SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Hilmioğlu'na Özgürlük Çağrısı

0
Güncellendi - 2015-12-27 16:14:01
Hilmioğlu'na Özgürlük Çağrısı
A- A+ PAYLAŞ

Çeşitli sivil toplum örgütlerinin çağrısıyla İstanbul'da biraraya gelen çok sayıda sanatçı, yazar ve akademisyen Ergenekon davasından tutuklu bulunan kanser hastası eski Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu'nun serbest bırakılmasını istedi.

Sanatçılar Girişimi Sözcüsü Ataol Behramoğlu adına açıklamayı okuyan Cumhuriyet gazetesi yazarı Şükran Soner “Hilmioğlu’nun bir an önce serbest bırakılararak tedavisinin normal koşullarda sürdürülmesini istiyoruz. Bunu, ülkemizin vicdanı olan sanatçılar adına istiyoruz, talep ediyoruz. Türkiye'nin ve dünyanın bilim insanlarını, gerçek sanat ve düşün insanlarını seslerini yükseltmeye, özgürlük taleplerini en yüksek sesle dile getirmeye çağırıyoruz” dedi. Üniversite öğretim üyeleri de artık üniversiteler olarak özeleştiri yapmalyarını gerektiğini, başta akademiyenler olmak üzere suçsuz yere cezaevinde yatan herkese sahip çıkılması gerektiğini söyledi. TTB Birliği Başkanı Özdemir Aktan da cezaevlerinden hasta tutuklu ve hükümlülerle yakından ilgilendiklerini, görüşmek için girişimde bulunduklarını kaydetti.

SODEV, İstanbul Gerçeği, SDD İstanbul Şubesi ve Özgür İnsan Dergisi’nin çağrısıyla dün aralarında Ankara Barosu Başkanı Metin Feyizoğlu,Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı (TTB) Özdemir Aktan, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Tahsin Yeşildere, Tüm Öğretim Üyeleri Derneği (TÜMÖD) üyesi Cüneyt Akalın, eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan, eski TTB Başkanı Prof.Dr. Gençay Gürsoy, eski CHP İstanbul milletvekili Çetin Soysal, Cumhuriyet yazarları Şükran Soner, Ali Sirmen, Orhan Bursalı, Bedri Baykam, gazeteci Barış Terkoğlu, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in eşi Şule Perinçek ve çok sayıda sanatçı ve sivil toplum örgütünün temsilcisi katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan gazeteci İmam Bakır Üküş, “Fatih Hilmioğlu ciddi sağlık sorunları ile boğuşuyor. Sağlıklarını kaybetmek üzere olan bu tutsaklar sağlık haklarını dahi kullanamıyor. Biz bu durumu tersine çeviremedik. Hep birlikte bu zulmü uygulayanlar kadar suçlu ve sorumluyuz. Haksız, hukuksuz biçimde keyfi durumlarla karşı karşıya kalan tüm tutuklular için özgürlük talep ediyoruz” dedi.

Basın açıklamasını okuyan Şükran Soner şunları kaydetti: “Silivri'de göz göre göre, bilerek, kasıtlı olarak, bütün insanlığın gözleri önünde bir cinayet işleniyor. Ergenekon ve Balyoz adı verilen düzmece davaların, hukuk görüntüsü ardında, gelmiş geçmiş siyasal iktidarların en gericisi olan AKP iktidarının, bu ülkenin aydınlarıyla, yurtseverleriyle kan davası ve hesaplaşması olduğu bugün artık akıl ve vicdan sahibi herkesçe görülüyor, biliniyor, lanetleniyor.Bu ülkenin yurtsever sanatçıları, adalet ve özgürlük savaşımcıları olarak, bütün dünyaya, asıl suçluların Silivri'de yargılananlar değil yargılayanlar ve arkalarındaki güçler olduğunu haykırıyoruz. Silivri’de işlenmekte olan cinayetlere son verilmeli, ağır hastalığı hızla ilerlemekte olan sayın Prof.Dr.Fatih Hilmioğlu bir an önce serbest bırakılararak tedavisi normal koşullarda sürdürülmelidir." Soner kendi adına yaptığı açıklamada ise 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbesinin ardından yapılan yargılamaları bir gazeteci olarak takip ettiğini, özel darbe hukukunun askeri darbe hukukundan daha başarılı olduğunu söyledi.

Evlat acısı nedir?

Konuşmasına Hilmioğlu’nun oğlunun kazada yaşamanı yitirmesini anımsatarak başlayan Metin Feyzioğlu ise özetle şöyle konuştu: “Siz evlat sevgisini bilir misiniz ? Evlat sevgisini bilen acısını da tahmin edebilir. Fatih hoca evladı öldüğünde zindanda idi. Ona bu acı haberi bir akrabası, eşi veremedi. Ne hissettti acaba, çaresizlik, pişmanlık ya da 4 duvar arasına sıkışmışlık ne düşündü? Evladını gömdüğü gün evinde karısına sarılma hakkından mahrum etmeye hakkımız var mıydı? Biz ne yapıyoruz. Bundan daha büyük bir acı, ceza olabilirmi? Sanıyormusunuz Fatih Hilmioğlu alacağ cezayı umursuyor. Ona zaten telafisi imkansız acıları bu devlet çektirdi, umurundamı daha ötesi. Ölüm cezası verseler ne yazar. Ben hukuktan bahsetmek istemiyorum çünkü hukuktan bahsedersem bu yapılanlara değer vermiş olurum. Bir açılım süreci yaşanırken teröristlerle müzakere süreci başatılmışken Hilmioğlu, Haberal, Balbay ve Engin Alan ile yüzlerce subayın niçin kendilerini savunma hakkından mahkum edildiğini duvara karşı konuşmak zorunda bırakıldıklarını bizlere izah etmek zorundalar ama edemeyecekler”

Randevu talebimize izin vermediler

Özdemir Aktan da sağlık sorunları olayının daha önce Kuddusi Okkır’ın başına geldiğini ve onun ölümünün ardından hazırlanan raporun ciddiye alınmadığını söyledi. Hilmioğlu’nu muayene etmek için bağımsız bir kurul oluşturulduğunu ve Adalet Bakanlığı’nın izin vermediğini vurgulayan Aktan, “Bakanlıktan yanıt alamadık ve hala sürümcemede bırakılıyor. Bizde şimdi insani olarak ziyaret etme girişiminde bulunduk” dedi. Cüneyt Akalın da üniversiteler olarak Ergenekon davasında iyi bir sınav veremediklerini ve özeleştiri yapmaları gerektiğini belirtti. Akalın,“Üniversite bu süreçte çok kötü bir sınav verdi. Hilmioğlu ve Haberal’a yapılan saldırı üniversiteye yönelik cumhuriyete, çağdaş Türkiyeye yönelik bir saldırı idi. Aydınların büyük bir bölümü darbe gürültüsünün etkisinde kalarak yolu şaşırdı. Bunu mutlaka tersine çevireceğiz Üniversiteyi savunmak Türkiyeyi savunmaktır” diye konuştu.

Tahsin Yeşildere de “Bizler adil yargılamadan yanayız. Adil yargılanmadan yanayız. Adil yargılanma herkes için eşit olmalı” dedi. Bedri Baykam duruşmaları herkesin izlemesi gerektiğini söyledi. Şule Perinçek de Hilmioğlu’nun evladını yitirdiği zaman kızının oğlu Mehmet Perinçek’in tahliye olmasını istemediğini ve Hilmioğlu’na sahip çıkmasını istediğini belirtterek “Böyle acı bir ironi yaşadık” diye konuştu.

cumhuriyet.com.tr'deki haberi aşağıdaki adresten okuyabilirsiniz:

http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=391172&kn=7&ka=4&kb=7

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız