SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Haçlı Zihniyetinin Yansıması"

0
Güncellendi - 2015-12-28 02:45:03
A- A+ PAYLAŞ

Türk Ocakları ile Atatürkçü Düşünce Derneği Malatya Şubeleri,  1915 yılında yaşanan sözde soykırım iddiaları hakkında bir bildiri yayınladı. 

TÜRK OCAKLARI..

Türk Ocakları Malatya Şubesi Başkanı Nadir Günata (fotoğraftaki), savaş şartları yüzünden hayatlarını kaybeden insanlar için kimsenin sevinç duymadığını ve masum insanların hayatlarını kaybetmesinin üzücü bir durum olduğu belirterek “Ne var ki, savaş mağdurlarını etnik kökene, dine göre ayırmak Haçlı zihniyetinin bir yansımasıdır. Balkanlarda, Kafkaslarda, Anadolu’da ölen, öldürülen milyonlarca Müslüman Türk’ün acısına bugüne kadar ‘ortak acı’ diyen başka bir devlet oldu mu? 1915-1922 arasında Anadolu’da Ermeni çeteler tarafından katledildiği sabit olan 520 bin Müslüman’ın torunlarına taziye mesajı yayımlayan oldu mu? diye sordu.

Ülkede Türk Milletine hakaret ederek bir yerlerden ödül ve aferin almayı marifet zannedenlerin olduğunu ifade eden Günata, “Toplam nüfusları 1 milyon 350 bin olduğu halde, utanmadan 1,5 milyon Ermeni’nin öldürüldüğünden bahsedenler var” dedi.

Ermenilerin büyük çoğunluğunun o dönem sağ salim sevk mıntıkalarına vardığını belirten Günata, bu durumun da Osmanlı belgeleriyle de sabit olduğunu söyledi. 

Papa’nın Ermeni soykırımı açıklamasına da değinen Günata, “Bu apaçık gerçeklere rağmen son olarak Ermeni soykırımından bahseden Papalık, Avrupa Parlamentosu başta olmak üzere birtakım ülkelerin parlamentolarını hakikat adına, insanlık adına ve Türk Milleti adına kınıyoruz” diye konuştu.

Günata açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Türk devletini yönetenlerin ‘tabuları yıkıyoruz’ sloganının cazibesine kapılmadan aklıselim çizgisinde hareket etmeleri gerekiyor. Ermeni meselesinin, basit bir taziye ve özür meselesi değildir. Bu meselenin dün, Türk Milletinin bu topraklarda bin yıldır kesintisiz ve ortaksız süregelen egemenliğine yönelik bir tehdidin aracı olarak gündeme getirilmiştir. Geçen yıl yayınlanan taziye mesajı hiçbir şeye yaramamıştır. Türk devleti haklı olduğu bu konuda dik durmalı, asla taviz kar bir görüntü vermemelidir.

Unutma ki, bizden aslında Türk olduğumuz için, Müslüman olduğumuz için, Hıristiyanlığın ilk yayıldığı bu toprakları vatanlaştırıp Müslüman Türk yurdu yaptığımız için, İstanbul’u fethettiğimiz için, İslamı kimseyi zorlamadan Avrupa’nın göbeğine kadar yaydığımız için, Viyana kapılarını zorladığımız için, Roma’yı fethe kalktığımız için özür dilememiz, diz çökmemiz isteniyor.

Türkleri Avrupa’dan ve Anadolu’dan atma hedefiyle hareket edenler 19.yüzyıl başlarından 1920’lere kadar Balkanlarda, Kafkaslarda, Kırım’da, Anadolu’da 5 milyon civarında Müslüman Türk’ün katledilmesinden sorumludurlar.

Bizim medeniyetimiz, bir hoşgörü ve adalet medeniyeti idi. Diğer unsurlar gibi Ermenilerde bu çatı altında huzur içinde yaşadılar. Ermenileri kışkırtan emperyalist odakların yönlendirmesi ve onlarla işbirliği yapan çetelerin sebebiyet vermesiyle ortaya çıkan hadiseler yüzünden kimse Türk Milletini suçlayamaz, özür, tazminat vb. taleplerde bulunamaz. Milletimizin tarihinde soykırım gibi utanç verici bir hadise yoktur, kimse milletimize böyle bir suçlama ile hakaret edemez.”

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ..

Atatürkçü Düşünce Derneği Malatya Şube Başkanı Yunus Millioğulları da, sözde soykırım iddialarına tepki olarak şu açıklamayı yayınladı:

"Bugün bize Ermeni Soykırımı yalanını dayatanlar, dün bize SEVR’i dayatanlardır.

Dün onları dize getirdik. Bugün de dize getirmeliyiz.

I.Ermeni soykırımı TARİHİN çarptırılmasıdır. 

Çünkü:

Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasının yolunu açan 1878 Berlin Andlaşması sonrası, kendilerine Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermeni devleti kurma vaadi verilen Osmanlı Ermenileri:

•Ermeni İhtilal Komiteleriyle devlete karşı 1888-1915 yılları arasında tıpkı bugün PKK’nın yaptığı gibi binlerce kişinin ölümüne sebep olan baskın ve katliamlar gerçekleştirmiş,

•1. Dünya Savaşında Doğu Anadolu’yu işgal eden çarlık Rusyası ordularında Osmanlı’ya karşı savaşmış, katliamlar yapmış,

•Kurtuluş Savaşında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu işgal eden Fransız ordularında yer almış ve,

•Dönemin hükümeti tarafından çıkarılan tehcir (zorunlu göç) yasası kapsamında askeri bir tedbir olarak olayların yoğun yaşandığı yerlerden, yine Osmanlı toprağı olan başka vilayetlere göç ettirilmişlerdir. 

•85.000 Osmanlı Ermenisinin yaşadığı İstanbul’da soykırım günü ilan edilen 24 Nisan 1915 günü, sadece 2345 Ermeni’nin tutuklandığı sabittir, belgelidir. Bu durum bile olayın bir soykırım olmadığının en basit kanıtıdır.

•Yine 1914 yılı Osmanlı nüfus sayımında 1.229.000 Ermeni nüfusu olduğu, bunun yaklaşık 500.000’inin zorunlu göçe tabi tutulduğu, göç edenlerin geriye dönenleri, Kafkaslara, İran’a gidenleri bulunduğu devlet arşiv ve belgeleriyle sabittir. 

•Esasen bu döneme ait tüm devlet arşivleri işgal kuvvetlerince toplanıp İngiltere’ye götürüldüğü ve incelendiği halde herhangi bir suç delili bulunamadığı da bir tarihsel gerçektir. 

•İşte bu nedenlerle (Ermeni Soykırımı) iddiası kocaman bir tarihi yalandır.

II.(Ermeni Soykırımı) iddiasının hukuki dayanağı da yoktur. 

Çünkü: 

Soykırım; 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırım Sözleşmesinde: (Ulusal, etnik, ırksal, yada dinsel bir gurubun kısmen yada tamamen gerçek kişiler tarafından, kasten ortadan kaldırılması) olarak tanımlamıştır.

Buna göre:a) Kişiler soykırımla suçlanabilir, devletler ve milletler değil.

b) Bu suç, (ortadan kaldırma) özel kastı ile işlenmelidir. 

c) Soykırım suçu işlendiğine ancak, suçun işlendiği ülke yetkili mahkemesi, ya da yargılama yetkisine sahip olan uluslararası bir ceza mahkemesi karar verebilir. 

Oysa (Ermeni Soykırımı) yalanı ile Türkiye ve Türkler suçlanmaktadır. 

Olayda (Ermeni ırkını ortadan kaldırma) özel kastı olduğu iddiası gülünçtür. Bunu gösteren tek bir belge yoktur. 

Soykırım konusunda Türkiye aleyhine verilmiş ulusal ya da uluslararası bir yargı kararı yoktur. Ama aksi yolda, yani soykırım iddialarını boşa çıkaran üç ayrı yargı kararı vardır:

Bunlar:a) 1915- 1916 Osmanlı Harp Divanlarında yapılan yargılamalarda, Ermenileri yok etme kastı bulunmadığı ortaya çıkmıştır. 

b) İşgal kuvvetleri eliyle kurulan, 1919 Harp divanlarının mahkûmiyet kararları sonradan tanınan temyiz yolunda beraatlerle sonuçlanmıştır. (Aynı bugün Balyoz’da olduğu gibi)

c) İngilizlerce, Ermeni katliamı iddiasıyla Malta’ya gönderilen Türkler hakkında İngiliz kraliyet Başsavcılığı dava açacak delil bulamadığı için kovuşturmaya yer olmadığına karar verip tutukluları salıvermiştir.

Yani (Ermeni Soykırımı ) yalanı hukuken de çökmüştür.

III.Bugünü değerlendirelim.

SEVR’le başlatılan oyun Lozan’la çökmüş, soykırım iddiaları, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması sonrasında kurulan güçlü Türkiye Cumhuriyeti karşısında tozlu raflara kaldırılmış, nevar ki 1970, özellikle 1980 sonrası, küreselleşmeye zorlanan yeni dünya düzeninde Türkiye Cumhuriyeti ulus devletinin emperyalist BATI tarafından yine hedef alınması sürecinde, PKK terörüyle birlikte yeniden önümüze konmuştur.

Amaç SEVR’i hortlatmaktır.

IV.Atatürkçü Düşünce Derneği olarak barıştan yana olan tüm devletlere sesleniyoruz:

Yüzyıllarca bu topraklarda birlikte, kardeşçe yaşamış olan Türklerle Ermenileri; 

Osmanlı’nın paylaşılması sürecinde kendi emperyalist emelleri için birbirine düşman eden,

Birinci Dünya Savaşında 9 cephede ve Batı’da Çanakkale’de bize SEVR’İ dayatanlarla vatan için savaşan Türkleri, Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermeni devleti kurma vaadi ile kandırıp, Ermeni İhtilal Komiteleri eliyle arkadan vurduran, 

Ve bu trajedinin yaşanmasına neden olan,

HAÇLI zihniyetini,

Dünya barışını zedeleyen emperyalizmi,

Mahkûm edin.

Mahkûm edin ki Dünya Barışı doğsun."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız