SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Geleceğe Güvenle Yürüyoruz'

A- A+ PAYLAŞ

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ölümünün 70.Yıldönümünde düzenlenen törenlerle anıldı. Atatürk Anıtı önündeki törenden sonra, Sabancı Kültür Merkezi'nde de bir anma toplantısı düzenlendi.

Anma töreni saat 08.40’da Atatürk Anıtı önünde başladı. Buradaki törene Vali Halil İbrahim Daşöz, 2. Ordu Kurmay Başkanı ve Garnizon Komutanı Tümgeneral Hasan Fehmi Canan, Belediye Başkanı Cemal Akın, 7. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Kazım Öndül, Cumhuriyet Başsavcısı Ali Ceyhun Ceylan, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Cemil Çelik, askeri, adli ve mülki erkan ile sivil toplum kuruluşlarının ve siyasi partilerin temsilcilerinin yanı sıra öğrenciler katıldı.

Anma töreni anıta çelenklerin sunulması sonrasında Atatürk’ün aramızdan ayrılış saati olan 09.05’de sirenlerin çalışmasıyla 2 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu ve daha sonra İstiklal Marşı söylendi. Atatürk Anıtı önündeki anma töreni Vali Halil İbrahim Daşöz’ün Anıt Şeref Defteri’ni imzalamasıyla sona erdi.

Vali Daşöz, Anıt Şeref Defterine yazdığı ve okuduğu yazıda, “ Aziz Atam, aramazından ayrılışınızın 70.Yıldönümünde milletçe manevi huzurunuzdayız. Aziz hatıran önünde minnet ve şükran duygularıyla eğiliyoruz. Bizlere emanet ettiğin Türkiye Cumhuriyetinin hür ve onurlu bireyleri olmak bizlere gurur veriyor. İlkelerin ve fikirlerinin ışığında geleceğe güvenle yürüyoruz. Sevgin, Milletimizin gönlünde sonsuza kadar yaşayacak, Türkiye Cumhuriyeti hedef gösterdiğin çağdaş uygarlık yolunda kararlılıkla yürümeye devam edecektir. Ruhun Şad olsun Aziz Atam” dedi.

ANMA TÖRENİ
Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 70.Yıldönümünde anma töreni daha sonra Sabancı Kültür Merkezi’nde devam etti. Buradaki anma töreni Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerinin seslendirdiği 10.Yıl Marşı ile başladı.

Anma töreninde ilk olarak ‘ 21.Yüzyılda Atatürkçü Düşünce’ konulu konuşmayı İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Ramazan Çiftlikçi yaptı. Çiftlikçi konuşmasında, “Atatürk, geleneksel bir toplumdan bağımsız , çağdaş ve ulusal bir devlet kurmuştur. Bu çağdaş devleti günümüze kadar dipdiri ayakta tutmuştur. Büyük komutan, eşsiz yurtsever, mazlum ulusların yol göstericisi, güçlü ve akılcı devrimci, yüreği insan sevgisiyle dolu bir devlet adamıdır.” dedi.

Yrd.Doç.Dr. Çiftlikçi konuşmasında daha sonra şunları söyledi:

“Cumhuriyeti ilan ettikten sonraki 1924-1934 tarihleri arasındaki 10 yılda, Ümmetçilikten Ulusçuluğa, Kölelikten vatandaşlığa, Saltanattan Cumhuriyete, Yerel egemenlikten ulus devlete, dogmatik eğitimden çağdaş eğitime, Osmanlıcadan Türkçeye, Arap alfabesinden Latin alfabesine, Ortaçağ kıyafetlerinden modern dünyanın benimsediği giyim kuşam tarzına, Şer’i hukuktan çağdaş ve laik hukuka, her şeşiyle köhnemiş bir zihniyetten çağdaş ve pırıl pırıl parlayan aydınlık bir dünyaya geçişimizi sağlamıştır. Cumhuriyetçilik, İnkılapçılık, Milliyetçilik, Devletçilik, Laiklik ve Halkçılık ilkelerinden oluşan Atatürkçü Düşünce, dün olduğu gibi bugün de sadece bizlere değil dünyada ve bölgemizde yaşayan çeşitli komşu ülkelere ve uluslara ışık saçmaktadır. Atatürkçü Düşünce, kültürel birlik ve beraberliğe dayanmaktadır. ‘ Türkiye Cumhuriyetine Vatandaşlık Bağı ile bağlı olan herkes Türktür’ ilkesi apaçık ortadayken ülkemizi etnik sebeplere dayalı olarak parçalama gayreti içinde olanların Atatürkçü düşünceyi yok etmeden bu amaçlarına ulaşabilecekleri mümkün olmayacaktır. ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ sözünü çarpıtarak rahatsız olanlar ve yaşadıkları ülkenin bayrağına ihanet edenler bu vatanın bize aziz şehitlerimizin kutsal bir emaneti olduğunu unutmamalıdır. Ortalıkta hayali haritalar dolaştırılarak akıllarınca ülkemizi parçalayacaklarını zannedenler, aldanırlar. Sadece bizler değil, bütün mazlum uluslar gücümüzü Atatürk’ün ruhundan alıyoruz. 20.Yüzyılda Dünyanın en dahi insanını yetiştiren ülkemiz, 21. Yüzyılda da yeni dahiler yetiştirebilecek güçtedir. Bu dahiler de gücünü ve ilhamını Atatürk’ten alacaktır. O bizim için sonsuz bir ışık olarak yaşamaya devam edecektir”

Daha sonra 2. Ordu Komutanlığı’ndan Kurmay Binbaşı Mustafa Akbulut, ‘Atatürk Gibi Hissetmek, Onun Gibi Düşünmek ve Onun Gibi Davranmak’ konulu konuşma yaptı. Kurmay Binbaşı Akbulut konuşmasında şunları belirtti:

“ Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, ebediyete intikal edişinin 70'inci yıl dönümünde sevgi, saygı ve gönül borcu içinde, özlemle anıyoruz. Yüce Önderimiz sadece fiziki olarak aramızdan ayrılmış, ancak manevi olarak her zaman gönüllerimizde yaşayacak, ilke ve devrimleri ülkemizin geleceğine yön vermeyi sürdürecektir. Bugün onu sadece anmanın değil, aslında daha çok anlamanın önemli olduğu apaçık ortadadır.

O'nu anlamak demek O'nun "Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir" sözünü yüreğimizde hissetmektir. Günümüzde Mustafa Kemal gibi hissetmekle, Mustafa Kemal gibi düşünmekle ve O'nun gibi davranmakla her türlü problemin üstesinden gelinebilir.

O'nun gibi hissetmek; O'nun kadar bu ülkeyi ve bu milleti sevmek, Kurtuluş Savaşı'nın fedakâr kadınları gibi bebesinden esirgediği battaniyeyi, kağnıyla taşıdığı, bağımsızlığını sağlayacak olan silaha örtmek demektir.

O'nun gibi düşünmek neden önemlidir? O'nun düşünce sistemi dünya için neden çok önemlidir, niçin evrenseldir? Atatürkçü düşünce sistemi, tüm dünyada özgürlüğe bağımsızlığa susamış milletlerin yolunu aydınlatan meşale olmuştur.

Atatürkçü düşünce sistemi, umutsuzluğun ve çözümsüzlüğün karşısında umut ve çözüm olmuştur. Norveç dilinde ‘Mustafa Kemal gibi düşünmek’ diye bir deyim yerleşmiştir. Herhangi bir problem karşısında hemen teslim olan ruh ve zihin tembeli kişilere önerilir bu söz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü böylesine büyük bir düşünür, eşsiz bir devlet adamı ve yüce bilge bir kişi yapan unsurların başında O'nun okumaya olan düşkünlüğü gelmektedir. Anıtkabir Derneği'nin yaptığı araştırmalara göre Atatürk'ün okuduğu bilinen kitap sayısı 3 bin 997'dir. Sadece altını çizdiği bölümler bile 12 bin sayfa tutmaktadır. Bu sayede O'nun düşünce sistemi, aklın ve bilimin yol göstericiliğini kabul etmektedir. Atatürkçü düşünce, aklın ve bilimin ışığında bugünün olduğu kadar geleceğin de gereklerine yanıt verdiği, kendisini sürekli yenileyen çağdaş bir görüşü simgelediği içindir ki, zamanın akışı içinde her cumhuriyet kuşağının kaçınılmaz yaşam görüşü, vazgeçilmez yaşam biçimi olarak değerini daima koruyacaktır.”

Kurmay Binbaşı Akbulut, konuşmasında daha sonra Atatürk gibi davranma ile ilgili olarak ta şunları belirtti:

“ O'nun gibi davranmak, stratejinin ana faktörleri olan ‘Kuvvet, zaman ve mekân’ değerlendirmesini en güzel şekilde yaparak, kendi kısa dönem menfaatleri yerine ülkenin uzun dönemli büyük menfaatlerini tercih edebilmektir. O'nun gibi davranmak, gerektiği yerde gerektiği gibi tereddütsüz olabilmektir. Milletler Cemiyeti'ne üye olma konusunda ‘davet gelirse düşünürüz’ diyerek devletin vakarını koruyan bir devlet adamı olabilmektir. Tarih sahnesinden silinmek istenen ülkeyi on beş yıl gibi çok kısa bir sürede; kendi silahını, gemisini, uçağını yapabilen, dünyayı sarsan ekonomik bunalımlara rağmen kimseye borcu olmadan dimdik ayakta tutabilen, dostluğu aranan düşmanlığından korkulan bir ülke durumuna getirebilmektir. O'nun gibi davranabilmek her şeyden önce yılmadan çalışarak üretken olabilmektir. Çalışarak görevini eksiksiz ve etkili yapabilmektir. Aklın ve bilimin gösterdiği yolda ilerlemek, değişim ve gelişimi hayata uyarlayarak çağdaş olabilmektir. Kalıplaşmış düşüncelerden uzak kalarak, laiklikten ödün vermemektir. O'nun ilke ve devrimlerini özünde yaşatabilmektir. Ülke ve ulus sevgisini özümseyerek önce vatan diyebilmektir.

Atatürk henüz genç bir kurmay subayken oluşturduğu vizyonunu motivasyon ve organizasyon kabiliyetiyle birleştirerek aksiyon safhasına geçirmesi ve davranışa dökmesi, bir millete sahip olmadığı hayalleri, umutları ve gücü vermiştir. O, her şeyin bittiği sanılan, umutsuz ve karanlık bir ortamda, cesaretle ortaya atılmış, gönülleri ateşlemiş, geniş kitleleri harekete geçirmiş, bitmez ve tükenmez bir enerji ile onları örgütlemiş, yönetmiş ve inanılmazı gerçekleştirerek istilacı güçleri millet gücü ile yurttan kovmuş, ölüm yatağındaki ‘hasta adam’ dan genç, dinamik bir devlet yaratmıştır.

Ulu önderimiz, hissetlikleri ve hissettirdikleriyle, düşünceleri ve düşündürdükleriyle, yaptıkları ve yaptırdıklarıyla birçok asker, lider ve devlet adamından farklıdır. 20'nci yüz yılda tarih sahnesine birçok önder ve devlet adamı çıkmış ancak bunların çoğu tartışılmış, güncelliğini yitirmiş ve unutulmuştur. İçlerinden yalnızca Atatürk güncelliğini korumuş, düşüncelerde ve yüreklerde yaşamayı sürdürmüştür.

Önderimiz Atatürk'ün Çanakkale Savaşı'nda önsözünü yazdığı, Kurtuluş Savaşı'yla başlangıcını yaptığı, ilke ve devrimleriyle omurgasını oluşturduğu, geleceğine yön verdiği ve adını ‘Muasır Medeniyet Seviyesine Ulaşmış Türkiye Cumhuriyeti’ olarak koyabileceğimiz en büyük eserinin halen yazılması gereken birçok boş sayfası vardır. O'nun başladığı bu eserin sayfalarını hak ettiği şekilde dolduracaklar ise bizleriz. Bizler, ancak O'nun gibi hissederek, O'nun gibi düşünerek ve O'nun gibi davranarak bu sayfaları doldurabiliriz.

Atam! Senin en büyük eserin olan laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ne sonsuza dek sahip çıkacak ve onu belirttiğin hedef doğrultusunda muasır medeniyet seviyesine çıkartacağız.”

Tören, Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’ öğrencilerinin Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ve Gençliğin Ata’ya Cevabının söylemesi, seçme marşlar ve Atatürk’ün sevdiği şarkıların seslendirilmesi ve Oratoryo ile sona erdi.

Anma töreninden sonra, törene katılanlar, Türkiye Muharip Gaziler Derneği Malatya Şubesi’nce açılan Atatürk fotoğraflarının yer aldığı sergiyi gezdi.

HABER-FOTO: Selahattin GÖKATALAY

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız