SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Her 5 Ölümden Birinin Nedeni

A- A+ PAYLAŞ

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi TÖTM Kardiyoloji bölümünden Doç.Dr. Hasan Pekdemir, kalp hastalıkları ve tedavi yöntemleri hakkında açıklamalarda bulundu.

Doç.Dr. Pekdemir'in, açıklamaları şöyle:

"Kalp, özel bir kas yapısından oluşur ve diğer organlar gibi oksijenlenmesi / kanlanması gerekir. Her ne kadar kalbin her dört odacığı kanla dolu olsa da kalp beslenmesini kendi içindeki kanla değil; aort damarından ayrılan sağ ve sol kalp atardamarlarından (koroner arterler) beslenir. Bu damarların hastalığına koroner ateroskleroz (Koroner arter hastalığı, damar sertliği) ve damarın tamamen tıkanmasına ise miyokart infarktüsü veya kalp krizi denir. Koroner damarların açık kalması son derece önemlidir , çünkü yaşamamız için için gerekli olan maddeleri taşıyan kanı pompalayan kalp, bu görevini yapmak için dakikada ortalama 70 kere kasılır ve her defasında ortalama 70 ml kanı organlarımıza gönderir. Ortalama bir insan ömrü boyunca, kalbimiz yaklaşık 2.5 milyar kez kasılmakta ve bu süre boyunca 180 milyon litre kanı vücudumuza pompalamaktadır. Ateroskleroz, koroner damarlarda kolesterol ve bir takım maddelerin birikimi sonucu darlıklar ve tıkanıklıklar oluşmasıdır. Koroner arter hastalığı, kalbin beslenmesini bozarak kalbin ritmik çalışmasını ve kasılmasını bozar. Bu hastalık tüm dünyada ve ülkemizde en sık ölüm nedenidir. Koroner arter hastalığı ile mücadelede en önemli adım, hastalıktan korunmaktır. Hastalık risk faktörleri varlığında çabuk ortaya çıkar ve hızla ilerler. HDL-koleterolün yüksek olması (60 mg/dl'den fazla) hastalık riskini azaltır. Risk faktörleri ise ileri yaş, erkek cinsiyet, sigara, hipertansiyon (140/90 mmHg veya daha fazla veya hipertansiyon için tedavi alıyor olmak), iyi kolesterolün (HDL kolesterol) 40 mg/dl'den düşük olması, kötü kolesterol olan LDL-kolesterolün yüksek olması) ve şeker hastalığıdır.

Kalp krizleri koroner arterlerde oluşan pıhtılar sebebiyle meydana gelir. Arter duvarının içindeki aterosklerotik plak yırtılır ve bu da pıhtı oluşumuna yol açar. Kalp krizi kalbin tutulan bölgesindeki kalp hücrelerinin ölümüne sebep olur. Her 5 ölümün birinin nedeni kalp krizidir. Göğüs ağrısı kalp krizinin en önemli belirtisidir; fakat, özellikle diyabet hastalarında ve yaşlılarda, bu ağrı çok belirsiz olabilir yada hiç hissedilmeyebilir (sessiz kalp krizi). Ağrı sıklıkla göğüsten omuz yada kollara, ense, dişler, çene, karın veya sırta doğru yayılır. Ağrı 20 dakikadan fazla ve genellikle saatlerce sürer ve genelde dinlenme yada nitrogliserinle geçmez. Beraberinde sıklıkla soğuk terleme ve ölüm korkusu da vardır.Göğüs ağrısı olduğunda özellikle risk faktörlerine de sahipseniz mutlaka doktorunuza veya bir sağlık kuruluşuna gitmeniz gereklidir. Erken tanı çok önemlidir. Zaman geçtikçe ritim bozukluklarından yaşamı yitirme ihtimali ve harap olan kalp kası miktarı artar. Harap olan kalp kasının telafisi yoktur. Bu nedenle ne kadar erken müdahale o kadar kalp kası hasarının azaltılması demektir.Kalp krizi acil bir durumdur.

Hastaneye yatmayı ve yoğun bakımı gerektirir. Ölümcül ritim bozuklukları (aritmiler) kalp krizinin ilk bir kaç saatinde ölümün başlıca sebebidir. Tedavinin amacı kalp krizinin ilerlemesini durdurmak ve kalp hasarını en aza indirmektir.Eğer hasta göğüs ağrısının ilk 12 saat içinde gelirse tıkalı damar açıldığında kalp kası hasarı en az olur. Bunun 2 yöntemi vardır, damardaki tıkanmadan sorumlu pıhtıyı eritmek (trombolitik tedavi) ve tıkalı bölgeyi balon+stent (primer PTCA) açmaktır. Özellikle hastalığın ilk 12 saatinde uygulanan stent adı verilen çelik bir kafesin damara yerleştirilmesi işlemi çok başarılıdır. Bu imkanın olmadığı merkezlerde trombolitik tedavi verilir. Çok nadir hayatı tehdit eden ağır damar tıkanıklıklarında acil koroner arter bypass ameliyatı gerekebilir. Hastanın ilerideki yaşamı, krizde kalpte hasar gören kasın büyüklüğü ve yeriyle ilgili olarak değişiklik gösterir.

Kalbin iletim sistemi (kalp kasılmasını sağlayan uyarıları üreten sistem) zarar görmüşse sonuç daha kötüdür. Kalp krizinin yaklaşık üçte biri şok ve hatta ölüme yol açan komplikasyonlara (istenmeyen olaylar-hastalığın ağırlığını ve dolayısı ile ölüm olasılığını artıran olaylar) yol açar. Eğer krizden 2 saat sonra hasta hala hayattaysa hayatının geri kalan kısmında yaşama şansı yüksektir. Hatta kalp krizi kalbin küçük bir bölümünü etkiledi ve komplikasyonda oluşmadı ise tamamen iyileşme görülebilir. Sonuç olarak kalp krizi ölümcül bir hastalıktır ve bu hastalık oluşmadan risk faktörleri saptanarak tedavi edilmelidir.

Bu hastalığı tanıda altın standart Koroner Anjiyografidir. Koroner anjiyografi bir tanı yöntemidir ve kalp damarlarının görüntülenmesidir ve kesinlikle bir ameliyat değildir. İşlem için hastanın uyutulmasına gerek yoktur, işlem süresince hasta uyanıktır ve konuşabilir. Koroner anjiyografi kalp damar hastalığını düşündüren göğüs ağrısı (angina pectoris) varlığında, kalp krizi geçirenlere, daha önce balon/stent uygulanmış veya bypass ameliyatı olmuş hastalarda tekrar göğüs ağrısı ortaya çıktığında, kalp damarları dışında başka bir nedenden dolayı kalp ameliyatı (kapak hastalığı gibi) veya kalp dışı bir ameliyat planlanan belli bir yaşın üzerindeki hastalara yapılır. Ayrıca belli bir neden yokken kalp yetmezliği veya ciddi ritim bozukluğu olan hastalarda risk faktörlerinin varlığında damar hastalığı olduğunu düşündüren testlerin anormal çıkması halinde (şikayeti olmasa bile), kalp krizinin ilk 12 saatinde veya daha sonraki saatlerde göğüs ağrısının devam etmesi halinde mutlaka koroner anjiyografi yapılmalıdır.

Tüm tıbbi girişimlerde olduğu gibi koroner anjiografinin bazı riskleri vardır ancak bu çok düşük bir orandır. Ölüm, kalp krizi, felç gibi önemli komplikasyonların (istenmeyen olay) oranı onbinde beş (5/10.000) ile binde bir (1/1000) arasındadır. Ancak unutulmamalıdır ki kalp damarlarındaki teşhis edilmemiş ve dolayısı ile tedavisi yapılmamış darlıkların hastaya getireceği risk, anjiyografinin riskinin binlerce kat üzerindedir. İşlem ortalama 15-20 dakika sürer. İşlemden sonra kasığa yerleştirilen plastik kılıf çıkarılır ve buradan kanama olmaması için 4-5 saat süreyle bu bölgeye bir ağırlık konur. Bu süre boyunca hasta yatakta yatar. Daha sonra gerekli kontroller yapıldıktan sonra hasta kalkabilir ve dolaşabilir.

Balon Anjiyoplasti-Stent işlemi ise kalp damarlarında görülen darlık ve tıkanıklıkların açılmasıdır. Bu işlemde de aynı koroner anjiyografi gibidir. Balon ile darlık açılmasından sonra aynı yerde ani tıkanıklık veya zaman içinde tekrar darlık gelişebilmektedir. Bunun üstesinden gelmek için darlık bölgesinde mekanik destek sağlayıp ani tıkanmayı engelleyen, çoğunlukla paslanmaz çelikten yapılan stentler (kafes) geliştirilmiştir. Gerekli durumlarda balona ek olarak o bölgeye, yine balon yardımıyla stent konur.

Çok damar ve/veya şeker hastalığı olan hastalarda, balon ve stent işlemi uygun değilse bypass cerrahisi yapılmalıdır.Balon ve stent işlemleri başarılıdır ancak bugün hala mücadele ettiğimiz ani (akut) tıkanma ve tekrar daralma (restenoz) gibi 2 önemli istenmeyen tarafı vardır. Ani tıkanma, işlem sonrasında damarın, pıhtı veya plağın bir parçası ile tıkanması sonucu oluşur. Tekrar daralma (restenoz), ilk 3-6 ay arasında en sık olarak görülür. 6 ay geçtikten sonra aynı bölgede tekrar daralma olması nadirdir. Özellikle şeker hastalarında, daha önceden yine stent içinde daralması olan hastalarda tekrar daralma oranı yüksektir. İlk 6 ay içinde stent bölgesinde tekrar daralma (restenoz) oranı, kaplı olmayan (ilaçsız) stentlerde %20-40, kaplı (ilaçlı) olanlarda ise %5-10 oranındadır. Stent içinde tekrar daralma geliştiği zaman, daralmış bölgeyi tekrar balon ile açmak (rePTCA) gerekir ancak çoğunlukla başarı ile damar açılsa da kısa sürede tekrar daralma oranı yüksektir. Günümüzde ise stent içi tekrar daralmaların en iyi bilinen tedavisi uygunsa ilaç kaplı stent yada cerrahidir."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız