SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Kahretmemek Mümkün Değil"

0
Güncellendi - 2015-12-27 16:11:44
A- A+ PAYLAŞ

Ergenekon davasından tutuklu olan ve hastalığı nedeniyle bir süre önce hastanede tedavi edilmeye başlanan İnönü Üniversitesi eski rektörü Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu'nun avukat olan ağabeyi Hayati Hilmioğlu, "Çağdaş üniversite yapayım derken Fatih’in başına gelenlere bakın. Terazinin bir yanına Fatih’in hizmetlerini, diğer yanına devletin yaptıklarını koyun. Kahretmemek mümkün değil."diye konuştu.

Fatih Hilmioğlu ile ilgili olarak Cumhuriyet Gazetesi'nde "Hukuk Yok, Vicdan Yok" başlığıyla yayınlanan haber şöyle:

"Ergenekon davasından 4 yıldır tutuklu bulunan eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, bir yandan hakkındaki suçlamaların asılsızlığını ortaya koymaya çalışırken diğer yandan yüreğinde evlat acısıyla siroz, kanser, şeker hastalıklarıyla mücadele ediyor.

Ergenekon operasyonları kapsamında 14 Nisan 2009’da gözaltına alındıktan sonra tutuklanan ve terör örgütü üyeliği, darbeye teşebbüs suçlamalarıyla İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Prof. Dr. Hilmioğlu, halen Avcılar Murat Kölük Devlet Hastanesi’nde tedavi altında bulunuyor. Fatih Hilmioğlu’nun ağabeyi ve avukatı Hayati Hilmioğlu, Fatih Hilmioğlu’nun Jandarma Genel Komutanlığı sosyal tesislerinde ve Kent Otel’deki yemek nedeniyle terör örgütü üyeliği ve darbecilikle suçlandığına dikkat çekerek “İki yemek, iki ağırlaştırılmış müebbet hapis. Böyle bir şey görülmüş değil. Hukuka aykırı, usule uygun olmayan, delilsiz mahkeme görmedim” dedi.

Hayali iddianame

Avukat Hilmioğlu, 3. yargı paketindeki yasal düzenlemelerin de altını çizerek “Kanunların hep bir ruhu var. Başbakan, Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı ‘Biz bu yasayı tutukluları tutuksuz yargılayın diye çıkarttık’ diyor. Ama uygulayan yok” dedi. Hilmioğlu, “Ben 23 yıllık avukatım. Bu kadar usul hatası, kanuna uymamayı burada gördüm. Bunun uluslararası boyutu da var. İddianame dünyada herkesin elinde. Bu yargılamalar bana göre sıfırın altında. Suç yok. Neymiş Ergenekon. Herhangi bir delil var mı, yok. Savcı, bilimkurgu yapmış. ‘O onunla, bu bununla konuşmuş.’ İddianamede delil yok, dayanak tutanak yok. Hayali bir iddianame” dedi.

Fatih Hilmioğlu’nun Malatya’da İnönü Üniversitesi’nde 16 yıl hizmet ettiğini anlatan Avukat Hilmioğlu “Üniversite Hizbullah’ın merkezi idi, tarikat yuvası idi. Fatih orasını çağdaş bir üniversite haline getirdi. Şimdi Karaciğer Hastanesi kuruluyor. Çalışmalarıyla temelini Fatih attı. Çağdaş üniversite yapayım derken Fatih’in başına gelenlere bakın. Terazinin bir yanına Fatih’in hizmetlerini, diğer yanına devletin yaptıklarını koyun. Kahretmemek mümkün değil.”

"ADALET İNSAN ÖLDÜRÜR MÜ HAKİM BEYLER?"

Bu arada odatv.com'da Hilmioğlu ile ilgili olarak "Adalet İnsan Öldürür mü Hakim Beyler?" başlığıyla bir yazı yayınlandı.

Ayşe Deniz'in imzasını taşıyan yazı şöyle:

"İnönü Üniversitesi’nde "oruç tutmadığı için öldürülen" öğrenciler varken, kalktı üniversitede huzur ve güven ortamı yarattı. onun yüzünden kimse hiçbir şeyden korkmaz, çekinmez, özgürce yaşar oldu.

Fatih Hilmioğlu suçludur!

İnönü Üniversites'ni 77 devlet ve vakıf üniversitesi arasında 8., 53 devlet üniversitesi arasında 2. sıraya yükseltti.

Fatih Hilmioğlu suçludur!

İnönü Üniversitesi yerleşkesine yüz binlerce ağaç diktirdi, pek çok bina ve yol yaptırarak Türkiye'nin 7. güzel yerleşkesi haline getirdi.

Fatih Hilmioğlu suçludur!

Hiç gereği yokken Türkiye'nin en büyük ve en güzel 2. (yapıldığı dönemde 1.) kütüphanesini inşa etti. Sanatın ne getirisi olacaksa artık (!) bir de güzel sanatlar fakültesi yaptırdı güzelim araziye...

Fatih Hilmioğlu suçludur!

Durun daha bitmedi! En büyük suçunu daha söylemedim. Tabii o kadar çok ki hangisini yazacağımı şaşırıyorum.

Şimdi Malatya'da Turgut Özal Tıp Merkezi (TÖTM) diye bir sağlık evi(!) vardı. Bu rektör, aldı burayı Türkiye'nin en önemli sağlık merkezlerinden biri yaptı. Yahu hemen her gün nakil yaptırdı (tövbe estafurullah tövbe); organ ve doku nakilleri. Hele karaciğer nakillerini ne siz sorun ne de ben söyleyeyim.

Ya hu düşünüyorum da Hilmioğlu'nun yaptığını 70 yıla yakın ülkeyi yönetenler dahi yapmadı. Ayrı ayrı değil, hepsini toplayın 7'yle çarpın yine Hilmioğlu'nun suçları kadar olmaz.

Şimdi dostlar! Söyler misiniz, bu adam asılmayı hak etmiyor mu?!..

Öğrencilerinden. (fleurquin)

Yukarıdaki satırlar Ekşi Sözlük’te Fatih Hilmioğlu için yapılmış bir entry’den alıntıdır. Sözlük yazarı Fatih Hilmioğlu’nu son derece güzel anlatmış. Vatan gazetesi yazarı Can Ataklı, hastanede tedavi gören Ergenekon davası kapsamında tutuklu Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu ile görüşmüş ve bu görüşmeyi köşesinde yazmış.

“Ergenekon’un 4 yıldır hapiste tutulan sanıklarından Malatya İnönü Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nu hastanede ziyaret ettim. Hilmioğlu gördüğü tedavi nedeniyle Avcılar Murat Kölük Devlet Hastanesi’nin 7. katında yatıyor. Kaldığı oda 4 jandarma, biri kadın iki infaz koruma memurunun gözetimi altında. Eşi Nuran Hilmioğlu’na ise “refakat” izni verilmiş, o da eşiyle birlikte küçük bir hastane odasında aynı dramı paylaşıyor.” diyor Ataklı.

HİLMİOĞLU’NUN SUÇU NE?

Hilmioğlu’nun anlattıklarını okuduğumuzda, Ergenekon iddianamesinde hakkında elle tutulur iki suçlama olduğunu öğreniyoruz. Suçlamalar şöyle :

- İlk Suçlama : 19 Eylül 2003’te Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’u 6 üniversite rektörü ile ziyaret etmemiz ve ardından da 8 generalle bir yemek yemek.

İddianamede basında da yer alan bu ziyaret gizli toplantı olarak değerlendirilmiş ve bu toplantıda darbe yapmak için kaos yaratma planı hazırlandığı iddia edilmiş.

Hilmioğlu bu suçlamaya karşı  “Rektörler sadece Jandarma Genel Komutanı’nı ziyaret etmedi. O tarihlerde hükümet yeni bir YÖK tasarısı hazırlamıştı. Bize göre bu tasarı üniversitelerin özerkliğini ve bilimsel niteliğini yok ediyordu. Buna karşı çıkmak için Üniversitelerarası Kurul üyeleri Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Eğitim Bakanı dâhil pek çok ziyaretler yaptı. Farklı üniversite rektörlerinden oluşturulan heyetler bu ziyaretleri defalarca yaptı. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları da ziyaret edildi. Sadece biz değil ki, Hükümet de Genelkurmay’la görüşüyordu. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik YÖK yasa tasarısını üniversitelerden bile önce Genelkurmay Başkanı’na götürmüştü, önce onlardan görüş aldılar. Aynı konu iki kere Milli Güvenlik Kurulu’nun gündemine alındı ve görüşüldü ” diyor ve soruyor “Katıldığım toplantıda 6 rektör ve 8 general vardı. Rektörlerden 3’ü, generallerden ise sadece biri sanık. Tek tutuklu ise benim. Peki bu bir gizli örgüt toplantısı ise 14 kişiden neden sadece 4’ü sanık ve sadece ben 4 yıldır tutukluyum?”

-İkinci Suçlama : Kent Otel’de İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay ile yemek yemek.

İddianamede bunun da bir gizli toplantı olduğu ileri sürülmüş. Hilmioğlu şöyle diyor : “3 Şubat 2004’te Ankara Ticaret Odası’nın düzenlediği bir panel zincirine katılmıştık. Öğle arası verildiğinde birkaç rektör arkadaşımla birlikte yemek yemek üzere Kent Otel’e gittik. Buraya ilk kez gidiyordum. Yemeğe otururken bir başka masada İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay’ın oturduğunu söylediler. İlhan Selçuk’u orada ilk kez gördüm. Yemekten sonra masaları birleştirdik, kahve içtik sohbet ettik. Hepsi bu. Ama bu yemek iddianamede gizli darbe toplantısı olarak yer aldı. Kısacası hakkımda iki kez müebbet hapis isteniyor. Yani iki yemek iki müebbet.”

Bu suçlama konusunda benim söyleyecek sözüm de yapacak yorumum da yok. Yalnız bir şeyin altını çizmek istiyorum. Prof. Dr Fatih Hilmioğlu bu suçlamalar sonucunda “iki kez müebbet hapis cezası ile yargılanıyor.”

SAĞLIK DURUMU AĞIR , AĞABEYİ İSYAN EDİYOR

Prof. Hilmioğlu yaklaşık 15 sene önce siroza yakalanmış. Cezaevinde yüz felci geçirmiş, Haseki Hastanesi’nde yapılan tedavide kullanılan ilaçlar nedeniyle karaciğer enzimlerinde 8-10 kat artış görülmüş bunun üzerine Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde gastroenteroloji bölümünde konsültasyona alınmış. (Yapılan tedavinin yanlış olmadığını enzim artışının alınan ilaçların yan etkisi olduğunu söylüyor) Uzmanlar cezaevi koşullarının hayati tehlike yarattığını, derhal klinik tedavisine başlanması gerektiğini raporlamışlar. Ancak Adli Tıp cezaevinde kalmasına  ve üniversite hastanesinde değil devlet hastanesinde tedavi edilmesine karar vermiş.

Gerisini kendi sözlerinden dinleyelim : “Ciddi bir tedavi yapılamaması hâlinde kanser çok hızlı ilerleyebilir. Ancak bu kez tedavi böbrekleri etkiliyor. Ayrıca yaşadığım stres nedeniyle bir de şeker çıktı. Şu anda tedavi gördüğüm hastane ekibi bana çok iyi bakıyor ama koşullar yetersiz olduğu için kanserin ilerlemesi kaçınılmaz. Üstelik siroz kansere çevirince nakil de bir işe yaramayacak”

Prof. Dr Fatih Hilmioğlu’na destek olmak için kurulmuş bir platform, Twitter’da onun adına bir hesap açmış. Ağabeyi Av. Hayati Hilmioğlu oradan şu açıklamaları yaptı:

İsyan ediyorum! Sadece hekimliğimden değil, insanlığımdan da utanıyorum. Adalet insan öldürür mü hakim beyler ? Kardeşim kritik eşiğe geldi. Böbrekleri de iflas etmek üzere. Avcılar Murat Kölük Devlet Hastanesi’nin mahkum koğuşunda tedavi görüyor. Eşi yanında. Ancak cezaevine tekrar gönderilirse cenazesini alacağımızı biliyoruz. Tutukluluk durumunda değişiklik olmazsa Fatih’in cenazesi Silivri’den kalkacak. Fatih, ömrünü Malatya Üniversitesi’ne vakfetmiş biri. Terazinin bir kesesine yaptıklarını koyup tartsınlar. Kardeşimin sayılı günleri kaldı. Tek dileğimiz kalan sayılı ömrünü tutuksuz yargılanarak, tedavi altında geçirmesi.

ORADA KİMSE YOK MU?

Bütün siyasi kimliklerimden sıyrılıp bir insan olarak size soruyorum? Vicdanınıza ne oldu? Silivri’den sıra sıra cenazeler gelirken neden başka tarafa bakıyorsunuz? Rahatlıkla tutuksuz yargılanabilecek bir bilim insanı gözünüzün önünde “sehven cinayete” kurban ediliyor. Nasıl susabiliyorsunuz?

Yerin dibine batsın sağcılık, solculuk, liberallik ,ulusalcılık... İçini insanlıkla dolduramadığınız kimliklerinizi alın başınıza çalın. Sırf “siyaseten doğru değil” diye , “serin liberal duruşunuz” bozulacak diye bu zulmü görmezlikten geliyor ve böylelikle de onaylıyorsunuz.

Şunu bilin ki yarın Prof. Dr. Hilmioğlu’na bir şey olursa bunun suçlusu hepimiziz. Hiçbirimizin elleri temiz değil, Silivri’den çıkan cesetlerin kanı her birimizin ellerinde.

İnsanlar çaresizce ölümü beklerken ne yapalım ama onlar da asker, asker destekçisi, darbeci, ulusalcı, kemalist, faşist diye başka tarafa bakan arkadaşlar en çok da siz bu cinayetlerin hesabını vereceksiniz. Kime mi? Tabii ki vicdanınıza...."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız