SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Herkes Abdurrahman Çavuş mu?"

0
Güncellendi - 2015-12-27 17:15:54
A- A+ PAYLAŞ

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Akil İnsanlar heyetindeki sanatçılara yüklenerek, “PKK’lıları kardeş olarak gösteren Tatar Ramazan, herkesi Abdurrahman Çavuş mu zannetmektedir? ‘Kaderin böylesine yazıklar olsun’ diyen ve sadece şarkılarıyla bilinen Sayın Gencebay neden bahsedecek, sadece dil yarasıyla mı durumu kurtaracaktır? Türklerin ayrıcalığını paylaşmak istemediğini hezeyan içinde duyuran ve enteresan filmlerle anılan Lale Mansur Hanımefendi mi çözüm ve barış konferansı verecektir?” diye konuştu. 

Bahçeli, partisinin Meclis grup toplantısında Akil İnsanlar heyetindeki isimlere yüklendi. 63 kişilik akil insanlar heyetinin 7 bölgede 9’arlı gruplar halinde PKK elçiliğine soyunacaklarını ifade eden Bahçeli, “Başbakan Erdoğan madem sözde çözüm sürecine yüzde 60’ı bulan bir desteğin olduğunu ileri sürmektedir, o halde neden ve niçin değişik meslek grubundan 63 kişiyi toplama ve görevlendirme gereği hissetmiştir? Başbakan Erdoğan bu 63 kişiyi maşa olarak mı kullanacaktır? Hepsinden daha önemlisi Türk milletini bölmeye, bölücü terörün hain taleplerine ikna etmeye ne hakla kalkışmış, ne yetkiyle PKK’yı Anadolu’nun her köşesine taşımaya karar vermiştir? Samsun ve Sinop’ta püskürtülen BDP’li milletvekillerinin yarım kalan turlarını bu 63 AKP ve PKK sempatizanına mı tamamlatacaktır?” dedi.

Başbakan Erdoğan eğer umutluysa, her şey iyi gidiyorsa, İmralı canisi ve terör örgütüyle ballı börekli görüşmeler sürüyorsa, neden AK Parti’li milletvekillerinin kafileler halinde gezdiğini soran Bahçeli, “Hangi akla hizmet 63’lükler milletin ödediği vergilerle, PKK sözcülüğüne memur edilmektedir. Başbakan kendisini akıllı, Türk milletini enayi yerine mi koymaktadır?” dedi.

Bahçeli, AK Parti’nin çözümünün çatırdamaya ve çürümeye başladığını savunarak, “Aziz milletimiz PKK’nın meşrulaşmasına direnç göstermiş başbakan ve partisinin gerçek niyetini anlamıştır. Bunu aşmak ve tepkileri hafifletmek arayışıyla, her tarafta ikna odaları kurulacak, PKK iknacıları menfaat ve mevkii karşılığında Anadolu’ya çıkarılacaktır. Üstelik bunlar bir konsept dahilinde değil, kendileri açısından makul görülen, akıllarında ne bulunuyorsa milletimize anlatmaya kalkışacaklardır” dedi.

Başbakan Erdoğan’ın, İmralı canisinin doğum günü olan 4 Nisan’da, 63 kişilik Akil İnsanlar heyetiyle Dolmabahçe’de bir araya gelerek, canibaşına bölünme pastasını hediye ettiğini dile getiren Bahçeli, şunları kaydetti:

“Bundan sonra bu 63’lüklerin, plakası 63 olan Şanlıurfa ilimize giderek İmralı canisinin köyüne yüz sürmeleri, burada duygulu saatler geçirmeleri ve oradan da yurt sathına döşü kalka ve birbirlerine çözüm morfini enjekte ederek, dağılmaları kendileri adına tutarlı bir tavır olacaktır.

Peki bu 63 kişi neyi çözecekler, neyin sürecini kabullendirmeye çalışacaklar, neleri anlatacaklardır? Bunlara göre PKK terör örgütü müdür? Ya da Türkiye’de bir bölücülük sorunu var mıdır? Bu 63 sözde akil insan çözüm olarak neyi önerecek, barış olarak neyi sunacaktır?”

“GENCEBAY, SADECE DİL YARASIYLA MI DURUMU KURTARACAK?”

Akil insanlar heyetinde yer alan sanatçılar Kadir İnanır, Yılmaz Erdoğan, Orhan Gencebay, Hülya Koçyiğit, Lale Mansur’a tepki gösteren Bahçeli, “PKK’lıları kardeş olarak gösteren Tatar Ramazan, herkesi Abdurrahman Çavuş mu zannetmektedir? Ölen PKK’lılara şehit diyecek kadar çukura girmiş Mükremin Çıtır, herkesi Feriştah, Mücver abla, zavallı Numan ve Tirbüşon mu görmektedir? ‘Kaderin böylesine yazıklar olsun’ diyen ve sadece şarkılarıyla bilinen Sayın Gencebay neden bahsedecek, sadece dil yarasıyla mı durumu kurtaracaktır? Hülya Koçyiğit Hanımefendi çözümü mü, yoksa filmlerindeki sahneleri mi anlatacaktır? Türklerin ayrıcalığını paylaşmak istemediğini hezeyan içinde duyuran ve enteresan filmlerle anılan Lale Mansur Hanımefendi mi çözüm ve barış konferansı verecektir?” diye konuştu.

Türk bayrağı yerine devlet bayrağı öneren yazar Hilal Kaplan’ ada tepki gösteren Bahçeli, “Türk bayrağı yerine devlet bayrağı denilmesini öneren hastalıklı zihniyet mi Türk milletini PKK’nın emellerine ikna edecektir? Başbakan Erdoğan bu 63 karanlık yüz aracılığıyla aklımızla alay mı etmektedir? Türk milletini hafife mi almaktadır?” diye sordu.

“CENGİZ ÇANDAR, HASAN CEMAL NİYE YOK?”

Dikkatlerini çeken bir husus olduğunu ifade eden Bahçeli, “12 kötü adamın en kıdemlileri nedense 63 kişi arasında yer almamıştır. Mesela Cengiz Çandar, mesela Hasan Cemal niye yoktur? Bunlar terfi mi almış, artık bölücülüğün teknik kadrosuna mı yükselmiş, yoksa o kadar uğraşmalarına rağmen aforoz mu edilmişlerdir? Bize göre Türk milletine çelme takmaya, bölücülük propagandası yapmaya ve bölünmeyi benimsetmeye kalkışan kim varsa, açıkça ifade ederim ki; bunların sermayeleri kızarmaz yüz, şahsiyetleri yaşarmaz göz ve kimlikleri de sızlamaz vicdandır. Bu 63’lükler Anadolu’da bozguna uğrayacak, sorulan hiçbir soruya cevap veremeyecek ve iki ay sonunda da pusarak, mızmızlanarak, sinerek Başbakana sığınacaklardır. Bunlara Türk milletinin gönlü de kapısı da zihni de sonuna kadar kapalıdır. Çünkü Türk milletinin AKP’ye, BDP’ye, PKK’ya ve İmralı canisine sırtı dönüktür" dedi. 

MHP Genel Başkanı Bahçeli, 14-20 Nisan tarihleri arasında, Hz. Muhammed’in dünyaya teşrif edişinin 1442’nci yıl dönümü “Kutlu Doğum Haftası” etkinlikleri ile kutlanacağını ve yüce hatırasının yad edileceğini söyledi. 2013 yılı Kutlu Doğum Haftası’nın ana temasının “Hz. Peygamber ve İnsan onuru” olarak belirlendiğini kaydeden Bahçeli, “Peygamberimizin örnek ahlakı, güzel sözleri ve kutlu mirası bizler için yegane ümit kapısı, yegane mutluluk ve kardeşlik vahasıdır. İnanıyorum ki, Kutlu Doğum Haftası’nın derin anlam ve zenginliği, milyonlarca Müslüman tarafından benimsenecek, insanlık ve inananlar efendimizi bir kez daha tüm yönleriyle tanıyacak ve anlayacaklardır. Daha iyiye, daha doğruya ve daha güzele ulaşmanın başkaca bir yolu yoktur. O’nun yüce dinimiz İslam’ı tebliğ için gösterdiği eşsiz sabıra, zorluklara, engellere ve iftiralara karşı sergilediği muhteşem mücadele ve kararlılığa her zamankinden fazla ihtiyacımız olduğu tartışmasızdır. Bu vesile ile herkesin, bilhassa manevi değer istismarına sapmayı marifet olarak görenlerin, Peygamberimizin eşsiz ahlakını ve kutlu tebliğini tam olarak özümsemesini diliyorum” diye konuştu.

“TÜRK MİLLETİ ZALİM SENARYOLARIN HER DEVİRDE HEDEFİNDE YER ALMIŞTIR”

Türk milletinin karşı karşıya olduğu tehditleri zaman, zemin ve zihin ölçeğinde iyi analiz etme ve yorumlama zorunluluklarının bulunduğunu ifade eden Bahçeli, Türkiye’nin iç burkan ve kaygıları kabından taşıran hadiseler yumağının hem arka, hem de ön yüzünü çift taraflı olarak iyi kavramak ve derinlemesine analiz etmek gerektiğini vurguladı. Tarihin her döneminde Türk milletine yönelmiş bazen açık, bazen de kapalı saldırı ve operasyonlara sahne olduğunu belirten Bahçeli, “Ne zaman gerilemişsek, ne zaman buhranların pençesine düşmüşsek ve ne zaman darlıklarla boğuşmuşsak mutlaka içten ve dıştan namert bir kumpasın ve kirli bir kampanyanın varlığı hemen başını kaldırmıştır. Maalesef Türk milleti ardı arkası kesilmeyen zalim senaryoların, bitmek tükenmek bilmeyen ayak oyunlarının her devirde hedefinde yer almıştır” dedi.

“NE YAPTILARSA BİZİ BİRBİRİMİZE DÜŞÜREMEMİŞLERDİR”

Gayenin, Türk milletini önce zaafa düşürmek, ardından çözülmesini sağlamak ve sonra da dağılmasını temin ederek tarihten silmek olduğunu dile getiren Bahçeli, “Türklüğün mevcudiyeti, kıtalara yön ve nizam veren millet kudreti yerli ve yabancı mihrakları tarih boyunca rahatsız etmiş ve durmadan arayışa yöneltmiştir. İşbirlikçiler, hainler, kalleşler içimizden; sömürgeciler, Haçlı hevesleri dışımızdan ne yaptılarsa mukadderatımızı yıkamamışlar, ne ettilerse kutsallarımızı devirememişler ve bizi birbirimize düşürememişlerdir. Ancak bu sürecin henüz tam bir sonuca ulaştığını, kalıcı bir noktaya geldiğini söylemekten çok uzak olduğumuz da bir hakikattir” şeklinde konuştu.

“KURGULANAN VE HAREKETE GEÇİRİLEN İHANET İTTİFAKININ MERKEZİ DIŞ KAYNAKLAR”

Çözüm sürecini de eleştiren Bahçeli, kurgulanan ve harekete geçirilen ihanet ittifakının merkezinin dış kaynaklar olduğunu ileri sürerek, konuşmasına şöyle devam etti:

“Amaç milletimizin maddi ve manevi direniş noktalarını esnetmek ve yırtmaktır. Amaç devletimizin ilke ve esaslarını bükmek ve kırmaktır. Amaç Türkiye’nin hukuki, emniyet ve sosyolojik kodlarını ortadan kaldırmaktır. Bunlar vehim değildir. Bunlar bir korkunun, korkutmanın ve korku pompalananın ucuzluğu ve basitliğiyle eşdeğer sayılmamalıdır. Bu söylediklerim afaki, abartı ve aşırı bir yorum olarak da değerlendirilmemelidir. Söyler misiniz bana, PKK’nın yıllarca silahlı şekilde dağlarda aradığı ve kanla elde etmeye çalıştığı ihanet ve melanet hedeflerin iktidar tarafından sahiplenilmesinin daha nasıl izahı olacaktır? İslamcılık kisvesi altına sığınarak bölücülük ve terör hamiliğine soyunan bugünkü iktidar mensuplarının maskelerini indirmek için daha ne söylenebilecek ve neler ileri sürülebilecektir? Teröristlerin el üstünde tutulduğu süreç ihaneti izdüşümünde, milli değerlere sahip çıkmanın, milli birliğimizi ve milli kimliğimizi savunmanın ayıplanacak bir davranış, ilkel ve ırkçı bir bakış olarak lanse edilmesi daha başka nasıl ifade edilecektir? Bugünkü zaman aralığında, deminden beri ifade ettiğim gibi, ülkemiz küresel bir tezgahın dibine; ileri demokrasi, çözüm, barış ve süreç beyanları eşliğinde çökmüş kalmıştır. Bu tezgahın adı da hepinizin takdir edeceği üzere, Büyük Ortadoğu Projesi veya Genişletilmiş Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nden başkası değildir.”

“ARAP BAHARI, TÜRKİYE’DE PKK BAHARI”

BOP’un en önemli amaçlarından birisinin bağımsız Kürdistan’ı kurmak, bu kapsamda haritaların yeniden çizilmesini sağlamak olduğunu öne süren Bahçeli, bu kanlı projenin esas hedefinin ise Türkiye ve Türk milleti olduğunu ileri sürdü. Komşu coğrafyaları Arap Baharı ateşiyle yakan planın, Türkiye’de de PKK baharı olarak sirayet etmiş durumda olduğunu belirten Bahçeli, “Küresel projeler doğrultusunda; Türkiye önce demokratik özerklik, arkasından iki dilli ortak kurucu halkın olduğu bir devlet, ardından federal devlet ve daha sonra da birleşik Kürdistan fikrinin somutlaşacağı bir batağa doğru hızla gitmektedir. İmralı canisi ve Başbakan küresel rol paylaşımı içerisinde birbirlerine yaklaştırılmış ve tümüyle müşterek bir lisan ve hain bir niyetin etrafında bir araya getirilmişlerdir. Başbakan masada olabilmek, kanlı pastanın kıyısından köşesinden kapabilmek için zilleti ve rezaleti huşu içinde kendisine yakıştırmıştır. Başbakan Erdoğan ve canibaşının fikir ve emellerindeki benzerlik, hatta aynılık esasen BOP’un son raunduna doğru hızla yaklaşıldığını göstermektedir. Açıkça söylemek lazımdır ki, küresel kanlı proje Türkiye’ye çözüm süreci ve barış propagandası adı altında sıçramıştır” şeklinde konuştu.

“ABD’Lİ DIŞİŞLERİ BAKANI, ÖNCE YIKTIKLARI, YAKTIKLARI,İZAH ETMELİ”

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’in Türkiye’ye bir ay içerisinde gerçekleştirdiği ziyaretlere de atıfta bulunan Bahçeli, Kerry’in ziyaretinin iç ve dış gelişmelerle yakından bağ ve bağlantısı olduğunu öne sürdü. ABD Başkanı Obama ile Başbakan Erdoğan’ın 16 Mayıs’ta yapacakları görüşme trafiğinin her şeyi billurlaştırdığını kaydeden Bahçeli, şunları kaydetti:

“ABD’li bakanın üstüne vazifeymiş gibi, ‘Türk hükümetinin şiddeti barışçı yollarla sona erdirme çalışmasını alkışlıyoruz ve hayranlık duyuyoruz’ ifadesi bizim açımızdan her anlamda sorunlu ve tartışmaya açık bulunmuştur. Şu çelişkiye bakınız ki, Müslüman coğrafyasını şiddet, vahşet ve harabeye çeviren bir ülkenin bakanı barışı alkışlamaktadır. Şu cürete bakınız ki, Irak’ta, Afganistan’da milyonlarca masumu katleden, tecavüz eden, yetim bırakan bir ülkenin bakanı bize sözde insanlık dersi verir bir hale gelmiştir. Üstelik bu bakan, Anıtkabir Özel Defteri’ne ‘Türkiye vatandaşları’ tabirini yazarak, Türk milletini yok farz etmiş, AK Parti’nin kimin izinden ve yolundan gittiğini de yeniden açık etmiştir. Bize göre, ABD’li Dışişleri Bakanı, önce yıktıkları, yaktıkları, öldürdükleri, yok ettikleri, kıydıkları milyonların hesabını vermeli, kaderiyle oynadıkları ülkeler için özürler dilemeli ve arkasından da binlerce kilometreden ordularıyla niçin geldiklerini izah etmelidir. Yabancı siyasetçilerin tenkit veya övgülerinin milletimizin umurunda bile olmadığını ve hiçbir değerinin de bulunmayacağını en başta AK Parti ve sonrasında da arkasına saklandığı yabancı güçler kesinlikle anlamalıdır.Tüm bu gelişmeler AK Parti’nin çözüm ve barış sözlerinin küresel ve bölgesel projelerin bir parçası olduğunu kanıtlamıştır. Ve PKK baharı AK Parti’yle birlikte yaşanmaya başlamış, Türkiye çok tehlikeli bir sürecin içine kıstırılmıştır. Bu vahim sürecin sonuç alması halinde; ortada ne üniter devlet, ne milli devlet, ne Türk milleti kavramı ve birliği kalacak, Türkiye Cumhuriyeti bütünüyle çökecektir. AK Parti’nin, PKK’nın, BDP’nin, küresel zorbalığın ve İmralı canisinin tam da isteği budur. Ancak buna ne güçleri yetecek, ne alçaklıkları elverecek, ne de pervasızlıkları yardımcıları olacaktır. Milliyetçi Hareket olduğu sürece, hain gözünü açamayacak, eşbaşkanlar soluk alamayacak, kanlı emeller Türk milletine zarar veremeyecektir. Bizde millete sahip çıkacak cesaret vardır. Bizde Türkiye’yi yükseltecek inanç vardır. Bizde ihaneti durduracak kuvvet ve kararlılık vardır ve aynısıyla da burada, bu salondadır.”

“YÜRÜTÜLEN PAZARLIKLAR SİLAHIN BIRAKILMASINA YARAMAMIŞTIR”

BDP heyetinin İmralı’da gerçekleştirdiği görüşmeleri de sert bir dille eleştiren Bahçeli, “Bu ne bitmez bir mektuplaşma serüvenidir ki, bir türlü mutabakat sağlanamamıştır” dedi. “Acaba Başbakan Erdoğan’ın kendisi de bu mektup döngüsüne katılmış mıdır? İmralı canisine, acele cevap beklerim diyerek kenarları çiçeklerle süslü mektuplar göndermiş midir?” diyen Bahçeli, “Gelişmelerden anlaşılan, PKK, sürecin tam istediği kıvamda olmadığını ileri sürerek zorluk çıkarmakta, oyun bozanlık yapmakta ve AK Parti’nin tavizlerini yetersiz bularak ısrarla konumunu muhafaza etmeyi tercih etmektedir. Başbakan’ın çözüm ve barış sözleri henüz PKK’ya yansımamış, yürütülen pazarlıklar silahın bırakılmasına yaramamıştır. Zaten PKK’nın silahla yolunu ayırmaya, silahlara veda etmeye niyetinin de olmadığı bariz şekilde görülmüş ve anlaşılmıştır. Öte yandan Başbakan Erdoğan terörle mücadele adı altında, bölücü örgüte teslim sürecini hız ve aceleyle ilerlettiğini inatla gizlemeyi tercih etmektedir. Bunun için analar ağlamasın sözü, kan dursun yalanları; huzur, refah, barış ve istikrar vaatleri PKK’yla görüşmelerin makyajı olarak yayılmakta ve yaygınlaştırılmaktadır. Başbakan Erdoğan milletimizi PKK ve İmralı canisinin tezlerine ikna etmek için bütün mekanizmaları, bütün aracıları ve bütün yolları nankörce kullanmaya başlamıştır. TBMM’nde sözde çözüm süreci ile ilgili komisyon kurulması da gündeme alınmıştır. AK Parti, Gazi Meclis’i PKK’ya muhatap kılmak için adeta çırpınmakta ve her şeyi çarpıtmaktadır. Türk milleti AK Parti’nin psikolojik harekatıyla ve algıları yönetecek kurnazlıklarıyla karşı karşıya kalmıştır” dedi.

“ALLAH SENİ DE, SENİN GİBİLERİ DE ISLAH ETSİN”

Akil İnsanlar Heyeti’yle ilgili söylemlerinin Başbakan Erdoğan’ı kızdırdığını öne süren Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın hayret verici şekilde kendilerini edebe davet ettiğini, hakaret ve iftirada da sınır tanımadığını ileri sürdü.

Başbakan Erdoğan’ın kendilerine edep konusunda söz söyleyecek en son kişi bile olamayacağını sözlerine ekleyen Bahçeli, “Bizim, edepsizlikten kapkara kesilmiş ve edep dilene dilene İmralı kıyılarına müzakere takasıyla yanaşmış birisinden edep öğrenecek halimiz yoktur. Bizim hamdolsun, hamurumuz sağlamdır, sütümüz helaldir, yönümüz doğrudur, dilimiz hayra yöneliktir ve hedefimiz milletimizin yararınadır. Sorarım sizlere, şeytana yakasını kaptıran birisi bize edep dersi vermeye nasıl cesaret edebilmektedir? Müslüman katilleriyle içli dışlı olan birisi edebi nasıl ağzına alabilmektedir? Türkiye Cumhuriyeti ifadesini tabelalardan, Ne Mutlu Türküm Diyene seslenişini gönüllerden silmeye çalışan bir Başbakan edebi nasıl diline dolamaktadır? Önüne geleni azarlayan, hakir ve hor gören bir siyaset meddahı edepten nasıl bahsetmektedir? Şehitlerimizin kanlılarıyla, gözlü yaşlı annelerin hasımlarıyla, milletimizin canını alan bölücü vampirlerle hesaplaşma değil helalleşme tavsiyesinde bulunan birisi bize edep dersini hangi seviye ve birikimle verebilmektedir? Sayın Başbakan, bilmelisin ki, şereften nasibini alamamışların edebi çoktan elden çıkmış ve çoktan bitmiştir. Türklüğü korumak edeptir. Milleti yüceltmek edeptir. Türkiye’yi güçlü kılmak edeptir. Milli ve manevi değerleri benimsemek edeptir. Ecdadımıza ve mukadderatımıza sahip çıkmak edeptendir. Biz Türk milliyetçileri olarak, Allah’a hamd ederim ki edepliyiz, edep yolundayız. Sayın Başbakan, bütün bunlara rağmen hala kendini edepli olarak görüyorsan diyeceğimiz tek şey Allah seni de, senin gibileri de ıslah etsin, akıl fikir ihsan eyleyerek hidayete erdirsin. Unutma ki, edep müzakere değildir veya İmralı’da beleşe satılan bir meta da asla olmayacaktır” diye konuştu.

“BAŞBAKAN YÜCE DİVAN’DA DAHİL OLMAK ÜZERE HER YOLA BAŞVURABİLİR”

Başbakan Erdoğan’ın kendilerinin hükümet oldukları dönemde ekonomik tablodan bahsettiğini hatırlatan Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın batan bankaların Türkiye’ye maliyetini hatırlatarak ‘Yargı ne iş yapar’ diyerek sorduğu ve suç duyurusunda bulunduğu ifade eden Bahçeli konuşmasına şöyle devam etti:

“Ayrıca bize yönelik olarak, ‘Batsın sizin vatanseverliğiniz’ deme izansızlığını gösterebilmiştir. Bizim hiçbir şeyden korkumuz yoktur. Başbakan Erdoğan 57’nci hükümet döneminde, MHP’nin sorumlu olduğu bakanlıkları inceletmeli ve gerekirse Meclis’te araştırma Komisyonu kurdurmalıdır. Hodri meydan, Yüce Divan’da dahil olmak üzere her yola başvurmaktan çekinmemelidir. Çok şükür alnımız ak, sicilimiz temiz ve geçmişimiz ip gibi düzgündür. Ancak Sayın Başbakan unutma ki, yargının ne iş yaptığını günü geldiğinde inşallah bizzat sen göreceksin. Bölücülüğünün, belediye başkanıyken çevirdiğin dolapların, iktidar yıllarındaki kanunsuzluklarının hepsinin bir bir hesabını yargı önünde vereceksin. Başbakan Erdoğan ekonomiden zerre kadar anlamamaktadır. Eline tutuşturulan metinlerde ne yazılı ise kurulmuş plak gibi tekrarlamaktadır. Bizim de ortağı olduğumuz 57’nci hükümet döneminde, bir tek dahi yeni banka kurulmasına müsaade verilmemiştir. Hükümet olduğumuzda, genellikle bankaların sermaye yapılarının son derece bozuk olduğu biraz ekonomi bilgisi olanlar tarafından itiraf edilecektir. Biz hükümet olarak, Bankalar Kanunu’nda değişiklik yaparak, banka kurulmasını yeni ve katı kurallara bağladık. Kamu bankalarının önceki yıllardan kalan birikmiş görev zararlarını tasfiye ettik, sermaye desteği sağladık. Bugün sağlam bir bankacılık yapısı varsa bunun nedeni AKP hükümeti değil, koalisyon hükümetinin aldığı etkili tedbirlerdir.”

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız