SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Her Yerde ''Yürek'' Var..

A- A+ PAYLAŞ

Her Yerde “Yürek” Var
Bülent Korkmaz Yazdı

“Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi”
Yunus Emre

İnsanlar, doğarlar, yaşarlar, ölürler…

Almanya'daydım, "Hep Dikkat Çeker Bu Mezar" haberini, Malatyahaber.com'da okuduğumda.. Şimdi Helsinki'deyim.. Memleketime binlerce kilometre mesafede, "yürekten yakalayan" bir Malatya hikayesini, bir devam haberi olarak okuyorum.

...

İnsanların öyküleri vardır. Birileri bunları görür, kaleme alır, film yapar, şiirleştirir, destan düzer; en nihayetinde ölümsüzleştirir.

Sevdiğim filmler, sevdiğim kitaplar, basit insanların öyküsünü en güzel dillendirenlerdir. Dostoyevski’nin ‘Suç ve Ceza’sı, Vittoria De Sica’nın ‘Bisiklet Hırsızları’, Giuseppe Tornatore’nin ‘Cennet Sineması’, Türk Sinemasının Charlie Chaplin’i Şener Şen’in ‘Muhsin Bey’ ve ‘Züğürt Ağa’sı (ve niceleri), Dünya Sineması’nın Şener Şen’i Charlie Chaplin’in ‘Yumurcak’ı, ‘Asri Zamanları’ı (ve niceleri) insanlık durumunu eşsiz sanat güçleriyle anlatmışlar; hafızalarımıza hakketmişlerdir.

Sevgili kardeşim Burhan Karaduman’ın haberleştirdiği, Malatyahaber.com'da “Hep Dikkat Çeker Bu Mezar” başlığıyla çıkan "ilk haber"in ardından "Bu Mezardaki Benim Abimdi" başlıklı ikinci haberin ortaya koyduğu gerçek yaşam hikâyesi bana işte bu insanlık durumunu nesrin, şiirin, sanatın diliyle ölümsüzleştirenleri anımsattı; “Klasik dediğimiz eserler işte hep bu öykülerden yola çıkarak yaratılır. Yeter ki, gözleri kapalıyken de gören bir göz baksın, görsün, yazıya, oyuna, filme döksün” dedirtti.

Evladını gencecik yaşında kaybeden bir baba… Mezar taşını onun sevdası uçak şeklinde yaptıran bir baba… Mezarlığı ziyaret edenlerin düş gücünü zorlayacak o taşı, iki kez kırılan taşı, onca o acının arasında tekrar yaptıran bir baba…

Alın size edebiyat, alın size şiir, alın size senaryo, film, tiyatro oyunu…

Bir Başka Acılı Baba

Üstteki fotoğrafı; Almanya'dayken, Frankfurt yakınlarındaki Werberhöfe bölgesinde çektik. Sabahın erken saatleri. Güneş yeni doğmuş. O anda sakin, ancak gündüz saatleri trafiğin yoğun olduğu belli kavşakta dikkatimizi çeken bir şey var. Ön planda çiçekler, arkadan metalden yapılmış sade bir haç, her iki yanında çamlar ve kafesin içerisinde yanan mumlar. Haçın üst kısmında “Markus Stegmann. 4.6.1974/22.9.1997” Hepsi anlaşılıyor da, o saatte mumların yanıyor olması pek anlaşılamıyor.

Söz konusu bölgede yaşayan ve ölen kişi ile babasını tanıyan işadamı Mehmet Çelikkıran meseleyi bize açıklıyor. Markus, belirtilen tarihte bu kavşakta motosikletle giderken başka bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetmiş. Baba, Manfred Stegmann evladının acısıyla yıkılmış, kazanın olduğu bölgeye bu sade küçük anıtı yaptırmış ve her gün, ama her gün, sabah erkenden gelip mumları yakıyormuş.

Evlat, her yerde aynı evlat… Anne ve baba da, her yerde aynı anne ve baba…

Özel sevgileriyle, özel yürekleriyle, özel güzellikleriyle..

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız