SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Fahri Kayahan ve Eserleri

0
Güncellendi - 2015-12-27 23:27:47
Fahri Kayahan ve Eserleri
A- A+ PAYLAŞ

Av. Selami YÜCEL

selamiyucel@hotmail.com 

Üstat Malatyalı Fahri Kayahan’ın bir müzik dehası olduğundan şüphem yok. 1914-1969 seneleri arasında yaşayan Fahri, koltuklarına birden fazla karpuz sığdırabilmiştir. Malatya türkülerinin ve şarkılarının kaynak kişilerindendir, iyi bir besteci ve tambur üstadıdır, harika bir sestir. Bazı bestelerinde başkalarına ait sözleri de kullanmıştır. Yurdumuzun değişik yörelerinin eserlerini de plaklara okuduğu için eserlerinin yöresini ve özelliklerini çok iyi yorumlamak, araştırmak, yazmak ve onları irdelemek gerekiyor. 

Plakları satış rekorları kırdığından ölünceye kadar gözde bir ses olarak aranan Fahri Kayahan’ın birçok eseri yeni yeni gün ışığına çıkmaktadır. Geçenlerde Üstadın amcasının oğlu Yaşar Kayahan’la Ankara’da buluştuk. Yaşar Kayahan tamburunu da getirmişti. Fahriden çaldık söyledik, konuştuk. Severek Sevilerek türküsünü çaldı söyledi. Fahri’nin o klasik eserini ilk defa duydum. Ben de bağlamamla Fahrinin bir eseri olan “Leylam” türküsünü çaldım söyledim. O da benim gibi hayret etti. Yaşar Kayahan da bu Fahri klasiğini ilk defa duymuş. Sonuçta Fahri deyip geçmemek gerekiyor. A’dan Z’ye incelenmesi gereken bir zattır Fahri Kayahan. 

Bu yazımda Fahri Kayahan’ın eserlerinin birkaçının kökeni hakkındaki tartışmalara ve argümanlarıma yer vereceğim. Buna ek olarak Fahri Kayahan’ın en yakın canlı tanığı olan Yaşar Kayahan’ın anıları da üstadın hayatı hakkında bizlere ışık tutacaktır. Ancak öncelikle Fahri Kayahan’ın eserlerine bir liste halinde yazımın sonunda yer verdiğimi belirtmek isterim. Bu eserlerin kayıtlara geçmesi açısından yerinde olacaktır.

Yazımın sonunda yer verdiğim eserlerin çoğunluğu Fahri Kayahan’a aittir. Bu eserlerin müzik yapısını inceler isek Fahri’nin şarkı bestelerini görürüz, Malatya türkülerinin kaynak kişisi olduğunu ve de İstanbul piyasasında çalıp söylediği için diğer yörelere ait türküleri de plağa okuduğunu bilmekteyiz. Başka bir deyimle Fahri Kayahan yöresel kalmamış, ulusal da olmuştur. Bu bakımdan çalıp söylediği eserlerin şıp diye belli bir yere oturtulması çok zordur. Bazı eserleri hakkında yorum yapmak yerinde olacaktır. Ancak şurası bir gerçektir ki Fahri Kayahan’ın tahminime göre okuduğu eserlerin %90’ının söz ve müziği kendisine aittir veya derlediği eserlerdir.

Karadır Kaşların Ferman Yazdırır: Bu türküyü ilk defa 1949 yılında Fahri Kayahan’ın taş plağından dinledim. Eserin Fahri Kayahan’a ait olabileceği inancımı halen taşıyorum. Türkü TRT’nin türkü arşivinin 2610 sırasında Zonguldak adına kayıtlıdır, Kaynak kişi İsmet Yeşilgül olup; Ahmet Yamacı tarafından 29 Kasım 1984 tarihinde incelenmiştir. 

Mimar Sinan Üniversitesi Türk Halk Müziği öğretim görevlisi Melih Duygulu da benim düşüncelerimi paylaşıyor. Karadır Kaşların türküsünde bir derleme hatası olduğunu, aslında bu türkünün Fahri Kayahan’a ait olduğunu belirtiyor. En büyük hatanın bir yöreye ait bir türkünün başka yörelere mal edilmesi olduğunu belirtiyor. Ayrıca Karadır Kaşların türküsünün 1946 yılında Fahri Kayahan tarafından plak yapıldığını söylüyor. 

Karadır Kaşların 1984 tarihinde inceleniyor. Derleme tarihi notada yazmıyor. Üstelik Derleyici Ahmet Yamacı’nın da Fahriye göre yeni olduğunu kabul edersek yanlışlık kendiliğinden ortaya çıkıyor. 

Beş sene kadar önce Ufuk Erbaş Hoca ile Malatya’da iken bu konuyu konuştuk. Bu türkünün Malatya’ya ve Fahri Kayahan’a ait olduğu iddiasında bulundum. Bunun üzerine Ufuk Erbaş, eski müzik hocalarından Sadi Yaver Ataman’ın oğlu Adnan Ataman’la görüştü. Adnan Ataman bu türkünün Zonguldak’a ait olduğunu, sadece Fahri Kayahan tarafından okunduğunu, Fahri’nin sesine de çok yatkın olduğunu ve çok tuttuğunu ve plakların çok sattığını söyledi. Hatta Kayahan’ın darbukacısı gelmediği için sahnede darbukası ile eşlik ettiğini söyledi. Biliyorsunuz Fahri Kayahan ile Sadi Yaver Ataman birlikte çok müzik çalışması yapmışlar. Adnan Ataman’ın 1946 yılında çok genç olduğunu düşünür ve de türkünün müzik karakterini inceler isek Karadır Kaşların Ferman Yazdırır türküsünün, hareketli türkülerden ibaret Zonguldak türkülerine uygun olmadığını söyleyebiliriz. Ancak TRT Müzik Arşivi’nde Karadır Kaşların Ferman Yazdırır türküsüne ilişkin kayıt Zonguldak diye kaldığı müddetçe bu türküye Malatya türküsü diyemeyiz.

Şafak Söktü Gine Sunam Uyanmaz: Bu türküde zamanımızda çok okunmakta ve sevilmektedir. TRT türkü arşivinin 3163 no’su ile Erzurum türküsü olarak kayıt edilmiştir. Kapak kısmında Kaynak kişi Haydar Telhüner, derleyen de Ali Canlı olarak gözükmekte yöre olarak Orta Anadolu ismi geçmektedir. Bu türkünün incelenme tarihinin 9 Nisan 1987 ve derleme tarihinin ise 18 Nisan 1950 olduğunu söylememiz lazım. Türkünün notasına bakarsak kaynak Kişinin Halil Sarıoğlu, yörenin Orta Anadolu olarak geçmesinin beni şaşırttığını söyleyebilirim. Yani önemli çelişkiler var. Aynı sahifede türkünün yöresi ve kaynak kişisi arasındaki fark göze çarpmaktadır. Gel bir de burdan yak!

TRT’nin sanat müziği repertuarına girerseniz burada aynı türkünün yer aldığını görerek daha çok şaşıracaksınız. Çünkü Şafak Söktü Yine Sunam Uyanmaz eserinin bestekarı Haydar Telhüner olarak belirtilmektedir. (TRT Sanat Müziği Arşivi no: 10346). Başka bir deyimle Şafak Söktü türküsü TRT’nin hem sanat müziği arşivinde ham de Türk halk müziği arşivinde yer almaktadır. İki eserin de notaları hemen hemen aynıdır. Kaynak kişiler arasında da yukarıda belirttiğimiz gibi fark bulunmaktadır. 

Şafak Söktü Sunam türküsü Malatyalı Fahri ile özdeşleşmiş gibidir. Hatta bu türküyü Fahrinin hikâyesinden kaynaklandığını yazar, çizerler. Amma velakin kayıtlara göre bu türkü Malatya yöresine ve Fahri’ye ait değildir. Resmi kayıtların aksi ancak belge ve bilgiye ulaşmakla olur, araştırmakla olur. Araştırma da kolay bir olay değildir; kişilerin tek başlarına yapacakları bir iş hiç değil! Özellikle Malatya Belediyesi’nin kurumsal anlamda bu tür hizmetlere eğilmesi lazım. 

Şu Dağları Delmeli: TRT Türk sanat müziği arşivinde Fahri Kayahan adına 10473 no’da kayıtlıdır. Sorun yoktur. Makam gerdaniye makamında olup, sofyan usulündedir, türkü formundadır.

Bir Oda Yaptırdım Hurma Dalından: Türkü TRT Türk Halk müziği repertuarının 3888 numarasında Malatya adına kayıtlıdır. Kaynak kişi Fahri Kayahan’dır derleyen ve TRT’ye kazandıran Mustafa Özgül olmuştur. Mustafa Özgül olmasa idi belki de bu güzel türkümüz başka yer ile özdeşlecekti. Bundan on beş sene kadar önce idi, Kazancı Bedih bu türküyü okuyordu, Yeşil Malatya dilberi yerine de Yeşil Bursa’nın dilberi diyordu, zoruma gitti, kendisine bir mektup gönderdim. Türkünün Malatya’nın malı olduğunu izah ettim. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Bir Oda Yaptırdım Hurma Dalından türküsünü zamanında Mukim Tahir de okumuş. O, “Bursa’nın dilberi” diyor. Demek ki Kazancı Bedih ondan duymuş.

Mevlam Birçok Dert Vermiş:  TRT türkü arşivinin 2322 numarası ile Malatya adına kaydedilmiştir. Kaynak kişi Kemal Çığrık olup 25.11.1961 tarihinde derlenmiştir. (C) usulündedir. 

Kemal Çığrık, Malatya türkülerinin önemli bir kaynak kişisidir. Sağ olsun Malatya’mıza epeyi türkü kazandırmıştır. Mevlam Birçok Dert Vermiş de dahil. Ancak, araştırma sonucunda şöyle bir durumla karşılaştım: Kemal Çığrık’ın yanlışı yok. Çünkü türküyü dinlemiş, yorumlamış notaya aldırmış ve repertuvarımıza kazandırmıştır. Türkümüzün anonim olup olmadığı halen belli değildir. İlk defa Fahri Kayahan tarafından plak yapılarak okunmuştur. Plağın üzerinde söz ve müzik Fahri Kayahan diye yazmaktadır. 

“Malatyalı Fahri” belgeseli çekimi konusunda TRT İzmir televizyonu yapımcısı Gülhan Yetik Eryüksel ile belgesel danışmanı olarak Malatya’ya gittim. Bu arada Gülhan Hanım Nevzat Gülöz isimli hemşerimizle bizzat görüşmüş. O da tambur çalıyormuş. Gençken bir kıza aşık olmuş, o da Fahri gibi Malatya’ya küsmüş İstanbul’a Fahri Kayahan’ın yanına gitmiş. Fahri Kayahan’a bu eserini okumuş. Fahri Kayahan’ın da çok hoşuna gitmiş ve ilk defa Fahri Kayahan kayda geçirmiş. Yani bu türküyü Fahri Kayahan’a kendisinin verdiğini söylemiş (TRT kaydı).

İzmir televizyonu çekimlerinde yönetmene epeyi kaynak vermemize ve çekim yapmamıza rağmen çoğu çekimler, röportajlar ve Fahri’nin eserleri yönetmenin ürkekliği nedeniyle belgeselde yer almamıştır. Nevzat Gülöz ile yapılan röportaj da bunların arasındadır.

Fahri Kayahan’ın plak kayıtlarına bakarsak türkünün söz ve müziğinin Fahri Kayahan’a ait olduğu yazıyor.  Belki de Nevzat Gülöz’ün bilgileri ile Fahri düzenlemesini yapmıştır. Ne olursa olsun herkesin yüreğine ve ellerine ve de tamburuna ve de dillerine sağlık. Türkü şu anda her Malatya’lının bulunduğu ortamda aranan, istenen ve de söylenen bir türkü haline geldi.

Keklik Dağlarda Çağılar: TRT sanat müziği arşivinin 7094 sıra numarasında kayıtlı bulunmaktadır. Sözler Faruk Nafiz Çamlıbel’e aittir. Hüseyni makamında bir türkü olup usulü sofyandır. Mehmet Zaman tarafından notası TRT’ye gönderilmiştir. Meşhur bir türkü olup zamanın hemen hemen tüm şarkıcıları tarafından okunmuştur. Bu türkü, her ne kadar merhum Fahri’nin ismi notada geçmiyorsa da, Malatya türküsü olarak kabul görmüştür. Bu türkünün TRT’ye Ekrem Zaman tarafından gönderilmesi ve Halil Atılgan ile  kitabında Malatya Fahri adına kayıt edilmesi ve notalandırılması  türkünün Malatya’ya ait olduğunun birer kanıtıdır. 

Gitme Gitme Aman Gitme: Fahri Kayahan’ın vefatından sonra Yaşar Kayahan tarafından da plak yapılan, Fikret Gül, Mehmet Balkış tarafından sık sık dillendirilen bir türküdür. TRT repertuarında yer almamış olsa da artık bu türküyü başka yere kaydıramazlar her halde. İnanıyorum ki yakın zamanlarda çok ünlenecek olan türkümüz Malatya ve Fahri Kayahan’ı daha fazla tanıtacaktır. Fahri Kayahan türküyü müzik açısından da biraz farklı çalıp söylemektedir. Her kıtayı dört mısra olarak okumuştur. Sözleri şöyledir: 

Gitme gitme aman gitme

Bu elleri viran etme

Garibim boynumu bükme

Delirdip divane etme

 

Hasretin narına yakma

Bana uzaklardan bakma

Zalim felek kemendini

Garibin boynuna takma

Bu eseri okuyanlar arı idim bala geldim, bülbül idim güle geldim, seviyordum sana geldim diye üç mısra ekliyorlar. Fahri dört mısralı okuduğuna göre bir mısraya ihtiyaç var.

Ördeğin Sürüsü Kazınan Gelir: Fahri Kayahan’ın bu ölümsüz eseri ne yazık ki TRT arşivinde yok. Güzel bir Malatya türküsüdür. Bir ara bağlama ile çalarak Facebook sahifemde paylaşmıştım. Ufuk Erbaş Hocamızın değerli katkıları burada da ortaya çıkıyor. Notaya aldırtmış ve eseri belgelendirmiş. Bir de Arif Çelik türküyü notaya alarak Malatya türkülerinin içine katmıştır. Ona da çok teşekkür ederiz katkılarından dolayı. Allah’ına gadek bir Malatya türküsüdür. Ufuk Hoca’nın derlediği bu türkünün notası herhalde ilk defa medyada yer alacak.

Fırat Suyu Bulanık: Yaşar Kayahan anlattı ve mırıldandı. Bir gurup Malatyalı Fırat kenarına pikniğe gitmişler. Fırat Suyu az gibi akıyor. Çocuklar paçalarını çemirlemişler ve ayaklarını suya daldırmışlar. Suyun sakinliğine aldanan çocuklar biraz ileriye gidince kız çocuklarından biri Fırat’a kapılmış ve çocuğu kurtaramamışlar. Onun üzerine bu türkü yakılmış. Sözleri çocuğun babası yazmış. 

Fırat Suyu bulanık

Ağlarım yanık yanık

(Yavrum suya düşeli

El uyur ben uyanık)2

 

Fırat suyu içilir

Etrafından geçilir

(Benim yavrum bir tane

Mekteplerde seçilir)2

 

Fırat Suyu bir umman

Ben bu dertten kurtulmam

(Yavrumu seller almış

Ölsem bile unutmam)2

Gelelim Yaşar Kayahan’ın anılarına;

Yaşar Kayahan, Fahri Kayahan’nın öz amcasının oğludur. Fahri Kayahan’ın tambur çalışına özenerek madeni taslı tamburu çalmaya halen devam etmektedir. Fahri Kayahan’ın bir bestesini çaldı söyledi. Hoşuma gitti. Sözleri şöyle:

Severek sevilerek yalan aşka inandık

Gülerek eğlenerek mesut günler yaşadık

(Meğer aldanmışız biz o toz pembe günlere

Tatlı bir masal oldu böyle düştük dillere)2

Yaşar Kayahan, Fahri Kayahan’ın çok yakınında olmuş, ondan etkilenmiş, genellikle onun eserlerini okuyan bir tamburidir. Fahri Kayahan’ın çaldığı tambur kendisindedir. Şu anda 81 yaşındadır. Onun anlatımları daha önceden yazılan bir takım yazılara da açıklık getirecektir. Şöyle diyor Yaşar Kayahan:

“Fahri Abi İstanbul’a gelmişti. Tamburu sadece resimlerden tanıyorduk. Malatya’da cümbüş, bağlama, ud vardı ama tambur pek yoktu. Dayım Kasap Hilmi’ye özenerek bağlama çalmaya başladım. Daha sonra Fahri Abi gibi tambura geçtim. Kendi kendime işi geliştirdim. Malatya’da ki evi de Aksoğanoğulları’na satmış bizimkiler. Şimdiki Temelli Sokağı.

Fahri Abi, Fahriye’yi bir Cumhuriyet Bayramında görmüş. Beğenmiş, şirin ve cana yakın bir kızmış. Ben 1933 yılında doğmuşum Fahriye Ablamın olayında ben üç dört yaşındaydım. O zamanları gayet iyi hatırlıyorum. Babam annesi, babası ve kızını bize getirdi. Girişte misafir odası salonu gibi geniş bir oda vardı orada bir veya iki sene kaldılar. Ama; Fahri Abi birkaç ay sonra İstanbul’a gitti.   Orada plak yaptı. Belli bir zaman sonra babamı annemi ve kızımı gönderin diye haber saldı. Malatya’ya da gelmedi, onları biz gönderdik.

İstanbul’a ben de birkaç defa gittim. İlk defa İstanbul’a gittiğimde on beş yaşındaydım. Amcazademiz Hüseyin Kayahan Abi ile Fahri Abi bir kıraathane açmışlardı. Fahri Abi’min en büyük isteği eş ve dostların geldiği ve muhabbet edecekleri bir yerlerinin olması idi. Oraya genellikle müzisyenler gelirdi. 

1958 yılında İstanbul’da Sümerbank’a girdim ve Tepebaşı’nda bir evde kalmaya başladık. Fahri Abi de Galatasaray’da oturuyordu. Hemen hemen her gün görüşüyorduk. Onun tamburunu kızından istedim. Kolu atmıştı. İlk önce tamburu vermedi ama sonra Yaşar gel tamburu sana vereceğim dedi. O tamburun altı düpdüz.  Tamburun mucidi Zeynel Abidin, Fahri Abi’ye sen bizim bedava reklamımızı yaptın, bu tambur benim çaldığım tambur diye hediye ediyor. Ara sıra bir  iki tane dıngırdatıyorum. Her dıngırdttığımda da Fahri Abimi yad ediyorum ve gözlerimin önüne geliyor.

Zeynel Abidin tamburu tanıtma amacı ile şehir şehir geziyormuş. Gelmiş Kasap Muhammedin yanına. Dayımın arkadaşı, o da bağlama çalıyor, muazzam da sesi var. Bağlamayı da bilen birisiydi. Oraya birkaç tane tambur bırakmış. Fahri Kayahan da ara sıra oraya uğrarmış. Tamburları görmüş, bir iki tıngırdatmış. Bakmış ki muazzam bir sesi var bir tane almış. Bağlamayı ve kemanı bırakmış tambura dönmüş. Fahri Abi muazzam bir şekilde keman da çalardı. Fahri Abi o tamburla İstanbul’a gidiyor. Zeynel Abidin daha sonra bende bulunan tamburu Fahri Kayahan’a veriyor” 

 Bu arada Yaşar Abi bir tane de Fahri’den sen çal da söyle demez mi? Dilim damağım kurudu, ayaklarım titredi. Öyle ya Fahri hakkında en yakın insan, Malatya’nın bir numaralı sembolü ve Fahri’yi en iyi tanıyan kişinin yanında gel de Fahri’nin bir eserini hem de bağlama ile çal söyle. Aldım sazı elime Fahri’den derlediğim bir türkü aklıma geldi.

(Altın tasın kenarı)2

İçine sıkdım narı

Ah Leylam Vah Leylam yar Leylam

(Yarin verdiği şarabı)2

İçip içip tatmalı 

Ah Leylam vah Leylam yar Leylam

Fahri’nin bu meşhur eserini de Yaşar Abi ilk defa duymuş. Ürkekliğim ve durgunluğum birden bire güvene döndü. Şöyle bir kendime geldim.

“Fahri Kayahan hiç içki içmediği gibi içki içilen yerde de çalıp söylememiştir. Tam bir Yeşilaycıdır. Belki gençliğinde bir iki defa içki içmiş olabilir. İçkiye karşı kampanya başlatmıştır. Hatta bir eseri vardır. Yeşilaycıyım içkinin en büyük düşmanıyım ben diye.

Laf lafı açıyor. Bir gün Fahri Abi beni çağırdı. Daktiloyu alıp gelmemi söyledi. Sarı Kurdele senaryosunda bazı değişiklikler yapacağını, başkalarının oynayacağını, ve eseri de kırk bin liraya sattığını söyledi. Fahri Abi’nin o senaryosunu Fahri Abi söyledi ben daktiloya çektim.” 

Gelelim Fahri Kayahan’ı gurbet ellere yollayan olaya;

Yaşar Kayahan’ın ağzından devam edelim: “Amcam yani Fahri Kayahan’ın babası Amerika’da altı sene Gold Silah Fabrikası’nda çalışmış. Oradan da bir silah hediye etmişler onu getirmiş. Haci Ağa’nın konağının yanında eskiden Derme Suyu akardı. Fahri de Fahriye de bahçenin yanında silah talimi yaparlarmış: vurdun vuramadın diye.  Bir yılbaşı akşamı bacanaklarının evine gitmişler.  Orada eğlenmişler, çalmışlar söylemişler. Milli piyango bileti çekilişi de varmış. Konuşmuşlar sana çıkarsa ne yaparsın diye. Fahri’ye de sormuşlar sen ne yaparsın? Diye; Vallah bir gazino açarız,  İstanbul’a gideriz, üç beş tane güzel hatun getiririz, hem eğleniriz hem de para kazanırız demiş. E hanımlar ne olacak sorusuna da; onlar da ayakkabılarımızın tozunu alırlar demiş. Şakalaşmışlar.  

Fahri Abi muazzam giyiniyor. Fahri’nin bu benzetmesi üzerine onu taparcasına seven eşi Fahriye çok alınmış. Sadece “eve gidersek görürsün” demiş. Eve giderken çocuk kucaklarında onu Derme Suyu’na atmaya kalkmış, Fahri Abi elinden almış. Fahriye bir şaka idi geldi geçti demelerine rağmen; Fahriye’nin kızgınlığı azalacağına artmış. Eve gelmişler üst kata çıkmış. (Hamikoğlu Haci Ağanın evinin selamlık kısmı). Kapıyı kilitlemiş. Fahri Abi bizzat bana anlattı. Siniri geçer diye Fahriye’yi odada bırakmış ve annelerinin yattığı odaya gitmiş. Fahri’nin annesi Fahriye’yi ikna ederek kapıyı açtırır. İçeri girer ki ne görsün. Fahri’ye öfkeden delirmiş gibi. Kaynanasına bile sen işimize karışma diye karşı geliyor. Kaynanası sakinleşmesi için yarın görüşürüz diyor. Fahri’nin annesinin anlattığına göre, Fahriyenin elinde bir kâğıt varmış. Onu yorganının arasına sokmuş. Bir gün sonra sakin kafa ile görüşmek üzere Fahri ve annesi odadan çıktıktan sonra silah sesi gelmiş:  Fahri dizlerine vurarak şöyle demiş. Eyvah Fahriye."

Zaten Yargı sonucu da Fahriye’nin intihar ettiği yönünde karar vermiş. En yakın ağızdan olayı dinledik. Yargı kararından sonra da fazla söze ve hayallere yer yok gibime geliyor. 

Malatyalı Fahri Atatürk’ün huzurunda;

Sarı Kurdelem Sarı türküsü İstanbul sanatçıları sık sık söylemeye başlamışlar. Atatürk, malûm, müziği çok seviyor ve güzel sesliler sık sık Atamıza konser veriyor. Safiye Ayla Selahattin Pınar’ın eşliğinde sarı kurdeleyi üç defa okuyor. Atatürk hayran kalıyor. Selahattin Pınar, Paşam; bu eseri bir de bestakârından dinleyeceksiniz diyor. Onun üzerine talimat veriliyor. Gecenin bir zamanında Fahri Atatürk’ün huzuruna çıkarılıyor. Fahri bu anı Yaşar Kayahan’a şöyle anlatmış. 

“Gecenin bir vaktinde polisler eve gelerek  Atatürk seni çağırıyor dediler. Tamburumu da aldım gittim. Kapıdan geçerek Atatürk’ün huzuruna girdim. Daha 22 veya 23 yaşındayım. Ayaklarım tir tir titriyor. Atam o müthiş gözleri ile beni tepeden tırnağa birkaç defa süzdü. Atatürk’ün eline vardım. Bu sarı kurdele senin mi dedi. Ben de evet paşam dedim. Çok gençmişsin be diyerek beni yanına çağırdı. Bu eseri tam üç defa çaldı söyletti.  Fahri; ben senin yerinde olsam o esmeri kuş sütü ile beslerim dedi. Emredersiniz paşam, dedim. Bir defa daha bu eseri çaldım ve kuş sütü dedim. Hah; Şimdi oldu diyerek kadehler kalktı. Ben de önümdeki su bardağını kaldırdım. Bunun üzerine Atatürk bana dönerek; sen susuz mu içiyorsun dedi. O sırada Selahattin Pınar; Paşam o içki içmez demesi üzerine. İsmet İnönü’yü kastederek ha Malatyalı olduğundan anlamam lazımdı demiş. “

Fahri Kayahan’ın kızı Suade Hanımla konuşmamda da babasının Atatürk’ün huzuruna çıktığını, bir defa da beraber gittiğini söyledi. 

Fahri abimin Nazlı Yâre Fiske ile Taş Attım türküsünü Almanlar altmış kişilik orkestra ile çok sesli yapmışlar ve de plağını üstada göndermişler.  Evlerine giren bir hırsız onu da çalmış. 

Türkiye’ye şan salan Malatya Merkez müziği, Arguvan ağzı müziğe nazaran ters orantılı olarak gitmiş ve şu anlarda dibe vurmuştur. Arguvan ağzı müzik yozlaşmaya ve besteleşmeye başlarken Malatya merkez müziği yeni yeni tekrar filizlenmektedir.  Bunu şimdiden görmekteyim.

 Fahri Kayahan’ın eserleri konusundaki belgeler aşağıdaki gibidir. Tabii ki Fahri Kayahan bu kadar değildir, çok daha büyüktür. Zamanı gelince elimdeki belge ve bilgileri ve onun müziğini halkla paylaşacağım. 

FAHRİ KAYAHAN’IN TRT TÜRKÜ REPERTUARINA GEÇEN ESERLERİ

Nazlı Yâre Fiske ile Taş Attım, Bahçelere Ay Doğdu, Bir Oda Yaptırdım Hurma Dalından, Bugün Ayın Üçüdür ve Çiçekten Harman Olmaz ve Ne Zalimdir Mahpushane Havası.

FAHRİ KAYAHAN’IN TRT ŞARKI REPERTUARINA GEÇEN ESERLERİ

Ayrılık Ateşten Bir Ok, Hanım Hanım Şen Hanım, Sarı Kurdelem Sarı, Şu Dağları Delmeli.

MALATYA’LI FAHRİ’NİN NOTAYA ALINAN ESERLERİ: 

Şu Dağları Delmeli, Bahçelere Ay Doğdu, Bu Gün Ayın Üçüdür, Çiçekten Harman Olmaz, Mor Koyunum Meleme, Nazlı Yâre Fiske ile Taş Attım ve Ördeğin Sürüsü Kazınan Gelir. 

FAHRİ KAYAHAN’IN MÜZİK ARŞİVİ

Yol Ver Jandarma Halep Mekanım, Geceler Aylardan Uzun, Ayrılık Ateşten Bir ok, Mecnun’um Leylam’ı gördüm, Giyer Fistanına Atlas, Ne Kara Günlerde Doğurmuş Anam, Zeynebim,  Bakıp Hayaline Karardı Gözüm, Osman, İsmet İnönü, Öyle Bir Gün Ola Ki,  Köye Bir Gelin Gelmiş, Dağlara Vardım Da Dağlar Küskündür, Kara Sevdasını Çektiğim Dilber, İstersen Halime Gül, Ördeğin Sürüsü Kazınan Gelir, Elinde Altın Şamdan, Bir Taş Attım Çaya Düştü, Felek Bırak Yakamı,  Bizim Yaylamız Meşeli, Bozulmuş Gönlümün Bostanı Bağı,  Evleri Kayalıkta, Ela Gözlüm Ben Bu Elden Gidersem, Sarı Gelin, Mor Koyunum Meleme, Sarı Kurdelem Sarı, Armudu Taşlayalım, Adam Ağladan Oldum, Saray Yolu Yücedir, Boyu Hoş Endamı Güzel, Ay Doğdu Düze Düştü, Fırat, Gönülden Şikâyet, Dert Bende Kare Bende, Geceler Aylardan, Ay Doğdu Batmadı Mı?  Yeşilay Türküsü, Narin Endamını Sımsıkı Saran, Lutfedin De Sevdiğimi Göreyim, Yaralı Yaralı Düştüm Gurbete, Yarimin Gözü Ceylana Benziyor, Ne Kapımı Çalan Var, Tutam Yar Elinden Tutam, Nere Gitsem Yar Peşine Düşerim, Cism-i Derdim, Beni Candan Usandırdın, Sabah Güneş’i, Gitme Gitme Aman Gitme, Anam Ben Ölürsem, Bağrım Açık, İki Kardeş Geldi Yan Yana, Türkmen Kızı, Şahin’in Kahrı Gitmez, Severek Sevilerek, Bülbüller Sesini Güller Rengini, Kozat’ın Önünde, Sıra Dağlar Duman Olmuş, Keklik Dağlarda Çağılar, Yolum Düştü Suriye’ye Halebe, Rüyamda Gördüm Mahımı,  Üç Beyler Göründü Halep Yolunda, Kara Gözlüm Senden Murat Alınmaz, Kore Dağlarını Türkler Bürüdü, Karardı Yüzüm, Deryadan Gemi Gelir, Kanlı Melek, Gök Yüzünde Bölük Bölük Durnalar, Madem Dilber Meylin Yok İdi Bende, Ezo Gelin, Nazlı Yâre Fiske ile Taş Attım, Mahpushane Türküsü, Karadır Kaşların Ferman Yazdırır, Bülbül Gül Dalına Konmuş, Mevlam Birçok Dert Vermiş, Bir Söz ile, Bu Dünyaya Kanmayalım, Başında mı Acep Aldığım Yazma, Sabah Oldu Uyan Yar, Gönül Seni Özlememiş, Anam Ben Ölürsem, Tabip Açma, Gideceğim Bu Yolumu, Gurbet Ele Düştü Yolum, Sensiz Sönmez Şu Kalbimin Ateşi, Aşkınla Ölsem de Pişman Değilim, Derin Hülyalara Kapıldı Gönül, Gelini Gelini Kürdün Gelini, Şu Dağları Delmeli v.s. 

Fahri’yi ve eserlerini yaşamak ve yaşatmak Malatya’yı tekrar yaşamaktır.

_________________              

Resimler için Atilla Özdemir’e teşekkür ederim. (S.Y.)

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız