SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Hikayenin Böylesi!

A- A+ PAYLAŞ

İstanbul Üniversitesi rektörü hemşehrimiz Prof.Dr. Parlak'la ilgili olarak bir internet sitesinde bir hikaye ortaya atıldı.

HANİ BU KADARI OLMAZ!..
Kanal 7'nin muhabirlerinden Mehmet Acet, türbanla ilgili son gelişmeler ve Rektör Prof.Dr. Mesut Parlak'ın bu konudaki tavrının ardından, haber7.com'da gerçekliği ve tutarlılığı son derece tartışılır ve "mantık dışı" bir hikayeyi, AKP'nin milletvekillerinden Prof.Dr. Burhan Kuzu'yu kaynak göstererek aktardı.

Geçtiğimiz yıl ilkbahar aylarında Cumhurbaşkanlığı adayları arasında ismi geçen, açıklamaları ile ilgili olarak duruşu net ve kesin olan Prof.Dr. Parlak, söz konusu yazıda yeralan iddiaya göre; CHP'den aday olmak istemiş, CHP genel başkanı Baykal onu AKP İl Başkanına sordurmuş, ondan "Bizden aday olmak istiyor" yanıtı alınca vazgeçmiş!..

Parlak'ın siyaset üstü duruşunu, seçimlerden yıllar ve aylar önce sık sık deklere etmesine karşın, söz konusu yazıda siyasi girişimleri ile ilgili olduğu iddia edilen şu hikaye yazıldı:

"Mesut Parlak, İstanbul Üniversitesi’nin rektörüdür.

Tarihe geçecek “türbanlı öğrenciye hak ettiği notu veremeyebiliriz” özdeyişiyle, aslında psikoloji bilimine “rektör sendromu” tabiriyle geçmesi düşünülebilecek “paranoyanın” sözcülüğünü yapmıştır.

Burhan Kuzu, Meclis Anayasa Komisyonu’nun Başkanı’dır.

30 yılını İstanbul Üniversitesi’ne vermiştir.

Dolayısıyla o muhitte “kim kimdir?” sorusuna verilecek oturaklı cevapları vardır.

Burhan Hoca’ya “Mesut Parlak kimdir?” diye sorunca anlatmaya başladı.

“Geçenlerde benim gibi akademisyen kökenli olan CHP milletvekili Esfender Korkmaz’la birlikte yolculuk ediyorduk. Esfender Hoca sözü rektör beye getirdi ve şunu anlattı:

“Seçimlerden önce CHP Genel Başkanı Deniz Baykal beni aradı, “hemen yanıma gel” dedi. İstanbul Üniversitesi Rektörü, bizim partiden (CHP’den) aday olmak istiyormuş ne dersin? diye sordu. Ben de efendim AKP Malatya İl Başkanı’nı aratın size onun kim olduğunu söylesin dedim. Deniz Bey, AKP’li yöneticileri aratınca “Mesut Parlak bizim partiden, buradan aday olmak istiyor” yanıtını almış.”

Burhan Kuzu’nun anlattığı hikaye böyle.

Mesut Parlak’ı şahsen tanımam. Ama gazetelerde okuduklarımdan yola çıkarak, birçok konuda görüşlerinin “bir öyle bir böyle” olduğu anlaşılıyor.

Mesela rektör olana kadar selefi Kemal Alemdaroğlu’na isyan eden, dekanlığı döneminde başörtülüleri okula sokmaması istendiğinde “ben dekanlık mı yapacağım, polis şefliği mi” diyen bir Parlak profili var karşımızda.

Aynı isim şimdi, “türbanlıların notunu kırarız” diyerek mesleğine büyük bir “ayıp oluyor ama” notu düşürebiliyor..."

GİDELİM MART 2007'YE..
Son dönemdeki duruşu nedeniyle "hedef" haline getirildiği anlaşılan Prof.Dr. Parlak, geçtiğimiz yıl Mart ayında TV Malatya'nın konuğu olmuş, siyasete dair düşüncelerini "net" ifadelerle aktarmıştı.

17 Mart 2007'de malatyahaber.com'da yayına giren haber şöyleydi:

"..İstanbul Üniversitesi Rektörü hemşehrimiz Prof. Dr. Mesut Parlak ziyaretler için geldiği memleketi Malatya’da yine “net” konuştu, değerlendirmeler yaptı.

Prof. Dr. Parlak, TV Malatya Haber Müdürü Rıfat Gökçe’ye yaptığı açıklamada, Malatya’nın her geçen gün geriye gittiğini, şehirleşmeden, insan potansiyeline sıkıntıların her geçen gün arttığına dikkat çekti. Rektör Prof.Dr. Parlak, yaklaşan seçimler için “ Malatyalı duygusallığı bıraksın…İyi adam değil , iş yapan adam seçilmeli “ dedi. Parlak, mevcut Ticaret ve Sanayi Odası ile İstanbul’da başarılara imza atan iş adamları arasında organik bağ kalmadığını ifade ederek “ Bu koltuklar bir yerlere atlama-zıplama yeri olmamalı. Olursa başarı olmaz..” diye konuştu.

“BEN AÇIK KONUŞURUM.. MALATYA GERİYE GİDİYOR..”
Prof.Parlak'ın değerlendirmeleri şöyle:

“Ben her şeyi açık konuşurum. Malatya her geçen gün geriye gidiyor. İki kere iki dört. Hiç kimse kusura bakmasın. İstasyon kavşağından kente girdiğinizde Malatya’nın nerde olduğunu iyi görürüsünüz. Şehircilik açısından, insan potansiyeli açısından, geçmişteki Malatya’dan…

Benim önerim şu; benim siyasetle bir işim yok. Asla da olmaz. Yok efendim siyasetmiş, beni asla bir gün siyasi görmeyeceksiniz. Daha önceki programda da açık ve net söyledim. Ama istiyorum ki kentim en iyi şartlarda olsun. Bu kent İsmet Paşaların kenti, bu kent Özalların kenti. Bu kent çok yukarılarda olmalıydı. Malatya’yı, daha doğrusu Malatyalıları başarısızlıkla ben özdeşleştiremiyorum. Yani özdeş olamıyor. Ben bunu doğrusu içime sindiremiyorum. Niye bu böyle ? “

İYİ ADAM DEĞİL , İŞ YAPACAK ADAM LAZIM…
“Sonra afedersiniz yani burada yaşayan Malatyalılar bu kente sahip çıksınlar. Gelecekte bir seçim geliyor. Lütfen … Yok efendim ‘Ben onu çok seviyorum’! Sevgiyle olmuyor. Bana iş yapacak adam lazım. ‘Efendim Mesut Parlak çok iyi bir adam. Hakkaten iyi yürekli bir adam. Kentini çok seviyor. Ama ameliyat yapmayı sevmiyor!’ Benim işim ameliyat yapmak. Yani buradan şu örneği veriyorum. Siz çok iyi insansınız ama gazeteciliği bilmiyorsunuz! Öbürü çok iyi insan ama yöneticiliği bilmiyor! Böyle duygusallıktan artık uzaklaşacağız. Bu kente hizmet için insanlar yüreği ile kafası ile misyonu ile vizyonu ile kafasında oluşturduğu stratejik planlarla programlarla çıkacaklar artık. Artık dünya değişti. Bu kentin sorunlarını bilecek. Bu bir sınav olmalı. Yani. Adaylar arenaya çıkmalı. Aday olacak insanlar programlarını açıklasınlar. Şudur, budurlar artık geçti. Bunlarla olursa işte tablo bu.

Bütün siyasi partiler için söylüyorum. Ülkenin içinde bulunduğu koşullar da aynı. Rahmetli Özal’ın iktidara geldiği parlamentoyu hepimiz yaşadık. Ama diğer parlamentoda değer yargıları daha değişti. Tabi ki çok iyi arkadaşlarımız var. Çok başarılılar bilmem ne ama. Malatya’ nın çok güzel bir lafı var; Dalda ki kuş mu, eldeki kuş mu? Eldeki kuş önemli. Ne yapayım daldaki kuşu, bana ne faydası var ? Bu kent için yüreği çarpacak. Bu kent için misyonu ne ? Vizyonu ne ? Atılımı ne ? Ne düşünüyor ? Bunları tartışın. “

MALATYALI VAZGEÇMİŞ. BÖYLE GİDERSE…
“Malatyalı vazgeçmiş kabuğuna çekilmiş. Kendini akıntıya bırakmış. Bu kenti böyle taşıyamazsınız. Bu kentte yakında göreceksiniz; eğer bu şekilde devam ederse, buradaki 20 -30 tane büyük sermaye de gidecek. Burası güzel bir kasaba olarak yaşamını devam ettirecek. Bunu asla dileyemem. Dileğim bu kent, iyi koşullarda olsun. “

SANAYİ ODASI İLE İSTANBUL ARASINDA ORGANİK BAĞ BİTTİ….
“ Bir sürü Malatyalı var İstanbul’da. Hepsi başarılı olmuş. Organik bağ bitti. Yani isim vermek tuhaf oluyor ama geçmişte sanayi odası ile İstanbul arasında organik bağ vardı. Bugün böyle bir bağ yok. Bu bağlara ne oldu ? Neden koptu? Niye koptu ? Hangi gün İstanbul’da bir büyük sermaye ile buradaki sivil toplum örgütleri birlikte olup bir şeyler tartışıyor. Yok…

Eğer bir insan oturduğu koltuğu gelecekte bir yere atlamak – zıplamak için kullanıyorsa orda başarı yoktur. Göreceksiniz şimdi. Sivil toplum örgütlerinin başındaki insanları göreceksiniz. Siyasi arena politika yani seçimlere yakın göreceksiniz. Demek ki siz burada oturuyorsunuz ben sizi kullanıyorum. Hemşehrilerimi kullanıyorum. Ne için ? Ben buradan oraya atlayacağım ?

Bu ulusta ülke sevgisiyle yola çıkacaksınız. Kurum adına yola çıkacaksınız. Tarih sizi bir yere getirirse ona şapka çıkarırım. Ama oturacaksınız buraya, buradan nasıl oraya giderim ? Ben bunlara inanmıyorum. Kusura bakmayın. Kimsede kusura bakmasın. Yok efendim çıktı da böyle böyle konuşuyor. Tabii ki konuşurum. Ben bireyim. Ben Malatyalıyım. Ben bu kenti yönetecek , parlamentoya gidecek olana, valisine, belediye başkanına sorarım. Ben vatandaşım. Ben ümmet değilim. Malatyalılara şunu söylüyorum. Herkes kafasını kaldıracak ve dünyaya bakacak. Ne oluyor ? Nereye gidiyor ? Burada halk olarak tüm bunları biz yönlendireceğiz.”

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız