SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Hep Beraber Bekleyeceğiz"

0
Güncellendi - 2015-12-27 18:06:24
A- A+ PAYLAŞ

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, dövizli askerlikteki bedelin düşürüleceği müjdesini vererek, "Önümüzdeki bir hafta, 10 gün sonra bu yurttaşlarımızın o güzel evlatlarına bu bedelin düşürüldüğü konusunda bir müjde vereceğiz. Evet bedel düşürülecek. Bu beklentiyi karşılayacağımızı hükümet olarak buradan söyleyebilirim" dedi. 

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında basın açıklamasında bulundu. İçişleri Bakanı Muammer Güler'in toplantıda "Yardım Toplama Kanunu" adıyla yeni bir tasarıyı Bakanlar Kurulu'na takdim ettiğini ve bunun da derneklere ve vakıflara kolaylıklar sağladığını söyleyen Arınç, bu tasarının olumlu görüldüğünü ve Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldığını kaydetti.

AB Bakanı Egemen Bağış'ın Avrupa Birliği ile gelinen son konu üzerinde bir sunum yaptığını ifade eden Arınç, ayrıca yeni bir tasarının da toplantıda gündeme geldiğini belirtti. Arınç, "Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması hakkında bir kanunumuz var, 2004 yılından bu yana. Ve Bakanlar Kurulu kararıyla bunların başvurularının sonuçlandırılması için süre zaman zaman uzatılıyordu. Bu kez yine Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun Bakanlar Kurulu'na verilen yetki çerçevesinde başvuruların sonuçlandırılmasıyla ilgili süre 1 yıllığına daha sonuçlanmış oldu. Sanıyorum Bakanlar Kurulu kararı bugün veya yarın Resmi Gazete'de yayımlanmış olacak" diye konuştu.

"AVRUPA BİRLİĞİ'NDEN OLUMLU BİR KARAR ÇIKABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM"

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, açıklamalarının ardından ise gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Arınç, bir gazetecinin "Yarın Avrupa Birliği'nin fasıl açılıp açılmamasıyla ilgili bir kararı bekleniyor. Siz nasıl bir karar bekliyorsunuz? Almanya ve Hollanda'nın Gezi Parkı olaylarını ileri sürerek aldığı bir veto kararı var, bu durumda hükümetin izleyeceği yol haritası görüşüldü mü?" şeklindeki sorusu üzerine şunları söyledi:

"Bu önemli bir soru, güncel bir soru, adım adım AB, bazı ülkelerini verdiği kararlar, Avrupa Parlamentosu fasılla ilgili çalışmalar şu an itibariyle devam ediyor. Kronolojik olarak birkaç noktayla ifade etmek isterim. Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerin bir ahde vefa olduğunu ve hukuku bir süreç olduğunu biliyoruz. 2005 Ekim ayından bu yana sürdürdüğümüz müzakere sürecinde hiç kimse Türkiye ve AB arasındaki ilişkinin gelip geçici veya güne yönelik bir olay olduğunu söyleyemez. İlişkilerimiz 45 yıl öncesinde başlamış, bugüne kadar gelmiş, 1999'da aday ülke olmuşuz, 2005'te de AK Parti hükümetleri döneminde müzakere yapan ülke konumuna gelmişiz. Bugüne kadar geçen süreç içerisinde pek çok fasıllar açılmış, konuşulmuş, müzakere edilmiş, geçici olarak kapatılmış, ama sürecin yavaş ilerlediği ve Türkiye'ye karşı zaman zaman engellemeler de yapıldığını kabul ediyoruz. Bu Türkiye’nin konumundan ve engelleme yapan bazı ülkelerin de kendi iç politikalarına yönelik birtakım olumsuz davranışlarından. Bu olumsuz davranışları gösteren ülkelerin de sayısı giderek azalıyor. Bize göre süreçte bir yavaşlama olsa da zaman zaman engeller çıkartılarak, Türkiye haksızlığa uğradığını ifade etse de başka ülkelerin de müzakere sürecinde karşılaştıklarını Türkiye'de karşılaşıyor diyebiliriz.

Olaya şöyle bakmamız lazım; biz bu sürecin bir ahitten, sözleşmeden doğduğunu kabul ediyoruz. İsterseniz Roma Anlaşması, isterseniz Ankara Anlaşması, isterseniz AB ile kurduğumuz bunun ötesinde bazı ilişkiler bizi tam üyelik hedefine doğru götüren ilişkilerdir. Bu süreci hiç bir şekilde hiçbir ülke siyasallaştırmamalı ve önümüze siyasi engeller konulmamalıdır. Fransa'nın blokajının kaldırılmasıyla, özellikle Sarkozy sonrası 22'inci faslın açılmasının önündeki engeller kalkmış ve bu fasıl açıklamaya hazır hale gelmiştir. Bu husus gerek AB yetkililerince gerekse AB üyeleri yetkilileri tarafından da teyit edilmiştir. Son olarak 12 Mayıs'ta Türk ve Alman dışişleri bakanlarının Berlin'de yaptığı ortak stratejik planlama toplantılarında da gelinen bu nokta kabul edilmiştir.

Bu konuda son günlerde AB'de ortaya çıkan tartışmaları şüphesiz yakından takip ediyoruz. Geçtiğimiz Cumartesi günü de bu konu Doha'da Türk ve Alman dışişleri bakanları tarafından ele alınmıştır. Bakanlarımız bugün de görüşmelerini sürdürmüşlerdir, temaslar sürmektedir. Türkiye-AB ilişkilerine ivme katacak en doğru kararın alınması bütünüyle AB'nin manevi şahsiyetinin çıkarınadır. AB'nin, Türkiye-AB ilişkilerinin stratejik boyutta gözeren bir tutum alması gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle Almanya'da bazı siyasi partilerin, önümüzdeki seçimlere yönelik programlarında Türkiye ile ilgili alınan kararların veya bazı ifadelerin bu sözleşmeye uymadığını da AB'nin ruhuna da karşı geldiğini söyleyebiliriz. AB'yi var eden sebepler mutlaka hukukun üstünlüğüdür, mutlaka birlikte yaşama iradesidir, mutlaka farklılıkları zenginlik olarak kabul etmektir. Yoksa nefret söylemleriyle, ırkçı yaklaşımlarla bir AB'nin kurulması ve yaşaması mümkün değildir.

Ben bugün olumlu bir karar çıkabileceğini ve Türkiye-AB ilişkilerinde yaşanan bu son günlerin sıkıntılarının süratle aşılabileceğini düşünüyorum."

SOSYAL MEDYADAKİ DÜZENLEME

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, sosyal medyada yapılacak düzenlemeyle ilgili bir soru üzerine, bu konunun toplantıda gündeme gelmediğini söyledi. Fakat bu düzenlemeyle ilgili kamuoyunu aydınlatma adına bilgi veren Arınç, düzenlemeyle ilgili olarak, "Mevcut hukuki mevzuatımıza yeni bir hukuki mevzuat ekleme niyetinde değiliz" dedi. Ayrıca "Yeni bir suç ihdas edecek bir çalışmanın içerisinde değiliz" diyen Arınç, "Yani son yaşadığımız olaylarda, kitlelerin yönlendirilmesinde suçun işlenmesinin tahrik edilmesinde, bazı kişilerin özel hayatına girilip hedef haline getirilmesinde maalesef bazı paylaşım sitelerinde sorumsuzlukların yaşandığını çok iyi biliyoruz. Yani yeni bir ceza maddesiyle bu olaylara karşı cezalandırıcı bir yaptırım veya bütün bunlara ilaveten kısıtlayıcı bir takım hükümler getirilmesi söz konusu değildir. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim" diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, düzenlemeyle ilgili olarak şunları kaydetti:

"Genel hükümlere göre bir insan suç işlemişse, suç işliyorsa, yani biraz önce saydığım konulara dikkat etmeden insanların özel hayatını, kişilik haklarına, toplumun infialini çekebilecek bir takım olaylara, öldürün talimatlarına, yakalayın talimatlarına, hırsızlıkla suçlanmasına, annesine, eşine, çocuklarına hakaret edilmesine yol açan, isterseniz Twitter deyin, isterseniz Facebook deyin, isterseniz bir başka bir şey deyin, burada genel hükümlere göre de suç işlediği iddia edilen kişilerin hüviyetleri ve yerleri tespit edilememektedir. Öylesine karmaşık bir dünya ki bu, kim bunu attı, hesap sahtemidir, doğrumudur, bu hesabı kim açmıştır, bu tweeti kim atmıştır, bunların tespitinde büyük güçlükler yaşanıyor.

Bir çalışma yapılabilirse, ki mutlaka bunun bilimsel olarak izahı mümkündür; suç işleyen kişilerin tespit edilmesine yol açabilecek ve genel hükümlere çarptırılabilecek belki bir düzenleme yapılabilir. Yoksa mevcut bilişim suçlarıyla ilgili, Türk Ceza Kanunu'nda sayılan bir takım suçlarla ilgili konularda ne ceza artırımını, ne de bir başka şeyi düşünüyor değiliz. Bu dünya sınırsız bir dünya ama o kadar da sorumsuz olmamalı. Çünkü görüldü ki bu yolla da suçlar işlenebiliyor. Bu yolla insanların ölümüne yol açabilecek toplumsal bir kaos meydana getirilebiliyor. Dolayısıyla bunu sokakta yapanla, bu surette yapan arasında işlenen suçun mahiyeti bakımından bir farklılık yoksa suçun failinin de bilinmesinde ve genel hükümlere göre yargılanmasında herhalde bir hukuk devletinde ihtiyaç var."

"DÖVİZLİ ASKERLİKTEKİ BEDEL DÜŞÜRÜLECEK"

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir soru üzerine yurt dışında yaşayan vatandaşları ilgilendiren dövizli askerlik konusuna da değindi. Dövizli askerlikteki rakamın aşağılara çekilmesi için vatandaşlardan talep olduğunu ve bu konuda hükümetin bir müjde vereceğini belirten Arınç, "Bakanlar Kurulumuzda görüşüldü, taleplerin haklı ve makul olduğuna karar verildi. Yalnız, bazı ayrıntılar var geçmişten bu yana yapılan uygulamalar konusunda. Milli Savunma Bakanımız, Maliye Bakanımız ve Başbakan Yardımcımız Sayın Bekir Bozdağ, üçü bir araya gelecekler, aradaki ayrıntıları tekrar gözden geçirecekler ve zannediyorum ki önümüzdeki bir hafta, 10 gün sonra bu yurttaşlarımızın o güzel evlatlarına bu bedelin düşürüldüğü konusunda bir müjde vereceğiz. Evet bedel düşürülecek. Bu beklentiyi karşılayacağımızı hükümet olarak buradan söyleyebilirim" şeklinde konuştu.

BAŞBAKAN ERDOĞAN, OBAMA İLE GÖRÜŞTÜ

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, konuşmasının sonunda ise gazetecilere Başbakan Erdoğan'ın Bakanlar Kurulu toplantısı sırasında ABD Başkanı Barack Obama ile telefon görüşmesi yaptığını söyledi. Görüşmenin ABD tarafından geldiği bilgisine sahip olduğunu, Başbakanlığın bu konuda bir açıklama yapabileceğini söyleyen Arınç, "Bugün saat 17.00 sıralarında sayın Başbakanımız 1 saate yakın Sayın Başkan Obama ile telefon görüşmesi yaptılar. Telefon görüşmesinin çok olumlu geçtiğini ben biliyorum. Ancak bu konuda belki hükümetler arası ikili bir açıklama olabilir" diye konuştu.

SARISÜLÜK OLAYI

Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplandıran Arınç, bir gazetecinin Gezi Parkı olayları sırasında başından vurulan Ethem Sarısülük'ü öldürdüğü iddia edilen polisin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığını hatırlatması üzerine Arınç, şunları söyledi:

"Bu konuyla ilgili soruşturmanın yapıldığını ve iddialar çerçevesinde eğer polis kurşunuyla yaralanmış ve ölümüne sebebiyet vermişse, bunun neticesiz kalmayacağını, yargı sürecinin mutlaka devam edeceğini ve bir adil kararın ortaya çıkacağını bundan önceki toplantıda da ifade etmiştim. Maalesef o günden bu yana Ethem Sarısülük hayatını kaybetti, ona Tanrı'dan rahmet diliyorum. Bugün itibariyle söylediğiniz konu haklıdır, bir polis memuru hakkında onun tabancasından çıkan kurşunla ölmüş olabileceği konusunda, yargı sürecinde bir gelişme olmuştur. Kendisi mahkemeye tutuklama talebiyle sevk edilmiş ancak adli kontrol kararıyla tutuksuz yargılanmasına karar verilmiştir. Yani tutuksuz yargılanması bu konudan aklandığını göstermez, yargı süreci sonunda verilecek kararın çok daha doğrudur ve beklentilerimiz bu yöndedir.

Ancak olayla ilgili olarak 'niçin adli kontrol kararıyla tutuksuz yargılanmasına karar verilmiştir'in izahı belki şu bakımdan mümkün olabilir; toplanan delillerle ve olayı tamamen kaydetmiş video ve kamera kayıtlarıyla polis memurunun, ismini vermiyorum, göstericiler kalkanını gasp etmişler. Daha sonra linç teşebbüsünde bulunulmuş, vücuduna 37 adet taş isabet etmiş, çok sayıda yumruk ve tekme almış. Meşru müdafaa durumu olup olmadığı tamamen yargının vereceği karar bağlı. Ama bunun üzerine kendisi havaya iki el ateş ederek kaçmaya çalışmış. Üçüncü el ateş sırasında da eline taş isabet eden taştan dolayı, silahın düşmesiyle böyle bir olayın meydana gelebileceği bir kanaat olarak mahkemede yer almış.

Silahın balistik muamelesinin bitmiş olduğunu, ancak adli tıp konusunda kesin kararın henüz verilmediğini biliyorum. Adli soruşturma devam etmektedir. Eğer adli soruşturmanın sonucunda yargı sürecinde bilerek ve kasten bu olaya sebebiyet verildiği ortaya çıkarsa, adil mahkemenin bu konuda kararını hep beraber bekleyeceğiz. Ama olayın cereyan tarzına göre kendisini koruma içgüdüsüyle böyle bir harekette bulunduğu sabit olursa, mahkeme şüphesiz ona göre bir karar verecektir.

Biz şüphesiz vefat eden şahsın, yurttaşımızın yanındayız. Böyle bir olayın meydana gelmesini hiç birimiz arzu etmezdik. Ama gösteriler sırasında, o karışıklık sırasında bu olayın nasıl meydana geldiği, hem şahit ifadeleri, hem kamera kayıtları, hem de adli tıbbın vereceği kararla kesinlikle ortaya çıkmış olacak."

BDP HEYETİNİN İMRALI ZİYARETİ

Bülent Arınç, bir gazetecinin İmralı'ya giden BDP heyetinde Sırrı Süreyya Önder'in olmamasının eleştirilere neden olduğunu hatırlatması üzerine, "Giden BDP heyetinde Sırrı olup olmaması bir kısım kişiler tarafından eleştirilmiş olabilir. O onların kabulleridir. Ama bildiğiniz gibi bugün Selahattin Demirtaş ve Pervin Buldan'ın tekrar adaya gidip döndüklerin biliniyor. Onların açıklamasında böyle bir şey yer almıyor, bildiğim kadarı ile. Yarın belki yazılı açıklama yaparak, bu konudaki düşüncelerini ifade edecekler" diye konuştu.

İmralı'ya gideceklere izni Adalet Bakanlığı'nın verdiğine dikkat çeken Arınç, "Adalet Bakanlığımız, müracaat eden kişilerin, kimlerin gideceğine talep üzerine karar veriyor. Son iki heyette Sayın Önder'in yer almamış olmasını kendileri bir şekilde izah edebilirler. Ama bizim söyleyeceğimiz Adalet Bakanlığımızın böyle olmuştur. Bu ziyaretler bu şekilde yapılmıştır" şeklinde konuştu.

DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, gazetecilerin Alevi vatandaşları da içine alan 25 maddelik bir demokratikleşme paketinin Bakanlar Kurulu'nda ele alınıp alınmadığını sorması üzerine şunları kaydetti:

"Bu sabah da saat 10.00'da da toplandık, 13.00'a kadar bazı çalışmalar yaptık. Bunlar bizim siyasi referanslarımızda, özellikle 30 Eylül 2012'de yapılan Büyük Kongremiz öncesinde 2023 hedeflerimizde siyasi vizyon olarak kitaplaştırılan, demokratikleşme, özgürlük alanlarının genişlemesi, bu alanlarda neler yapacağımızı gösteren, bildiğiniz gibi zannediyorum 61 maddelik bir vizyonumuz var. Bu 61 maddelik kabullerimizden hangilerinin yasama olarak gerçekleştirilmesi gerektiğini aramızda konuşuyor ve çalışıyoruz. Sanıyorum bu konuda neler yapabileceğimizi veya Parlamento'ya neler sevk edebileceğimizi önümüzdeki günlerde, Bakanlar Kurulu toplantısına da gerek olmadan, yaptığımız hazırlığı Sayın Başbakanımıza sunduktan sonra hem kamuoyuna hem de bakanlarımızın imzasına açabiliriz.

Bunların bir kısmı yasama gerektiren işlerdir. Şüphesiz TBMM'nin gündemi önemlidir. Bir kısmı idari tedbirlerdir. O, hükümetimizde her bakanlığımızın sorumluluk çevresi içinde veya dairesi içinde alabileceği kararlardır. Biz çözüm sürecine yönelik olarak veya son Gezi olayları ile ilgili yaşanan bir takım olumsuzluklara bakarak, bugünler de yeni bir şeyler yapmak ihtiyacını duymuyoruz. Ama geçtiğimiz belki 1-2 yıldan bu yana adım adım demokratikleşme konusunda atacağımız adımları planlıyoruz, hesaplıyoruz. Yeri ve zamanı geldiğinde de bunları gerçekleştiriyoruz. Evet, bir hazırlığımız hemen hemen bitmiş durumdadır. Bunun Parlamento'ya sunulması gerekenleri yasama dönemi bitmeden, yani Temmuz ayının 8'ini, 10'unu kastediyorum, belki açıklanmış, deklare edilmiş ve Parlamento'ya sunulmuş olabilecektir. Ama bunların görüşülmesinin, eğer olağanüstü bir toplantı olmayacaksa Ekim ayından itibaren başlayacağını hepimiz çok iyi biliyoruz."

"ÇÖZÜM SÜRECİ BAŞLADIĞI GİBİ OLUMLU ŞEKİLDE SEYREDİYOR"

Bülent Arınç, bir gazetecinin PKK'lıların çekilmesindeki son durumun ne olduğunu sorarak, Genelkurmay'dan içinde paşalarında bulunduğu bir helikoptere ateş açıldığı yönündeki açıklamasını hatırlatması üzerine, "O açıklama yapıldığına göre böyle bir tecavüz mutlaka vaki olmuştur. Ancak bu çözüm sürecini engelleyecek veya çözüm sürecini başarısızlığa götürecek bir unsur değildir" ifadelerini kullandı.

"Sevinerek söylemeliyim ki, süreç aynen başladığı gibi belli bir noktada olumlu bir şekilde seyrediyor" diyen Arınç, "Bu arada konuşulanlar, yazılanlar, çekilen fotoğraflar bunların hiçbirisi çözüm sürecinin olumlu gittiğinden daha önemli bir haber değildir. Dolayısıyla birileri çok konuşabilir, çok yazabilir, çok eleştirebilir ama süreci takip eden istihbarat teşkilatımızla başlayıp, süreci de büyük ölçüde hükümetimizin ilgili bakanları takip ettiğine göre ve silahlı unsurların Türkiye'den çıkmaları hala devam ettiğine göre ve bunun belli bir takvim içerisinde bitirileceği ifade edildiğine göre 'süreçte olumsuzluk var' demek bence çok haklı bir şey olmaz. Bizim görebildiğimiz kadarı ile açıklama yapmak gerekirse yaparız, ama bu süreç içerisinde, bugün içerisinde olumsuzluğa yönelik herhangi bir eylemin varlığını ifade etmemiz doğru değil" şeklinde konuştu.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız