SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Hükümet Bizi Unuttu'

A- A+ PAYLAŞ

İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı olan Malatyaspor eski başkanlarından işadamı Hikmet Tanrıverdi, tekstil sektörünün destek beklediğini bildirdi ve "Hükümet sıcak paraya odaklandı, bizi unuttu" dedi.

Cumhuriyet Gazetesi'nden Özlem Yüzüak'ın Tanrıverdi ile yaptığı röportaj, ekonomi sayfasında yayınlandı.

"Tekstil destek bekliyor" başlığıyla yayınlanan röportaj şöyle:

"İHKİB Başkanı Tanrıverdi, Türkiye’de 2008 Mayıs ayından bu yana toplam istihdamın yüzde 10,6 daraldığını, tekstil ve hazır giyim sektöründe ise bunun iki katı daralma yaşandığını söyledi

İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi: Hükümet sıcak paraya odaklandı, bizi unuttu.

- Ekonomik krizden en ciddi darbe alan sektörlerden biri de tekstil ve hazır giyim sektörü oldu. Binlerce firma kapandı, on binlerce insan işsiz kaldı. Biraz rakamlar üzerinden konuşacak olursak nereden nereye geldi sektör?

- Krizden önceki dönemde yüksek faiz düşük kur denklemi içinde zaten epey daralan sektör krizin de etkisiyle ciddi darbe aldı. Tekstil ve hazır giyimde kayıtlı istihdam geçen yıl mayıs ayında 865 bin kişi idi. Bu yıl mayıs ayının verileri bu sayının 661 bine düştüğünü gösteriyor. Bu yaklaşık 200 bin kişilik azalma demek. Kayıt içine girmeyen çalışanları ve toptan ve perakende sektörünü de katarsak yaklaşık 1.5 milyon insanın ekmek yediği bir sektörden bahsediyoruz. Gerçek kayıp tabii bunun çok üzerinde. Şöyle söyleyeyim, 2008 Mayıs ayından itibaren geçen 12 aylık süreç içinde Türkiye’nin toplam istihdamında yüzde 10.6’lık bir daralma olurken tekstil ve hazır giyimde özellikle imalat sektöründe yüzde 23.38’lik bir istihdam kaybı yaşandı.

Bu arada şunu da vurgulamalıyım ki sektördeki firma sayısının yüzde 6’sı toplam istihdamın yüzde 60’ını karşılıyor. Bu yüzden özellikle bu firmaları ayakta tutacak bir strateji geliştirilmesi lazım.

‘AVANTAJI KULLANAMADIK’
- Bu yüzde 6’lık dilimde kaç firma bulunuyor, özellikleri ne ve bunlara yönelik ne yapılmalı?

- Mayıs 2008’de 50 ve üzerinde işçi çalıştıran 2 bin 923 firma vardı. Şimdi ise 2 bin 403 firma kaldı. 520 firma kapandı. Ben özellikle istihdam sağlayan bu firmalara özel ayrıcalık tanınması gerektiğini düşünüyorum. Bunun yanı sıra sektörün ihracatında da önemli düşüşler oldu. Bu işin sinyali kriz öncesinde de başlamıştı. Ekim 2008’de yüzde 8.7 ile başlayan ihracat düşüşleri daha sonraki aylarda yüzde 25 hatta yüzde 30’lara ulaştı. En son temmuz ayında ise yüzde 16.5 ihracat düşüşü oldu. Bizim sektörün toplam ihracattaki payı daha önceki senelerde yüzde 30-40’lardaydı. Şimdi yüzde 20’lerde...

Aslında belki küresel krizin bize sağlayabileceği birtakım avantajlar olabilirdi, Avrupa’ya yakınlığımızdan, hızlı ve kaliteli üretimimizden, yavaş yavaş moda ve tasarıma yönelişimizden kaynaklanan getiriler olabilirdi. Bir rekabet üstünlüğü elde edebilirdik.

- Ne oldu? Bu avantajı neden kullanamadık sizce?

- Türkiye’nin ekonomi politikasını oluştururken istihdam ve nüfusu da planlayarak tercihleri ve öncelikleri belirlemek gerekiyordu. Türkiye bu tercihini son 3 yılda farklı alanda kullandı. Yüksek katma değerli ürünlere yönelirken istihdam sağlayan bu sektörü de koruması ve geliştirmesi gerekiyordu. Sektörün marka ve tasarıma ve daha katma değeri yüksek ürünlere yönelmesi ise ancak belli bir sermaye birikimi ile mümkün olabiliyor. Bugüne kadar buralara gelebilmek için ciddi destek alamamış, kendi özsermayesi ile işleri yürütmüş bir sektörden bahsediyoruz. Her 7 yılda bir kriz ortamı. Bu dönemlerde hep birileri para kaybetmiş, sermaye sürekli el değiştirmiş... Son 3 yılda da yüksek faiz-düşük kur politikası nedeniyle bizim sektörde sermayede çok ciddi erime oldu.

Sermaye kaybı olan bir firmadan yatırım bekleyemezsiniz ki...

‘GÖZ ARDI EDİLİYORUZ’
- Yani üretim sektörünün yeterince desteklenmediğini mi söylüyorsunuz?

- Evet. Bu noktada baktığınızda kendinizi unutulmuş hissediyorsunuz. Özellikle tekstil ve konfeksiyon sektöründe böyle bir algı var. Sektör kendisinin gözden çıkarıldığını düşünüyor. Bir an önce bu algıyı yıkıp sektörün önünün açık olduğunu göstermek lazım.

- Üretim sektörünü göz ardı etmek, hükümetin ekonomi politikalarını sıcak para beklentisi üzerine oturtmuş olmasından kaynaklanıyor olabilir mi?

- Bugün maalesef hâlâ sıcak para üzerinden yürüyor her şey. Bizim istediğimiz rakamlar çok geliyor ama bugün devlet bankalara sermaye aktarıyor. Yüzde 8 gecelik faizle verdiği parayı yüzde 10 faizle tekrar geri alıyor. Hem parayı kendisi veriyor hem kendisi alıyor. Rakamları alt alta koyup hesapladığımızda devletin bankalara ciddi sermaye aktardığını görüyoruz. Bu paranın yüzde 5’i bizim gibi imalat yapan sektörlere destek şeklinde olsa, bugün hem firmalar ayakta durup kendilerini geliştirebilirler hem de istihdam sorunu bu kadar vahim hale gelmez.

MARKALAŞMA VE PAZAR
- Peki ne yapılmalı?

- Burada ekonomi yönetiminin vereceği destekler ve bizlerin yapacağı projeksiyonlar önem taşıyor. Biz bu projeksiyonu yapıyoruz. Türkiye 500 milyar dolar ihracat yapacaksa bunun 100 milyar doları tekstil ve hazır giyim sektöründen olabilir diyoruz. Sektörde bugünkü altyapı ise bunu gerçekleştirebilecek konumda.

Biz artık Uzakdoğu’nun ucuz işçiliği ile rekabet edemeyiz. Belki bizim bir müddet sonra organizatör konumuna geçmemiz gerek. İtalya bugün artık bunu yapıyor. Satışının yüzde 40’ını İtalya’da, geri kalanını dışarıda kendi markaları ile üretiyor. Türkiye’nin de artık bu sisteme göre gitmesi gerek. Bunun yanı sıra markalaşma konusunda da elimizi çabuk tutmamız gerekiyor.

Ortadoğu bölgesinde biz sadece markalarımızla mağazalaşma yoluna gidebiliriz ancak bence bugün için ondan daha önemli pazar Rusya ve eski Doğu Bloku ülkeleri.
Orada markalaşmamız çok daha kolay, çünkü ciddi anlamda bir altyapımız oluşmuş durumda. Kriz döneminde birçok Avrupa firması da Rusya’dan geri çekilmeye başladı. Tam dönemi. Rusya ve Doğu Bloku ülkelerine iş yapan firmalara özelikle büyük destek vermemiz lazım. Bu tür hazır ve hızlı modayı ancak Türkiye’de yaptırabilirsiniz. Onlar da üretimlerini Türkiye’de yaptırıyorlar, ne kadar çok markalaşırsa buradaki üretim ve istihdam o kadar artar... Rusya’da gizli birçok markamız var. 10’ar 20’şer mağazası olan birçok firma var. Örneğin, Gizia Rusya’nın Versace’si... Ona benzer Balizza var, Colin’s var. Gizia Rusya’da 3000 dolara giysi satıyor. Hadise’nin kıyafetlerini onlar yaptı. Yunanistan’da 4 tane mağazası var. Kamuoyunu çok iyi bilmiyor çünkü iç piyasada çok etkin değiller. Bu firmalar şimdilik Rusya’da gelişme gösteriyorlar ondan sonra bu firmaları Avrupa’ya götürüp mağaza zinciri haline getirebilirsiniz...

Tanıtım bütçeleri ve ilgi yetersiz’
Üretim sektörünü desteklemeyi bir yana bırakın, ekonomi hâlâ sıcak para üzerinden yürütülüyor. Bizim istediğimiz rakamlar çok geliyor ama bugün devlet bankalara sermaye aktarıyor. Yüzde 8 gecelik faizle verdiği parayı yüzde 10 faizle tekrar geri alıyor. Bu paranın yüzde 5’i bizim gibi imalat yapan sektörlere destek şeklinde olsa, bugün hem firmalar ayakta durup kendilerini geliştirebilirler hem de istihdam sorunu bu kadar vahim hale gelmez.

- Markalaşma süreci için ne tür destekler gerek?

- Tasarım ağırlıklı üretim şart ama tasarım ve koleksiyon Ar-Ge kapsamına girmediği için bu teşviklerden yararlanamıyoruz. Biz bir çalışma yaptık, “Bizim sektörde her 100 kişi çalıştıran firmalarda, 5 çalışan Ar-Ge teşvikinden yararlansın” diye öneride bulunduk. Çünkü en az 5 kişi tasarım konusu ile mutlaka ilgileniyor. Ama önerimiz kabul görmedi. Diğer desteklerin de yeterli olmadığını düşünüyoruz. Verilen destekler toplam ihracatın yüzde 0.29’una denk geliyor. Bu sene fuar, yurtdışı tanıtım ve Turquality için ayrılan toplam bütçe 500 milyon lira.

- Bir dönem nitelikli sanayi bölgeleri konusu gündemdeydi ancak Amerika bu konuda bir türlü ikna edilemiyordu. Şu aralar bir gelişme var mı?

- Bizim yıllardır bu konuda çalışmalarımız var. Ama bildiğiniz gibi gerçekleşmemesi bizden ziyade Amerika’nın politikasından kaynaklanan bir durum. Ama bugünlerde elimizin daha güçlü olduğunu düşünüyorum. Özellikle Irak ile olan yakınlaşma, ileride Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde nitelikli sanayi bölgesi oluşumunu hızlandırabilir.
Bu konuyu yeniden gündeme getirmeliyiz. Özellikle denim gibi emek yoğun imalatta önemli. ABD’ye vergisiz mal gönderme şansına sahip olacağımız için ihracatımız hemen ikiye katlanacaktır. Bugün Ürdün’de ve Mısır’da var. Pakistan ve Afganistan arasında bir bölgede ise ismi daha değişik olsa bile bir nevi niteliklli sanayi bölgesi oluşturulması konusu ABD Temsilciler Meclisi’nde onaylandı. Türkiye bu noktada Dışişleri kanalı ile biraz daha aktif olabilir. Ben Dışişleri Bakanlığı’nın ekonomik konularda biraz daha etkili olması gerektiğini düşünüyorum. Bizim de bu konuda birkaç Amerikalı firma ile görüşmelerimiz yeniden canlanıyor, bu dönem bu konudaki çalışmalarımızı hızlandıracağız.

Kriz bitmedi, sıkıntı artabilir
- Kriz bitti mi sizce?

- Ben genel olarak küresel krizin belli bir durgunluk dönemine girdiğini, bir müddet sonra yavaş yavaş çıkışa geçileceğini düşünüyorum. Ancak Türkiye açısından orta vadede program açıklanmadan ve IMF ile çalışmalar netleşmeden bir şey söylemek çok mümkün değil. Türkiye faiz sarmalı ve sıcak paraya kazanç sağlama cüretkârlığını devam ettirirse krizden çıkmak yerine bu kriz daha da derinleşecektir. Bu yapı devam ettiği müddetçe Türkiye’nin özkaynaklarının azaldığını, dışarıya transfer edildiğini düşünüyorum. Sermaye akışının azaldığı noktada Türkiye ciddi sıkıntı yaşayacaktır. Yurtdışından gelen yatırımcı hâlâ reel olarak yüzde 7-8 oranında döviz bazında para kazanıp geri dönebiliyor. Bugün faiz oranları Amerika’da yüzde 1’in altında, bugün dünyada insanların yüzde 2’lerden fazla kazanamadığı bir yerde siz yüzde 8 veriyorsunuz. Bu yapı sürdüğü sürece sıcak para girişi azalmaz.

PORTRE
1962 Malatya doğumlu olan Hikmet Tanrıverdi lise öğrenimini Haydarpaşa Lisesi’nde; üniversite öğrenimini ise İstanbul - Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. Genç yaşta iş hayatına atılan Hikmet Tanrıverdi, 1975 yılından beri tekstil ve hazır giyim sektörünün içinde. Konfeksiyon, hammadde üretim ve ihracat şirketleri, dış ticaret sermaye şirketi ve otomotiv sektöründe faaliyet gösteren şirketlerden oluşan İnci Grup’un Yönetim Kurulu Başkanı. Tekstil ve hazır giyim sektörü içindeki birçok dernek ve örgütün kurucusu ve/veya yöneticisi olan Hikmet Tanrıverdi yaklaşık bir yıldan beri İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanlığı görevini sürdürüyor."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız