SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'İntihar ve Teslimiyet Belgesiydi'

A- A+ PAYLAŞ

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Malatya Şube Başkanı Ali Ekber Tunçdemir, Türkiye'nin bölünüp parçalanmasını öngören Sevr Anlaşması'nın 87. yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, "Dün silâhla başaramadıkları işgali, bugün yöntemlerini değiştirerek ekonomik, siyasi, kültürel ve medyatik silahlarla başarıyorlar."dedi.

Tunçdemir, yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Emperyalist Devletler; “hasta adam” olarak nitelendirilen Osmanlı Devletini parçalamak, paylaşmak ve Türk ulusunun varlığına son vermek amacıyla, 18. yüzyılda başlattıkları sömürgeleştirme sürecini 1. Dünya Paylaşım Savaşının sonunda Sevr anlaşmasıyla noktaladılar.

Batılı emperyalist devletlerin, gönüllü uşaklığına soyunmuş, işbirlikçi Osmanlı Hükümeti temsilcileri ve Padişah tarafından tam bir teslimiyet anlayışı içinde, 10 Ağustos 1920 tarihinde imzalanan, Ankara‘ da ki Ulusal Hükümetin hiçbir zaman kabul etmediği Sevr anlaşması; Padişah Vahdettin ve Damat Ferit Hükümetinin işbirlikçi, ihanetçi tutumunun bir belgesidir.

Sevr Anlaşması; yalnız Osmanlı topraklarının parçalanması değil, aynı zamanda Osmanlının, siyasal, yönetsel, yargısal, kültürel ve ekonomik bağımsızlığını tümüyle ortadan kaldıran, “Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış” bir yok etme eyleminin de adıdır. Taşıdığı yüzlerce onursuz madde ile tam bir “intihar ve teslimiyet belgesi” olan Sevr Antlaşmasını, yüce Türk ulusu şanlı Kurtuluş Savaşı ile, düzenleyenlerin yüzlerine çarpmış, tarihin çöplüğüne atarak, yerine Türkiye’nin kurtuluşunun ve uluslararası varlığının güvencesi, saygın Lozan Antlaşması'nı getirmiştir.

Tarihleri soykırım ve sömürgecilik üzerine kurulan Batının eli kanlı sömürgecileri, içimizdeki Sevr rüyaları gören AB Muhipleri’nin de desteği ile, Lozan Barış Antlaşması’nı geçersiz kılma, Sevr’i hortlatma, ''Sevr'' in tarihin karanlıklarda kalmış onursuz ve kasıtlı hükümlerini diriltme, çabalarını, pervasız dayatmalarla, sürdürdüler, sürdürmektedirler.

Dün silâhla başaramadıkları işgali, bugün yöntemlerini değiştirerek ekonomik, , siyasi, kültürel ve medyatik silahlarla başarıyorlar. Dün SEVR paketinin içinde ne varsa, bu gün AB paketinin içinde aynı şeyler, daha fazlası ile vardır. Çıkartılan AB uyum yasaları Türkiye’yi egemen devlet olmaktan uzaklaştırmıştır.Vatan uğruna her gün şehit verdiğimiz, kendi topraklarımızdaki eli kanlı teröristleri yakalamak istediğimizde karşımıza AB ülkeleri, yurt dışındaki terör kaynaklarını kurutmak istediğimizde karşımıza A.B.D. çıkmaktadır.

Sevr, Türk’ün, tarihinin ve vatanının linç edilmesi projesidir. Emperyalist ve sömürgeci anlayışı hiç kaybolmayan Batı, Sevr’i unutmadı. Lozan anlaşmasının imzalanmasından sonra İngiliz heyetinin başkanı Lord Curzon İsmet İnönü’ye aynen şöyle sesleniyordu. “İleride dara düşüp bize yardım için geldiğinizde, burada reddettiğiniz her şeyi, cebimden çıkartıp önünüze koyacağım ...”Lord Curson (ölümü-1925), Atatürk döneminde, öngörülerinin hiçbir zaman gerçekleşmediğini görecek kadar yaşamadı. Eğer yaşasaydı, Atatürk önderliğinde Türkiye Cumhuriyetinin yüzyıllar aşarak gerçekleştirdiği çağdaşlaşma atılımları ile on beş yıl gibi kısa bir sürede uygarlık düzeyini çağın ilerisine yükselttiğini görecekti. Oysa 1950’lerden sonra Atatürk Devrim ve İlkelerinden uzaklaşmalar, sapmalar, geri dönüşler sonucu bugün gelinen noktada, Lord Curson’un öngörüsünün ötesinde, Türkiye Cumhuriyeti yeni Sevr dayatmalarıyla karşı karşıya kalmıştır.

“Avrupa değerlerinin evrenselleşmesi” adına ulusal kimliğimiz, ulusal bilincimiz silinmekte, sığ, kişiliksiz, silik kuşaklar yetiştirilmekte, tarihimiz boyunca sahip olduğumuz tüm değerlerimiz aşağılanmakta, kısaca “bir ulus, tek bir mermi bile atmadan” teslimiyete sürüklenmekte, girmemiz olanaksız AB rüyası uğruna, yüce TÜRK ulusuna “deli gömleği” giydirilmek istenmektedir.

Bağımsızlığımız için, ulusumuzun varlığı birliği, ülkemizin bütünlüğü için Türkiye; yıllardır saptırıldığı “Kemalist Kimliğine” yeniden geri dönmeli, Yoksa yeni Sevr kaçınılmaz olacaktır."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız