhum Yalçın Kapkıner'in kardeşi olan Doğan Kapkıner'in, "Erbakan, 1994'te ölümden dönmüştü" başlığıyla odatv.com'da yayınlanan anısı şöyle:
"Erbakanı 1994 yılı yerel seçim kampanyası sırasında Antalyadan Adanaya götüren uçağın pilotu Doğan Kapkıner anlatıyor:
Yıl 1994 Türkiye mahalli seçimlere hazırlanıyor. Ben o yıllarda Ankarada özel bir havacılık şirketinde (Kalyon)Kaptan olarak çalışıyorum. Ordudan ayrılalı henüz bir buçuk yıl olmuş. Ankarada bir büromuz var, bir büromuz da Esenboğa Havaalanında Çubuk yolu tarafında var.Biri cessna 172 tek motorlu 4 kişilik,diğeri cessna 340 iki motorlu 6 kişilik iki uçağımız var.
Ya Şubat sonu ya da Mart başı tam hatırlamıyorum ama havanın çok kötü olduğu bir gündü. Hava çok soğuk, çok bulutlu ve hafif kar yağışı var. Büroda otururken sıkıldık. Arkadaşlara Hadi meydana gidelim orada uçağın bakımını yaparız. dedim. Kendi arabamla havaalanına giderken sıkıntıdan arabayı kullanamadım, benimle beraber arabada bulunan diğer arkadaşlardan birine verdim kullanması için. Yolda yanımızdan bir konvoy geçti.
Plakası ERBAKAN yazan Mersedes takip etti. Biz,Hoca yine bir yere gidiyor. dedik. Havaalanına Çubuk tarafından girerken Hocayı orada bir taburenin üzerinde otururken gördüm. Hayırdır ne oluyor derken başka bir şirketin helikopterinin hazırlandığını gördüm. Onlarda arkadaşlarımız, kendilerine havanın çok kötü olduğunu, bu işin helikopter işi olmadığını dikkat etmelerini söyledim ve büroya geçtim.
Biraz sonra genç pilot arkadaşımız odaya girdi ve Kaptan, Erbakan hoca Antalyaya gidecek, uçar mıyız? dedi. Ben de Gideriz de helikopter hazırlanıyordu ne oldu ?demeye kalmadan Erbakan ve ekibi içeri doldu. Pişman oldum. Psikolojik olarak kendimi hazır hissetmiyor,uçmak istemiyordum. Her türlü yokuşu yaptım ama nafile. Patron Turan Kalyoncu onlara çok yakın olmasına rağmen beni zorlamadı, Sen bilirsin dedi.
Mecbur uçma kararı aldık. Uçak küçük olduğu için iki yolcuyu indirdiler ve 4 kişi kaldılar. Bunlar Hoca, Basın Müşaviri Nazır bey, TRT den kameraman ile bir haber muhabiri. Çok kötü bir havada, şiddetli yağış altında Antalyaya indik. Hoca şehirde konuşurken ben meteorolojiye gittim. Çünkü; Antalyadan Adanaya, ertesi gün Gaziantep, Van, Muş devam edecek uçuşumuz. Aldığımız meteoroloji benim uçak için uygun değil. Antalya Adana arası pilotlar için en tehlikeli hava olan CB(Oraj) dediğimiz dikine gelişmeli bulutlarla dolu. Bu satırları yazarken rahmetli Kaya İstektepe aklıma geliyor. Pilot psikolojisi işte, hayır diyemedik ve uçuşa çıktık.17000 uçuş seviyesi almışım, olmuyor çıktıkça bulutlar yoğunlaşıyor ve her tarafımızdan çakıyor. Bir ara rahatlar gibi olduk. Mersin üzerinde olmalıyız gece şartları başladı. İstikametimizde yoğun bir bulut, simsiyah. (Bu arada ramazan oruçluyum da .Ezan okundu ve hep beraber orucumuzu suyla açtık.Adanada hocayı iftara bekliyorlar.)
Adana incirlik radarı bu tip (CB) bulutları tespit eder.(DHMİ radarları tespit edemiyordu ne hikmetse. Şimdi nasıl bilmiyorum.) İncirlikle temas kurdum istikametimdeki bulutu sordum. Bana herhangi bir aktivite olmadığını söyledi, rahatladım. Zararsız bulut,deler ve alçalırım dedim.
Hemen hemen buluta girmek üzereyim ama bulut sakin bir buluta benzemiyor ve uçağı tutmak zorlaşmaya başlamıştı. Adana İncirlik tekrar beni aradı ve beni kaybettiğini söyledi. İşte o anda önümdeki bulutun CB bulutu olduğunu anladım. Çünkü elektrik yüklü bulutlar sizin ekranda görünmenizi engelleyebilir. Buluta girmek üzereydik. Acele geri döneyim biraz da yükseleyim derken uçak sağımdaki solumdaki bulutların da şiddetli sallamasıyla süratsiz kaldı ve stol olarak aşağı doğru kendi etrafında döne döne alçalmaya başladı (Stol:Uçağın ağırlığının yer çekimine yenilmesi.).
Yani kısacası biz düşüyorduk
Bu harekete spin veya viril deriz.Eyvahdedim. Eyvah dedim çünkü bu olay kendi isteği dışında bir pilotun başına kolay kolay gelmez. Zannedersem o yıllarda Gönen civarına aynı şekilde bir küçük uçak düşmüştü. Bir özel sertifikalı pilot arkadaşımız ailesi ile beraber hayatını kaybetmişti. Sonraki yıllarda Adanadan Mekkeye gitmek için böyle bir havada kalkan THY uçağı da bu nedenle düşmüştü. Benim böyle tehlike durumlardan çıkış eğitimim oldukça fazlaydı.Ama uçakta yolcu varken niye bu iş oldu diye kendi kendime kızdım.Niye ben bu uçuşa çıktım. Nitekim sonradan duyduğum kadarıyla Hocanın kira anlaşması yaptığı Türk Kuşundaki arkadaşlar kötü hava koşulları nedeniyle uçmamışlar. Helikopter uçacakmış. Sonradan onun pilotları da bu havada uçulmaz demişler.Ve doğru da yapmışlar. Çünkü pilot uçuş planlamasını yapmadan önce ilk bakacağı şey meteorolojik şartlardır. Kahramanlık yapmak bana düşmüş. Halbuki o kadar tecrübesiz de değildim. Şimdi düşünüyorum ve oruçlu olmama bağlıyorum.
Fazla uzatmak istemiyorum ama olay çok ilginç. Uçağın dönüşünü durdurup dalıştan çıkmak bayağı zor oldu. Çıktığımız zaman tam 5000 feet irtifa kaybetmiştik (1500 m.den biraz fazla.). İncirlik radar bizi takip ediyor ve çok irtifa kaybettiniz bir şey mi oldu dedi. Geçiştiren bir cevap verdik. Çünkü bu başımıza gelen biraz da onun yüzündendi. Tekrar kendimizi topladık ve bulutun etrafından dolaşarak Adanaya indik. Adana sivil havaalanı bütün konuşmalarımızı dinliyor ve Hocayı bekleyenlere durum aktarılıyor tabi.
Yere indiğimiz zaman TRT muhabiri arkadaş bana;Kaptan bize ne oldu. Benim bu durumu haber merkezine bildirmem lazım dedi. Ben de bizim oraj dediğimiz buluta girdiğimizi söyledim. Benimle tam konuşmadan haber yapmazsanız sevinirim dedim. Hoca araya girdi, Meteorolojik nedenlerle Adanaya geç indi deyin dedi. Geçekten de Adanaya yarım saat geç inmiştik. Çünkü önümüzdeki o koca bulutu dolaşmak zorunda kalmıştık.
Sonra ne oldu; TRT bizimle canlı yayın yapmak istemiş. Haber merkezindeki arkadaş CB bulutunun ne olduğu biliyormuş,söyleyince muhabir arkadaş o zaman geçirdiği tehlikenin farkına varmış.
Muhabir arkadaşla sohbet ettiğimizde söylenenler çok dikkat çekiciydi. Bana Sen eyvah dediğin zaman hoca Allahuekber diyerek önünde bulunan küçük masaya secdeye kapandı. Sonra her şey düzelip sen konuşmaya başlayınca başını kaldırdı ve bizlere geçmiş olsun dedi ve size uzanarak teşekkür ettidedi. Tehlikeyi atlattıktan sonra ben yanımdaki genç pilota yüksek sesle bir şeyler söylemiştim arkadaki yolcular duysun rahatlasınlar diye.
Adanadan sonra Gaziantep ve Gaziantepten Vana geçeceğimiz gün Hocanın kiraladığı uçak Gaziantepe geldi. Açıkçası bayağı sıkılmıştım. Ben kendisine durumu anlattım ve ben Ankaraya dönüyorum dedim. İşte hocanın o günkü kararını hiç unutmuyorum;Hayır kaptan senle başladık senle bitireceğiz dedi ve diğer şirketin uçağını geri yolladı.Yıllar sonra bu olayı o pilot arkadaşla konuşmuş ve birbirimize anlatmıştık.
Rahmetli Erbakan Hoca yürekli davranmış ve bu arada beni de onore etmişti.
Ankaraya döndüğümüz zaman bugün arkasından ağlayanların bana Niye öldüremedin? dediklerini unutmuyorum. Bu insanların çoğu dün orada cenazesinde saf tuttular. Ben de onlara esprili bir cevap vermiştim;Allah ya benim canımı alacaktı hocanın sayesinde kurtuldum.Ya da hocanın canını alacaktı bu uçağın pilotunun ben olduğumu unuttu.
Rahmetli sonra yine kötü bir havada Vanda kalmıştı. THY nın inemediği bir havada beni çağırmıştı Vana.
Kendisiyle görüş olarak paylaştığım hiç bir şey yok, ama beraber geçirdiğimiz bu tecrübe benim için çok önemli.
Allah rahmet eylesin.
Doğan KAPKINER
E.Kr.Plt.Yb."