SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Görmüymüsün Araba Geliyi!'

0
Güncellendi - 2015-12-27 22:43:12
'Görmüymüsün Araba Geliyi!'
A- A+ PAYLAŞ

Osman KARAKAŞ

Zafer Mahallesi’nde sakinlerinin fikri bile alınmadan adı keyfi olarak değiştirilen sokaktaki evimden yaya olarak şehir merkezine doğru yürüyorum. Kanalboyu’nun sağ tarafında yaya yoluna parkedilen araçların arasından olimpiyatlarda pentatlon yarışlarına katılmış bir milli sporcu edası ile yol almaya çalışırken, yarı otobüs büyüklüğündeki minibüs engelini aşamayıp, karayolundan hızlı bir şekilde sekerek tekrar parketmiş otomobillerin kıyısından köşesinden ilerleyerek kendimi Sivas Caddesi’ne atıyorum.

Güya o yolda ilerlemem daha kolay olacak. Kısmen daha kolay ama, yaya yoluna döşenen granitlere gözüm ilişiyor. Özellikle aramama rağmen bir tek parça sağlam granit bile göremiyorum. Defolu ürünler bir kaç kez yağan yağmurda sanırım adeta kusmuş! Yol delik deşik. Atatürk Caddesi’ne yaklaşırken gerçek bir kusmuk gözüme çarpıyor. Son anda üzerinden atlıyorum.  Bu manzara gıda satışı yapan küçük bir işyerinin hemen önünden!

Atatürk Caddesi’ne ulaştıktan sonra yaya yolundan ve trafik ışıklarından normal bir insan gibi karşıya geçip, yoluma sol taraftan devam etmek istiyorum.

Ne yazık ki karşıya güvenli ve sağlık bir şekilde geçmek hiç de kolay olmuyor.

Işıklar çalışmıyor. Araçların yol vermesini beklemenin ise tamamen bir zaman kaybı olduğunu anlıyorum. Zorunlu olarak kendimi yola atıyorum. Araçların boşluklarından yararlanarak yolun ortasına kadar geliyorum. Ama parkuru tamamlamak mümkün değil. Evlerine gittiklerini düşündüğüm araçlar yaklaşık 5 metrelik alandan geçmeme fırsat vermiyor!

Birkaç dakikalık beklemeden sonra geçebileceğim düşüncesi ile iki aracın ortasına hızlı bir şekilde kendimi atıyorum. Ama aşağıdan gelen bir otomobil hızını bile kesmiyor. Trafik ışıkları  tatilde!  Sadece araçların geldiği yönde yanıp sönen bir sarı ışık olduğunu farkediyorum. Yayalar tarafında hangi ışığın olduğunu mu merak ediyorsunuz? Tamamen kapalı!

Kararlıyım. Karşıya geçişimi tamamlayacağım. Hızını azaltmayan araç sürücüsü, benim koşarak ya da bir şekilde zıplayarak yolu boşaltacağımı düşünüyor olacak ki, yavaşlamak gibi bir niyeti olmadığı anlaşılıyor. Belki de 2 saniye içinde bir otomobil istemeden de olsa yavaşlıyor ve kararlı olduğumu anlayıp durmak zorunda kalıyor.

 “Hayret” diyorum kendi kendime. Nihayet bir sağduyulu vatandaş durup geçmeme izin verdi, diye düşünürken yanıldığımı anlıyorum.

Durmak zorunda olan ve-af edersiniz- öküz bile diyemeyeceğim bu sürücü geçişimi tamamlamam ile birlikte arkamdan adeta böğürerek şöyle diyor: 

“Görmüymüsün araba geliyi”

Daha sonra boş olduğu anlaşılan koca başını bir sağa bir sola sallayıp, sinirli bir şekilde tam gaz yoluna devam ediyor.

Baka kalıyorum.

Malatya’nın eski hali gözlerimin önüne geliyor. 

Trafik ışıkları çalışıyor, çalışmasa bile sürücüler daha saygılı. Yaya geçitlerinde yayaya yol vermek zaten zorunlu. Bu durumda sinyalizasyon sisteminin çalışmamasına mı, yaya geçidinden geçmenize rağmen araçların yol vermemesine mi yoksa bir öküzün böğürmesine mi, neye kızacağınıza karar veremiyorsunuz.

Anlaşılan o ki; sadece sürücüler değil, şehir içi trafikten ve yaya yollarına parkedilen araçlardan sorumlu yetkili kuruluşların da yayalara saygıları yok. Hem de kanunla belirtilen hak ve cezalara rağmen.

Peki bu nasıl bir Malatya?

Son 10 yılda 3 kez geldiğim Malatya her yönü ile ileri gitmek yerine geriliyor. Kent her geçen yıl daha kalabalıklaşıyor, dış göçler nedeni ile kentin yapısı kültür zenginliğine sahip olmak yerine eskiyi de korumadan yok ediliyor. Eskiye ait ne varsa siliniyor. Malatyalı doğduğu kente yabancılaşıyor. Kültürel ve sanatsal faaliyetlerin neredeyse esamesi okunmuyor, bu alanda merkezler yapılmıyor, spor tesisleri yaygınlaştırılmıyor, insanlar doğal olarak kabalaşıyor, saygısızlaşıyor!

Ama mantar gibi çok katlı, yeşil alan fakiri bir alt kentler bitiyor.

Eski adı “Yeşil Malatya” olan Malatya artık bir beton çöplüğü durumunda. Üstelik yolları ve yaşam alanları olmadan.

Böyle bir kenti ve böyle bir kentte yaşamayı, çocuklarının da yaşamaya mecbur bırakılmasını kimler istiyor, acaba?

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız