SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Güvenli Sınır Geçilmemeli"

0
Güncellendi - 2015-12-27 16:37:38
A- A+ PAYLAŞ

Malatya İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Bilge Türk Bilen, Radyo Kampüs'de İnanç Kara Ölmeztoprak'ın canlı yayında hazırlayıp sunduğu Panorama Programı’na katılıp soruları cevaplandırdı.

Doç. Dr. Bilge Türk Bilen, Türkiye'de estetik cerrahi işlemleri olarak burun, meme küçültme, karın estetiği, yağ aldırma, meme büyütme ve yüz gençleştirme ameliyatlarının çok fazla yapıldığını belirterek, yüz, kol ve bacak nakillerinin birtakım handikaplarının olduğunu kaydetti. Dr. Bilen, “Plastik cerrahi denilince halk nezdinde daha ziyade estetik cerrahi algılanıyor. Estetik cerrahi, plastik cerrahinin bir alt bölümüdür. Plastik cerrahinin esas alanı, işlev ve bütünlüklerini kaybeden organ ve dokuların onarımıdır. Herhangi bir yapısal ve işlevsel bozukluk olmadığı halde yapılan ameliyatlar, estetik cerrahinin alanına girmektedir” dedi.

Ameliyat sürecinin belirli bir takım aşamalar gerektirdiğini kaydeden Dr. Bilen, ön görüşme neticesi ameliyat kararı alınmışsa mutlaka süreç ve sonucunun hastaya anlatıldığını bildirdi. Bilen, sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle estetik ameliyatların süreç ve sonuçlarının hastalar tarafından iyi anlaşılması gerekir. Estetik ameliyatlarda objektif kriterler belirlemek çok zordur. Bazı durumlarda da beğeniler tamamen farklı olabilir. Bu nedenle hastanın beklentileri iyi belirlenmeli ve ameliyat sonrası oluşacak görüntü hastaya gerçekçi şekilde anlatılmalıdır. Aksi durumda hastalar hayal kırıklığına uğrayabilmekte ve telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. Diğer cerrahi branşlardan farklı olarak estetik cerrahi ameliyatlarının sonuçları görsel olarak değerlendirilir. Bu yüzden sonuçlarınız sizinle birlikte hasta ve çevresindekiler tarafından da değerlendirmeye tabi tutulur. İnsanlar bu ameliyatları daha iyi görünmek için olduklarından, bu da estetik cerrahinin doğal sürecidir.”

Türkiye'de estetik cerrahi işlemleri olarak burun, meme küçültme, karın estetiği, yağ aldırma, meme büyütme ve yüz gençleştirme ameliyatlarının çok fazla yapıldığını kaydeden Dr. Bilen, ABD ve Avrupa'da burun ameliyatlarının daha az, diğer estetik ameliyatların daha fazla yapıldığını söyledi. Bilen, “Hiçbir estetik ameliyatın yaşamsal riski olmamalıdır. Yağ alma ameliyatlarında alınan yağ miktarı arttıkça yaşamı tehdit eden yan etkilerin ortaya çıkma olasılığı artmaktadır. Bu ameliyatlarda güvenli sınırı geçmemek gerekir. Bazı karın estetiği ameliyatlarında da işlem abartıldığı zaman yaşamı tehdit eden durumlar ortaya çıkabilir” şeklinde konuştu.

Türkiye'de yapılan yüz, kol ve bacak nakillerine de değinen Dr. Bilen, bu nakillerin birtakım handikaplarının olduğunu ifade ederek, şunları aktardı: “Diğer organ nakillerinden farklı olarak bu nakillere ihtiyacı olan hastaların hayati bir sorunu yoktur. Bu nakiller hastanın sosyal yaşantısını iyileştirmekte veya yaşam konforunu artırmaktadır. Öte yandan, nakil sürecinin zorlu bir ameliyat olması, nakil başarılı olduktan sonra dokunun reddinin engellenmesi için bağışıklık sisteminin baskılanmasının gerekmesi ve bunun da ciddi hayati riskleri olması söz konusudur. Ayrıca başka birinin yüzünü taşımanın getireceği psikolojik problemler de var. Bu nedenlerden dolayı plastik cerrahi camiası özellikle yüz nakline şimdilik temkinli bakmaktadır. İlk yüz naklinin üzerinden sekiz yıl geçmesine rağmen şu an dünyada yüz nakli yapılan hasta sayısı yirmili rakamlardadır.”

Dr. Bilen, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı’nda, kliniğin yapısal olarak Türkiye standartlarında olduğunu vurgularken, yapılan ameliyatları hastaların taleplerinin belirlediğini ve dünyada ne yapılıyorsa kendilerinin de o işlemleri yapma potansiyeline sahip olduklarını dile getirdi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız