SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Hisarcıklıoğlu'nun Yeni Pozisyonu ve Fındıklı

A- A+ PAYLAŞ

Niyazi DOĞAN

dogannd@hotmail.com

 

Rıfat Hisarcıklıoğlu...

 

Türkiye Odalar Birliği Başkanı.

 

Ergenekon sanığı ATO Başkanı Sinan Aygün’ün ortağı.

 

AKP’nin ilk iktidar döneminde, hükümetle çok iyi ilişkiler içinde oldu.

 

Ekonomi ve para politikaları konusunda zaman zaman fikir ayrılıkları yaşansa da Rıfat Hisarcıklıoğlu yönetimindeki TOBB hükümete hep destek oldu.

 

AKP-TOBB arasındaki bu dayanışmaya ikinci iktidar döneminde sanki nazar değdi ve pozisyonlar yeniden ve bu defa karşıt fikirler bağlamında konumlandırıldı.

 

Önce, türbana özgürlük getiren anayasa değişikliklerinin Cumhurbaşkanı’nın onayı aşamasında devreye girdi ve meclisin büyük çoğunlukla ‘’Evet’’ dediği bu değişikliklerin meclise iadesi ve yeniden görüşülmesi için arabuluculuk rolüne soyundu.

 

Başbakan Erdoğan ‘’Hisarcıklıoğlu’nun boyunu ve misyonunu aşan bir işe giriştiği’’ mesajını veren bir biçimde Hisarcıklıoğlu’nun bu girişimini elinin tersi ile itti.

 

Ardından İlhan Selçuk ve İstanbul Üniversitesi Eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun Ergenekon Operasyonu kapsamında gözaltına alınmalarının yarattığı gerilim atmosferinde TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu bir kez daha sahneye çıktı ve  ‘’Herkes mevcut pozisyonundan bir adım geri çekilsin’’ çağrısını yaptı.

 

Hisarcıklıoğlu ile Başbakan Erdoğan kısa sürede  bir kez daha karşı karşıya gelmiş, Başbakan Erdoğan  Hisarcıklıoğlu’nu bu kez de şu  sözlerle terslemişti : "Geri adımın ne olduğunu anlamadım. Böyle bir şey söz konusu değil. Neden geri adım atacağım"

 

TOBB Yönetimi ya da Rıfat  Hisarcıklıoğlu ile hükümet arasındaki final çatışması ise 1 Temmuz’daki operasyon ile Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün’ün Ergenekon zanlısı olarak gözaltına alınması sonrasında yaşandı. Bir zamanlar hükümetle can-ciğer kuzu sarması olan Hisarcıklıoğlu gitmiş, operasyondan hükümeti sorumlu tutan ve her kelimesinde siyasal otoriteye ateş püsküren Hisarcıklıoğlu gelmişti adeta.

 

O kadar ki, Başbakan Erdoğan’a ‘’Sen bu davanın savcısı isen ben de avukatıyım’’ diyen Deniz Baykal bile tepki tonlamasında TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’ndan geri kalmıştı.

 

Yukarıda sıraladığımız üç çatışma noktasını dikkate aldığımızda Rıfat Hisarcıklıoğlu – AKP ilişkisinin artık minimum düzeye ineceğini ya da biteceğini söylemek kehanet olmayacaktır.

 

Yazının başlığındaki soruya gelirsek…

 

Hisarcıklıoğlu-AKP ilişkisinde yaşanan depremlerin yaratabileceği artçı sarsıntıların Malatya düzeyindeki politik gelişmeleri de tetikleyebileceğini, özellikle AKP Malatya Milletvekili M. Mücahit Fındıklı’yı etkileyebileceğini söylemek mümkün mü ?

 

Bu soru komplo teorisi kıvamı ve tadında bir soru olabilir.

 

Ama yine de irdelemekte fayda var diye düşünüyorum.

 

Peki neden ?

 

Mücahit Fındıklı, 1991’de TOBB delegesi olduğu andan itibaren TOBB Başkanlığı’nı hedefleyen ve bu makama TOBB’un bin delegesi tarafından değil, Fuat Miras’ın zorla istifa ettirilmesinin ardından 135-140 kişilik konsey üyesinin onayı ile TOBB’u ele geçiren Rıfat Hisarcıklıoğlu ile yıllarca çok yakın çalıştı.

 

Malatya TSO Yönetim Kurulu Başkanlığı görevi sırasında Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun yakın himayesi ile TOBB’un önemli projeleri içinde yer aldı. Ergenekon Operasyonu’nda gözaltına alındıktan 14 gün sonra serbest bırakılan ATO Başkanı Sinan Aygün’ün de ortağı olan Rıfat Hisarcıklıoğlu, büyük paraların döndüğü iddia edilen TOBB’a bağlı UMAT Türk A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini Mücahit Fındıklı’ya teslim etti. Yine TOBB ile Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanlığı arasında Yap- İşlet- Devret Modeli ile kara sınır kapılarının modern hale getirilip otomasyona geçirilmesi işinin devredildiği Gümrük ve Turizm İşletmeleri A.Ş.’de Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptı.

 

Yukarıda sıraladığımız verilerden hareketle, Mücahit Fındıklı’nın AKP 1. sıra adayı olarak TBMM’ye girmesinde Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun özellikle  22 Temmuz 2007 seçimleri sırasında AKP’nin 2. güçlü adamı olan Abdullah Gül üzerindeki etkisi sayesinde gerçekleştiğini ve Hisarcıklıoğlu ekibi kontenjanından TBMM’ye girdiğini ileri sürmek gerçeklerle çelişmeyecektir.

 

Bu durumda;

 

Hükümetle ipleri koparmış Hisarcıklıoğlu ekibinden yer almış olması, Mücahit Fındıklı’nın bundan sonraki siyasi yaşamında ciddi bir handikap olarak karşısına çıkması sürpriz olmayacaktır.

 

Bu ihtimal ve iddia, kuşkusuz AKP’nin kapatılması davasında çıkacak sonuçların yaratacağı ve doğuracağı siyasi süreçlerde yaşanacaklarla yakından ilgilidir.  Davanın sonucu ne olursa olsun 22 Temmuz 2007 sonuçlarının yarattığı meclis üzerindeki kapatma travmasının giderilmesi için yapılabilecek bir erken seçimde milletvekili listeleri düzenlenirken kimin hangi güç ve odaklarla yan yana olduğu kuşkusuz dikkate alınacaktır. Mücahit Fındıklı ile Rıfat Hisarcıklıoğlu isimlerinin yan yana gelmesi ve aynı kare içinde düşünülmesi ise, AKP ya da AKP yerine kurulacak partide Mücahit Fındıklı için güçlü soru işaretlerinin doğmasına yol açacaktır.

 

Buna bir de, Hisarcıklıoğlu’nun Ergenekon Operasyonları konusunda hükümete karşı o çok sert açıklamalarına birçok sanayi ve ticaret odası sahip çıkmaz ve destek vermediğini açıkça beyan ederken, Mücahit Fındıklı’nın  dizayn ettiği  Malatya TSO’dan tek kelimelik bir karşı açıklama yapılmamış olması da bir tarafa not edilirse, siyasi istikbalin tehlikeye girmesi mutlak olmasa bile muhtemel olacaktır.

 

ŞENER’E AHLAK DERSİ (!) YA DA ‘BAK ŞU KONUŞANA’

 

Bir kez daha Mücahit Fındıklı.

 

Konumuz bu defa Fındıklı’nın AKP’yi kuran çekirdek kadronun 4 isminden biri olan Abdullatif  Şener’e AKP’den istifa ettikten sonra verdiği ahlak dersi (!)

 

Bu ahlak dersi (!), çok kestirme biçimde ‘Bak şu konuşana’ dedirtiyor.

 

2004 yerel seçimlerinde AKP’den Malatya Belediye Başkan Aday Adayı olurken kamuoyuna açıkça ‘’Belediye başkan adayı olmasam bile bir kez daha TSO Başkanlığı’na aday olmayacağım’’ dedikten ve aday gösterilmedikten sonra koşar adım TSO seçimlerinde aday olduğu ve bu U dönüşünü ‘’Arkadaşlarım çok istedi, kıramadım’’ gibi sözlerle açıklamaya çalıştığı için : Bak şu konuşana….

 

22 Temmuz seçimlerinde AKP’den Milletvekili aday adaylığı süresince, yani adaylığı garantiye alınıncaya kadar TSO Başkanlığı’ndan feragat etmemeyi bir ahlaki sorun (etik de diyebilirsiniz) olarak algılamadığı için : Bak şu konuşana…

 

Mahmut Karatepe’nin aday olmamaya ikna edilmesi için düzenlenen el-ayak öpme seanslarında siyasetin çıtasını hiç olmadığı kadar düşürdüğü için : Bak şu konuşana…

 

İnönü Üniversitesi ile ticari ilişkileri bitmesine ve milletvekili adayı olmasına kadar Rektör Fatih Hilmioğlu’nun icraatlarına tek kelime muhalefet etmeyerek zımni destek verdiği için : Bak şu konuşana…

 

Fabrikaların iflas davalarını yürüten avukatların vergi rekortmeni olduğu bir şehirde TSO Başkanlığı’nı belirli zümre ve gruplar için sınıf atlama mekanizmasına dönüştürdüğü için : Bak şu konuşana…

 

Sümerbank Fabrikası’nı özelleştirme idaresinden satın alan ve gazetelere verdikleri tam sayfa ilanlarla fabrikayı çalıştıracaklarını vaad eden, 2004 yerel seçimleri öncesi fabrikaya işçi almak için işsiz binlerce Malatyalı’ya başvuru formu dağıtan MGG patronlarının kamuoyunu aldatmasına seyirci kaldığı için: Bak şu konuşana….

 

‘Mehmet Şahin Gerçekten Ödül Aldı mı?’  Yazısı İçin Kısa Notlar :

 

Not : 1

 

Hz. Ömer’in Halifeliği dönemi.

 

Ubey b. Ka’b bir ayet okur. Hazreti Ömer de ‘’Yalan söylüyorsun’’ der.  Ubey bunun üzerine: ‘’Asıl yalan söyleyen sensin’’ diye karşılık verir.  Orada bulunanlar, ‘’Mü’minlerin emirini yalancılıkla mı itham ediyorsun?’’ diye müdahale edince Ubey şöyle söyler : ‘’Benim mü’minlerin emirine sizden daha çok saygım var. Fakat Allah’ın kitabını tasdik etmek için onu yalanlamak mecburiyetindeyim. Allah’ın kitabı yalanlanırken mü’minlerin emirini tasdik edemem’’ Bunun üzerine Hz. Ömer ‘’Ubey doğru söylüyor’’ der ve şöyle devam eder : ‘’ Beni, yanlışa meyledince düzelten bir topluluk içinde kılan Allah’a, hamd ederim’’ 

 

Not : 2

 

İslam Tarihi’nde yaşanmış bu olayı, Hz. Ömer’in şükür duası olarak sık sık söylediği ‘’ Beni, yanlışa meyledince düzelten bir topluluk içinde kılan Allah’a, hamd ederim’’  cümlesindeki derin anlamı milletvekili de olsa herkesin idrakine sunmak için aktardım. Bu cümlenin derin ve muhteşem anlamını, AKP Malatya Milletvekili Mehmet Şahin’e yalakalık yapma çabasındaki bir takım kuş beyinlilerin anlamasını beklemek gaflettir, ama Mehmet Şahin’in  Hz. Ömer’in bu şükür duasını çok iyi bildiğini ve derin anlamını çok iyi kavradığını söylememe bile gerek yok.

 

Not : 3

 

Türkiye’de Basın Ahlak Yasası başlıklı bir yasa yok,  Basın Yasası var. Yasama faaliyetini yürüten 550 kişiden biri bunu çok iyi bilmeli. Basın Ahlak İlkeleri ile Basın Yasası’nı karıştırmayalım lütfen.

 

Not : 4

 

Herhangi bir yazıda kişilik haklarına saldırı, yalan, eleştiri sınırını aşan itham, iddia ya da iftira varsa, böyle bir yazı nedeniyle haksızlığa uğradığını düşünen herkes T. C. Mahkemeleri’ne başvurarak gereğinin yapılmasını ve haksızlığın giderilmesini talep edebilir.

 

Not : 5

 

Hiç kimse eleştiriden münezzeh değildir. Basın Ahlak İlkeleri çerçevesinde eleştirilmeyecek hiç kimse yoktur.

 

ARŞİV FOTO: 22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce AKP'den aday adayı olan ve aday gösterilmeyince "bağımsız" aday olduğunu açıklayan Müftü Yardımcısı Mahmut Karatepe, düzenlenen "vazgeçirme merasiminde" AKP'li adaylar tarafından "yemin-billah"lı tasdiklerle, doğru- dürüst biri olduğu gerekçesiyle lanse edilmiş, ilk sıradan aday gösterilen Mücahit Fındıklı da, bağımsız adaylıktan vazgeçen Karatepe'ye özel olarak, şahsen "olağandışı" övgüler yağdırmış, sonra da elini öpmeye teşebbüs etmişti. Bu olay "Mahmut Hoca Vakası" başlığıyla Malatyahaber.com'da yeralmıştı.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız