SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"İstihbaratçılığım Eğer Öyle İse.."

0
Güncellendi - 2015-12-27 18:51:12
A- A+ PAYLAŞ

Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren 3 misyonerin öldürülmesine ilişkin Zirve Yayınevi Davası'nın 83. duruşması başladı. 

Duruşmada sanık Astsubay Abdullah Atılgan, 2 günden beri mahkeme heyetine yaptığı ek savunmasına devam etti.

Sanık Astsubay Atılgan, gizli tanık ve sanık İlker Çınar’ın Malatya’ya getirdiği belgeleri kendisinin göndermiş gibi gösterdiğini belirterek, “İlker Çınar’ın teslim ettiği flaş bellekteki Göç-Der ile ilgili belgelerin oluşturma ve son kaydetme tarihleri çok dikkat çekicidir. Flaş bellekte çıkan Göç-Der ile ilgili belgelerin tamamının oluşturma ve kaydetme tarihleri 16-18 Ekim 2010 tarihidir. Peki, bu belgenin oluşturma tarihi itibari ile İlker Çınar’ın sözde Mehmet Ülger ve ekibi ile kimle irtibatı var? Hiç kimseyle. Peki, Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe vermeden iki gün önce ve gizli tanık olamadan yaklaşık iki ay önce bu belgenin içine girilerek neler eklenilip neler çıkartılmıştır? Bütün bu somut verileri hiçe sayarak İlker Çınar ve ekibi bu GÖÇ-DER belgesini benim gönderdiğimi söyleyerek insanın aklıyla dalga geçercesine açıkça yalan söyleyerek bana iftira atmaktadırlar” dedi.

Atılgan, ifadesine şöyle devam etti: “İlker Çınar bugüne kadar 14 defa ifade vermiş veya verdirilmiş olmasına karşın şahsımın Fethullah Gülen cemaatiyle ilgili çalışma yaptığıma ilişkin, her türlü şüpheden uzak tek bir tane bile somut delil sunamamıştır. İstanbul’da ifadem esnasında bana sorulan soru aynen şu şekildedir. Soruldu; Haydar Baş grubu Kadiri Tarikatı'nın kontrolünde faaliyet gösteren Meltem TV yetkilileri tarafından, Fethullah Gülen grubu Nurcu kesimin dinler arası diyalog girişimleri ile Hıristiyanlığa hizmet ettiğini ispatlamak amacıyla hazırlanan 'Hıristiyanlığın Truva Atı' adı ile üç adet CD'ye ilave olarak, Mart 2005 ayı içerisinde iki adet yeni CD’nin daha el altından kamuoyuna dağıtılmaya başlandığı ifadede edilmektedir. Hıristiyanlığın Truva Atı isimli bir çalışma ve dağıtımı yapılan CD’ler hakkında bilginiz var mıdır? Bana sorulan bu soruda bu kadar açıklık ve netlik varken, çok çok özür dileyerek söylüyorum, öküzün altında buzağı aramaya ne gerek var? Yanlış hatırlamıyorsam o dönemde bu görüntüler internette tıklama rekoru bile kırmıştı. Şimdi internetten bütün dünyanın ulaşımına açık olan bu görüntüyü nasıl olur da Abdullah Atılgan gönderdi veya dağıtımını bizzat yapıyordu şeklinde söylenmesi de insanın aklıyla dalga geçmektir. Şahsım adına, öncelikle şunu belirtmeyi bir borç biliyorum. Eğer ben İlker Çınar’ın söylediği gibi bir istihbaratçı isem istihbaratçılığıma lanet olsun. İşi gücü bırakıp, haber elemanından bilgi almak yerine, ne var ne yok yememiş içmemiş her şeyi kayıtlı haber elemanım olan İlker Çınar’a bizzat iletmişim. Bu durum bile tek başına istihbaratın ruhuna ters olup, İlker Çınar’ın her zaman olduğu gibi yalan söylediğini açık bir şekilde göstermektedir. Ben hiçbir zaman Fethullah Gülen grubu ile ilgili, klasörler dolusu çalışma yapıp hiçbir kimseyi de fişlemedim. Her zaman ast-üst ilişkisi çerçevesinde amirlerim tarafından mevcut yasalar ile hazırlanarak bana tebliğ edilen görev tanım formunda yazan görevler çerçevesinde istihbarat faaliyeti yürüttüğümü samimi olarak söyledim. Bu görev tanım formunu da ilk savunmamda sizlere sunmuştum. Yani burada bana tebliğ edilen görev sadece Mersin İl Jandarma Komutanlığı'na özgü hazırlanmış bir görev tanım formu değildir. 81 ilde bulunan il jandarma komutanlıklarında aşırı sağ faaliyetlerde görev yapan tüm görevli personele tebliğ edilen görev tanım formudur. İlker Çınar, bu grupla ilgili klasörler dolusu hazırladığım evraklarda sözde fişlediğim şahıslara ait isimlerden birkaç tanesini beyana dayalı değil, belgesi ile birlikte ispat etmese müfteridir. Yani benim imzamın bulunduğu ve Fethullahçı diye fişlediğim kişileri ve haklarında yazdıklarımı sayın mahkemeye isim isim belirtmesini istiyorum. Çünkü iddiasına göre klasörler dolusu fişleme yapmışım, şayet bu iftirasını ispat edemezse kendisini sayın mahkemenin huzurunda milli müfteri ve uluslararası sahtekar olarak ilan etme hakkımın saklı olduğunu belirtmek isterim. Misyonerlik veya Fethullah Gülen grubu ile ilgili detaylı araştırma yaptığımı iddia edenler, iddia ettikleri bu araştırmayı, kimlerin yaptığını sağda solda aramalarına gerek yoktur. İddianamenin ek klasörlerinden 43. klasörde bulunan ve Başbakanlığın talimatı ve genelgesi ile il valisinin başkanlığında her ay düzenli olarak toplanan il emniyet komisyon toplantı tutanaklarına baktıklarında bu gruplarla ilgili araştırma yapılıp yapılmadığı açıkça görülecektir.”

"2010 yılında kaldırılan Başbakanlığın genelgesine rağmen eğer misyonerliği ve Fethullah Gülen grubunun faaliyetlerini araştırdık diye burada suçlanıyor isek bu toplantı tutanakları ile de Abdullah Atılgan’ın hiçbir bağlantısı ve bilgisi bulunmamaktadır. Ama ne hikmetse bu gruplarla ilgili çalışma yaptığı il emniyet komisyon toplantı tutanaklarında belli olan diğer istihbarat birimleri görevlilerden bir tanesi bu dava kapsamında bu suçlama ile yargılanmamaktır. Çünkü, bu toplantıya ilin cumhuriyet başsavcısı bizzat katılmaktadır. Ortada bir suç olsaydı herhalde müdahale eder gereğini yapardı" diyen Atılgan, şunları kaydetti:

"Dedim ya kimse kimseyi kandırmasın. Amaç suçluyu bulmak değil suç ve suçlu üretmek olduğu gibi bugüne kadar namusu ve şerefiyle çalışmış biz Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin itibarsızlaştırılmasıdır. Ayrıca şu soruyu da burada haklı olarak sormak istiyorum; iddianamenin yaklaşık 40 bin sayfalık ekinde Abdullah Atılgan’ın Fethullah Gülen grubu ile misyonerleri ilişkili gibi gösterdiğine dair tek bir belge, dijital veri veya bir not yok iken, bu yalancılar; Fethullah Gülen grubu ile misyonerlik arasında ne tür bir ilişki veya benzerlik varmış da bu iki kesimi müşterek fişlediğimi iddia edilmiştir? Ben aralarında bir benzerlik olduğunu bilmiyorum. Ancak İlker Çınar bunu biliyorsa bunu da sayın mahkemeye ayrıntılı olarak anlatmalı ve ispat etmelidir. Bu tür iddiaların 2012 yılındaki ifadelerinde İlker Çınar’a ayrıntılı ve ısrarlı bir şekilde yönlendirmeli olarak söylettirilmesinin arkasında şahsımın bu gruplara karşı hedef gösterilmesi yatmaktadır. Evimde ve işyerimde yapılan aramalarda bahsedildiği gibi Fethullah Gülen grubu ile ilgili çalışma yaptığıma dair hiçbir belge veya dokümana el konulmamıştır. El konulan belgelerin tamamı arama tutanaklarında bulunmakta olup, resmi kayıtlardır. El konulan bu resmi kayıtlarda Fethullah Gülen grubuna mensup kişilerin fişlendiğini gösterir tek bir delil bulunmamaktadır. Eğer benim imzamı taşıyan ve bu gruba yönelik yapmış olduğum çalışmalara ait bir delil veya belge var ise bunun iddia makamı ve İlker Çınar tarafından sayın heyete ibraz edilmesini istiyorum."

Mahkeme duruşmaya ara verdi.

JANDARMA'DAN JİTEM YANITI..

Zirve Yayınevi davasının 83. duruşması ikinci oturumunda sanık Astsubay Abdullah Atılgan, mahkemeye karşı ek savunmasını yapmayı sürdürdü.

Duruşmada JİTEM’ci olduğu iddiası ile ilgili olarak ek savunmasında açıklamada bulunan sanık Astsubay Abdullah Atılgan, “JİTEM diye bir oluşumun bulunup bulunmadığı, varsa ne zaman kurulduğunu, hiyerarşik açıdan nereye bağlı olduğunu, görevinin ne olduğunu, halen faal olup olmadığını, şahsımın bu oluşumla bir ilişkisinin olup olmadığını ve Jandarma Genel Komutanlığına bağlı herhangi bir birimin Özel Kuvvetler Komutanlığının devamlı emrine verilip verilmediğini, bilgi edinme kanunu kapsamında yapmış olduğum talebe, Jandarma Genel Komutanlığının 30 Ocak 2013 tarihli yazısıyla cevap geldi" dedi Atılgan, cevapta, “Kamuoyunda JİTEM olarak ifade edilen Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Komutanlığının, 1988-1990 tarihleri arasında geçici kadroyla Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığı emrinde faaliyet gösteren bir birimi ifade ettiği, görevinin bölücü terörle mücadelede etkin istihbarat sağlanması olduğu, halen, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde JİTEM isminde bir birimin bulunmadığı, Abdullah Atılgan’ın Jandarma Genel Komutanlığı emrinde görev yapan astsubay statüsünde bir personel olduğu, Jandarma Genel Komutanlığına bağlı herhangi bir birimin özel kuvvetler komutanlığının emrine verildiğine dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı”nın açık bir şekilde belirtildiğini söyledi. 

Jandarma Genel Komutanlığının vermiş olduğu cevabın, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerince tutularak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen JİTEM raporu ile bire bir örtüştüğünü kaydetti. 

Sanık Abdullah Atılgan, sanık ve gizli tanık İlker Çınar’ın mahkemedeki duruşmada, kendisinin sarı basın kartının bulunduğu iddiasının, Mersin Valiliği tarafından yalanlandığını kaydetti. Atılgan, Tarsus Ekspres Gazetesi’ne köşe yazarak buradan para aldığını söyleyen İlker Çınar’ın ifadesinin, bu gazetenin Tarsus Kaymakamlığına verdiği dilekçede, herhangi bir ücret ödenmediğinin, yine bu gazete tarafından İlker Çınar’a tanıtım ya da basın kartı verilmediğinin bildirildiğini kaydetti.

Sanık Atılgan savunmasında, “Süper ajanımız İlker Çınar, 24 Aralık 2010 tarihli ifadesinde “2000 yılında Kamil Musa Selçuk Efes’te bulunan İncil Akademisi’ne gitmem konusunda tavsiyede bulundu. Ben de kabul ettim ve burada 2 yıl süre ile yani 2002 yılına kadar kurs aldım. Kursu bitirdikten sonra uluslararası yeterliliğe sahip İncil Akademisi diploması aldım” demiştir. Bu konunun da doğru olup olmadığını, böyle bir eğitim veren akademi veya okulun olup olmadığını hem Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığına, hem de Milli Eğitim Bakanlığına sordum. Her iki kurumda böyle bir resmi kuruluşun olmadığını bildirdi” ifadelerini kaydetti.

Sanık Abdullah Atılgan, “İlker Çınar Tarsus ilçesinde Tarsus Uluslararası Protestan kilisesini kurduğunu söylüyor. Ancak bu durumu Tarsus Kaymakamlığına sordum, gelen yazıda böyle bir kilisenin kurulduğuna dair kayıt bulunmadığı belirtiliyor" dedi.

Sanık Abdullah Atılgan, “İlter Çınar, ifadelerinde 'Selçuk, Ankara, Çukurova Üniversiteleri, Mersin, Tarsus, Silifke, Erdemli, Adana, Antep Müftülükleri konferans verdiğim yerlerdir' demektedir. Adana İl Müftüsü Kemal Aydoğan imzalı bana gönderilen cevabı yazıda 'Yapılan araştırma sonucu Müftülüğümüzde misyonerlik konulu konferans verilmemiştir' deniliyor. İzmir-Selçuk İlçe müftüsü İsmail Satu imzalı cevabı yazıda 'İlker Çınar ile kurumumuzun herhangi bir bağlantısı yoktur' denmektedir. Erdemli İlçe Müftülüğünün vermiş olduğu cevabı yazıda ise “2005-2013 yılları arasında kayıtlarımızda İlçemiz müftülüğü tarafından misyonerlik konulu bir konferans düzenlenmediğini, adı geçen İlker Çınar’ın takriben 2005 yılı içinde münferit olarak müftülüğümüzü ziyaret ederek müslümanlığı kabul ettiğini söylediğini, İlker Çınar’ın herhangi bir davet üzerine getirilmediği, kendisinin geldiğini, İlker Çınar’a müslümanlığı kabul ettiğini söylemek üzere geldiği ziyaret ile ilgili herhangi bir ödeme yapılmadığı, İlker Çınar’ın herhangi bir yönlendirme ile değil münferit olarak ziyaret ettiği, İlker Çınar’a herhangi bir özel güvenlik tedbirin alınmadığını' yazısında açık bir şekilde belirtmiştir. Tarsus İlçe Müftülüğünün vermiş olduğu cevabı yazıda, 'İlker Çınar’ın misyonerlik ile ilgili konferans vermek üzere Tarsus Kaymakamlığına dilekçe verdiği, Tarsus ilçesi Müftülüğü konferans salonunda 23 Aralık 2005 tarihinde İlker Çınar’a “Misyonerlik Faaliyetleri” konulu bir konferans verdirildiği, bunun dışında İlker Çınar’a Tarsus ilçesinde daha önceden programlanarak duyurulan ve iptal edilen herhangi bir konferansın söz konusu olmadığı, Konferansa davet konusunda herhangi bir kurum veya kişi tarafından tavsiye ve yönlendirme yapılmadığını' belirtmiştir. Ankara İl Müftüsü M.Hakkı Özer imzalı cevabı yazıda, 'Yapılan arşiv araştırması neticesinde ilimiz ve ilçe müftülüklerimizce Misyonerlik konulu hiçbir konferans düzenlenmediği ve ilgi yazınız eki dilekçede ismi belirtilen şahsın yani İlker Çınar’ın konuşmacı olarak görevlendirilmediği anlaşılmıştır' denmektedir. Gaziantep İl Müftüsü Mahmut Karatepe imzalı cevabi yazıda, 'İlker Çınar isimli şahsın 2005-2007 yılları arasında Gaziantep İl Müftülüğünde misyonerlik ile ilgili konferans verdiğine dair herhangi bir kaydının bulunmadığı' bildirilmiştir. Ben, İlker Çınar’ın bu konudaki yalanlarını tek tek resmi kurumlardan gelen yazılarla mahkeme heyetine anlattım. Benim bu yaptığım işlemi iddia makamı yapmış olsaydı, İlker Çınar’ın yalanlarını iddianameye gerçekmiş gibi koymamış olacaktı” şeklindeki ifadelerle mahkemeye kendisine gelen resmi yazıları paylaştı.

Mahkeme duruşmayı yarına erteledi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız