SON DAKİKA
SON DEPREMLER

İmajını Sevsinler Emi!..

A- A+ PAYLAŞ

Güven AKINCI

guvenakinci@hotmail.com

 

Hayatım boyunca kitaplardan korkulmaması gerektiğine inandım. En ideoloji yoğunluklu kitaplara dahi, “insanlığın köküne kibrit suyu dökecek tehlikeler” perspektifiyle değilde hayatı zenginleştirecek açılımlar olarak baktım. Bana göre de “kitaplar aklın çocuklarıydılar!”. Hele onları yasaklayanları hiç anlayamadım. Tabi ki, okumadaki seçicilik insani tercihti, dileyen dilediğini okuma hakkına sahipti.

 

Ama itiraf etmeliyim ki, son yıllarda bu düşüncemle ilgili ciddi bir çelişkiye düştüm. Şimdi artık bazı kitapların yakılması gerektiğini düşünüyorum. Hem de mümkünse kalabalıkların tanıklığına yer verecek şekilde; Kızılay mı Taksim mi ya da Akpınar mı olur bilemem ama bir meydan seçilmeli o kitapların yakılması için.

 

Kapağına “kişisel gelişim”, “kreativ imaj”, “başarili olmanın altın kuralları” veya buna benzer alımlı başlıklar basıp, üçüncü dünyalılara “Aslında siz bir hiçsiniz, başarı için şu reçeteyi uygulamalısınız!” söylemi yedeğinde pazarlanan kapitalist enstrümanlardan bahsediyorum.

 

Coğu birbirinin aynı olan bu kitapların temel mesajını, imaj oluşturuyor. Nedir imaj? Hayal yani gerçekle alakası olmayan. Imajizm; 20 yy başında Uzak Doğu şiirinin etkisiyle Batı`da ortaya çıkan resim ve şiir akımı. İlhamını sanattan alan bu düşünce bugün dünyayı kuşatan bir yaşam biçimi adeta.

 

Türkiye`nin son yirmi yılıyla ilgili en önemli tespit sanırım, toplumun yaşadığı dejenerasyon. Kimine göre bu yozlaşma; 80`li yillardaki Özal politikalarınin bir sonucu, bir başkasına göre “gelişen dünyanın” karşı konulamaz dayatmaları, bir başkasına göre ise “kıyametin yaklaştığına dair beklenen emmareler”. Belki de hepsi doğru!

 

Ancak dejenerasyon sürecinin bugünden yarına olmadığını kabul etmeliyiz. Tedrici olarak dönüştürülen toplum üzerinde farklı politikalar uygulandı. Bu politikaların her sosyal projede olduğu üzere sonuç vereni olduğu gibi sonuçsuz kalanı da oldu. Sosyal hadiseler  planlanırken, cebirdeki gibi iki kere iki her zaman dört etmeyebilir doğal olarak. Işte rantabilitesi en yüksek olan sosyal strateji; insanların hakikat ötesi kurgusal dünyalarında “mış gibi” davranma psikolojilerini eğitip/yönetmek oldu.

 

Hürriyet`in kurucusu Haldun Simavi`nın, Batı`ya dönük yeni bir toplum imajı yaratmak adına gazetesine çarsaflı kadın resmi basmadığını okuduğumda şaşırmamıştım, hatta bıyıklı erkek resimlerindeki bıyıkları kazıyıp öyle basılması talimatını da verdiğini öğrendiğimde gülümsemiştim. Bu hadise her ne kadar Anadolu`da imaj çalişmasının öncelere dayandığını akla getirse de, “imaj her şeydir!” bilincinin seksenlerden sonra sistemleştirilerek işlerlik kazandığına inanıyorum. Simavi`nin imaj çabasıyla, bugünkü arasında çok fark var. Yaşadığımız imaj dayatmasına bakınca, Simavi`nin yapmak istediğinin masum olduğu bile söylenebilir.

 

Modern Dünya`nın akademileri bu oyunu kurarken gözden kaçırdıkları en önemli ayrıntı, kendi neslinin etkilenmeyeceği öngörüsüydü. Ancak koca bir yanılgı, hesaplanamayan kurbanlar doğurdu. Bugün Batı da neslin yozlaşması üzerine çareler aranıp, “nerde hata yaptık?” denilmektedir. Amerika`daki veya Isviçre`deki bir genç ile Meksika`daki yada Türkiye`deki bir genç farklı veri ve taleplerle de olsa “mış gibi” yapıp “imaj herseydir”de mutabık görünüyor.

 

Türkiye`de imaj!

 

İmaj yatırımı, Türkiye`de sıradan halktan eğitimli insanlara kadar herkes tarafından kanıksanmış görünüyor. Öyle ki, her şeyin başının o olduğuna dair, sarsılmaz bir inanç kökleşti toplumda. Sentetik bir varoluş mücadelesi sarıp sarmaladı zihin dünyamızı.

 

Mütevazi imkanınla iş hayatına girmek mi istiyorsun? Lüks bir ofis oluşturup etrafa güçlü alt yapısı var imajını ver!

 

Siyasi ikbal arzusunda mısın? İşe iki kat lacivert takım almakla başlamalısın!

 

Amacınız entellektüel insan imajı mı? Kolay! Cok satanlar listesinden beş on kitabı al koy kitaplığa, üçününde şöyle bir sayfalarını karıştırırsan fena olmaz!

 

 “Akıllı ve tecrubeliyim” imaji mı sunmak istiyorsun? Içinde “ben” geçen cümleler kur, sesini de ortama uydur!

 

Patronuna “çok çalışıyor” imaji mı vermek istersin? Masanı hep dağınik tut, tuvalete bile elinde dosya ile git, işle ilgili herkese lüzumlu lüzumsuz sorular sor!

 

Karşı cinse zengin mi görünmek istersin? Ihtiyacın olan nakit, sadece taksi parası, kılık kıyafet, kozmetik bakım vs gibi şeyler de kredi kartın yardımcı olacaktır. Vakko`dan giyinip işi kestirmeden de halledebilirsin, dedik ya sadece kredi kartı gerekli.

 

İşte bir Türkiye özeti size. Durum artık öylesine vahim boyuttaki, insanımızı değerlendirirken düşünüyoruz; “Ne kadarı imaj, ne kadarı değil” diye. Coğunluk “mış gibi” yapmaya kendini öyle kaptırmış ki, zamanla kendisi de inaniyor kurduğu dünyaya. Ardından gerçekle yüzleşmemek için adeta kaçıyor.

 

Oysa gerçek; yüzleşme vaktine ayarladığı saatiyle “Buradayım, geleceksin ve yüzleşeceksin benimle” diyor. Ve ekliyor “Dram senin dramın olacak!”

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız