SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'İnsafsız Yönetim' Suçlaması

0
Güncellendi - 2015-12-27 15:38:13
'İnsafsız Yönetim' Suçlaması
A- A+ PAYLAŞ

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Doğanay; üniversite yönetiminin tutumuyla ilgili zehir zemberek bir açıklama yaparak üniversitedeki görevinden istifa ettiğini duyurdu.  Prof. Dr. Doğanay, mevcut yönetimin gitmesiyle İnönü Üniversitesi’ndeki görevine tekrar döneceğini de sözlerine ekleyerek; “İbni-Sina bir sözünde; ‘Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder’ demiştir. Bilim ve sanatın göç etmediği bir üniversite ortamının olmasını diliyorum.” dedi.  

“Gördüğüm En İnsafsız Yönetim”

Prof.Dr. Selim Doğanay, Malatya Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlediği basın toplantısında; “ 1997 yılından başladığım öğretim üyeliği süresince, akla gelmeyecek bir sürü şeyler ile mücadele ettim. Şu anki yönetim; üniversite de bulunduğum süre içerisinde gördüğüm en insafsız, en belden aşağı çalışan bir yönetim. Ben burada kalıp mücadele edebilirdim ancak bu bir tercihtir. Bu yönetim yerine, gerçek bilimselliği ön planda tutan, bilim adamı kimliği olan ve şahsi planlarını ön plana almayan bir yönetim geldiği zaman geri döneceğimi sizlere taahhüt ediyorum. Burayı kurmuş ve geliştirmiş bir öğretim üyesi olarak her gün bu tür şeyler ile uğraşmak sağlığımı da bozmaya başladı. Yaptığım işler ortada, 15 yıllık öğretim üyeliğim süresince gecemi gündüzüme kattım. Ailemden feragat ettim. Yine ben nerede gidersem gideyim Malatyalıların hizmetinde olacağım. “ ifadelerini kullandı.

“Onur Sözü Vermişti”

İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemil Çelik’in ikinci dönem aday olmayacağı yönünde onur sözü verdiğini hatırlatan Prof. Dr. Doğanay; “Üniversitemiz, tüm ülkede olduğu gibi olağanüstü dönemlerden geçtikten sonra 2008 yılındaki rektörlük seçimlerine başlangıçta Üniversitemizin içinden bir adayla girmek istedik. Ancak arkadaşlarımızla dışarıdan gelen, bu üniversitede hiç çalışmamış öğretim üyelerini tanımayan bir öğretim üyesi olmasına rağmen son hafta Prof. Dr. Cemil Çelik’e destek vererek en yüksek oyu almasında büyük katkımız oldu. Ramazan Özdemir hocamıza rektör bey onur sözü vermişti. Ancak o aday olmayınca biz Ahmet Kızılay’ı aday olarak gösterdik.  Ramazan Özdemir aday olmuş olsaydı o dönemde hepimiz arkasında olacaktık.  Bende 2008’deki süreçte Ramazan Özdemir’in en yakınında yer almış bir insanım. Ancak; tabiri caiz ise bu dönemde o kadar iş olduktan sonra sanki üniversitede her şey günlük güneşlikmiş gibi gösteriliyor. “ dedi.

“Hasmane Tutum İçine Girdiler”

 İnönü Üniversitesi’nin başarısız bir şekilde yönetildiğini savunan Prof. Dr. Doğanay; “Dört yıllık rektörlüğü döneminde öğretim üyeliği dışında toplum mühendisliği yapan her türlü entrikalar çeviren ve hep kendi menfaatleri doğrultusunda çalışan, üniversitemizde tabiri caizse nifak tohumları eken Malatya ve Malatyalı düşmanı birkaç öğretim üyesinin güdümünde üniversiteyi kanımızca başarısız şekilde yönetmiştir. Bunun en çarpıcı göstergelerinden biri Tubitak-2012 raporunda girişimci ve yenilikçi 50 üniversite arasında Uşak Üniversitesi, Niğde Üniversitesi gibi nispeten yeni üniversitelerin ve komşumuz Fırat Üniversitesinin girmesine rağmen üniversitemizin bu ilk 50 üniversite arasında bulunmamasını gösterebiliriz. Biz arkadaşlarımızla istişare ederek son seçimlerde, rektörlüğe Tıp Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Ahmet Kızılay’ı aday olarak gösterdik bendeniz de bu süreçte Prof. Dr. Ahmet Kızılay’ın dekan yardımcısı olarak görev yapmaktaydım. Seçimlerde Sayın Çelik’in bir sürü baskı ve yönlendirmelerine rağmen 186 oy aldık. YÖK ve Sayın Cumhurbaşkanımızın takdirleri sonucu Prof. Dr. Cemil Çelik tekrar Üniversitemize rektör olarak atandı. Bunu da şahsım ve arkadaşlarım rakip olmamıza rağmen büyük bir olgunlukla karşıladık ve kendi idari görevlerimizden istifa ederek rektör beyin kendi çalışmak istediği arkadaşlarla çalışmasına imkân sağladık. Seçimlerden sonra seçim süreci bitti oy veren vermeyen herkesin rektörüyüm açıklamasına rağmen bizzat seçimlerde Prof. Dr. Ahmet Kızılay’ı destekleyen başta şahsım olmak üzere gerek idari gerekse akademik personele hasmane tutum içine girdiler.” dedi.

“İnsanların Bir Duruşu Olmalı”

Demokratik ortamlarda muhalefetin çok önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Doğanay; “1997’den bu güne birçok entrikalardan geçmiş mücadele azmiyle bu günlere gelmiş bir öğretim üyesiyim. İnsanların bir duruşlarının olması lazım. Bugün eğer bir insan ile anlaşamıyorsanız veya burayı iyi yönetemediğini söylüyorsanız; yanlış yapılan şeylerin belirtilmesi gerekir. Eskiden birbiriyle düşman olan insanların şu anda kol kola olduklarını görüyoruz. Buna Malatya kamuoyu şahittir. Ben Malatyalıyım, yaşamımın sadece 10 yıllık bir bölümü İstanbul’da geçmiştir geri kalanının tamamında Malatya’da idim. Uzman olur olmaz İnönü Üniversitesi’ne geldim ve gerçekten buraya büyük hizmetler verdim.  Fakat insan bu kadar hizmetten sonra kişisel çıkarlar için ufak tefek konular için harcanmam beni burkuyor. “ diye konuştu.

“Tehditle Başkanlığım Sona Erdirildi”

Amerika Birleşik Devletleri’nin Washington kentinde 2005 yılında ‘Onur Ödülü’ aldığını ve Türk Bayrağı’nı orada dalgalandırdığını hatırlatan Prof. Dr. Doğanay, “Yaptığım akademik çalışmalar birçok uluslararası ve ulusal ödül almıştır. Yaptığım yayınlar uluslararası dergilerde bugün itibarı ile 495 atıf almıştır. Bunun yanı sıra geliştirdiğim bir alet İnönü Üniversitesi tarihinin ilk patenti olmak üzeredir. Bu alet şu anda CE belgesi almış ve ulusal ve uluslar arası piyasada ticari ürün olarak satılmaktadır.Ben hiçbir zaman siyaset yapmadım. Bizim yaptığımız tek şey; demokratik seçim sürecinde inandığımız insanı destekledik.  Böyle bir seçimde desteklememiz nedeni ile baskı altına alındık. Buna bir örnek verecek olursam; 2011 yılında Prof.Dr. Ramazan Özdemir zamanında Anabilim Dalı Başkanlığı’na atandım. Yapılan seçimde 6 tane öğretim üyesinin 6’sının da oyunu almışım. YÖK Kanunu’na göre anabilim dalı başkanlığı seçimleri 3 yılda bir yapılır. Ancak Sayın Ünsal Özgen, daha geldiğinin ikinci günü bana yazı yolladı. ‘Prof.Dr. Ramazan Özdemir’in yapmış olduğu anabilim dalı seçimi hukuksuzdur. ‘diye.  Öğretim üyelerini tehdit ederek seçim yapıp Anabilim Dalı başkanlığımı sona erdirdi. Bu konu ile ilgili olarak idare mahkemesinde dava açtım bu süreç devam etmektedir.” dedi.

“Korku İmparatorluğu Kuruldu”

“15 yıllık İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesindeki öğretim üyeliğim süresince hiçbir dönemde bu kadar insaf sınırlarını aşan toplumun menfaatlerinden ziyade kendi kişisel menfaatlerini ön plana çıkaran özellikle söylemleri ile yaptıkları birbiri ile uyuşmayan bir yönetim tarzı görmedim.  “diyen Prof. Dr. Doğanay;  “Dışarıya çok fazla yansımıyor ama; Şu anda gerek akademik gerekse idari personel ve çalışanlar üzerinde ‘’korku imparatorluğu” kuran hak ve hukuk yiyen, bir devlet kurumu ciddiyetinin ötesinde yaptım oldu, biz değil ben bilirim mantığıyla yönettiğini düşündüğüm bu yönetimi üniversitemizin idari ve akademik kadrolardaki arkadaşların ve Malatya kamuoyunun takdirlerine bırakıyorum. Özellikle Malatya kamuoyunu milletvekillerimizi ve sivil toplum örgütlerimizi, basınımızı üniversitemize sahip çıkmaya davet ediyorum. Kim olursa olsun haksızlıklara karşı dik duran ve sözü olan insanlara sahip çıkılması ve bu düzenin artık bilimselliği ön plana alan politika ve siyasetin üzerine çıkarılması, kişilerin kendi menfaatlerinin üzerinde Ülkemiz ve toplum adına çalışkan üreten bilim ve çalışma aşığı insanların bu uygulamalardan zarar görmemesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak insanlar korkularında pek fazla bir şey söyleyemiyor. Ben bu sürecin hepsini birçok kesime ifade ettim. “ diye konuştu.

“Batı’da İnsanın Ürettiğine Bakılıyor”

YÖK’ün yeni bir çalışmasının olduğunu ve bu çalışma sonunda birçok sorunun ortadan kaldırılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Doğanay; “ Mevcut seçimler üniversitelerde bölünmelere yol açıyor. Maalesef ülkemizde demokrasi kültürü gelişmediği için sorunlara neden oluyor. Batı’da böyle değil; oralarda insanın sadece ürettiğine bakılıyor. Ben hayatım boyunca hiçbir zaman hiçbir kimseyi siyasi duruşundan dolayı ‘ötekileştirmedim’. Hizmeti verebilecek arkadaşlara da her zaman desteğim olmuştur. “ dedi.

“Siyasetle Gelinmemeli”

Üniversite yönetimlerinde, siyasetle değil de; bilimi ile kişiliği ile yaptığı işler ile daha iyiyi yapacak kişilerin belli yerlere gelmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Doğanay; “ Öğretim üyeleri ve idari personelde yapılan işleri birilerine sorabilmeli. Ben bu konuda karamsar değilim; önümüzdeki günlerde daha iyi şeyler olacağını düşünüyorum.  Öğretim üyelerimiz şu anda döner sermayenin dağılımı konusunda haksızlık olduğunu düşünüyorlar. Bu konuda da arkadaşlarımız dışarıda muayenehane açmak zorunda kalıyorlar. Öğretim üyelerinin özlük hakları ile ilgili son 4 yıl çok büyük haksızlıklar yapıldığını düşünmüyorum. Bu konuda Rektör Çelik, hemen hemen tüm arkadaşlarımızın özlük haklarını vermiştir. Doğruları konuşmak lazım bu konuda eleştiri yapamam. “ ifadelerini kullandı.

“Bilim ve Sanat Göç Etmemeli”

Prof.Dr . Selim Doğanay sözlerini şöyle tamamladı; “Bilim insanı ve bilim adamı kimliği olan, olaylara 360 derece bakabilen, üniversitenin ve toplumun çıkarlarını kendi çıkarlarının üzerinde gören, makam ve mevkileri bir atlama tahtası olarak kullanma zihniyetinde olmayan, vefalı, tüm zenginliklerimizi kucaklayan, tek amacı bu ülkeye ve bilime hizmet olan yöneticilerin üniversitemizi yönetmesi temennisi ile sözlerime İbni-Sina’nın bir sözü ile son vermek istiyorum ” Bilim ve Sanat Takdir edilmediği yerden göç eder” Bilim ve sanatın göç etmediği bir üniversite ortamı dileğiyle.”

KAYNAK: Görüş Gazetesi (Haber-Foto: Levent BARIŞ)

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız