SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"İktidarımızın Alternatifi Yoktur"

0
Güncellendi - 2015-12-28 00:22:46
A- A+ PAYLAŞ

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Kamu düzeni ile çözüm süreci arasında bir tür ikilem oluşturmaya çalışanlara fırsat verilmeyecektir. Ne çözüm süreci bahane edilerek kamu düzeninden taviz verilebilir ne de kamu düzeni provoke edilmek suretiyle çözüm süreci akamete uğratılabilir" dedi. 

Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti’nin 23. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nın kapanışında yaptığı konuşmada, “Afyonlu hemşehrilerime teşekkür ediyorum. Hemşehrilerim derken tesadüfen demiş değilim. Bir Afyon damadı olarak söylüyorum. Afyon kabinemizde çok iyi temsil ediliyor. Bir bakanımız var, iki de damat var. Başbakan Yardımcımız Ali bey da Afyon damadı. Sağlık Bakanımız da liseyi Afyon'da okumuş. İstişare bir kültür dedim. Gerçekten geleneğimizde istişarenin anlamını bilenler şunu da bilirler ki her konuda istişare etmek bir kültürel zarurettir. Aynı zamanda istişare ile birlikte bir başka husus da gelir; istişare insanı kibirden uzakta tutar. İstişare eden kişi ben her şeyi biliyorum diyerek istişareye başlamaz. Muhatabı olan kimse ondan bir şey öğrenmek ister istişareye başlar. Bu geleneksel kültürümüzün son derece önemli bir ilkesi ve şahsiyetimizi şekillendiren en temel süreçlerden birisi. AK Parti gelenek ile çağdaşlığı bünyesinde barındırma özelliğini her zaman temel niteliklerden biri olarak siyasete yansıtmıştır. Burada da geleneğimizin istişare esası ile çağdaş kurumsal kültürün özeleştiri esasını birleştiren bir süreç yaşıyoruz. Hem istişare ediyoruz hem de gerektiğinde kendimizi hesaba çeken ve çağdaş anlamda özeleştiri yaparak acaba eksik bıraktığımız bir şey var mı, milletin bize tevdi ettiği emaneti yerine getirirken ihmal ettiğimiz bir husus var mı diye yüz yüze, gönül gönüle bakarak konuşuyoruz. Dün ve bugün bunun en güzel örneklerinden birini verdik" dedi.

“BU YENİLENME SONRASINDAKİ VE CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ SONRASINDAKİ İLK İSTİŞAREMİZ”

Zihni ve siyasi yenilenmenin bir aracı olarak istişarenin aslında zamana da hitap ettiğini belirten Davutoğlu, "Zamanlaması üç açıdan önemliydi istişare toplantımızın. Birincisi; Türk siyasi tarihinde ilk defa iktidardaki bir parti liderini cumhurbaşkanı yaptıktan sonra geride genel başkanlık ve başbakanlık boşluğu oluşturmadan ve kesinlikle tek vücut halinde hiçbir ihtilaf olmaksızın sühuletli ve herkesin saygı duyduğu bir bayrak değiş tokuşu yaşadı. Bu dönemde son iki ay içinde bütün AK Parti kurumsal yapısında yenilenme söz konusu oldu. Kabinemizde MYK'da parti yönetim kademelerinde, gençlik kollarında, kadın kollarımızda bir yenilenme söz konusu oldu. Bu yenilenme sonrasındaki ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasındaki ilk istişaremiz bu. Zamanlama o bakımdan önemli" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, "Bir kez daha son toplantımızda bize bu salonda hitap etmiş olan ve halkımızın tertemiz oylarıyla Cumhurbaşkanlığı makamına seçilerek gelen devlet başkanı olma hüviyetini taşıyan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a selam ve minnetlerimizi ifade ediyoruz. Bir istişareye ihtiyaç vardı. Bir yenilenme olmuştu. Bu yenilenme sonrasında atılacak adımları bir kez daha oturup planlamamız gerekiyor. Zamanlamanın ikinci önemli noktası yeni bir yasama yılının başlaması. Bu yasama yılı seçimler öncesindeki son yasama dönemi. Dolayısıyla milletimizin beklediği yasaların yasama sürecinde çıkarılması ve seçimlere kadar olacak olan yasama takvimi de dahil olmak üzere atılacak adımların da istişaresi. Üçüncüsü, partimiz ve Türkiye açısından zamanlama açından son derece önemli olan kısım ise önümüzdeki haftadan itibaren ilçe kongrelerine başlıyoruz. Genel merkezde, belediyelerde, hükümette, parlamento programında uyum içinde yaşamış olduğu değişimi şimdi kongrelerle teşkilatımızın her kademesine yansıtacağız. Bu açıdan da zamanlama çok önemlidir. Son derece önemli konuları ele aldık. İstişaremizde küçük bir format değişikliği yaptık ve üç konuda eşzamanlı olarak derinlemesine tartışma yapma kararı aldık. Bunlardan birisi çözüm süreci ve iş güvenlik reformu, ikincisi dış politikada bölgemizde yaşanan değişim, üçüncüsü ise küresel ve Türkiye'deki değişim, Türk ekonomisindeki gelişmeler. Bu üç ana tartışma konusunda dün açılış konuşmasından sonra saatlerce süren istişareler yaptık. Her biri yaklaşık 6-7 saat süren ve tamamen interaktif sunumlara dayalı değil, bütün katılımcı arkadaşlarımızın görüşlerini ifade ettiği istişareler yaşandı. Bunu çok önemsiyorum. AK Parti’nin bu istişare ve değerlendirme toplantılarındaki katılımcı niteliği ve niceliği Türkiye'nin en geniş siyasi platformudur. Türkiye'nin her köşesinden, her ilinden, her bölgesinden milletvekillerimiz, teşkilat temsilcilerimiz burada. Başka hiçbir partide siyasi harekette böyle bir temsil gücü yoktur. Hangi konuyu ele alırsanız alın Türkiye'nin hissiyatını bu platforma taşıyan arkadaşlarımız bu toplantılara katıldı. Bu toplantılar son derece dinamik, eleştiriye açık, yapıcı bir diyaloğun seyrettiği toplantılar haline geldi. Bütün arkadaşlarımız hiçbir kısıtlama olmadan önü açık istişareler gerçekleştirdi" dedi.

Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Bu istişarelerde ortaya konana ahlaki felsefe istişarenin muhtevası kadar önemlidir. Son kapalı toplantıda da bu üç konuda yapılan toplantıların özet sunuşları yapıldı. Daha sonra bugün yapılan genel toplantıda 43 arkadaşımız söz aldı yorumlar yaptı öneriler getirdi. Gerektiğinde eleştiriler yaptı. Ve yine bakanlarımız bu önerilere bu yorumlara bu eleştirilere cevaplar vererek son derece yapıcı bir diyaloğun gelişmesi için katkı yaptılar. Dün eş zamanlı toplantılar sürerken kurucular kurulumuzla bir araya geldik. 12 sene önce AK Parti’nin kurucular kurulu üyesi olma onurunu taşımış olan bu öncü arkadaşlarımıza bir kez daha teşekkürü borç biliyorum. Son derece his dolu bir toplantıydı. Yeni oluşmuş olan kadın ve gençlik kolları ile bir araya geldik."

“ÇÖZÜM SÜRECİ SADECE TÜRKİYE İÇİN DEĞİL BÖLGEMİZ İÇİN DE TEK BAŞARI HİKAYESİDİR”

"Ulaştığımız sonuçlar göz önüne alındığında birincisi çözüm süreci ve iç güvenlik reformu bağlamında dün yapılan toplantıda arkadaşlarımızın ortak aklı şu noktalarda özellikle tebellür etti" diyen Davutoğlu, "Birincisi çözüm süreci yüz yıllık bir dünya savaşından sonra açılan yaraları, sadece ülkemizde değil, bütün bölgede açılan yaralar itibarıyla söylüyorum, bu uzun muhasebe döneminden sonra yürütülmekte olan çözüm süreci sadece Türkiye için değil bölgemiz için de tek başarı hikayesidir. En önemli başarı hikayesidir ve her ne surette olursa olsun, kim sabote etmek isterse etsin, etmeye çalışırsa çalışsın mutlaka kararlılıkla sürdürülecektir. Çünkü bizim için bu mesele milletimizin bütünleşmesi, milletimizin her kesiminin temsil bakımından siyasi hayat içinde, kültürel hayat içinde, ekonomik hayat içinde yer alması bakımından önemlidir ve ülkemizin bekası açısından kaçınılmazdır. Bu çözüm süreci demokratikleşme ve özgürlük alanlarının genişletilmesine, desteklenmeye devam edilecektir. Kararlılıkla sürdürdüğümüz bu politikaların özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen arkadaşlarımızın da gözlemleriyle halkımızda nasıl bir güven uyandırdığını, nasıl bir iyimser, olumlu perspektifle ülkenin geleceğine baktıklarını görmek de bizim bu kararlılığımızı teyit etmek bakımından önemli olmuştur" şeklinde konuştu.

Çözüm sürecinde kamu düzenine büyük önem verdiklerini anlatan Davutoğlu, "Çözüm süreci kararlılıkla sürdürülürken kamu düzeni konusunda herhangi bir ihmale, tereddüde fırsat verilmeyecektir. Bunu buradan Afyon'dan, istiklalimizin ve cumhuriyetimizin beşiği olan bu güzel şehirden bir kez daha bütün milletimize söylüyorum ki bu ülkenin her bir santimetrekaresinde sadece ve sadece milletten meşruiyetini almış olan siyasi iktidarın teminatı altında olan kamu düzeni egemen olacaktır her bir bölgede. Kamu düzeni ile çözüm süreci arasında bir tür ikilem oluşturmaya çalışanlara fırsat verilmeyecektir. Ne çözüm süreci bahane edilerek kamu düzeninden taviz verilebilir ne de kamu düzeni provoke edilmek suretiyle çözüm süreci akamete uğratılabilir. Ortak aklımız bize şunu söylüyor, diyor ki; 'Bu milletin her bir ferdini, bu ülkeye, Türkiye Cumhuriyeti devletine aidiyet bağıyla bağlamak bu ülkenin ikbali ve istikbali için temel bir zarurettir. Bu aidiyet bağının zayıfladığı toplumlarda, Suriye'de, Irak'ta neler olduğunu hepimiz gözlüyoruz. Aslında AK Parti böyle bir aidiyet ve meşruiyetin adresidir" diye konuştu.

“KONUŞTUKLARI DİL, KULLANDIKLARI SİYASİ TERMİNOLOJİ VE SÜRDÜRDÜKLERİ POLİTİKALAR HEP BİR KESİMİ DIŞLAYAN POLİTİKALAR”

Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti: 

"İki kongre ve iki değerlendirme süreci neredeyse eş zamanlı yapıldı. Bir AK Parti Olağanüstü Kongresi’ne bakınız. Çok önemli, görev değişikliğinin yapıldığı kongreye, oradaki vakara, oradaki kararlılığa, oradaki sürekliliğe, yeni Türkiye kavramıyla yeniliği ifade ederken aynı zamanda 12 yıllık bir yol arkadaşlığı bağlamında bir de sürekliliği ifade eden kavram ki, bunun üzerinde biraz daha durmaya ihtiyaç var. Bir ona bakınız, bir de yaptıkları yanlış tercihlerle cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra türbülansa giren siyasi partilere bakınız. Özellikle de Cumhuriyet Halk Partisi’nin olağanüstü kongresine. Her türlü ithamın, hakaretin, karşılıklı olarak yürütülen kampanyaların egemen olduğu bir anlayış. Bizim ve CHP’nin yine eşzamanlı olarak yaptığımız istişare ve değerlendirme toplantılarının konularına, öncesinde yaşananlara ve sürecine bakıldığında aradaki fark görülecektir. Eğer diğer partiler de bu dönemlerde böyle istişareler yapmış olsaydı şu farkı herkes görecekti, AK Parti'nin istişaresine Türkiye'nin her yerinden katılım var. Her kesim temsil ediliyor, Hakkari'de de var, Şırnak'ta da var, Diyarbakır da var, Edirne'de de, İzmir'de de, Rize'de de, Konya'da da Kayseri'de, herkes her yerden var. Eğer bir ortak akıl üretecekse siyaset, siyaset ortak bir vicdanın eseri olacaksa işte platform burada ama diğer partiler bir araya geldiklerinde sadece ülkemizin bir kesimine ya da bir bölgesine hitap ediyorlar."

"Konuştukları dil, kullandıkları siyasi terminoloji ve sürdürdükleri politikalar hep bir kesimi dışlayan politikalar" diyen Davutoğlu, "HDP'nin en iyi açıklamalarına baktığınızda dahi en barışçıl görünümlü açıklamalarına, bırakın Türkiye'nin bütününü kuşatmayı Türkiye'nin batısında, ortasında yaşayan ve barış içinde diğer vatandaşlarla kardeşleriyle birlikte yaşayan Kürt vatandaşlarımıza dahi hitap etmez. Sadece belli bir bölgedeki vatandaşlarımıza hitap etmeye çalışır ve onunla siyasetin bittiğini düşünür. Siyasetin hedefi de bir kesime ait, kullandığı dil de bir kesime ait. Ya da Milliyetçi Hareket Partisi aynı şekilde bir araya geldiklerinde belli bölgelerin oralardaki o istişarelerde temsil edilmediğini görürsünüz, belli toplumsal kesimlerin. Cumhuriyet Halk Partisi için de bu geçerli. Aslında bu karşılaştırmalar AK Parti'nin kaderiyle Türkiye'nin kaderinin nasıl örtüştüğünü açık bir şekilde ortaya koyuyor. AK Parti kadroları bir araya geldiği zaman dışarıda kimse kalmaz, kimse kendisini dışlanmış hissetmez, kimse kendini ötekileşmiş hissetmez" şeklinde konuştu.

Davutoğlu, "Dünkü bölümünde çözüm süreciyle ilgili görüşmelerde son derece dinamik bir şekilde süren oturumda Diyarbakırlı kardeşimle bir İzmirli ya da Edirneli kardeşimin nasıl farklı perspektiflerle bazen ama aynı hedefe odaklandığını görmek bizi ümitlendirdi, bir kez daha ümitlendirdi. Aziz milletimizin ümitlenmesi için söylüyorum: her kim ayrıştırıcı ve ötekileştirici bir dil kullanırsa kullansın, kim hangi kesimi dışarıda bırakırsa bıraksın madem ki AK Parti vardır, bu milletin ortak vicdanı vardır, bu milletin ortak aklı vardır ve olacaktır ve AK Parti var oldukça da bu emaneti taşıdıkça da hangi formatta, hangi şekilde olursa olsun hiçbir vesayetçi, hiçbir paralel yapılanmaya da izin verilmeyecektir. Dün ve bugün süre giden istişarelerimizin ortak aklı bu gerçeğe işaret etmektedir. Çözüm Süreci siyasi meşruiyetin nihai kaynağının sadece ve sadece millet iradesi olduğunu ve bu millet iradesini savunmak gerektiğinde AK Parti kadrolarının gerekli çabayı göstereceğini bir kez daha ortaya koymuştur" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti’nin 23. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nın kapanışında yaptığı konuşmada, “Türkiye ile ilgili uluslararası medyada sürdürülen belli terörist gruplarla alakalandırma çabalarına içeriden yardım eden, uluslararası medyada bunun öncülüğünü yapanlar da aslında Türkiye’ye karşı kurulan tuzağın piyonlarıdır. Türkiye hiçbir dönemde, hele hele AK Parti dönemlerinde herhangi bir radikal grubu, terör grubunu, şiddet grubunu desteklememiştir. Onlara nasıl karşı çıkmışsa halkının üzerinde varil bombaları yağdıran, kimyasal silah kullanan, Scud füzeleri göndererek 300 bin masumu katleden Suriye rejimine ve benzer rejimlere de karşı çıkmıştır. Karşı çıkmaya devam ediyor. Bu açık ve şeffaf politikamız sürdürülecek. Yine dün yapılan toplantılarda bugün sunumda hepimizin üzerinde mutabık kaldığı hususlardan biri de Türkiye, başta AB perspektifi olmak üzere dünya ile bütünleşme çabalarını sürdürecektir. AB ve Avrupa içindeki özellikle ekonomik kriz sonrasında tırmanan yabancı düşmanlığını ve Avrupa kıtasını, ortak politikamızı dini yapıyla izah etme çabalarına karşı biz büyük çevrede dünyanın her yerinde Avrupalı olarak, Avrupa hepimizin ortak kıtasıdır, bütün dinlerin, milletlerin ortak kıtasıdır demeye devam edeceğiz. Özgürlük ve demokrasi etrafında AB standartlarının üstüne çıkarak Ankara kriterlerini uygulamaya kararlılıkla devam edeceğiz” dedi.

“CUMHURİYET TARİHİNİN EN YÜKSEK İHRACATI GERÇEKLEŞİYOR”

“Önümüzdeki dönemde G-20 toplantısı için Avusturalya’ya gideceğiz” diyen Davutoğlu, “Küresel alanda da G-20 dönem başkanlığını sürdüreceğimiz 2015 yılı ve Birleşmiş Milletler İnsani Zirvesi’ne 2016’da ev sahipliği yapacağız. İkisinde de Türkiye’nin küresel bir aktör, küresel ve öncü vicdan ülkesi olma özelliğinin gereğini yapmaya kararlılıkla devam edeceğiz. Ekonomi alanında son derece kapsamlı ve ilgili ekonomi bakanlarımızın, ekonomiyle ilgili doğrudan ya da dolaylı bütün bakanlarımızın katıldığı 6 saat süren küresel ekonomiyle ilgili değişimler ve Türkiye’nin bu anlamda ekonomik kalkınması konusunda çok verimli fikir alışverişi yaptık. Dün vurgulamıştım, birçok iş çevrelerinin küresel alandaki denklemlerinin fikir kuruluşlarının da gözardı etmemesi gereken gerçeklik var. O da şu; 1990’lı yıllar dünya ekonomisinin genişlediği ve bu genişleme içinde özellikle finansal alanda çok ciddi bir akışın olduğu dönemde hemen hemen bütün ülkeler ekonomik kalkınma anlamında mesafe kaydettiler. Maalesef Türkiye o dönemde dünya ekonomisi büyürken yerinde saydı ve hatta 1994’te, 1999’da, 2001’de yaşadığı ekonomik krizlerle daha önce ait olduğu ekonomik sınıflandırmanın da gerisine düştü. Çünkü o dönemlerde ne yaptığını bilmeyen iktidarlar vardı. Çünkü o dönemde milletle bütünleşmediği için milletin kaynaklarını belli şekilde kullanamayan iktidarlar vardı. AK Parti ise tam aksine dünya ekonomisi küçülürken, 2008’de 1929’dan bu yana yaşanan en büyük ekonomik kriz yaşanmışken AK Parti yönetimindeki Türk ekonomisi büyümeye devam etti. Ortalama yüzde 5 civarında büyümeyi her sene gördük ve gayrisafi yurtiçi hasılamız da 3,5-4 misli arttı. Şimdi dünya piyasaları daralıyor, ciddi sıkıntılar var ama kararlı ekonomi politikamızla ekonomimizden güzel haberler gelmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.

Ekim ayı ihracatının 12 milyar 598 milyon dolar olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, “Bu geçen yılın Ekim ayına göre yüzde 6,7’ye işaret ediyor. Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracatı gerçekleşiyor. Bu şu açıdan önemli, hani birileri Türkiye’yi karamsar tabloların içine hapsetmek istiyor, hani birileri ah bir sendelerseler de başka kötü niyetler çıksa diyor ya, onun inadına millet iradesinin bereketlendirdiği Türk ekonomisi istikrarlı şekilde yoluna devam ediyor. Büyük bir ülke olmanın getirdiği birçok travma, sıkıntıları kendi içimizde yaşadığımız yeni meydan okumaları görüyoruz ama ekonomimiz inadına büyüyor ve milletimizin iktidarımıza olan güveni de inadına artıyor” şeklinde konuştu.

“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE 25 SEKTÖREL DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM PROGRAMI AÇIKLANACAK”

Başbakan Davutoğlu, “TÜİK rakamlarına göre Ocak-Eylül ayı 2013 yılında 112 milyar 273 milyon dolar olan ihracatımız, bu yeni rakamlarla Ocak-Eylül ayları arasında 118 milyar 542 milyon dolar oldu. Bu da yüzde 5,5 artışa işaret ediyor. Bu niçin önemli biliyor musunuz? Ekonomide belli tedbirlerle mali istikrarı korurken iç talep ki gereksiz bir balon gibi büyüdüğünde nasıl sonuçlar doğurduğunu Avrupa ekonomilerinden gördük. Böyle dikkatli bir politika yürütülürken ekonominin büyümesinin temel motor gücü dış talep olmaya başlıyor. Biz, bu konuda 2008’den bu yana öylesine dikkatli bir politika takip ettik ki Avrupa ekonomilerinde dıştan kaynaklanan dış talep daraldığı zaman biz hükümetlerarası konferanslar ve diğer faaliyetlerle çevre bölgelere yöneldik, Ortadoğu’ya özellikle. Ortadoğu’da bu kaos dönemine girilip dış talep alanı daralmaya başlandığında Afrika’ya yöneldik. İşte ekonomik zihniyetin siyasetle birleştiği yer bu. Bu, ekonomik politik zihniyettir” dedi.

Davutoğlu, “Dünya ekonomik politiği krizdeyken Türkiye ekonomik politik alanda attığı adımlarla gerçek bir başarı hikayesi oluşturmuştur. Yine, bu anlamda iç talepte aldığımız tedbirlerle bir başka önemli gelişmeyi daha yaşadık. Ocak-Eylül ayları esas alındığında geçen sene 2013’te 187 milyar 625 milyon dolar olan ithalatımız, aynı aylar itibarıyla bu sene 179 milyar 681 milyona geriledi. Yani ithalatımız yüzde 4,2 düşüş yaşadı. Toplam olarak baktığımızda Ocak-Ağustos döneminde geçen yılın aynı döneme göre cari işlemler açığı 16 milyar 199 milyon azaldı. Bu da cari işlemler açığının bu sene yüzde 5,7 olması anlamına geliyor. Türk ekonomisinin temel kaynağı insan kaynağı, coğrafyasıdır. Temel zaaf noktası da özellikle enerji bağımlığı, dolayısıyla ithalatımızın ara malları itibarıyla düşürme imkanımızın olmamasıdır. Bu yüzden cari işlemler açığımızdaki fark hep bizim için temel ekonomik problemler haline gelmiş. Şimdi bunun düşmesi Türk ekonomisinde yapısal anlamda da çok sağlıklı bir aşamaya gelindiğini gösteriyor. Bu çalışmaları sürdüreceğiz. Türkiye’de karamsar tablo üretmeye çalışanlar başarılı olamayacaklar. 62. Hükümet Programı’nı yazarken de vurguladığımız gibi daha önceki dönemlerde sağlanan ekonomik büyüme şimdi yapısal reformlarla kalıcı ve sürdürülebilir hale geldi. Onun için önümüzdeki dönemde 25 sektörel değişim ve dönüşüm programı açıklanacak. Bu şu açıdan önemli, 62. Hükümeti kurarken bir seçim hükümeti kurmadık” ifadelerini kullandı.

“ÖNÜMÜZDEKİ KISA VE ORTA GELECEKTE BİZİM İKTİDARIMIZIN ALTERNATİFİ YOKTUR”

“Aslında geçmişte hiçbir zaman seçim ekonomisi uygulamadık” diyen Davutoğlu, “Önümüzdeki kısa ve orta gelecekte bizim iktidarımızın alternatifi yoktur. Uzun gelecekte de yoktur ama mütevazı olmaya çalışıyorum. O zaman bir seçim kaygısıyla şu seçimi atlatalım sonra bakarız diyemeyiz çünkü o seçimi atlattıktan sonra da biz iktidar olacağız. Yani popülist politikalarla halka 1990’larda bu yüzden kaybettik ekonomiyi. Popülist politikalarla bir sonraki seçimde kazanıp kazanamayacağını bilmeyen iktidarlar öylesine popülist politikalar uyguladılar ki zikretmek istemem. 1991-1992 yıllarında sosyal güvenlik alanında atılan adımların bedelini hala bu halk ödüyor. Hangi ekonomik reform programıyla ilgili adım atarsak atalım o günlerde sosyal güvenlik alanında yapılan hataların bedeli karşımızda görüyoruz. Bir kara deliktir, aradan kaç yıl geçmesine rağmen. Bizim için böyle bir alternatif söz konusu değil. 62. Hükümet Programı’nı açıklarken ekonomi alanındaki kurmaylarımızla, yetkililerimizle hep bu planlamayı yaptık ve inşallah 2015 seçimlerinden sonra da seçimsiz geçecek 4 yıl için daha büyük yapısal hamleler gerçekleştirebilmek için şimdiden ekonomik altyapısını takdim etmeye kararlıyız. Bizden kimse seçim gerekçesiyle şu veya bu şekilde ekonomik disiplinden vazgeçeceğimizi düşünmesin. Hem iç hem dış piyasalara buradan sesleniyorum, biz önümüzdeki 10 yılı planlayarak adım atıyoruz ve bu anlamda kimseden Türk ekonomisindeki istikrardan şüphe ve tereddüt etmemesi gerekir” diye konuştu.

Merkezi yönetim bütçe açığının 2014 için yüzde 1.9 olarak hedeflendiğini hatırlatan Davutoğlu, “Şuan ki tahminimiz, yani son pozitif gelişmelerle yüzde 1.4’e gelebilir. 2017 hedefimizde yüzde 0,3. Bütçe açığını bir anlamda tamamıyla sıfırlama yönünde kararlı bir şekilde yolumuza devam ediyoruz. Bu anlamda dış borç stok oranında dünyada en iyi ülkelerden birisiyiz. Ekonominin sadece büyüme ve gelişme rakamlarıyla değil, aynı zamanda ekonomik kalkınma insanın istihdamı ve refahı içindir. 2008 krizinden bu yana bütün dünyada istihdam rakamları olumsuz seyrederken hala istikrarlı bir istihdam gözlenmezken ve büyüme rakamları yüzde 1’ler civarında seyrederken, Türkiye Nisan 2009’dan bu yana 5 milyon 688 bin istihdam oluşturduk. Sadece geçen sene 1 milyon 187 bin vatandaşımızı işe kavuşturduk. Bunlar, istikrarlı bir ülkenin ayak sesleri. Sadece istikrarın değil, tarihte yeni ve güçlü bir özne olarak yürümek isteyen bir milletin ayak sesleri. Bu ayak seslerini dost ve düşman duysun ve bilsin. Bu, istikrarlı kalkınmamızın siyasi temellerini de yani demokrasimizi de güçlendirmesinde kararlı şekilde yürüyeceğiz” şeklinde konuştu.

Başbakan Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti: 

“2001’de Afyon’dan yola çıkmıştı, Rabbimizin takdiri, milletimizin teveccühü ile 2002 3 Kasım’ında yani yarın yıldönümünü kutlayacağız, iktidar olduk. Demokratik ülkelerde nadir görülen bir şeydir. Bir buçuk yıllık partinin iktidar olması. Neden biliyor musunuz? Milletin geleceğe bakışı karamsarlaşmıştı, ülkenin yargısına, siyasetine, düzenine güveni kalmamıştı. Başbakanlık önünde hesap makineleri kırılıyordu, sokaklar perişan haldeydi. Her açıdan bir çöküş dönemi yaşanıyordu. Şimdi bize yeni Türkiye’den ne kastediyorsunuz diyenlere işte cevabımız burada. 2002, 3 Kasım’ındaki eski Türkiye’nin alternatifini teklif ediyoruz. Ona karşı demokrasisi güçlü, ekonomisi kalkınmış yeni bir Türkiye var diyoruz. Özgürlüklerin teminat altına alındığı bir Türkiye. 12 yılda çok büyük hamleler gerçekleştirildi. Önümüze tehditler, şantajlar, engeller, provokasyonla çıkarıldı. Hepimiz biliyoruz. Karalılıkla yola devam ediyoruz. Şimdi 2002’den 2014’e kadar bu engellemeler karşısında özgürlükler insan haklarına siyasal yapıyı, insan odaklı ekonomik kalkınmayı ve itibarlı dış politikayı, kurumsallaştırma yönünde büyük hamleler yapmış AK Parti’nin önümüzdeki 8 yıllık yeni Türkiye’nin mahiyetindeki temel vizyonu bütün bu ilkelerin uygulandığı devlet yapısının, siyasi hayatın, başta yeni anayasa olmak üzere yeniden tanzim edilmesidir. Meşruiyetin temellendirildiği, ekonomimin yapısal anlamda zemine oturtulduğu, uluslararası alandaki itibar ve onurumuzun bütün dünyaca takdir edildiği bu yürüyüşe kararlı bir şekilde devam edeceğiz.”

“TUZAK ONLARA VİZYON BİZE YAKIŞIR”

“Yeni tarihi bu anlamda tarihi çerçeve içinde büyük milletler için tarihi evrelerin bir dönemini ifade eder” diyen Başbakan Davutoğlu, “Bazı milletler için yeni dediğinizde 3-5 yıllık, bazıları için 10 yıllıktır. Milletlerin tarihi derinliğine ne kadar gidersen ki bizim milletimizin böyle bir tarihi derinli var, gelecek perspektifi de o derece uzun ömürlü olur. Biz, bu yeni Türkiye yürüyüşünü ilk 12 yılını tamamladık. Şimdi önümüzde Cumhuriyetin 100. yılına giderken ikinci aşamasında bütün milletimize demokrasinin bir daha tehdit edilemeyeceği, hiçbir vesayetli yapının bu ülkede bir tehdit odağı haline gelemeyeceği, tahkim edilmiş, güçlendirilmiş bir demokrasi vaat ediyoruz. İnsanlık onuruna aykırı her türlü uygulamanın kesinlikle hayat alanı bulamadığı yeni bir siyasal düzen teklif ediyoruz. Ekonominin kalıcı ve sürdürülebilir kalkınmayla büyüdüğü insanımızın başı dik yaşadığı müreffeh bir Türkiye vaat ediyoruz. Bunların üzerinde insan hakları, insan onuru, adına kadim değerlerle çağdaş değerleri buluşturan, yepyeni bir kültürel uyanışın bir medeniyet merkezi olan Türkiye vaat ediyoruz. Önümüze engeller çıkaracaklar. Yine tehditlerine, provokasyonlarına devam edecekler. Yine tuzaklar kuracaklar biliyoruz ama onlar da bilsin ki biz bu tuzaklar karşısında vizyonlar üreteceğiz. Provokasyonlar karşısında vakur bir şekilde siyasi duruşumuza devam edeceğiz. Hiçbir zaman dürüstlüğümüzü, samimiyetimizi ve millete olan inancımızı kaybetmeyeceğiz. Tuzak onlara, vizyon bize yakışır. Hakaret ve tahkik onlara edep bize yakışır. Kriz çıkarmak onlara deva bulmak bize yakışır. Çatışma çıkarmak onlara çözüm bulmak bize yakışır. Allah bizi bu yoldan ayırmasın” ifadelerini kullandı.  

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız