SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Hangi Bakan Dinlendi?"

0
Güncellendi - 2015-12-28 03:16:21
A- A+ PAYLAŞ

Malatya’da 3 misyonerin öldürülmesini kapsayan Zirve Yayınevi’nin 105. Duruşması Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.

Duruşmaya,  elektronik kelepçe ile adli kontrol altında tutulan sanıklar Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler ile diğer tutuksuz sanıklar Emekli Albay Mehmet Ülger, Binbaşı Haydar Yeşil, Astsubaylar Murat Göktürk, Abdullah Atılgan ve Adil Akçay, Uzman Çavuşlar Mehmet Çolak ve Adem Gedik, Öğretim görevlisi Ruhi Abat katılırken, sanıklardan Hüseyin Yelki ve Emekli Orgeneral Hurşit Tolon ise katılmadı.  Elektronik kelepçe ile adli kontrol altında tutulan Cuma Özdemir Darende Adliyesi'nden, Hamit Çeker ise Elbistan Adliyesi'nden videolu sistem ile duruşmaya katıldılar. Tutuklu sanık Varol Bülent Aral ise, duruşmaların düzeninin bozmaktan dolayı esas hakkındaki savunmasına kadar duruşmalara alınmıyor.  Duruşmaya öldürülen Alman Tilman Geske’nin eşi Suzanna Geske, kızı Michal Geske, Hıristiyan Protestan Cemaati’nin temsilcileri ile taraf avukatları katıldılar.

Duruşmada, sanıklar Abuzer Yıldırım, Salih Gürler ve Emre Günaydın esas hakkındaki savunma için süre talep ederken, 7 Haziran seçiminde oy kullanabilmek için kendilerine izin verilmesini istediler.  Sanık Hamit çeker, esas hakkındaki savunmasını yazılı olarak göndereceğini söylerken, sanık Cuma Özdemir ise yine esas hakkındaki savunma için süre istedi ve elektronik kelepçe uygulamasının ev içinde birkaç metre daha genişletilmesini talep etti.

“GİZLİ TANIK YARGILANMALI”

Emekli Albay Mehmet Ülger, mahkemede verdiği ifadesinde, bir süre önce tutuklanan Emniyet İstihbarat Eski daire başkanı Ramazan Akyürek’in kurtarılması için kendilerine iftira atıldığını söyleyerek, “İlker Çınar’a; kimlerin aklatılmaya çalışıldığı; bu davanın kimleri aklama, kimleri karalama davası olduğu görülüyor. Ergenekon Davasında; yalan beyanda bulunarak pek çok sanığın mahkum olmasına yol açan ‘Gizli Tanık Mart’  tanık koruma kapsamından çıkarılmış ve hakkında iftira ve yalan beyanda bulunmaktan dava açılmıştır. İlker Çınar’ın da;  Başta, Turgut Özal’ın şaibeli ölümü davası, Kafes Eylem Planı davası, Balyoz davası, Zirve Yayınevi Davası, gibi bilumum davada yalancı tanıklık yaptığı; yabacı istihbarat servisleriyle de işbirliği içerisinde olduğuna ilişkin dava dosyasında onlarca belgenin olduğu, ifadelerinin Paralel devlet yapılanması ve Kutsal Misyon Ağı tarafından yazılarak eline verildiği, göz önünde bulundurularak maddi gerçeğin oraya çıkarılması için Ergenekon davasında olduğu gibi, İlker Çınar’ın da, tanık koruma kapsamından çıkarılması, hakkında iftira ve yalan beyanda bulunmaktan yasal işlem başlatılmasını talep ediyorum” dedi.

Ülger, eski emniyetçi Ali Fuat Yılmazer’in tutuklanmasına ilişkin kararının ilgili mahkemeden istenmesini talep etti.

”NÜFUS KAYITLARINDA DİN HANESİ DEĞİŞTİRİLDİ”

Yeşil’in avukatı Yasemin Hamamcı, “Zekeriya Öz, müvekkilim Haydar Yeşil’e ‘sen Alevi misin’ diye soru sormuştur. Sanıkların nüfus kayıtlarındaki ‘İslam’ ibaresi çıkartılarak, yerine ‘Bilinmeyen’  diye yazılmıştır. Burada müvekkillerimin inançları yargılanmıştır. UYAP’a mahkeme bilgisi dışında giriş varsa, ekleme, çıkartma varsa bunların tespit edilmesini istiyoruz. Burada müvekkillerimin din hanesi ile oynayanlar,  bu dosyanın her tarafı ile oynamıştır” dedi.

“VALİLİK ÖZELLİKLE GÖNDERMİYOR”

Ülger’in avukatı Halis Önal ise, "Valilikten İl Emniyet Toplantı tutanaklarının yeniden istenmesini talep ediyoruz. Jandarma görevlilerine yapılan suçlamalarla ilgili aynı faaliyetleri Emniyet’te yapmıştır. İl Emniyet Toplantılarında İl Emniyet Müdürlüğü sunumları özellikle Mahkemeye gönderilmediğini düşünüyoruz.  Bu sunumların imha edilip edilmediğini, imha edilmiş ise imha tutanaklarının gönderilmesini talep ediyoruz” dedi. 

“İDRİS SURETİNDE İBLİSLER…”

Sanık Ruhi Abat ise, “İlker Çınar’ın bilgisayarındaki C sürücüsünün imajı mahkemeye flash bellek olarak sunulmuştur.  Dosyada 5-6 tane Psikolojik Hareket Planı mevcuttur. Bu raporlarla ilgili olarak bilirkişi raporu alınmalı.  Televizyonlar da ‘mart kedileri’ gibi bağıranlar,  ülkenin cumhurbaşkanını terörist yaptılar. Zirve davası Türkiye Cumhuriyetine karşı bir psikolojik harekettir. Nüfus kayıt örneğinde din hanesinde İslam’ı silerek yerine belirsizlik yazan haysiyet ve şeref cellatlarının bulunmasını talep ediyorum.  Kime gideyim, dağa çıkamam. İdris suretinde İblislerden hesap sorulmasını istiyorum.  Basında öğrendiğimiz UYAP kayıtlarına kim girdi? Nasıl girdi? Neleri değiştirdi? Amacı neydi? Bunların öğrenilmesini istiyorum. Bu paralel çetenin şerefi, onuru, haysiyeti kalmamış. 5.5 GB’lik bir dosyayı 2 GB’lik flash belleğe sığdıracak kadar mı yüzsüzlük yapılır? Bu flash belleğin bilirkişi raporu mahkemeye gelince savunmamı yaparım” dedi.

“MALATYA ADLİYESİNDE BAKAN DİNLENDİ Mİ?”

Abat şöyle devam etti; “Malatya Adliyesinde bakanlar dinlendi mi, dinlenmedi mi?  Özel telefonlarla hangi savcının talebi hangi hakimin kararıyla bakanlar dinlendi mi, dinlenmedi mi? Bunu şimdi açıklamayacağım. Bu paralel çetenin Malatya hücresinin halen çok aktif olduğunu, bu mahkemeye baskı yapılıp yapılmadığından emin olmak istiyorum. Benim hayatım bu kadar ucuz değil. Benim mahkeme dışında gidecek başka yerim de yok. İdris suretinde İblisler çıkıp yüzsüzlük yapıyorlar.”

“TÜBİTAK RAPORU VERDİ, SAVCI 2 POLİSİN RAPORUNU DİKKATE ALDI”

Mahkemeye esas hakkındaki savunmasını sunan Astsubay Adil Akçay,  “Sözde TUSHAD’ın sözde kuryesi Ahmet Erdoğan; Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyası kapsamında teknik takibe tabii tutulmuş ancak sonun da kovuşturmaya yer olmadığına dair kararıyla aklanmıştır.  İlker Çınar’ın maaşlarını ve sözde TUSHAD’ın sözde talimatlarını taşıyan sözde örgütün merkezinde yer alan sözde kurye Ahmet Erdoğan’ın savcılıkça ifadesinin dahi alınmasına gerek görülmemiştir. Şahsa çok gizli örgütün kuryeliği misyonu yüklenmiş ama ifadesine dahi başvurulmamıştır. İfadesi alınıp, fotoğraftaki şahsın o olup olmadığı, İlker Çınar’a götürdüğü gibi daha kaç kişiye kimlere maaş, talimat götürdün vb. diye sorulmamıştır. İddianame ekindeki ses kayıtlarının analizine ait TÜBİTAK raporunun son maddesin de ‘’Mukayeseye konu ortam dinlemesinden elde edilen görüşmelerin, sanıklar tarafından yapılmış olma ihtimalini belirleyen skor ortalama değerlerde çıkmıştır. Suç unsuru görüşmelerin sanıklar tarafından yapılmış olup olmadığı tespit edilememiştir. Sanıklara aittir veya başka bir konuşmacıya aittir şeklinde bir kanaat hasıl olmamıştır’  denilmiştir.   Rapor iddianameden sonra mütalaadan önce bu rapor alınmıştır. Ama mütalaada hiç kullanılmamıştır. Bu ses kayıtlarıyla ilgili iddianamedeki iddiaların hepsi ve daha fazlası mütalaada da yer almıştır. Son model teknolojiye sahip TÜBİTAK’ın 28 ayda yapabildiği analizi, iki TEM şube görevlisi polis memuru ile Deniz Uygar birkaç günde, saatte çözmüştür.   Bilimsel olarak bize ait olduğu dahi kanıtlanamayan konuşmalar için özel ekip ve iddia makamınca yapılan değerlenmelerde, konuşmalarda adı geçen bir çok kişiye suikast planlandığı, Hükümeti Yıkmaya çalışıldığı, zirve cinayetinin Fetullah Gülen grubuna yıkılmaya çalışıldığı gibi akılla mantıkla bağdaşmayacak sonuçlar çıkarılmış ve suçlamalar yapılmıştır. Bunların hepsi asılsızdır.

“66 SANİYE KALDIĞIM BİR YERDE 43 DAKİKALIK SES KAYDINI NASIL YAPABİLİRİM”

Akçay, “HTS. Kayıtlarına göre ben, Çöşnük mahallesinden (4) dakika içerisinde Organize sanayiye, oradan da (8) dakika içerisinde Fırat mahallesine gitmiş gözükmekteyim. İddia makamı ve soruşturmayı yürüten kolluk görevlileri de Malatya Organize sanayi sitesi ile Çöşnük ve Fırat mahallelerinin şehrin iki ayrı ucunda olduğunu çok iyi biliyordur. Şimdi herkese sormak istiyorum o günün şartlarında, yani Beyler deresindeki köprünün faaliyette olmadığı 23 Ağustos 2007 tarihinde hangi ulaşım vasıtası ile Çöşnük’ten Organize Sanayiye 4 dakikada, Organize sanayiden 8 dakikada Fırat mahallesine gidilip-gelinebilir? O günün şartlarında hiçbir kara vasıtasıyla bu süreler içerisinde gidilip-gelinemezdi.  Hele hele 5,5 gün önce Malatya’ya gelmiş, şehri tanımayan ve Organize Sanayi’nin nerede olduğunu dahi bilmeyen birisi olarak benim için imkansızdır.  Bir an gidilip-gelinebileceğini varsaysak bile, 66 saniye kadar kaldığım Organize sanayi bölgesinde 43.30 dakikalık ses kaydını nasıl yapmış olabilirim? Tabiî ki bu da imkânsız bir şeydir” dedi.

“YANLIŞ DUYMADINIZ, ÖRGÜTÜN BİRİCİK KURYESİ İÇİN İŞLEM YAPILMADI”

Uzman Çavuş Adem Gedik ise verdiği esas hakkındaki ifadesinde, “İddianamenin temelini oluşturan konulardan birisi de Ahmet Erdoğan'dır. Çünkü İddianame ve mütalaada söz konusu şahıs sözde TUSHAD'ın kuryesi, İlker Çınar'a sözde tüm talimatları getiren kişi, yani iddianame ve mütalaaya göre  en önemli kişidir.  Ahmet Erdoğan hakkında TUSHAD ile ilgili belgeleri kurye olarak İlker Çınar'a getirdiği iddia olunmuş ise de, şüphelinin atılı suçu işlediği hususunda herhangi bir delil bulunmadığından hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir. Evet, yanlış duymadınız iddianame ve mütalaaya göre sözde TUSHAD'ın biricik kuryesi, tüm talimatları İlker Çınar'a götüren sözde örgütün en önemli kişisi hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. Söz konusu kararda da belirtildiği üzere Ahmet Erdoğan hakkında iletişimin tespitine yönelik karar alınıyor ve 6 Ay boyunca teknik takip yapılıyor, yani bu şahıs hakkında gerekli araştırmalar yapılıyor ve iddianamede belirtilen hususların asılsız olduğu anlaşılıyor ve hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı veriliyor. Buradan da anlaşılıyor ki iddia makamı ve İlker Çınar'ın en önemli iddialarından biri daha asılsız mesnetsiz ve delilsiz olduğu tespit edilmiştir. Buda demek oluyor ki iddianamenin temelini oluşturan bir ayak daha çökmüştür.

“BENİ SUÇLADIKLARI TARİHLERDE YURTDIŞINDAYDIM…”

Gedik şunları söyledi, “iddianame hazırlama aşamasında da benimle ilgili suçlama tarihlerinde  Türkiye'de olmadığım söz konusu suçlamalara konu olamayacağım bilindiği halde bile bile suçlamalarda bulunulmuştur. Hatta duruşmalar esnasında yine benim yurt dışında olduğum tarihlere denk gelen bir tarihte yapıldığı iddia edilen bir ses kaydında benimde sesimin olduğu Mahkeme Başkanı tarafından söylenince ben olamayacağını belirtilen tarihte Türkiye'de olmadığımı arz etmem üzerine Duruşma Savcısı tarafından bu giriş çıkış kayıtlarının istenmesi talebinde bulunmuş bende bu kayıtların dosyada mevcut olduğunu söyleyince Mahkeme tarafından reddedilmiştir. Bu durumu anlatmamın sebebi ise ne acıdır ki bu durumun benim anlattığım gibi olduğu aşikâr ve biliniyor iken ve bunlar yaşanmış iken, bile bile hiç bunlar yaşanmamış, hiç bilinmiyormuş gibi aynı suçlama mütalaada tekrar edilmesidir.”

“EMNİYETİN RAPORLARI ISRARLA GÖNDERİLMİYOR”

“Emniyet Komisyon toplantı tutanağından da anlaşıldığı üzere Misyonerlik konusunu sadece Malatya İl Jandarma Komutanlığı konu etmemiş, Jandarma Genel Komutanlığının yazısında da belirtildiği üzere diğer istihbarat birimleri MİT ve Emniyet'de işleme tabi tutulmuştur. Bunu da kafalarına göre yapmamışlar Milli Güvenlik Siyasetinin genel değerlendirmeleri doğrultusunda işleme tabi tutulmuştur. Mahkemenin ısrarla istediği 2006-2007-2008 yıllarına ait Malatya İl Emniyet Müdürlüğüne ait İl Emniyet Komisyon tutanakları ısrarla gönderilmemektedir. Eminim ki İl Emniyet Müdürlüğü Komisyon toplantı tutanaklarında buna benzer birçok misyonerlik ile ilgili raporlar mevcuttur. Gönderilmemesinin sebebi de bundandır. Sadece bu toplantı tutanaklarının gönderilmemesi dahi bu konuyu doğrulamaktadır.”

“GÖLCÜK BELGELERİ SAHTE ÇIKTI, AMA HALEN BİZİM DAVANIN MÜTALAASINDA VAR”

“2010 yılında Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada ele geçen belgeler delil olarak gösterilmiştir. Ancak;    İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin kararında kamuoyu tarafından Balyoz Davası olarak bilinen davada Gölcük Donanma Komutanlığında ele geçirilen dijital delillerin sahte olarak oluşturulduğu tespit edildiğinden tüm sanıklar hakkında beraat kararı verilmiştir. Yani iddia makamının TUSHAD’ın varlığı hususunda en önemli delil olarak sunduğu dijital verilerin mahkeme kararıyla sahte olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır. Hatta sahte olarak oluşturanlar hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. 2009 yılında ele geçirilen sözde Kafes Operasyonu Eylem Planında geçen hususlar şeklinde genelleme yaparak delil gösterilmiştir. Ancak İlgili Mahkeme tarafından söz konusu dijital veriler hakkında bilirkişi tayin etmişler, ilgili bilirkişiler de verdikleri raporda söz konusu belgelerin bulunduğu DVD’de sahtecilik olduğunu tespit etmişler ve ilgili mahkemeye rapor sunmuşlardır. Mütalaada delil olarak gösterilen bu hususun da sahte olarak oluşturulduğu Mahkeme kararı ve bilirkişi raporlarıyla tespit edilmiştir. “

“BU NE YAMAN ÇELİŞKİDİR”

“İddianame ve Mütalaada sözde TUSHAD terör örgütü üyesi olmakla suçlanmaktayım, ancak İddianame ve mütalaaya göre örgütün bir numaralı kuryesi ve en önemli adamı Ahmet Erdoğan hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. Yine İddianame ve mütalaaya göre sözde İlker Çınar'ı sözde örgüte sokan ve eğitim veren ve her işi ile ilgilenen Levent Ersöz'ün bu dava ile ilgili ifadesine dahi başvurulmamıştır. Nitekim Levent Ersöz'de yine İlker Çınar'ın ifadeleri ile sanık olduğu davadan da beraat etmiştir. İddianamede ve mütalaada iddianameye göre benden önce sanık olması gereken bu kişiler ve diğer sanık olarak lanse edilen birçok isim hakkında hiçbir şey yapılmamış ve birçoğu hakkında da Kovuşturmaya Yer olmadığı kararı verilmiştir. Hal böyleyken ben ise Jandarma Genel Komutanlığının gönderdiği cevabi yazılardan da anlaşılacağı üzere Kanuni ve hukuki olarak hiyerarşik yapıda sıralı amirlerimin görevim ile ilgili vermiş oldukları görevleri yaptığımdan dolayı 13 ay tutuklu yargılandım ve halende iddia makamı tarafından cezalandırılmam talep edilmektedir. Bu ne yaman çelişkidir.”

“SAHTE DELİL ÜRETENLER YARGILANSIN”

Uzman  Çavuş  Adem Gedik,  “2011 yılından beri bana bu zulmü yapan, hayatımı alt üst eden, 13 ay tutuklu kalmama sebep olan ve bu iddianame hazırlanma sürecinde birçok usulsüzlük yapan Emniyet mensupları, gizli tanıklar, dijital kayıtlarda oynama yapanlar, Bilirkişi raporuyla sabitlendiği üzere HTS kayıtları ile oynama yapanlar, Bilirkişi raporuyla sahte olarak hazırlandığı tespit edilen sözde TUSHAD kimliği ve belgelerini hazırlayanlar, Mahkeme kararlarını dahi sahte olduğunu iddia ederek hiçe sayanlar, sahte dijital delil üretenler ve soruşturmanın gizliliğini ihlal ederek kitap yazanlar hakkında, yasal işlem yapılması için Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesini talep ediyorum” dedi.

Mahkeme heyeti, tutuklu sanık Varol Bülent  Aral’ın tutukluluk halinin devamına karar verirken, tutuksuz sanıklar Adem Gedik ve Adil Akçay’ın duruşmalardan bağışık tutulmalarına, elektronik kelepçe ile adli kontrol altında tutulan Emre Günaydın, Salih Gürler, Abuzer Yıldırım'ın da 7 Haziran günü oy kullanmak için sandığa gitmelerine,  Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer ile ilgili dosyaların İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından istenmesine ve 106. duruşmanın 15 Temmuz 2015 tarihinde yapılmasına karar vererek, diğer talepleri bu aşamada reddetti.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız