SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Kaybeden Şehrin Bir Yılı (III)

A- A+ PAYLAŞ

Kaybeden Şehir Malatya’dan 2009 Kesitleri

 

Niyazi DOĞAN

dogannd@gmail.com

 

(II.yazıdan devam)

 

ÜNİVERSİTEDE 2009: İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemil Çelik iyi niyetli gayretlerine rağmen göreve başlarken önüne koyduğu hedeflerin bir hayli gerisinde kaldı. Bunun temelinde, iş başına gelirken sağlam bir kadrosunun bulunmamasıydı. Çünkü Prof. Çelik bir aksiyonun açtığı mecradan değil, tepkisel bir sürecin sonucu olarak o koltuğa oturdu. Hem de sırtında AKP’li siyasilerin kamburunu taşıyarak. Öncelikli işler olarak bugün Ergenekon sanığı olan eski rektör Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun yarım bıraktığı birçok projeyi tamamlayan, bunun yanısıra bazı yeni merkezler açan ve Tekno Kent konusunda sonuç alıcı bir çalışma yapan Prof. Dr. Cemil Çelik bu işler bittikten sonra ise kendini tekrarlamaya başladı.  Özellikle Hilmioğlu döneminde kadrolarını alamadıkları gerekçesiyle mağdurları oynayan birçok isim Prof. Çelik’in etrafını kuşatarak kadrolarını ve üniversite bürokrasisinde önemli makamlar aldı. Kadrolarını alanlar makamlarına çekilerek Rektör Çelik’i üniversitenin yükü altında yalnız bırakmayı tercih etti. Yani, Çelik döneminin nimetlerinden faydalananlar sıkıntıları paylaşmak yolunda Prof. Çelik’e ‘Kendi başının çaresine bak’ dediler.

 

Prof. Çelik atamaların çoğunu insanları ve üniversitenin dinamiklerini tanımadan yaptı. Çok kritik noktalara atadığı birçok ismi yeni yeni tanımaya başladı. Bazıları için hayal kırıklığı yaşadı. Basiret ve otorite sorunu var. Üniversite için stratejik işlevi olan genel sekreterlik görevine ideal ismi bulma sürecinde bir hayli sıkıntı çekti, ancak onca arayıştan ve gecikmeden sonra atadığı genel sekreterin de İnönü Üniversitesi’nin vizyonu ve hedefleri için ‘aranan kan’ olduğu konusunda ciddi kuşkular var.

 

Prof. Çelik'in üniversitenin kurmaya çalıştığı yönetimin dişlilerinin birbiri ile uyumlu olmadığı kısa sürede ard arda yaşanan istifalarla ortaya çıktı. Önce seçim döneminde ittifak yapılan önemli isimlerden Prof. Dr. Turgay Seçkin rektör yardımcılığı görevinden istifa etti. Bir süre sonra Sağlık, Kültür ve Spor Dairesi Başkanı Yrd. Doç. Dr Recep Karabulut sessiz sedasız görevinden ayrıldı. İstifacılar kervanına bir hayli gürültülü biçimde İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cem Zorlu katıldı. Prof. Zorlu, üniversitedeki bir toplantıda Rektör Prof. Çelik'in haysiyetini rencide edici tavır ve konuşmaları nedeniyle tartışmanın yaşandığı toplantıda istifa dilekçesini yazmış, Rektör Çelik de aynı hızla istifayı kabul ettiğini duyurmuştu. Prof. Zorlu'nun istifasının dumanı tüterken rektör danışmanlarından Prof Dr. Mustafa Şenol da istifa edenler safına katılan isimler arasında yer aldı.

 

Bir yılda yaşanan 4 istifa üniversitede bazı şeylerin yolunda gitmediğini, Rektör Prof. Dr. Çelik'in kadro kurma konusunda kurumsal yönetim ilkelerinden çok denge politikasına yoğunlaştığını gösteriyor. Görev süresinin neredeyse yarısını bitirmek üzere olan Prof. Çelik yalnız adam görüntüsü verdi bugüne kadar. Kalabalıklar içinde yalnız bir adam. Çevresindeki önemli sayıda isim, ikbal / istikbal eksenli endişelerle yanında olduğu için kurumsal zeka ve gelişime ciddi bir katkı sağlayamadı. Rektör Çelik'in bu göreve talip olduğunda duyduğu heyecanın bugün devam ettiğini sanmıyorum. Çünkü yerel yönetimlerde olduğu gibi üniversite de ekip / kadro işi. Prof. Çelik'in kafasında tahayyül ettiği o kadroyu kurabildiğini / kadrosu ile kendisinin  ideal birlikteliği anlamında örtüştüğünü  söylemek çok zor. Bunu yaklaşık 1,5 yıllık yönetim süresi gösterdi. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde üniversitede bir yeniden yapılanma sürecinin yaşanması sürpriz olmayacaktır.

 

Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Gündüz, ’’Hükümetten istemediğim kadar para alıyorum’’ derken İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemil Çelik’in 2009-2010 açılış töreninde yaptığı konuşmada, öğrenci harçlarının öğrencilerin üniversitedeki yaşam kalitesinin arttırılması için kullanılması gerekirken bu harçların akademik ve idari personele maaş ödemede kullanıldığını açıklaması ise üniversitenin mali portresindeki çarpıcı gerçekliği ortaya koydu.

 

Bu Maddeye Önemli Bir Not: Bu arada Malatya Belediyesi 2010-2014 Stratejik Planı’nda yerel basına yapılan ağır hakaret karşısında sus-pus olan bazı gazeteci arkadaşlarımızın Rektör Prof. Çelik’in geçtiğimiz günlerde düzenlediği toplantı sırasında medya ile ilgili sarf ettiği ancak stratejik plandaki hakaretlerin kıyısına bile varamayacak bazı sözleri karşısında efelenmeleri / aslan kesilmeleri bir hayli anlamlıdır. Eski Rektör Fatih Hilmioğlu’nun üniversite kapısına ’’İHA ve Zaman Gazetesi Muhabirleri Üniversiteye Giremez’’ şeklinde duyuru asmasına karşın tek kelime ile Hilmioğlu’nu protesto edemeyenlerin Prof. Çelik’in amacını aştığını düşündüğüm ve aynı anda da geri aldığı sözleri karşısında sahte kahramanlıklara soyunmasının 5 kuruşluk bile değeri yoktur.

 

EMNİYETTE 2009: Malatya Emniyet Müdürlüğü 2009'u sorumluluk alanındaki çalışmalarına ilişkin istatistiksel verileri geçtiğimiz günlerde açıkladı. Rutin olay ve faaliyetlerde 2008'e göre göreceli iyileşmeler olduğunu gördük. Ancak Malatya Emniyet Müdürlüğü'nde 2009'u çarpıcı kılan iki önemli olay yaşandı ve ulusal basında geniş yer buldu: 1- Malatya Emniyeti İstihbarat Şubesi`nde görevli Emniyet Amiri ile Şube Müdürü  arasındaki tartışma kavgaya dönüşünce, olay karakola ve ulusal basının sayfalarına taşındı. 2- İstihbaratçıların kavgasının yankıları devam ederken Ekim ayında bir kadın, yardım talebiyle gittiği polis müdürünün kendisine tecavüz ettiğini ileri sürerek, cumhuriyet savcılığına şikâyette bulundu. Polis müdürü aynı görevle bir başka ile atandı. Bu olay da yaygın medyada geniş yer buldu.

 

YILIN ATAMASI: 22 Temmuz 2007 seçimlerinde AKP'den aday adayı olan Mülkiye Başmüfettişi Doç.Dr. Mehmet Ulvi Saran Malatya Valiliği görevine atandı.

 

YILIN HAYAL KIRIKLIĞI / MASTÖB BULUŞMASI: Kendi kendine taşıyamayacağı ve üstlenemeyeceği kadar büyük misyon biçen, herhangi bir hemşehri derneğinden farkı olmayan MASTÖB Derneği (Malatya Sivil Toplum Örgütleri Birliği Derneği) Başkanı Hikmet Tanrıverdi ''BÜYÜK MALATYA BULUŞMASI'' adı altında amacı / hedefi belli olmayan, içi boş bir gündemle 15 bin Malatyalıyı İstanbul Abdi İpekçi Spor Salonu'nda toplayacağını açıkladığı bir toplantı düzenledi. 15 bin kişi değil, zar zor 1500 kişi toplanabildi Abdi İpekçi'ye. MASTÖB Başkanı Hikmet Tanrıverdi tam bir hayal kırıklığına uğradı. Tanrıverdi'nin AKP'de siyasete girmek için bu toplantıyı gövde gösterisine dönüştüreceğini iddia edenler ise sevindi. Tanrıverdi MASTÖB Derneği Başkanlığı görevini bıraktı.

 

YILIN SKANDAL AÇIKLAMASI: Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay akıl izan ve devlet adamlığından bir gram bile nasibini almamış bir açıklama yaparak Malatya-Nemrut Dağı yolunun tahrip edilebileceğini söyledi. Malatya AKP Milletvekilleri Ömer Faruk Öz ve Öznur Çalık cılız çıkışlarla tepki verdi, ancak Ertuğrul Günay Malatya-Adıyaman halkını kin ve nefrete tahrik eden açıklamasından geri adım atmadı.

 

YILIN SON YOLSUZLUĞU MİLLİ EĞİTİM'DEN: Yıl biterken nur topu gibi bir yolsuzluk daha meydana çıktı. Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinde bir kısım öğrenci / kursiyerlerin kuruma devam etmediği, gerekli eğitimi almadığı halde bu öğrencilere eğitim verilmiş gibi belge düzenleyip veli yerine imza attıkları, başka bir rehabilitasyon merkezinde eğitim almakta olan öğrenci / kursiyerleri kendi okullarında eğitim alıyormuş gibi gösterip eğitim vermiş gibi belge düzenledikleri, kurumda kurulması mecburi olan çeşitli branşlarda öğretmenler fiilen yapmadığı halde eğitim vermiş gibi sahte belge düzenledikleri iddiasıyla Aralık 2009'da polis geniş çaplı bir operasyon gerçekleştirdi. Çok sayıda rehabilitasyon merkezi sahibi ve yöneticisi göz altına alındı, aralarında basın yoluyla “Malatya’ya akıl veren, ahkam kesen”  ilginç isimlerin de bulunduğu birçok kişinin de, haklarındaki iddialar nedeniyle ifadelerine başvuruldu. Aralarında AKP Malatya Gençlik Kolları yöneticilerinden birinin de bulunduğu 5 kişi tutuklandı. İşi çok daha ilginç ve yolsuzlukların devlet katında artık nasıl içselleştirildiğini ve bunları normal şeyler olarak görmemiz gerektiğini anlatan bir boyutu vardı: Malatya Milli Eğitim Müdürlüğü'nün üst düzey yönetimi bu yolsuzluktan uzun süre önce haberdar olmasına ve gerekli dikkat ve özeni göstermeden ödeme emri belgesi düzenleyerek haksız ve yersiz ödeme yapılmasını sağladığı halde Vali Ulvi Saran başkanlığındaki İl İdare Kurulu bu yöneticiler için soruşturma izni vermedi. Neden? Çünkü, bu arkadaşlar yolsuzluğun öznesi olan fazla ödemeleri faizi ile birlikte tahsil etmiş ve kamu zararı ortadan kalkmış...mış...

 

YILIN MAZLUMU MALATYASPOR: Malatyaspor zaman zaman umutlansa da 2009'da karanlık günler yaşadı. Başbakan Erdoğan Malatyaspor'a hayat öpücüğü vermek istedi, bizim milletvekilleri engelledi. Onların derdi İnönü Stadı'nı yıktırmak. Yeni stadda artık amatörde mücadele eden Malatyaspor oynar. Öznur Çalık dalga geçer gibi ‚’Yeni stadyumda Malatyaspor’un uluslararası maçlar oynamasını’’ diliyor. Milletvekilleri 'Malatyaspor Malatya'nın en büyük ortak paydası' dedi ama buna asla inanmadıkları için kulübün ekonomik sorunlarının çözümü için parmaklarını bile oynatmadılar. Hep birlikte Mış Gibi yaptılar.  Süper ligde  yönetime girmek için neredeyse rüşvet verecek iş adamları kulübün semtine uğramaz oldu. Kulüp bütün ağırlığı ve sorumluluğu ile bir avuç gönüllü ve özverili fakat ekonomik gücü olmayan yöneticinin sırtına yıkılarak Malatyaspor kör kuyularda merdivensiz bırakıldı. Malatya olarak hep birlikte eserimizle gurur duyabiliriz!

 

Malatyaspor, bilinerek, istenilerek ve planlanarak yani taammüden öldürülmüştür. Katil kim mi? ’Yiğit düştüğü yerden kalkar’ diye bir ara gürleyip, sonra kaybolan Hikmet Tanrıverdi mi, iş işten geçtikten sonra para aktarmak zorunda kalan Cemal Akın, Ahmet Çakır mı, Haşim Karadağ’ı gıyabında bilmem kaçıncı defa başkan seçtiren ex vali Halil İbrahim Daşöz mü, takımın küme düşmesi halinde intihar edeceği şeklinde veciz (!) sözler söyleyen Haşim Karadağ mı, billboard ihalesinde Malatyaspor’un ters köşeye yatmasına yol açarak Malatyaspor’un sabit bir gelir kaynağına kavuşmasını önleyen Cemal Akın’ın muhterem prensi Sırrı Günaydın mı, elini bir türlü kulübün içinden çekmeyen spor medyası mı, görevde olduğu dönemde her zoru gördüğünde istifa mekanizmasına sığınan İlhan Kavuk mu, Kanaryaseverler Derneği ile Malatyaspor’u eş tutmakla övünç duyan Vali Ulvi Saran mı, şu kulüp kapansa da kafamız artık rahat etse düşüncesiyle Başbakan’ın Malatyaspor için düzenlenmesini istediği geceyi bile engelleme gafletini gösteren milletvekilleri mi, bir koyunun etinden, sütünden, yününden kelle paçasından faydalanır gibi Malatya’nın rantını paylaşan ama kente sosyal sorumluluk anlamında tek kuruş para harcamayan iş adamı mı, taraftar mı, futbolcu mu, hakem mi, TFF mi? Ne fark eder. Utanç verici sonuç ortadadır, Malatya gibi Malatyaspor da bir daha, bir daha küme düşürülmüş, tabutuna son çiviyi çakacak Brütüs’ünü beklemektedir.

 

Malatyahaber.com. değişik zamanlarda şu tezi savundu: Malatyaspor, bu kenti yönetenlerin yönetim kabiliyeti ve vizyonlarının test edildiği önemli alanlardan biri olmuştur. Malatyaspor’un ekonomik durumu, kulüp yönetimi ve Türk futbolundaki yeri, vali de dahil olmak üzere kentin yerel yöneticileri / yerel aktörleri ve  milletvekillerinin yönetsel kabiliyetini ya da kabiliyetsizliğini ortaya koyan bir turnusol kağıdı işlevi üstlenmiştir.

 

Yerel yöneticilerin mesleki kalitesi ve üstlendikleri görevlerdeki nitelikli birikimi şehrin genel yönetiminin yanısıra her zaman Malatyaspor’u da olumlu etkilemiş, yönetim kalitesi ile Malatyaspor’un Türk sporundaki konumu paralel bir gelişme izlemiştir. Bu açıdan bakıldığında, sporu sadece para harcanan bir alan olarak gören, spor-kent ekonomisi ilişkisini kuramayan, üniversitelerde bilimsel bir alan olarak okutulan Spor Felsefesi’ne birkaç ışık yılı uzaklığında olan mevcut anlayış ile elbette Malatyaspor’un iyi bir pozisyonda olması beklenemez. Özetle, Malatyaspor’un bulunduğu düzey aslında yerel yöneticilerin / yerel aktörlerin de düzeyini göstermektedir.

 

YILIN HAKARETİ: Malatya Belediyesi, baştan sona yanlışlarla dolu 2010-2014 Malatya Belediyesi Stratejik Planı’nda Malatya basınına hiç bir ayrım yapmadan toptancı bir yaklaşımla ağır hakaret etti. Ahmet Çakır belediyesi Malatya basını için ‘’Yerel basının, Malatya Belediyesi ve diğer hizmet kurumlarına yönelik yapıcı olmaktan çok uzak olan eleştiri anlayışını ısrarla yıllardır devam ettirmesi ve bazı güç odaklarınca baskı aracı olarak kullanılmasının gelenek haline gelmesi’’ ifadesi ile tüm yerel medya mensuplarına resmi bir belgede hakaret etti. Bu hakaret karşısında Malatya Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bülent Kutlutürk sert bir açıklama ile Ahmet Çakır’dan Malatya basınının hangi güç odaklarınca baskı aracı olarak kullanıldığını açıklamasını, aksi takdirde kendilerini ‘Müfteri’ ilan edeceklerini vurgulayan bir açıklama yaptı. Malatya Gazeteciler Derneği başkanı yarım ağız tepki gösterir gibi yaptı. Malatyalı gazetecilerin en eski mesleki örgütü Malatya Gazeteciler Cemiyeti başkanı ise bu ağır hakarete tepki göstermek, Başkan Çakır’ı haddini bilmez davranıştan dolayı özür dilemeye çağırmak bir yana, konuyu TV Malatya ekranlarından kamuoyuna duyurduğumuz programdan iki gün sonra belediye başkanının yemeğinde Ahmet Çakır’la poz vermenin keyfini yaşıyordu.

 

YILIN ADRESE TESLİM EDİLEMEYEN İHALELERİ: Malatya Belediyesi temizlik ve çöp ihalesinden tutun yemek ihalesine kadar çok sayıda ihaleyi, ihalelerin verilmek istendiği iddia edilen adreslere gidememesi nedeniyle iptal etmek zorunda kaldı. Her biri yaklaşık 10’ar bin TL masrafla yapılan ihale düzenlemeleri, İstanbul’dan Malatya Belediyesi’ne gelen bazı yöneticiler tarafından gerçekleştirilemez hale geldi. Belediye iptal edilen ihalelerin ilan süreci nedeniyle yaklaşık 100 bin TL zarara uğratıldı. Özellikle İstanbul kökenli ama sahipleri Malatyalı olan Akmercan firmasına verilmek istendiği ileri sürülen ihaleler konusunda belediye yönetimi içinde ciddi mücadeleler olduğu gözleniyor.

 

YILIN RANTI: Malatya Belediyesi’nin sihirbazlara adeta taş çıkartan tartışmalı şuyulandırma işlemlerinden birinde, “cür'et ve rant” tavana vurdu!.. Karakavak bölgesinde “tarla” konumunda olan arazi Malatya Belediyesi’nce yapılan şuyu ile tam 1.6 kilometre “yürütülüp”, sahiplerine 10 misli rant sağlayacağı Malatya-Ankara yolu kenarına ve kavşağa “taşındı”. Bu şuyu, malatyahaber.com’un fikri takip gazeteciliği sayesinde iptal edildi. Uygulamanın sorumluları olarak gösterilen imardan sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Ceyhan ve şuyu uygulamasını yapan Harita Mühendisi AKP İl Başkan Yardımcısı Eyüp Sağlam hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunuldu. Suç duyurusuna ilişkin dilekçede, tartışma konusu olan ve 10 kat değer kazandırılan arsa hissesi ile ilgili olarak Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Ceyhan'ın özel ilgisi ve yönlendirmesi iddiaları da detaylarıyla yer aldı.

 

YILIN TARTIŞMASI / YENİ HASTANE NEREYE YAPILSIN?: TOKİ tarafından Malatya’ya yaptırılacak olan hastane önce 800 yatak kapasiteli olarak açıklandı milletvekilleri tarafından. Bir süre sonra 650 yataklı ve 800 kapasiteli şeklinde revize edildi. Yatak sayısı bir yana, hastanenin nereye yapılacağı tartışması 2009 yılının en ateşli gündem maddesiydi. AKP milletvekilleri (Ömer Faruk Öz dışında) bir oldu-bitti ile hastanenin Şeker Fabrikası arazisi üzerinde yapılması için yoğun faaliyet yürüttü. Başta Mimarlar Odası Malatya Şubesi olmak üzere, şehircilik, ulaşım, planlama  uzmanları hastanenin Şeker Fabrikası arazisi üzerine yapılmasının şehir trafiğini felç edeceğini, kent altyapısının böyle bir yoğunluğu kaldırmasının mümkün olmadığını geçerli argümanları ile ortaya koydular. Ancak bütün bu olumsuz tabloya karşın Mimarlar Odası’nı ziyaretinde milletvekili Öznur Çalık ‘’Bu iş bitmiştir. Hastane oraya yapılacak’’ dedi. Hastanenin yeri meselesi teknik bir konu olmaktan çok siyasiler tarafından siyasi bir konu gibi ele alındı. Mesele yanlış bir zaviyeden ele alınınca da bugüne kadar sağlıklı bir sonuca ulaşılamadı. Bu nedenle de çeşitli spekülasyonlara zemin hazırlandı. Örneğin, şehir merkezindeki 2 devlet hastanesinin yıkılması, yerine yapılacak tek hastanenin de şehir dışında yapılacak olmasının özel hastanelere rant sağlanması amacıyla planlandığı iddiası güçlü bir şekilde dillendirildi. Yıl boyu devam eden tartışmalar AKP Danışma Meclisi Toplantısı’nda iki iktidar partisi milletvekilinin kamuoyu önünde sert bir tartışmaya girmesine de neden oldu. Daha önce de vurguladığım gibi Ömer Faruk Öz bir başka AKP milletvekili İhsan Koca’yı bu mesele üzerinden ‘Özel hastanelere rant sağlama çabası içinde olmak’ la suçladı. Sonuçta, teknik bir konu siyasi ya da ticari endişelerle ele alınınca ortaya tam bir kaotik durum ortaya çıktı.

 

YILIN SATIŞI: Malatya Şeker Fabrikası kapatılmak üzere satışa çıkarıldı. Kapatın kapatın. Nasıl olsa  Kemal- Ahsen Unakıtan çiftinin muhterem evlatları gerekli ithalatı yapmıyor mu zaten? Ne gerek var şeker fabrikasına. Yüzlerce kişi işsiz kalırmış, ne önemi var canım, onun da arazisine bir AVM kondurulur, işsizlik bir anda yok oluverir, di mi ama? Kapat gitsin, sat gitsin…Kaybeden kentin malları bunlar…Yetişen alıyor…

 

YILIN ŞOK CEVABI: Soru: Ergenekon Örgütü buzdağının görünen kısmı mıdır? Evet öyledir. Soru: Görünmeyen kısmına dokunmak mümkün müdür? Şimdi görünmeyen kısmı kendisini temizlemeli, en önemlisi o. Görünmeyen kısmı (Ergenekon’un n.d.) Türk Silahlı Kuvvetleri’dir, açık söyleyelim.

(Malatya Belediyesi Turgut Özal’ı Anma Konferansı. Konuşmacı Hasan Celal Güzel)

 

YILIN ABSÜRDLÜĞÜ / YA DA ZİHNİ SİNİR PROCECİLİĞİ: Bir önceki Vali Halil İbrahim Daşöz bazı kafadarlarla birlikte Malatya Kayısı’sını pazarlamak için akıllara ziyan bir kampanya başlattı. Günkurusu kayısının adını ABD Başkanı Obama’nın isminden ilhamla Apricobama şeklinde değiştirmeye kalkıştı. Obama Türkiye ziyaretinde öğrencilerle buluşmasında yerel değerlere atıfta bulunmak amacıyla diplomatik bir incelikle konuşmasının bir yerinde ‘Apricot’ dedi diye Mehmet Şahin’le birlikte neredeyse Milli Bayram ilan edecekti sayın vali. Şehrin dört bir yanı Obama’nın afişleri ile süslendi. Kartpostallar basıldı, gazetelere reklamlar verildi. Devletin valisi tam bir ‘Zihni Sinir Procesi’ konseptli bu kampanya ile kayısının dünya pazarlarında daha fazla tanınacağını ve ihracatının artacağına inandı, bizi de inandırmaya çalıştı. Bu absürd kampanya 6 ayda bir Malatya yazıları yazan Yavuz Donat dışında kimsenin dikkatini çekemedi. Üstelik Amerika’nın Türkiye Sefareti’nin tarım müsteşarı Malatya’ya geldiğinde kampanya ile inceden inceye dalga geçti…

 

(BİTTİ)

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız