SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Kampuste Gösteri

A- A+ PAYLAŞ

Terörist saldırılar kampüste "Şehitlere Saygı ve Teröre Lanet Yürüyüşü" ile protesto edildi. Yürüyüşe kalabalık bir topluluk katıldı.

PROTESTO YÜRÜYÜŞÜ VE SENATO KARARI
Son olarak Hakkari'nin Yüksekova ilçesi Dağlıca bölgesinde teröristlerin bir askeri birliğe saldırısında 12 askerin şehit edilmesi, 16'sının da yaralanması olayı nedeniyle İnönü Üniversitesi'nde de bir protesto gösterisi düzenlendi.

Rektör Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu, yardımcıları, dekanlar ve öğretim üyelerinin cübbeleriyle katıldıkları, öğrenciler ve idari personelin de büyük bir kalabalık oluşturdukları protesto yürüyüşü Kıbrıs Meydanı'nda başladı ve Atatürk- İnönü Anıtı'na kadar sürdü.

Yürüyüş sırasında katılımcılar "Şehitler ölmez, vatan bölünmez", "Kahrolsun PKK, kahrolsun ABD", "Askere uzanan eller kırılsın" sloganları attı.

Terörist saldırıları protesto eden pankart ve dövizlerin yanı sıra Türk bayraklarının taşındığı yürüyüşte, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu, üniversite senatosunun aldığı kararı okudu. Senato kararı şöyle:

"Yıllardır ülkemizde yaşanan ayrılıkçı terör giderek tırmanmış ve son bir ay içerisinde 50’ye yakın asker ve sivil vatandaşımız şehit edilmiş ve bir o kadarı da yaralanmıştır. Bu durum ulusumuzda derin bir üzüntü yaratmıştır.

Bilindiği üzere, ülkemizde ayrılıkçı terör 1984 yılında başlamış olup 23 yıldır devam etmektedir. Emperyalist ülkeler, 150 yıldan beri Anadolu Coğrafyasında ve Ortadoğu’da yaşayan ulusları sömürgeleştirerek bu bölgelerde egemenlik kurmak istemişlerdir. İnsanlık tarihinde emperyalizme karşı en büyük direniş ve başarı, yüce ATATÜRK’ün önderliğinde Türk Ulusu tarafından 1919’da başlayan milli mücadeleyle verilmiştir. Bu mücadele sonucu, yeni bir Türk devleti, “Türkiye Cumhuriyeti”, kurulmuştur. Ancak yaşadığımız coğrafyadaki emellerinden hiçbir zaman vazgeçmeyen emperyalistler, Cumhuriyet Dönemi boyunca da, etnik ve dinsel farklılıkları öne çıkararak ülkemizde, herkesçe bilinen böl ve yönet politikalarını uygulamaya devam etmişlerdir. Bu politikaların sonucu olarak, Cumhuriyet tarihimizde yaşadığımız etnik isyanlar, 1984 yılından itibaren ayrılıkçı teröre dönüşmüştür. Terör örgütü, gerek kuruluş aşamasında, gerekse terör yaptığı 23 yıllık süreç içerisinde, sözde uygar dünyanın güçlü ülkeleri tarafından her türlü yardımı görmüş, korunmuş ve kollanmıştır. Terör örgütüne yataklık yapan bu ülkeler bir insanlık suçu olan terörizmin de böylece suç ortağı olmuşlardır.

Emperyalizmin kuklası olan terör örgütüne karşı son yıllarda gereken siyasal kararlılığın gösterilmemiş olması terör örgütünü cesaretlendirmiştir. Nihayet; TBMM’sinden çıkan tezkere ile gereken siyasal kararlılık gösterilmiştir. Bu karar, doğrudan Türk Milletinin iradesini yansıtmaktadır. Bu milli iradenin başka ülkelerin onayına sunulması asla kabul edilemez. “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” sözü ülkemizin yönetiminde milli irade dışında başka bir irade tanımamak anlamına gelir ki, bu da; Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinin temelidir.

Her geçen gün ülke ve ulus birliğimizi biraz daha zedeleyen ayrılıkçı teröre karşı milli birlik ve beraberliğimizi korumamız, giderek daha yaşamsal bir önem taşımaktadır. Teröre karşı alınacak her tedbirin ve siyasal kararlılığın arkasında Türk Ulusu bir bütün olarak bulunacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Bütün dünya ve de özellikle emperyalistler ve onların ülkemizdeki işbirlikçileri bilmelidirler ki; 1915’de, 1919’da ve 1925’de başaramadıkları hain emellerini bugün de, yarın da başaramayacaklardır.

İnönü Üniversitesi Senatosu olarak bölücü terörü ve onun iç ve dış destekçilerini şiddetle ve nefretle kınıyor, şehitlerimize Tanrıdan rahmet, gazilerimize acil şifalar ve ulusumuza başsağlığı diliyoruz."

ÖĞRENCİLER ADINA..
İnönü Üniversitesi öğrencileri adına Ayşegül Düzyol hazırlanan bildiriyi okudu ve şöyle dedi:

"Son bir ayda bu vatan için onlarca şehit veren analarımıza tüm yurdumuzdan yenileri eklendi. Yıllardır yurdumuzun bölünmez bütünlüğünü birlik ve beraberliğini korumak için, mücadele eden Mehmet’in kanı neden durmuyor?

Türkiye’yi güçsüzleştirmek için, emperyalizmin görevlendirdiği PKK, emperyalist devletlerin sağladığı maddi,-manevi ve siyasi imkanlarla otuz bin yurttaşımızın canına kıymıştır. AB ve ABD tarafından temin edilen silahlar PKK’nın elinde ölüm kusarken yine aynı devletler tarafından sağlanan mayınlarla da hain pusular kurulmaktadır. İncirlikten havalanan Amerikan helikopterlerinin PKK kamplarına erzak, silah ve çeşitli mühimmat yardımı yaptığı istihbarat birimleri tarafından ortaya çıkarılmıştır.

Sözde elli yıllık müttefikimiz olan ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirmek için projenin temelini oluşturan böl – parçala – yönet politikası, PKK aracılığı ile ülkemizde uygulanmaktadır. Birçok Avrupa ülkesinin ve Amerika’nın PKK’ya açıkça destek verdiği ortadadır. Avrupa’nın birçok şehrinde PKK terör örgütü özgürce temsilcilik açmakta özel TV kanallarında bölücülük propagandası yapmakta ve ayrıca çeşitli kaynaklardan banka hesapları aracılığı ile PKK’ya maddi destek sağlanmaktadır. Bazı Uluslararası televizyonlarda gösterilen belgesellerde, teröristler sözde bağımsızlık savaşçısı olarak gösterilirken, Mehmetçik eli kanlı bir canavar gibi yansıtılmaktadır. Bununla yetinmeyen Avrupalı devlet temsilcileri, Başkentimiz Ankara’ya bile uğramadan Diyarbakır’da bölücü mitinglere katılarak destek vermekte ve terör örgütü açıkça cesaretlendirilmektedir.

Bugün PKK terörünün arkasında sömürgeci devletlerin olduğu açıktır. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak sadece PKK maşası ile değil, onun arkasındaki siyasi ve ekonomik destekle de mücadele etmeliyiz. Sözde müttefikimiz olan devletlerin aslında birer tehlike olduğunu anlamalı, ve bunlara karşı onurlu, başı dik Türkiye’ye yakışan bir Ulusal dış politika sergilemeliyiz.

Yurdumuz içinde birlik ve bütünlüğü bozacak hiçbir akıma izin verilmemelidir. Yüce Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına Türk milleti denir.” sözü Cumhuriyetimizin en temel kuruluş felsefesidir ve bu, ırk esasına dayanan bir milliyetçilik anlayışını oluşturmaz. Bu anlayışa göre; Anadolu toprağını vatan bilen ve “TÜRKÜM” diyen her fert, hangi ırk veya hangi etnik kökenden olursa olsun bu çatı altında birleşmiştir. Milliyetçilik, temelde birlik ve beraberlik ortamının tam anlamıyla sağlanmasını amaçlayan birleştirici bir unsurdur. İktidar sahipleri gaflet, delalet ve hatta hıyanet içine düştükleri zaman, millet olarak atalarımızın bizlere canları pahasına emanet ettikleri bu memleketi, yine canımız pahasına korumayı bir tarihi sorumluluk olarak üstlenmeliyiz.

Ülkemizi bölmek ve parçalamak isteyen başta sömürgeci güçler olmak üzere, bu güçlerin maşası PKK’yı destekleyen iç ve dış düşmanlara hatırlatırız ki; bu memleketin anaları Türkiye Cumhuriyeti’nin bir karış toprağını dahi vermeyecek, daha nice yiğitler yetiştirecektir.

Bu toprakları canlarıyla ve kanlarıyla Vatan yapan şehit ve gazilerimize sesleniyoruz:

Müsterih olunuz ki! Vatanımızı korumak yolunda her birimiz birer Mehmetçiğiz.

Tüm şartlar ve durumlar içinde dahi görevimiz, Türk İstiklal ve Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamaktır. Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur."

ORDU'YA KADAR..
Üniversitedeki yürüyüşün ardından, kampusten otobüslerle hareket eden kızlı erkekli kalabalık bir öğrenci topluluğu Çöşnük Kavşağı'nda araçlardan indikten sonra Mehmet Buyruk Caddesi'nde bulunan ve 2. Ordu Karargahı olan İnönü Kışlası'na kadar yürüdüler. Burada askerleri alkışlayan öğrenciler daha sonra dağıldılar.

HABER-FOTO: Levent BARIŞ

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız