SON DAKİKA
SON DEPREMLER

İdam Edilen Gencin Mektubu

A- A+ PAYLAŞ
 
Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekili Veli Ağbaba İnsan Hakları Haftası dolayısıyla TBMM’nde bir basın açıklaması yaparak insan hakları ihlallerini gündeme getirdi. Ağbaba “12 Eylülle hesaplaşacağını söyleyen, idam edilen gençler için gözyaşı döken Başbakan, referandumdan sonra bu defteri kapattı. Ama biz kapatmayacağız.” dedi.
 
Ağbaba beraberinde Ankara 78’liler Federasyonu Temsilcisi  Hüseyin Yılmaz ; gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’ in kardeşi İrfan Bingöl;  Bilim ve Gelecek Dergisi editörü ,tutuklu gazeteci Baha Okar’ın eşi Suzan Okar; Kaçak elektrik kullandığı için cezaevinde tutuklu bulunan ve kanser hastası Basri Vardar’ın eşi Zekiye Vardar ve 12 Eylül’de idam edilen ve hala mezarı bulunamayan Malatyalı Veysel Güney’in ablası Meral Karakuş ile birlikte ortak bir basın açıklaması yaptı. Veli Ağbaba basın açıklamasında ayrıca Veysel Güney’in idamından önce ailesine yazdığı mektubu da okudu.
 
Ağbaba’nın açıklaması şöyle:
 
“İnsan Hakları ve Demokrasi haftasının içinde bulunuyoruz. AKP, demokrasiyi ve insan haklarını dilinden düşürmüyor.  Gerçekler ise, AKP’nin ikiyüzlülüğünü bir kez daha gözler önüne seriyor. AKP’nin 2011 yılındaki Demokrasi ve İnsan Hakları karnesi çok zayıf. Dünyadaki terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklu bulunan kişilerin yarıya yakını  Türkiye Cezaevlerinde yatıyor.500’e yakın öğrenci şu anda cezaevlerinde bulunuyor. Sadece toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldığı için  2 Bin 604 kişi gözaltına alındı. İşte AKP’nin ileri demokrasi anlayışı. Dünya’da en çok eleştirildiğimiz konuların başında insan hakları ihlalleri geliyor.
 
 2011 yılına ait bu rakamlar bulunduğumuz tehlikeli noktayı gösteriyor. İnsan hakkı ihlallerinin bizzat muhatabı olan konuklarım, az sonra size kendi sorunlarını anlatacaklar. 
 
Şimdi sizlere konuklarımı tanıtayım ve yakınları hakkında kısaca bilgilendireyim. Meral Hanım, Veysel Güney’in ablası. 
 
Suzan Hanım, tutuklu gazeteci, Bilim ve Gelecek Dergisi editörü Baha Okar’ın eşi. Baha Okar 15 ne olduğu belli olmayan, polis müdürüyle sosyalistlerin bir arada yargılandığı Devrimci Karargah davasının bir kurbanı. Somut hiçbir delil olmamasına rağmen parlak bir gazetecinin aylarca hapishanede tutulması kabul edilebilir bir şey değildir. Hayatı boyunca Ankara’nın doğusuna geçmeyen Baha Okar Kuzey Irak’ta eğitim almakla suçlanıyor. Ve Kuzey Irak’ta olduğu iddia edilen tarihte Baha Okar’ın pek çok resmi belgede imzası mahkemeye sunuldu. 
 
 
İrfan Bilgin, gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’ in kardeşi. Kenan Bilgin’in gözaltında kaybedildiği bizzat savcı tarafından da kabul edilmiştir. Savcı, Kürt olmasından dolayı korktuğunu ve olayın üzerine gidemediğini belirtmiştir. Konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınmış ve Türkiye suçlu bulunmuştur. 
 
Zekiye Vardar, kanser hastası, ölümün kıyısına gelmiş Basri Vardar’ın eşi. Basri Vardar, kaçak elektrik kullandığı için hapse atılmış bir insan ve hastalığı oldukça ilerlemiş durumda. Bu nasıl vicdan? Bankaları hortumlayanlar, milyonları çalanlar, fener kuranlar dışarıda; parası olmadığı için kaçak elektrik kullanan Basri Vardar ise ilerlemiş hastalığına rağmen hapishanede. Artık hayatımızın bir parçası olan elektrik enerjisini kaçak kullanmanın bedeli bir hayat olamaz.
 
Basri Vardar’ın dışarıda tedavi edilmesi gerektiğine dair doktor raporları mevcut olduğu halde,  buna izin verilmemektedir. Bu hukuksuzluktur. Bu suçtur.
Basri Vardar’ın cezası tecil edilmeli ve tedavisini devlet üstlenmelidir. Aksi taktirde,  Basri Vardar’ın katili, AKP olacaktır. 
 
“Faili meçhul” kavramının yanı sıra, “mezarı meçhul” gerçekliğiyle de karşı karşıyayız. Hemşerim Veysel Güney, 1981 yılında cuntacılar tarafından idam edildi. İdamından hemen önce ailesine yazdığı mektupta “mezarımı yol kenarına kazın” diye vasiyet etti. Ne var ki cuntacılar ona dağ başında bir mezarı bile çok gördü. 
 
İşte Veysel Güney’in kendi el yazısıyla ailesine bıraktığı mektup:
 
Değerli babacığım ve tüm dostlarım,
Ben hiçbir şahsi çıkarımı gözetmeden ülkemin bağımsızlığı ve halkımın kurtuluşu için doğru bildiğim yolda inanarak mücadele ettim. Benim kalbim insan sevgisi ile doludur. Ben kimseyi öldürmedim, suçsuzum.
Gösterdikleri gerekçeyi dahi mahkemesi sonuçlanmadan karar verildi.
Onlara göre suçlu olabilirim. Çünkü onlar ülkeyi yabancılara peşkeş çeken ve onlarla bir avuç işbirlikçi mutlu azınlık işbirliği yapmaktadırlar. Halkıma ise zam, işkence ve ölüm reva görünmektedir.
İşte ben buna insan olarak karşı geldiğim için onlara göre suçluyum. Ama boşuna. Çünkü insan kafasındaki düşünceyi yok edemedikten sonra işkence ve idamla bir yere varamayacakları açık.
Babacığım,
Ben ölüme seve seve gidiyorum, bir namussuzluk ve bir şerefsizlik yapmadım. Onun için hiç üzülmeniz gerekmez. Benim binlerce annem babam olduğu gibi sizin de binlerce oğlunuz var.
Göndermiş olduğunuz mektupları bugün verdikleri için cevabını yazamadım. İmam ve Sultan’dan da mektup aldım. Ayrıca sultanın gönderdiği çamaşırları da aldım. Tüm dostlardan memnunum ve saygılarımı sunar mutlu yarınların halkımın olmasını dilerim. Size bir tek dörtlük şiir yazıyorum..
Mezarımı yol kenarına kazın 
Üzerine devrim şehiti yazın 
Başına yumruklu yıldız kazın 
Gidiyorum Ölümsüzlüğe Hoşça kalın…
Selamlar. Sizin Veysel.
 
Gaziantep’te yaralı olarak gözaltına alınan Güney,  günlerce işkence gördü.12 Eylül hukuku bile uygulanmayan Veysel Güney’in yargılanması tam bir tiyatrodur. Güney’in avukatları ile görüşmesine ve hâkim karşısında kendisini savunmasına bile izin verilmedi. Hapishanede Koğuşta değil, idam hücresinde aylarca tek başına tutuldu. 5 Ay gibi kısa bir sürede sözüm ona yargılanan ve idam kararı verilen Veysel Güney ömrünün baharında, 24 yaşında katledildi. 
 
Güney’in canı alınmış bedeni ailesine teslim edilmek üzere, Yüzbaşı Burhan Erdem’e verildi. Savcı ve diğer yetkililerinde imzasının bulunduğu resmi belge elimizde mevcuttur.  Fakat cuntacılar bunu da çok görmüş olmalı ki Güney’in cenazesini ailesine teslim etmemiştir.  
 
12 Eylülle hesaplaşacağını söyleyen, idam edilen gençler için gözyaşı döken Başbakan, referandumdan sonra bu defteri kapattı. Ama biz kapatmayacağız.  Veysel Güney’in cansız bedeninin Güney’in katledilmesi ve mezarının kaybedilmesinden sorumlu olanların yargı karşısına çıkması için elimizden geleni yapacağız.”

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız