SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Hukuk İktidarın Sopası Değildir"

0
Güncellendi - 2015-12-28 00:22:47
A- A+ PAYLAŞ

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Antalya'da gerçekleştirdiği TBMM Grubu 24. Dönem 5. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı sona erdi. 

Antalya'nın Serik ilçesi Belek Turizm Bölgesi'ndeki bir otelde yapılan CHP TBMM Grubu 24. dönem 5. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısına katılan milletvekilleri ve MYK üyeleri, sabah saatlerinden itibaren otelden ayrılırken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da havayoluyla kentten ayrıldı.

KILIÇDAROĞLU'NUN KONUŞMASI..

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, toplantıda yaptığı konuşmada çeşitli konulara değindi.  Devletin akıl ve bilimle yönetilmediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, devletin kinle, öfkeyle, intikamla yönetilemeyeceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Oy versin vermesin bütün yurttaşları kucaklayan akılla yönetilir. Akılla yönettiğiniz zaman farklı devlet profili çıkar. Ve siz iktidardan beklentilerinizi karşılayıp kararlarını sorgularsınız, böylece aklın bütün coğrafyaya egemen olmasının yolunu açarsınız" dedi.

"İŞ CİNAYETLERİNDE AVRUPA BİRİNCİSİ, DÜNYA ÜÇÜNCÜSÜYÜZ"

Türkiye'nin akılla yönetilmediğini belirten Kılıçdaroğlu, "Üzülerek, içim yanarak söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti akılla yönetilmiyor. Akılla yönetilmeyen bir ülkede adalette hukuk olmaz. Akılla yönetilen bir devlette iş kazaları, iş cinayetlerine dönüşen kitlesel ölümler gerçekleşmez. Akılla yönetilseydi bir devlet, bu olur muydu? Sadece Türkiye’de mi yer altında çalışan var? Bütün ülkelerdeki maden ocağında çalışan işçiler var. Hatta oralarda da zaman zaman kazalar oluyor ama bizim gibi kitlesel ölümler olmuyor. İş kazalarında, iş cinayetlerinde Avrupa birincisi, dünya üçüncüsüyüz. Standart yaşamda birinci olmalıyız. Demokraside birinci olalım ama biz iş kazalarında Avrupa birincisiyiz. Bu da Türkiye’nin akılla yönetilmediğini gösteriyor, bilimle yönetilmediğini gösteriyor" diye konuştu.

"CİNAYETE EL KOYULMAZ"

Akılla yönetilen bir ülkede yer altına çalışmaya gönderilen işçiler için bütün risk gruplarının ortadan kaldırıldığını dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Ardından, 'Buyurun, yer altında çalışabilirsiniz' deniliyor. Bizde işçi bulunuyor, doğru dürüst eğitimden geçirmeden, 'Haydi yer altına git çalış' diyorlar hiçbir güvenlik önlemi almadan. Sonra kitlesel iş cinayeti ortaya çıkıyor. İkinci perde sahneleniyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Valiler, Kaymakamlar kitle halinde oraya gidiyorlar. Neymiş, iş kazası olmuş. El koymaya gidiyorlar. Cinayete el koyulmaz. Cinayete el koyacak kişinin adresi bellidir. Devletin savcısı el koyar o kadar. Üçüncü perde, orada başlıyorlar şikayet etmeye. Her önüne geleni şikayet ediyorlar. Kardeşim sen nerede oturuyorsun? Cumhurbaşkanlığı koltuğunda, Başbakanlık koltuğunda oturuyorsun. Sen şikayet edersen bu vatandaş şikayetini kime anlatacak? Geldiğimiz nokta bu. Akılla yönetilmeyen bir ülke ile karşı karşıyayız. Akılla yönetilmiyor. Günlük kararlarla bir ülke yönetilmez."

"BAKANI KUTLUYORUM"

Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sanki bunlarda hiç kabahat yok. Efendim sendikalar yer altına inince işçileri eğitmiyorlarmış. Bunu söyledikleri zaman içimden bir şey koptu. Ya siz ülkede sendika mı bıraktınız? Hangi maden ocağında sendika var? Sendika eğitmiyor, sen eğit. Sen adam gibi eğit. O da olmuyor. Burada bir gerçeği daha gördük. Neydi o gerçek? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik şikayet ediyor. Efendim diyor, 'Maden ocağını kapatılmasın diye 50 kişiyi araya sokuyorlar.’ Müthiş bir itiraf. İtirafta bulunduğu için bu Bakanı kutluyorum ama Başbakan koltuğunda oturan kişiye söylüyorum. O Bakanı çağırıp, 'Gel bakalım bu ocakla ilgili müfettiş raporu var mı? Kapatma kararı alman gerekiyordu. Kimler araya girdi? Hangi gerekçeyle sen maden ocaklarını açtın' diye sorabildin mi? Ağabeyinden izin isteyecek mutlaka. O koltuğun hakkını vereceksin. O Bakanı çağıracaksın, bunun hesabını soracaksın. Araya girenle arasında kimin yakını var? Ayakkabı kutusu sahibi var mı? Çikolata kutusu sahibi var mı? Bakanlar, bakan çocukları var mı? Başbakanlar var mı? Bunların sorulması lazım. Mademki itiraf ediyorsun biz de devamını getiriyoruz. Bunları sor, adam gibi sor."

Bir başka perde hakkında görüşlerini aktaran Kılıçdaroğlu, "Yer altında iş cinayetleri var. Ülkenin Cumhurbaşkanı, başbakanlık yaptığı dönemde diyordu ki, ‘Bu işin fıtratında ölümler var.’ Peşinen yer altında kalan kişilerin cenaze namazını kılıyor. Bu işin fıtratında var da neden Türkiye’de var? Neden Almanya’da başka ülkede yok? İspanya’da, İngiltere’de yok. Sadece Türkiye’de var. Bu neyi gösteriyor. Devletin akılla yönetilmediğini gösteriyor. Devleti akılla yönetemezseniz bu tür felaketlere zemin hazırlarsınız" şeklinde konuştu.

Bu devleti akılla yönetecek iktidarın göreve gelmesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Bir, devleti akılla yönetecek iktidarı göreve getirin. Ben bunları anlattığım zaman halkımız alınganlık gösterebilir. AKP'ye oy verenler alınabilir. Sözüm oy verenlere değil, sözüm o oyların hakkını yerine getirmeyen, devleti akılla yönetmeyenleredir. Aklımızı başımıza toplayacağız. Ülke yönetimi iyi değil. O zaman oturup hep beraber düşüneceğiz. Devleti akılla yönetecek kadroları teslim edeceğiz. Türkiye’nin gerçeği budur" ifadelerine yer verdi.

Havuz medyasına da yüklenen Kılıçdaroğlu, "Son günlerde bu medyanın manşetlerinde hedefe patronları koymuşlar. Bu patron bunu nasıl yapar, kesmek lazım, manşetler böyle. Onları çok iyi anlıyorum. İktidar giderse telefon edemeyeceğini biliyorum. Şimdi hedefe patronları koymuşlar. Bütün vatandaşlarıma sesleniyorum. Şu soruyu kendinize sorun. Bu ruhsatı kim verdi? Fransızlar mı, CHP mi, Amerikalılar mı? O ruhsatı verenler iktidar koltuğunda oturanlardır. İş cinayetlerine ortam hazırlayan iktidar koltuğunda oturanlardır. İktidarı koruma gibi görevlerinin olduğunu unutmasınlar. İktidardan beslenenler, iktidarı eleştiremezler. Sözüm söz CHP döneminde hiçbir medya grubu devletin hazinesinden beslenemeyecek" şeklinde konuştu.

"O KOLTUKTAN AYRILACAKSIN"

Bir ülkenin akılla yönetilirse gelişip ve düzeleceğini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Akılla yönetmenin bir başka aralığı daha vardır. Siyasi sorumluluğun temelinde siyasi ahlak yatar. Bir bakan çıkıp, 'Maden ocağını kapatıyorum, 50 kişi arayıp araya sokuyor' diyorsa o bakanın yapacağı tek bir şey vardır, görevinden ayrılmak. Cumhuriyet erdem ve faziletse o koltuktan ayrılacaksın. Yer altında umutla beklediğimiz ailelere ve işçilere saygı duyuyorsan oradan ayrılacaksın. 'Burada ölen işçilerin sorumluluğu bana aittir' diyeceksin" şeklinde konuştu.

Bir devletin akılla yönetilmesi gerektiğini yineleyen CHP lideri, "İşin özü budur. Çalışanların hakları korunmalıdır. O haklar sadece bizim ülkemize has değildir. Yer altında ya da denizde ya da yer üstünde çalışsın, her işin standartları vardır. 1995 yılında yer altında çalışan maden işçileri için bir sözleşme var. 2014 yılındayız ama bu sözleşme Meclis'ten geçmedi. Maden işçisi kardeşlerime sesleniyorum. 1995’ten bu yana bu sözleşme parlamentoya neden gelmedi, bunu sormalısın. Senin çıkarını savunmayana, seni korumayana oy vermeyeceksin" açıklamasını yaptı.

"BÖYLE DÜZEN ORTA ÇAĞDA BİLE YOK"

Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Bir işçinin ve emeğini vahşi kapitalizme nasıl teslim edebilirsiniz? Her yerde toplu ölümler. Bartın Amasra’da toplu ölümler. Yer altında çalışan işçinin yer üstüne çıkıp ekmek yemesini yasaklayan zihniyeti nasıl savunacaksınız? Vahşi kapitalizmde emeğin sınırsız sömürülmesi vardır. Çağdaş Türkiye diyoruz. Hangi onurlu Türkiye’den bahsediyoruz? Alın terinin korunmadığı bir ülkede ne onurundan bahsediyorsunuz? Soma’daki işçinin vardiya sistemi bile yer altında değişiyor. Hiçbir şekilde ara yok. Böyle bir düzen Orta Çağ'da bile yok. Bunlar devleti yönettiklerini sanıyorlar. Bir ülke böyle yönetilemez."

Akılla yönetilen bir ülkede siyasetçilerin önce ‘insan’ dediğini savunan Kılıçdaroğlu, "Siyaset insan ve insanın mutluluğu için yapılır. Bunlar yandaşlarına ve ceplerine bakıyorlar. Böyle bir siyaset anlayışıyla Türkiye hiçbir zaman karşı karşıya gelmedi. İlk defa 21. yüzyılda karşı karşıya geldik. Biz Cumhuriyet'i bunun için kurmadık. Eğer siz bunu yapmayıp köle bir sistem kuracaksanız bütün emeklerimiz boşa gitmiş demektir. Cumhuriyet'i demokrasiyle taçlandırdık. İlk kez Türkiye tarihinde bir parti çoğulcu sisteme geçti. İktidarı kaybetmeyi demokrasinin zaferi olarak nitelendirdi. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyen kişi Mustafa Kemal’dir. Vesayeti kabul etmeyen bir zihniyete sahibiz biz. Düne kadar kendileri de vesayetten şikayet ediyorlardı. 12 Eylül döneminde yapılan yasaları değiştirelim, dedik. Bizim bu talebimizi görmediler. Çağ dışı bir vesayet var demokrasimiz üzerinde. Koltuklarında oturup işsizliği ve sorunları görmezden gelen bir yapı içinde bunlar nasıl olup da iktidar oluyor? Ben de size soruyorum. Neden iktidar oluyorlar? Çünkü toplumu inanç ve etnik kimlik olarak ayrıştırıp kafalarını karıştırıyorlar. Sen bizdensin diyorlar ve oyunu başkasına vermeye engel oluyorlar. 21. yüzyıl başında Orta Çağa geri döndük" diye konuştu.

"HUKUK İKTİDARIN SOPASI DEĞİLDİR"

Sözlerine, "O zaman bize bir görev düşüyor" şeklinde devam eden Kılıçdaroğlu, "Ülkesini seven, geleceği düşünen, çocuğunu seven her yurttaşın düşünmesi gereken bir şey. İnanç ve etnik kökenli temel siyasete karşı duracağız. Bunu yaptığımız zaman demokrasiye, Cumhuriyet'e katkı vereceğiz. Ortak akılla bilimle yönetilir bir devlet. Sokaktaki vatandaşlar belli. Yandaşlar eşit koşulda değil. 2 TL çaldı diye garibanın çocuğu 15 yıl cezayla yargılanıyor. Ayakkabı ve yatak odasındaki kasalarda milyarlarca dolar çalanlar, ellerini kollarını sallayarak geziyor. Hırsızlığın prim yaptığı bir düzen olabilir mi? Bu düzeni yıkmak zorundayız. Bu düzene karşı mücadele etmeliyiz. Hem vesayetten söz edip hem de demokrasiden söz edeceksin. Ben söylerim, onlar gereğini yaparlar. Hukuk iktidarın sopası değildir" ifadelerini kullandı.

Herkesi düşünmeye davet eden Kılıçdaroğlu, "Bunu düşünüp anlatacağız. Çok partili rejim varmış gibi görünüyor. Vali ne diyor, ’Ben iktidarın valisiyim’ diyor. Devletten beslenenlere bakın. Siyasal iktidarın beslemelerine bakın. Biliyorlar ki o zaman vermemiz gereken söz bu. Buna CHP iktidarında asla izin vermeyeceğiz" dedi.

"YARGI SOPA OLDU"

İçte ve dışta sürekli düşman oluşturulduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunlar Hitler'in taktikleridir. O tablo Almanya’yı felakete götürdü. Korkarım ki bu tablo da Türkiye’yi felakete götürecektir. Toplumun da bunu bilmesi lazım. Yargıyla oynuyorlar. Yargıyı sopa olarak kullanıyorlar. Biz savcıları haksızlığa uğrayan vatandaşları savunur diye bilirdik. Savcılar şimdi hırsızlık yapanları korur hale geldiler. Deniz Feneri'yle başladılar ve şimdilerde 17 Aralık sürecini kapatmaya çalışıyorlar. İstedikleri kadar uğraşsınlar. Bir tek CHP’li ayakta kalsa sen bunu kapatamayacaksın. Şimdi yeni bir paket getiriyorlar. Diyorlar ki, 'Bundan sonra bir kişi hakkında soruşturma açmak için makul şüphe yeter.' Makul şüphe varsa senin mal varlığına el koyabilirim. Seni hapse atabilirim ve sen avukat bulacaksın ve hakime gizlilik kararı aldıracağım. Senin avukatın o dosyanın içinde ne olduğunu bile bilemeyecek. Böyle bir durum Hitler’in bile aklına gelmedi. Şu anda senin hakkını ve demokrasiyi kim savunuyor? CHP. Bu hükümetin ömrü bitmiştir. Halkına baskı yapan bir iktidarın ömrü bitmiştir. Kanun çıkarıp rakiplerini mağdur etmek istiyor. Kanunlarla hiçbir baskısı ayakta kalmamıştır. Türkiye’de yeni bir arayış başlamıştır. Tüm yurttaşlara sesleniyorum; otur, düşün ve hareket et. Adında cumhuriyet olan ve batı uygarlığına taşıyan bir siyasal parti var. Önce insan diyen bir siyasal parti var. Süreç bu süreçtir. Bize de sevgili yurttaşlarımıza da görev düşüyor. Görkemli onurlu günlerimize yeniden dönmemiz lazım."

"İZİN VERENLERİN HESABINI SORACAĞIZ"

Yabancı askerlerin Türkiye’den geçmesine değinen Kılıçdaroğlu, "Ben kendi ülkemin topraklarına yabancı bir askerin postallarının değmesini istemem. Ben bu durumdan rahatsızım. Buna izin verenlerin hesabını soracağız. Eğer bunu yapmazsak bu ülkenin her zaman başı derde girer. Bugün AKP Türkiye’nin başını belaya sokan ve sorun üreten bir iktidar haline gelmiştir. Gelin hep beraber sorunları çözelim. Buradan sözümüzdür. Mademki 91’inci yılını kutladık Cumhuriyet'in, o nedenle Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıracağız. Kitap yazdı, düşünce ve insanlar düşündü diye hapse atma olmamalıdır. Bunun gereğini yapacağız. Madem evrensel hukuk diyoruz, o zaman iş güvenliğiyle ilgili bütün standartları kendi ülkemize getireceğiz. 12 yıldır iktidardalar, işsizliği çözemediler ve işsizlik arttı. Herkesin oturup düşünmesi lazım, yer altında uygun olmayan koşullarda insanlar neden çalışıyor" dedi.

"BİZİM İNSANIMIZ İŞSİZ, ONLARA İŞ BULMAYA ÇALIŞIYORLAR"

15 milyon Suriyelinin Türkiye’de bulunduğuna da değinen Kılıçdaroğlu, "Bizim insanlarımız işsizken onlara iş bulmaya çalışıyorlar. Bakkal Mehmet efendinin oğlu işsiz. Dışarıdan adam getirip iş bulacağız. Suriyeli gelip, iş yeri açıp vergi vermeden kazanacak" dedi.

Birlik ve beraberliği işaret eden Kılıçdaroğlu, "Türkiye’nin sorunlarına kilitleneceğiz. Önümüzdeki süreç içinde toplumu rahatlatacak projeleri toplumun önüne koyacağız. Yandaşlar kazansın diye değil vatandaş kazansın diye çalışacağız. Dış politikada düşmanlık için değil, bütün komşularımızla huzur olsun diye, bu hedeflerle, ilkelerle yola çıkacağız. Bir ve birlik olacağız. Umutsuzluk var belli kesimlerde. Bizim tarihimizde ruhumuza umutsuzluk yakışmaz. Bu ülke işgal altındayken bile umudunu kaybetmemiştir. Bir tek parti adaleti var. Mücadelenin zor olduğunu biliyorum ama biz CHP’yiz. Ülkeyi aydınlığa çıkaracak tek partiyiz. Toplumun he kesimine gideceğiz. Eşitlik, barış, alın teri, huzur, ortak aklı egemen kılma üzerine siyasetimiz olacaktır" ifadelerini kullandı.

CHP’li tüm milletvekillerinin ve MYK üyelerinin katıldığı toplantıda Kılıçdaroğlu, eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile yan yana oturdu.

Kılıçdaroğlu daha sonra sel felaketinin yaşandığı Manavgat ilçesine geçti

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız