SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"İkisinde de Sınıfta Kalmışız"

0
Güncellendi - 2015-12-27 21:11:13
A- A+ PAYLAŞ

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, tahliyeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Abdullah Öcalan ile ilgili karar hakkında açıklamalarda bulundu. 

Başbakan Yardımcısı Arınç, AS Tv'de katıldığı bir programda açıklamalarda bulundu. Ergenekon davası ve tahliyelerle ilgili sorulan soruyu cevap veren Arınç, "Milletimizin kafası karışıksa olayı basitleştirelim. Her şey söyleniyor. Yalan, dolan belki konuyu tam anlamıyorlar veya biz doğru anlatamıyoruz. Karışık işler milleti meşgul ediyor. Vicdanları yaralama konusun birincisi yolsuzluk davaları ile ilgili söylenmiştir. İkincisi de zirve davası sanıkları da uzun tutukluluk davası ile ilgili tahliye edildiler. Malatya'da vahşi bir cinayet işlenmiştir, hayat hakkı çok önemlidir. Henüz davaları bitmediği için 5 yıla tabi oldular. Onlarda tahliye edildiler. Özel yetkili mahkemeler var, onların savcıları hakimleri ve özel hakları var. Bu özel haklar içerisinde davalar çok uzun sürebiliyor. Örgütsel davalar var bazıları da birleşince uzun sürüyor. Mahkemeler ne zaman bitecek, ne zaman karar verilecek belli olmamaya başladı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi bize mükellefiyet yüklüyor. Birincisi özel hukukluluk tutukluluk süresi adalete gölge düşürüyor. Çünkü tutuklanma bir tedbirdir. İkincisi adil yargılama olması lazım. Yargılanın süratli ve adil olması yargılanması gerekiyor. Biz ikisinden de sınıfta kalmışız. Bu mahkemelerdeki tutukluluk süreleri bir katına kadar çıkabiliyor. 10 yıl içerisinde bir insan tutuklu kalabiliyor. Dünya literatüründe uzun tutukluluk süresi hiç bir yerde görünmüyor. 10 yıl tutukluluk süresi hiçbir yerde görünmüyor. Bu doğru da değil. Genel bir hüküm getirirseniz herkes 5 yıla tabi olursa bunun içine caniler, ırz düşmanları da, zirve davasının sanıkları da, Hrant Dink'in tutuklulukları da girecek. Peki genel hüküm yerine özel hüküm koyarsanız değdi, değmedi olacak. O da yok Ahmet çıktı ben niye çıkmıyorum diyecek. Ben Rahşan Ecevit affı diye bilinen 1999-2000 aflarını da bilirim. O zaman grup başkan vekiliydim. Şimdi şunlar şunlar şunlar affa tabi, bunlar bunlar bunlar affa tabi değil. En ağır cezalar affın içerisinde, süresi bakımından az olanlar affın içerisinde bırakıldı. Niye Rahşan Hanım öyle istedi diye. Bazılarında anayasa mahkemesine gidilince eşitlik zedelendi ve onlarda tahliye edildi. Böyle bir şey yapmayalım diye düşünüyorum. Biz böyle bir tutukluluk süreci tespit etmeden önce mahkemelere yazılı bir hukuk getirdik" dedi.

"TAHLİYE TALEPLERİNİ RED EDERKEN GEREKÇELERE BAKACAKSINIZ"

Tutuklamanın neden olduğunu gerekçeli olarak yazılması gerektiğini ifade eden Arınç, şöyle devam etti:

"Tahliye taleplerini reddederken bu gerekçelere bakacaksınız. Onu da mahkemeler yapmadı. Mahkemeler bıçak kemiğe dayandığı için bunu yapmadı. Soruşturma sırasında bir insan tutuklanabilir. Ondan sonra iddianameye tanzim edilir. Mahkemede yargılama süreci başlar. Yargılamada önce hurriyet tespiti yapılır. Ona karşı da sanık savunmasını yapar. Deliller toplanır ve karar verilir. Bu kararın 5-10 sene sürmemesi lazım. Şimdi tutuklamaya hakimler karar verdiler. Her anda tutuklamayı gözden geçirip, şartlar olmuşsa serbest kararı vermeleri lazım. Herkes tutuklanmaya başladı ve içeriye giren adam çıkmamaya başladı. Bu KCK, Ergenekon, adi suçlar içinde böyle oldu. Tabi toplumsal bir talep oldu. İşi içerisine seçilmiş milletvekilleri de girdi. Onlarda içeride. Bu zamana kadar milletvekili seçilen içeride kalmamış. Biz onların tahliyesini de istedik ama olmadı. O zaman toplumsal talep, anayasa mahkemesinin vermiş olduğu kararlarla önümüzü açtı. Eğer 2010 referandumunda anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanınmamış olsaydı bugün bu tahliyeleri ve milletvekillerinin önü açılmayacaktı. Şimdi genel kural koyduk. Tutukluluktan 5 yılı dolduranlar henüz 5 yılı doldurmamış olsa bile dışarıya çıkacaklar. Burada iki konu var. Birisinde 5 yıl içerisinde hiç hüküm verilmemiş, diğeri de 5 yıl içerisinde hüküm verilmiş olabilir. O zaman duruma göre tutukluluk kesiliyor. Hükümlülük başlıyor. Ama 5 yıl içerisinde karar verilememiş ise kim olursa olsun çıkacak. 5 yıl içerisinde karar verilmişse, tutukluluk 5 yılı doldurmamışsa onlar çıkamayacak."

"ENGİN ALAN BU HÜKÜMDEN FAYDALANAMIYOR"

Engin Alan'ın hükümlülüğe geçtiğini anlatan Arınç, "O bu durumdan faydalanamıyor. Diğerleri tutukluluk süreleri dolduğu için çıkıyorlar. Aynı zamanda da adil yargılama hakkında dolayı anayasa mahkemesi bireysel karar vermiş ise oradan çıkıyor. Mesela Sayın Başbuğ 2-2.5 sene oldu. Ama 5 yıl dolmadı. Orada mahkeme çok güzel bir karar verdi. Hukuk herkes için geçerlidir. Orada, 'bu dosya hakkında karar verildi ama şu kadar ay oldu hala gerekçesi yazılmadı. Dosya temyize gitmedi. Temyiz hala bir inceleme yapamadı. Belki dosya temyize gitmiş olsaydı gerekçeli kararla beraber, oradan beraat edebilirdi. Karar bozulabilirdi, tahliyesi mümkündü' Dolayısıyla kişisel haklar ihlal edilmiştir diye karar verildi. O 5 yıllık süreçten değil anayasa mahkemesinin bireysel başvuru üzerinde verdiği karardan verdi. Ama diğerleri kimi hükümlülük olduğu için çıkamadı, kimisi henüz tutukluluk olmadığı için çıktı" açıklamasında bulundu.

"6-7 SENEDE KARAR VERİLMEZ Mİ?"

Kendilerine yüzlerce telefon geldiğini aktaran Arınç, "3 tane müebbet almış insanlar çıktı biz çıkamadık. Telefonda senin kocan neden mahkum oldu? Adam öldürmekten. Kaç sene ceza yedi? Şu kadar. Kaç yıldan beri cezaevinde? Şu kadar yıldır. Hüküm kesinleşti mi? Kesinleşti. O zaman çıkamaz. Biz tutukluluktan tahliye ediyoruz. Kadın telefonda anlamıyor, ben onu anlamam diyor. Benim kocamda yatıyor, onu da tahliye edin veya af çıkartın diyor. Kimse 5 yıllık tutukluluğu, hüküm verilip verilmediğini, davaların seyrini düşünmüyor. Herkes bir af ve tahliye içerisine girdi. Bu karışık durum. Bu duruma bizi özel yetkili mahkemelerin kısa sürede karar verememesi getirdi. Kararlarını yazamadı. Yargıtay’a gitmedi. Kısa sürede adalet gerçekleşmesi olsaydı biz 5 yıllık hükme ihtiyaç duymadan hükmün kesinleşmesine bakacaktık. Beraat edenler edecekti. Belki suç vasfı değişecekti, hükümlülük süresi kesinleşmiş olacak tahliyeden bahsetmeyecektik. Bu yargısal bir sorundur. Ama adi suçlarda 5-10 sene süren davalar düşünülemez. Ama bu siyasi ve çok sanıklı davalarda bağlantıları sebebiyle bazı özel yetkili mahkemeler zamanımız çok diye düşündüler, 6-7 senede karar verilmez mi? Kararı verdin, 7 ayda bunun bunun gerekçesi yazılmaz mı? Aslında bunun gerekçesi hazır demektir. Kararı böyle verdiğine göre zaten sen hükmü yazmışsındır. Sadece onu kağıda dökeceksin. Çünkü hüküm kısmı gerekçenin aynısı olması gerekir" dedi.

"ÖCALAN İLE İLGİLİ HUKUKSAL SÜREÇ TAMAMEN BİTMİŞTİR"

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Abdullah Öcalan ile ilgili kararının sorulması üzerine Arınç, "Bekir Bozdağ doğru söylemiş. Bunu günlük siyasete alet etmek isteyenler var. Hepimiz milliyetçi duygulara sahibiz. Ama akıllı milliyetçi olmaya mecburuz, ırkçılık anlamında değil. Vatanseverlik sadece bağırmak çağırmaktan ibaret değildir. Hepimiz ülkemizi ve bayrağımızı seviyoruz. Gerçek vatansever işini en iyi yapandır. Milliyetçilik, ülkesini, gençliğini sevmektir. İnsanlığa insanca bir yaşam hediye etmektir. Biz bunu yapıyoruz. Bazıları da bunu bağırmak ve slogan atmaktan ibaret olarak sayıyorlar. Özellikle milliyetçi duyguların hassas olduğu yerlerde bunu kaşıyorlar. Öcalanla ilgili hukuksal süreç tamamen bitmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde de bitmiştir. Bunun üzerine yeni bir şey koyamazlar. Kaldı ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararında da sadece bizi mahkeme masraflarına mahkum etti. Hukukumuza ilişkin hiç bir şey söylemedi. Adalet Bakanımız bu konuyla ilgili kararını söyledi. Kimsenin bir endişesi olmasın. Herkes bulunduğu yerde işine devam ediyor" şeklinde konuştu.

"BU İNSANLARI DİNLEMEMİZ LAZIM"

Murat Karayılan'ın '30 Mart'tan sonra muhatabımız AK Parti hükümeti olmayacaktır. 30 Mart'tan sonra farklı bir durumla mı? karşılaşacağız' sözlerinin sorulması üzerine Arınç, şöyle cevap verdi:

"Biz bu sözleri ilk defa duymuyoruz. Başta sözde koyduğunuza göre bu insanları dinlememek lazım. Onlar Kandil'de örgütün dağ kadrosu ile ilişkili kendilerine göre liderlik taslayan veya öyle bilinen insanlardır. Onların ne söylediklerine bizim istihbarat örgütlerimiz bakar ve analiz ederler. Biz siyasetçiler olarak onlar şunu söyledi, bunu yapacak diye peşinde olmayız. Eğer bunları karşımızda muhatap kabul edersek, çok kötü bir iş yapmış oluruz. Bunlar bizim muhatabımız değil, onlar başkasının muhatabı. Bu sözlerle farklı amaçları güdüyor olabilirler. Çözüm sürecimiz onların iştirakiyle veya onların götürmesiyle devam eden bir süreç değil. Onlar hala ellerinde silahlı militan barındıran, hala her tarafta eylem yapmaya hazırlanan bir gruptur. Türkiye içerisinde değiller. Türkiye'den çıkmaları için Öcalan talimat vermiştir. Ama onlar bir şekilde bunu belli bir noktada kesmişlerdir."

"ÇÖZÜM SÜRECİ İYİ BİR ŞEKİLDE İLERLİYOR"

Çözüm süreci ile ilgili de konuşan Arınç, şunları söyledi:

"Bizim için çözüm süreci iyi bir şekilde ilerliyor. İyi bir şekilde olmasının en büyük özelliği de 15 aydan beri Türkiye'de bir silahlı olayın, baskının, polisimizin, askerimizin veya bir kişinin bile terör olayında burnunun kanamasıdır. Bir tane kardeşimiz geçtiğimiz günlerde rahmetli oldu. Ona da bir münferit olay gözüyle bakmamız lazım. Onun cezası da verildi ya da mutlaka verilecektir. Ama çözüm sürecisinde önümüzde çok büyük engeller olmasına rağmen hassasiyetle takip ediyoruz ve iyi ilerliyor. Ama özerklik talepleri zaman zaman BDP'li milletvekillerinde konuşmalarında var. Bu ayın 21'inde nevruzda verilecek mesaj önemlidir. Onun üzerinde siyasi konuşmalar yapabiliriz veya siyasi görüşmeler yapabiliriz. Çünkü bu dışarıdaki kadroyla faklı şeyler gösterebilir. Çünkü onların Suriye ile de bağlantıları var. Kendi silahlı eylem gruplarını tatmin etmek amacıyla bazı hedefler gösteriyorlar ve günlerini bu şekilde geçiriyor olabilirler. Bizi kesinlikle ilgilendirmez. Ama önemsiz midir derseniz onun muhatabı istihbarat ve güvenlik güçlerimizdir. Onlar bunun ne anlama geldiğini bilir ve gereğini yaparlar. Biz hükümet mensubu olarak veya bir siyasetçi olarak Karayılan şöyle demiş, Akyılan böyle demiş diye muhatap olmayız" şeklinde cevapladı.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız