SON DAKİKA
SON DEPREMLER

F.Ü.'den Malatya'da Seminer

A- A+ PAYLAŞ

Yaşam Boyu Kadın ve Üreme Sağlığı Derneği tarafından organize edilen "Kalkınmada Öncelikli Bazı İllerde Medya Çalışanlarının Üreme Sağlığı Konularında ve Kamuoyu Oluşturmak için Oryantasyonu ve Eğitimi Projesi" kapsamında Malatya'daki basın mensuplarına bir seminer verildi. Bu arada, Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erhan Deveci, aile içi şiddetin dünyada milyonlarca insanı etkileyen ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirterek, "Halk arasındaki sözler kadına yönelik şiddeti meşrulaştırıyor" dedi.

AİLE İÇİ ŞİDDET..
Seminerde konuşan Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erhan Deveci, aile içi şiddet konusunda geniş bilgi verdi.

Aile içi şiddetin dünyada kültürlere, sosyoekonomik sınıf ve coğrafi yapıya bağlı olmaksızın yaygın olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Erhan Deveci, "Aile içi şiddet, genellikle aile çatısı altında bir bireyin diğer bir aile bireyinin fiziksel saldırısına uğraması olarak tanımlanmaktadır. Aile içi şiddet, her yıl tüm dünyada milyonlarca insanı etkileyen ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Kadına yönelik aile içi şiddet; eşe kötü davranış ve dayak, kötü davrananla çok yakın-romantik ilişki içinde olan ya da daha önce böyle bir ilişki yaşamış kişinin maruz kaldığı durumdur" diye konuştu.
Yrd. Doç. Dr. Erhan Deveci, kadın-erkek (karı-koca) arasında yaşanan gerginliklerin sebeplerini ise şöyle sıraladı:

"Maddi güçlükten kaynaklanan bunalımlar. Erkeğin ev ile ilgilenmemesi. Erkeğin işinde yaşadığı gerginliği eve taşıması. Çocukların eğitimi, bakımı konusunda anlaşmazlık. Kadının ev işi yükünden bunalması ve şikayet etmesi. Erkeğin gözünün dışarıda olması ve kadının bundan şikayeti. Evdeki diğer akrabaların kışkırtmaları. Erkeğin kadını aşırı kıskanması. Kadının erkeği aşırı kıskanması. Erkeğin kadına yeterince sevgi göstermemesi. Erkeğin aşırı alkol kullanması. Kadının erkeğe yeterince saygı göstermemesi. Kadının evi ihmal etmesi. Erkeğin savurganlığı, kumar alışkanlığı. TV kanalları yüzünden çıkan tartışmalar. Kadının çocuğunun olmaması. Kadının erkek çocuğunun olmaması ve ufak nedenlerle sürekli kavga."

Aile içi şiddetin, çeşitli stres faktörleri ve eşler arasında iletişim zayıflığıyla birliktelik gösterdiğini belirterek, kadına yönelik şiddeti arttıran risk faktörleri hakkında da bilgi veren Yrd. Doç. Dr. Erhan Deveci, şunları kaydetti:

"Kadın ve erkeğin eğitim düzeyinin düşüklüğü, geniş aile yapısı, düşük sosyoekonomik düzey, düşük yaşam standardı, erkeğin işsiz olması, genç yaşta evlilik, kadının erken yaşta evlenmesi, evlenme biçimi, nikah şekli, evde kuma, erkeğin alkol ya da uyuşturucu madde kullanımı genel olarak kadına yönelik şiddeti artıran risk faktörleri olarak gösterilmiştir."

Yrd. Doç. Dr. Deveci, çeşitli zamanlarda yapılan aile içi eş şiddetine maruz kalmanın değerlendirildiği çalışmalarda; kadınların yüzde 11 ile yüzde 54 arasında değişen oranlarda eş şiddetine maruz kaldıklarının rapor edildiğini de kaydederek, "Türkiye'de Aile Araştırma Kurumu'nun yaptığı araştırmada; yaşanılan gerginlikler sonucunda eşlerinin kendilerini dövdüğünü söyleyen kadınların oranı yüzde 29,6, sözel hakarette bulunduğunu belirtenlerin oranı ise yüzde 47,3'tür. Kadına uygulanan şiddet türleri içerisinde cinsel şiddet yüzde 9,1 ile son sıradadır" diye konuştu.

ŞİDDETİ MEŞRULAŞTIRAN SÖZLER
Kadına yönelik şiddetin halk arasında çeşitli atasözleriyle de kabullenildiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Erhan Deveci, halk arasında, "Kızını dövmeyen dizini döver. Erkektir, sever de döver de. Dayak cennetten çıkmadır. Elinin hamuruyla erkek işine karışılmaz. Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin" gibi ata sözlerinin kadına yönelik şiddeti arttırdığını ifade etti.

"Gelinlikle girilen evden kefenle çıkılır. Kol kırılır yen içinde kalır. Ayrılmak bana yakışmaz. El oturtmaz ar oturtur. Bizde kadının yeri erkeğin yanıdır" sözleriyle şiddetin kabullenildiğini dile getiren Yrd. Doç. Dr. Deveci, "O kadarcık dayağı herkes yiyor. Karı-kocalıkta olur, önemli değildir. O benim kocam, beni dövse bile iyiliğim için döver. Dayak atmayan bir erkek olduğuna inanmıyorum" gibi sözlerin de halk arasında kadına yönelik şiddeti meşrulaştırdığını kaydetti.

Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erhan Deveci, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için şu önerilerde bulundu:
"Kadına yönelik şiddetin oluşmasını engelleyici önlemlerin alınabilmesi, şiddete maruz kalmış olan kadınların erken dönemde tespiti ve de tedavi ve rehabilitasyon programlarının yapılabilmesi için; kadına yönelik şiddet üzerine gidilerek elimine edilebilecek ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınmalıdır. Toplumun bilinçlendirilmesi konusunda; ilgili kişiler, özellikle de eşler eğitim programlarına alınmalıdır. Şiddete maruz kalmış kadınların barınıp bakılacağı, sığınabileceği kurumlar açılmalı, böyle bir durumda yönelimlerin sağlanabilmesi için rehberlik hizmetleri verilmelidir. Özellikle birinci basamak sağlık çalışanlarının halkla direkt ilişkileri değerlendirilerek, sağlık çalışanlarına yönelik konuyla ilgili hizmet içi eğitimlere ağırlık verilmelidir. Kadına yönelik şiddetle ilgili programlar devlet politikalarında yer almalı, programlara yasal destek sağlanmalıdır."

Çocuklara şiddet konusunun kendisinin tez konusu olduğunu vurgulayan Deveci, "Malatya Çocuk Yuvası'ndaki olay, birçok yurtta meydana geliyor. Bu Türkiye'nin kanayan bir yarasıdır. Malatya'da bu olayın çıkması üzerine bazı yetkililer, 'Niye gündeme getiriyorsunuz, niye alevlendiriyorsunuz?' dedi. Konu gündeme getirilmeseydi, sorun çözülecek miydi" diye konuştu.

Yrd. Doç. Dr. Deveci, Elazığ'da geçen yıllarda bir babanın çocuğunun üzerine kaynar su döktüğünü ve daha sonra bu çocuğu dilendirdiğini belirtti.

VE SEMİNER..
Akkoza Otel'de yapılan seminerde, Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı ve Yaşam Boyu Kadın ve Üreme Sağlığı Derneği Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık, Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Tevfik Ozan, Yrd. Doç. Dr. Erhan Deveci ve Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Basri Barut ile basın mensupları katıldı.

Seminerde konuşan Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı ve Yaşam Boyu Kadın ve Üreme Sağlığı Derneği Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık, kadının sağlık hakkındaki bilgiye ve ilgili hizmetlere ulaşabilirliğinin arttırılması gerektiğini ifade ederek, kadının sağlığını geliştiren önleyici programlarının güçlendirilmesinin zorunlu olduğu kaydetti. Kadın sağlığına ilişkin araştırmaları yaygınlaştırılması ve elde edilen bilgilerin toplumda yaygınlaştırılmasının gelinen noktada şart olduğunu söyleyen Prof. Dr. Açık, kadın sağlığına ilişkin kaynakların ve izleme çalışmalarının da artırılması gerektiğini ifade etti.

Türkiye'de okur-yazarlık oranı bakımında kadınların yüzde 72.0, erkeklerin ise yüzde 88.8 oranında belirten Prof. Dr. Yasemin Açık, medya ve yeni iletişim teknolojileri içinde kadınların karar alma ve kendilerini ifade etme konularında çalışması gerektiğini kaydetti. Prof. Dr. Yasemin Açık, medyada kadınların dengeli ve klişeleşmiş olmayan görüntülerinin yaygınlaştırılmasının şart olduğunu söyledi.

Bölgelere göre çok eşlilik oranlarını da veren Prof. Dr. Yasemin Açık, çok eşlilik oranlarının Doğu Anadolu'da yüzde 38, Karadeniz'de yüzde 23, İç Anadolu'da yüzde 21 ve Ege ile Marmara'da ise yüzde 3 olduğunu aktardı. Prof. Dr. Açık, "Kadının hak ettiği yere gelmesi, ancak onun hak ettiği yeri bilmesi ile gerçekleşebilir" dedi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız