SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Karaktersiz Ruhsuz Şehir İstemiyoruz'

0
Güncellendi - 2015-12-27 23:57:06
'Karaktersiz Ruhsuz Şehir İstemiyoruz'
A- A+ PAYLAŞ

Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. A. Haluk Dursun, “Karaktersiz ve ruhsuz şehirler istemiyoruz. Şehrin bir karakteri olması lazım, bir ruhu olması lazım. Tüm şehirlerde bir program başlatılıyor” dedi. 

Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Dursun, Kültür Bakanlığı muhabirleriyle tanışma kahvaltısında bir araya geldi. Toplantıda müsteşarlığa atanmadan önce İstanbul’daki görevini anlatan Dursun, Kültür Bakanlığı olarak yapacakları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Şenliklerin kültür mirasına uygun bir şekilde yapılması gerektiğini vurgulayan Dursun, bir format hazırlandığını ve şenliklerin nasıl olması gerektiğine dair geleneksel yapının korunması eksikliğinin tamamlanmasına katkı sağlayacaklarını bildirdi.

Çanakkale ve Sarıkamış gibi savaş alanlarına değinen Dursun, “Bu tür savaş alanlarının artık husumet, rekabet, düşmanlık üzerinde değil geçmiş kötü anıların üzerinde yeni dostluklar kurulması olarak bakmak lazım. Bakanlığımız bu konuda ayrı düşüncede. Çanakkale’de bunu yapacağız zaten, yapmaya başladık. Aynısının Sarıkamış’ta da yapılması düşüncesindeyim ben. Biz nasıl kahramanca savaştık, düşman nasıl kaçtı düşüncesinden çıkarak bizde kahramandık, düşmanda kahramandı, olmaması iyi olurdu ama maalesef olmuş. Bundan sonra dostluklar üzerinden bu ilişkiyi yürütelim mantığının hakim olması lazım” şeklinde konuştu.

“KARAKTERSİZ VE RUHSUZ ŞEHİRLER İSTEMİYORUZ”

Dursun, Bakanlık olarak Kars’ın ilçesi olan Ani’ye çok önem verdiklerini anlatarak şunları söyledi:

“Kars Kalesi’ndeki restorasyonlar ve Kars Çayı etrafındaki temizliklerle beraber bir örnek şehir haline getirilmesi konusunda Bakanlığımız çok istekli ve bunu Kars’tan başlayıp birçok şehirde yapma düşüncesinde ve hazırlığında ama Kars çok özel, Sarıkamış’ı ile Ani’si ile Kars Kalesi ile eski Rus mimarisinden kalan örnekleriyle, Orhan Pamuğu ile birçok şeyiyle Kars burada sıra dışı. Üzerinde çalıştığımız bir proje daha var. Karaktersiz ve ruhsuz şehirler istemiyoruz. Şehrin bir karakteri olması lazım, bir ruhu olması lazım. Tüm şehirlerde bir program başlatılıyor. Bazı şehirlerin geçmişten gelen karakteristikleri var ve ruhaniyetleri var. Biz bunu ortadan kaldırmışız, örselemişiz, üzerini örtmüşüz. Anadolu’da da bu tür şehirler var. Biz önce bunu tekrar canlandırmak, karakterli ve ruhaniyetli şehirler. Bunu iki anlamda kullanıyorum. Yapısal ve fiziki görünüm olarak karakteri olması lazım. Kale, kule, minare diye sıralamam var. Bunların hepsini yeni baştan değerlendirmek durumundayız. Bu bakımdan Kars model olarak seçilmiş oldu.”

“Yerel yönetimlerin kültürel konulara ve yerel yatırımların ve merkezi yatırımların kültürel paylarının artmasını istiyoruz” diyen Dursun, bundan sonra Bakanlık olarak bir şehrin kütüphanesi var mı, şehir kültür salonu var mı, şehir müzesi var mı, şehir parkı var mı, şehir dersi var mı, şehir kitabı var mı, şehir dergisi var mı, şehir şenliği var mı gibi özelliklere bakılacağını ve bunlara bakılarak şehirlere not verileceğini anlattı.

“HAYATINIZDA 3 SELİM OLMASI LAZIM”

Türkiye’de genel bir estetik sorunu olduğunu belirten Dursun, “Osmanlı’da selim 3 formülü var. Hayatınızda 3 selim olması lazım. Bir aklı selim, iki kalbi selim, üç zevki selim. Buna ben selim 3 formülü diyorum ben. Kalbi selim var, akli selim de var ama zevki selim var mı?” diye konuştu.

Çözüm süreci olduğu için mi projelerin ağırlıklı olarak Doğu’da olduğu sorusu üzerine Dursun, “Güneydoğu’ya torpil geçtiğimizi söylüyorum. Güneydoğu’ya pozitif ayrımcılık yapıyorum. Aydınlarımızın, devletimizin biraz daha o bölgeye sahip çıkması kanaatindeyim. Benim özel merakım belki diyelim” dedi.

“‘ÖRNEK ŞAHISLAR DİYE BİR PROJE ÜZERİNDE ÇALIŞIYORUZ”

‘Örnek şahıslar’ diye bir proje üzerinde çalıştıklarını bildiren Dursun, “Bunların bir kısmı estetik adamlar. Güzel bakan adamlar. Bir kısmı da güzel duran adamlar. Ali Fuat Baş gibi demokrasi, hukuk alanında doğru duran bir adam. İkinci olarak da Mahiriz’i seçtik. Şehirli muhafazakâr duruşuna iyi bir örnek. Türkçe’nin hırpalanmasına, Türkiye’nin geri planda bırakılmasına seyirci kalamayız” ifadelerini kullandı.

Dursun, ayrıca Topkapı Sarayı’nda Enderun’un eğitim sürecinde Topkapı Sarayı’nın yerinin nasıl olduğunu göstereceklerini ve Topkapı Sarayı’nda askeri hayatın nasıl olduğunu göstermek için Zülüflü Baltacılar Koğuşu’nu açacaklarını bildirdi.

"AYASOFYA BAŞLI BAŞINA MEDENİYET ALGISINI GÖSTEREBİLECEK BİR YER"

Ayasofya’nın başlı başına medeniyet algısını gösterebilecek bir yer olduğunu ifade eden Dursun, bir anısını şöyle paylaştı:

“Ayasofya’nın kedileri vardır. Ben onlara Bizanslı bir hanedan aile, kedi ailesi diyorum. Her kedinin yeri bellidir Ayasofya’da. Obama geleceği zaman önden güvenlik ekipleri geldi. Kedileri gördüler. Bunlar ne olacak diye. Gerçekten biz gezerken o güzergah üzerinde kedilerin olduğu yerler vardı. Kediler yerlerini korudular. Obama şaşırdı bunlar ne dedi. Bende ‘Ketus Bizantikus’, bunlar Bizans’tan kalma hanedan kedi şeyidir dedim. Protokol kedisidir diye sevdi. Bizans’ın kedilerini bile devam ettirdik, neslinin sürmesine devam ettik. Bu bir emperyal bakış orada. Ayasofya’da böyle avantajlar var.”

“YAKIN BİR ZAMANDA SELANİK’E GİDEREK ATATÜRK’ÜN EVİNİN NE DURUMDA OLDUĞUNU GÖRECEĞİZ”

Yakın bir zamanda Selanik’e giderek Atatürk’ün evinin ne durumda olduğunu göreceklerini söyleyen Dursun, bununla ilgili oraya gidip görenlerin neler düşündüğüyle ilgili anket çalışması olduğunu söyledi. Dursun, “Benimde görüştüğüm birçok kesim hep olumsuz şeyler söylediler. Hiç kimse gitmese bile bizim orayı çok düzgün yapmamız lazım temsil özelliğinden dolayı. Gidenler eğer oradan boynu bükük, üzgün ayrılıyorsa orada bir sorun var demektir” dedi. 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız