SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Kayısı İçin Kim, Ne Konuştu?

A- A+ PAYLAŞ

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, geçtiğimiz Salı günü yapılan oturumda, en eskisi 4 yıl önce olmak üzere Kayısı ile ilgili konularda verilen 4 ayrı meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşülmesi sırasında, Malatya Milletvekilleri Ali Osman Başkurt, Süleyman Sarıbaş, Muharrem Kılıç, Mevlüt Aslanoğlu ile Münir Erkal'ın yanı sıra, önergeye imza atan bazı milletvekilleri de söz aldılar.

Görüşmeler sırasında ilk sözü alan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker'in konuşması, ayrı bir haberde verildiği için bu metinde yeralmadı.

Görüşmeler sırasında yapılan diğer konuşmalar "sataşmalardan, karşılıklı laf atmalardan arındırılmış" haliyle, TBMM tutanaklarına göre şöyle:

"BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80'inci Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu açıyorum.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, gündemin 58'inci sırasında yer alan, Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal ve 31 milletvekilinin, kayısı ürününün ekonomik değerinin artırılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, 134'üncü sırada yer alan, Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 37 milletvekilinin, don olayları nedeniyle kayısı üreticilerinin uğradığı zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; 320'nci sırada yer alan, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 21 milletvekilinin, kayısı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; 346'ncı sırada yer alan, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 47 milletvekilinin, kayısı üretimindeki ekonomik değer kaybının ve kayısı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak ön görüşmelerine başlıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet? Yerinde.
İç Tüzüğümüze göre Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda sırasıyla Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.
…

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gürol Ergin, Muğla Milletvekili.

CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Malatya Milletvekili Münir Erkal ve 31 milletvekilinin; yine, Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 37 milletvekilinin, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 21 milletvekili ile yine, aynı milletvekilimizle birlikte 48 milletvekilinin vermiş oldukları ve birleştirilen dört önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, Sayın Başkan sizi, yüce Meclisi ve büyük Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce, Sayın Bakan, üretim konusunda, kayısının durumu konusunda teknik ve verilmesi gereken bilgileri verdi. Ben de, izninizle -belki tekrar olacak ama- bu konulara değinmek, sonra görüşlerimizi açıklamak istiyorum.

Bilindiği gibi kayısı, Türkiye için çok önemli bir tarımsal ürün. Tıpkı fındık gibi, tıpkı geçmişte var olduğu biçimiyle tütün gibi. Tabii ki, bu arada kuru üzümü de saymamız gerekir. Bunlar Türkiye'ye özgü, ciddiye alınması gereken tarım ürünlerimiz.

Kayısı deyince hepimizin aklına Malatya geliyor. 2006 yılı sayımı olarak Malatya'da 6 milyon 817 bin 850 kayısı ağacı var. Malatya'dan sonra Elâzığ, Mersin, Sivas, Kahramanmaraş, Nevşehir, Iğdır gibi illerimizde kayısı üretiliyor. Türkiye'de kişi başına üretime baktığımız zaman, 3 kilo üretim düştüğünü görmekteyiz.

Malatya'mızda yaş kayısı üretimi yıllar içerisinde çok büyük değişiklik gösteriyor iklime bağlı olarak. Örneğin, 2004 yılında 84.700 tonken, 2005'te 500 bin ton, 2006'da 242.700 ton olmuştur bu üretim. Sayın Bakanın da ifade ettikleri gibi, Türkiye'deki üretim 2006 yılı için 400 bin tondur. Yani, buradan şu anlaşılıyor: Türkiye'deki toplam kayısı üretiminin yüzde 60'ı Malatya'da üretiliyor.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde, tabii önemli olan daha çok kuru kayısıdır ve kuru kayısının Türkiye üretimi de yine yıldan yıla değişmekte, 2006 için bu 83.564 ton yapmaktadır.

Dış satım geliri olarak baktığımız zaman, kayısının, 2004 yılında yaklaşık 199 milyon dolar, 2005 yılında 179 milyon dolar, 2006'da 194 milyon dolar gelir getirdiğini görüyoruz, ki, bunları yaklaşık 200 milyon dolar olarak ifade etmemiz doğru olur. Yalnız, fiyatlara baktığımız zaman, gerçi Sayın Bakan son iki yılın fiyatını verdi ve geçmişle bazı karşılaştırmalar yaptı, ama, bu fiyatları 2004, 2005, 2006 fiyatları olarak aldığımızda -bunlar ortalama fiyatlardır- 2004'te fiyat dolar/ton olarak 2.486 dolar/ton, 2005'te 1.895 dolar/ton, 2006'da 1.754 dolar/tondur. Bu konuya biraz sonda yeniden değineceğim değerli arkadaşlar.

Şimdi, Sayın Bakanın söylediği gibi kayısı çok çeşitli biçimlerde de tüketiliyor, onlara girmeyeceğim. Yalnız, bir konunun altını çizmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, Türkiye'de yeterince açıklanmamış bir konuyu açıklamak istiyorum. Kayısı, kalp sağlığı açısından son derece önemli bir meyvedir. Bunun herkes tarafından bilinmesinde yarar var. İçermiş olduğu yüksek potasyum ve magnezyum miktarı, kalp adaleleri sağlığı için son derece önemlidir; ayrıca, magnezyum tüm adalelerimiz için çok gerekli olan bir metaldir. Bu bakımdan, kayısının, içerdiği karbonhidratlar dışında, özellikle mineral içeriği bakımından insan sağlığında çok önemli bir yeri olduğunu bilmemiz gerekmektedir.

Kuru kayısıda kaliteyi belirleyen -biraz önce Sayın Bakan da söyledi- kükürtdioksit miktarı ile nem oranıdır. Nem oranının yüzde 25'ten fazla olması istenmez. Kükürtdioksit oranı bizde ve Avrupa Birliğinde 2 bin ppm'dir. Yani, bu, şu anlama gelir: Kuru kayısının 1 kilosunda 2 gramdan fazla kükürtdioksit olmamalıdır. Bunu bu şekilde söyleyelim. Bu rakamlar, Amerika Birleşik Devletleri'nde ve Avustralya'da biraz daha yüksektir.

Yine ifade edelim, kuru kayısının ihracatında biz dünya şampiyonuyuz, tıpkı fındıkta olduğu gibi. Bizim rakiplerimiz olarak, ama çok gerimizden gelen, İran, Pakistan ve Suriye vardır sevgili arkadaşlarım.
Bir nokta çok önemlidir: Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İngiltere, İtalya, İspanya, Fransa, bizden aldıkları kayısıyı, çok yüksek fiyatlarla, yaklaşık beş katı fiyatlarla reeksport yoluyla bütün dünyaya satmaktadır değerli arkadaşlarım.

Şimdi, ben, Sayın Münir Erkal'a, buradan, bilmiyorum, çok özel teşekkür etmek istiyorum çünkü, Sayın Erkal, araştırma için verdiği önergede, Hükûmetin bütün zaaflarını ortaya koymuş, o bakımdan teşekkür ediyorum. Neler demiş, şimdi size onları söylemek istiyorum.

Şimdi şöyle diyor Sayın Erkal: "Kayısı üreticisine, hasattan önce gübre, zirai ilaç gibi harcamalarında destek verilmemektedir. Üretici, kayısının fiyat istikrarsızlığından korkarak -biraz önce söyledim fiyatları- kükürdü fazla vermekte ve bu fazla kükürtlü ürün AB ülkelerine ihracatta sıkıntı yaratmaktadır. Kayısı Birlik'e verilen destek azdır."

GÜROL ERGİN (Devamla) - "İhracatın artırılması için gerekli olan iade desteği kayısı ürününde sağlanmamaktadır."
İşte, bizim değil, bir iktidar milletvekilinin bir itirafnamesi olarak bu sözleri de kayıtlara geçirmiş olduk, kendisine tekrar teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Malatya'da, en az 50 bin aile ve 250 bin kişi kayısıdan geçiniyor, ama, 2004 yılında büyük bir don olayı, tıpkı fındıkta olduğu, diğer meyvelerde olduğu gibi yaşandı. Şimdi, eğer ben yanlış anlamadıysam, Sayın Bakanımın sözlerinden şu ifadeyi edindim. Sayın Bakan diyor ki: "2004 yılında 26.462, 2006 yılında 14.600 çiftçi kayısıdan zarar gördü" ve şöyle ekliyor, diyor ki…

GÜROL ERGİN (Devamla) - "2006 yılında biz 5.803 çiftçiye 14 milyon 200 bin YTL yardım verdik." Ben şimdi öğrenmek istiyorum: 2004 yılında ne destek verdiniz, o afete uğrayan insanlara ne verdiniz? Bunu öğrenmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım ve yine sormak istiyorum, Sayın Bakan diyor ki, biz şimdi bütün don afetini Türkiye için, sigorta için aldık. İyi de, bundan yararlanabilmek için 2007 yılında kaç tane Malatyalı üretici, kayısı üreticisi kendini, ürününü sigorta ettirmiştir? Lütfen bunu da söyler misiniz? Eğer sigorta olayı istendiği gibi gelişmediyse Türkiye'de, şu veya bu alanı sigorta içine almak da bir anlam fazlasıyla ifade etmemektedir.

Sonra, Sayın Bakanı dinlerken ben burada kendim konuşuyormuşum duygusuna kapıldım çözümler konusunda söylediklerinde. Söyledikleri hepsi şu yapılmalı, bu edilmeli. Sizin göreviniz ne Sayın Bakan? Sizin göreviniz ne? Onları biz mi yapacaktık da yapmadık. Değerli arkadaşlarım, bakınız, bunlar çok önemli olaylar.

Şimdi geliyorum fiyat konusuna. Kayısıda oynanan oyun tıpkı fındıkta oynanan oyunun aynısıdır. Kayısı Birlik üzerinde oynanan oyunlar tıpkı Fiskobirlik üzerinde oynanan oyunların aynısıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bu Hükûmet, kayısıda olduğu gibi fındıkta da afete karşı duyarsız kalmış, kendi belirlemesi olduğu hâlde yaklaşık 252 trilyon lirasını gasp etmiştir fındık üreticisinin. O parayı vermemiştir.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Fındık üreticisinin. Kayısı üreticisinin de yaklaşık 70-80 trilyonunu gasp etmiştir. Bunları söylememiz gerekiyor. Bunları sormamız gerekiyor değerli arkadaşlarım.

Şimdi gelelim tarım satış kooperatiflerine. Tıpkı Minür Erkal Bey'in söylediği gibi, tarım satış kooperatiflerine destek -o az diyor gerçi, biraz sıkılarak az diyor- hiç verilmiyor, hiç. Bir tek kuruş o tarım satış kooperatiflerine verilmiyor. Dünyada bir tek bizde bir yasa çıkarılmıştı -tabii ki sizden önce çıkarılmıştı- tarım satış kooperatif birliklerini devlet hiçbir şekilde maddi katkıda bulunmaz diye. Dört senedir, dört buçuk senedir söylüyoruz, gelin şunu değiştirelim. Yoksa, bütün tarım satış kooperatifleri, tıpkı Kayısı Birlikte olduğu gibi, tıpkı FİSKOBİRLİK'te olduğu gibi, kapısına kilit vurur duruma gelecek. Bundan sizin ne kârınız olacak, sormak istiyorum. Bundan bu ülkenin ne kârı olacak, onu sormak istiyorum. Üreticinin ne kârı olacak, bunu sormak istiyorum.

Sevgili arkadaşlarım, bu yasayı acilen değiştirme zorunluluğu vardır. İnşallah ve mutlaka, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı, bu yasayı da değiştirecektir, bu kafaları da değiştirecektir, bunu herkesin bilmesi gerekiyor…

..Değerli arkadaşlarım, sözlerimizde doğru ve dikkatli olma zorunluluğumuz var. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum ve bu arada şunu söyleyeyim: Siz, şimdi, yaptıklarınızla yetinmiyorsunuz, Malatya'nın kayısısını burada konuşuyorsunuz. Siz, Malatya Meyvecilik Araştırma Enstitüsünü oradan kaldırıyorsunuz ve öyle bir yere götürüyorsunuz ki o Malatya Meyvecilik Araştırma Enstitüsünü, değerli arkadaşlarım, o götürmek istediğiniz topraklarda, 1998-1999 yıllarında, o bölge için özel kayısı yetiştiriciliğinde önemli olan kök kanseri olduğundan ötürü, 50 bin adet kayısı fidanı imha edilmiş ve bu alan, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından, fidan üretimine kapatılmış. Şimdi Meyvecilik Araştırma Enstitüsü oraya götürülmek isteniyor.

Sayın Bakan, böyle bir yanlış yapılabilir mi?
Değerli arkadaşlarım, bunlar çok önemli meseleler. Bu konular üzerinde hepimizin gerekli ciddiyetiyle durma zorunluluğumuz var. Ki, o enstitünün kuruluşu ta 1937'de. 1937'de bir istasyon olarak kurulmuş, meyvecilik istasyonu olarak kurulmuş. Sonra -1986 yılıydı sanıyorum- bu araştırma enstitüsü haline getirildi. Siz de, şimdi, oradan oraya nakletme bahanesiyle, kapatma çabası içindesiniz, tıpkı daha önce kapattıklarınız gibi, dört yılda kapattıklarınız gibi.

Sevgili arkadaşlarım, bu arada, bir de, bir yasa teklifi geldi, çiftçilerin borçlarının silinmesi şeklinde. Öyle anlaşılıyor, öyle anlaşılıyor, öyle değil. Bu bir tuzak yasa. Bu, seçim öncesi oy alabilme kaygısıyla, çiftçiyi kandırma yasası.

Orada getirilen düzenleme şu değerli arkadaşlarım: Müteselsil kefaletten doğan, kefil olanların sorunu ortadan kaldırılıyor. Yoksa, borç morç silindiği yok. Borç morç silindiği yok, ama, bu öyle açıklanıyor ki kamuoyuna, öyle bir duygu veriliyor ki, Türkiye'nin her yerinden çiftçiler arıyor "Borçlarımız siliniyormuş." diye. Yok öyle bir şey. Bunu herkesin bilmesi gerekir değerli arkadaşlarım, çünkü, insanlar artık kandırılmak istemiyorlar. Yeteri kadar kandırdınız, dört sene, dört buçuk sene kandırdınız, bundan sonra kandırmayın..

GÜROL ERGİN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
… Bunu söylüyorum ve ayrıca, bakın, sizlere şimdi bir belge göstereceğim: AK Partinin bir il teşkilatı, 2002 yılında, seçimden önce "Bunları biliyor muydunuz?" diye bir tablo yayımlamış, yani burada benzinin fiyatı nedir, mazotun fiyatı nedir, rafineri fiyatı?.. Ne kadar vergi alınıyor? Halka kaça satılıyor?

Şimdi, ben size, bunun, bugünkü fiyatlarını vereyim: 2 milyon 250 bin liraya siz mazotu satıyorsunuz. Sizin burada şikâyet olarak yazdığınız fiyata bakıyorum. Değerli arkadaşlarım, sizin yazdığınız şikâyet fiyatı 981 bin lira. Bu, sizin 2002 Seçiminden önceki bir yayınınız, "981 bin lira çok pahalı" diye şikâyet etmişsiniz. Şimdi, 2 milyon 250 bin lira ve gübre meselesine geliyorum.

Sevgili arkadaşlarım, gübrede inanılmaz fiyat artışları sürüyor. Bakın, üre 700 bin lira, buğday 300, üre 700 bin lira. Bununla tarım yapılır mı, mümkün müdür?! Diamonyumfosfat, yani kısa adıyla DAP, 650 bin lira. Bunların o günkü fiyatlarını da söyleyelim de, bari tamam olsun: 700 bin lira olan üre 260 bin liraymış, 650 bin lira olan DAP 385 bin liraymış

Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Süleyman Sarıbaş, Malatya Milletvekili.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinden Sayın Münir Erkal'ın ve Cumhuriyet Halk Partisinden arkadaşlarımızın (10/99, 10/184, 10/384 ve 10/410) numaralı kayısı üreticilerinin sorunlarını araştırma, Meclis araştırması isteme taleplerini görüşmek üzere Anavatan Partisi Grubu adına söz aldım. Öncelikle, bu önergeleri veren arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Yine sözlerime başlarken, biraz önce, Malatyalı olmamasına rağmen tam bir Malatyalı gibi kayısının meselelerini konuşan Gürol Ergin Beyefendi'ye de yine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

"Kayısı" deyince, arkadaşlar, Malatyalının derdi gelir, Malatyalının çilesi gelir, Malatyalının emeği gelir, göz nuru gelir ve Malatyalıya "kayısı" dediğiniz zaman bir ah çeker, bir ah işitir, çoluk çocuğunun rızkı gelir, ama, ömür tükettiği ve karşılığını alamadığı bir bitişin, bir iflasın, bir yok oluşun, maalesef, çilesi vardır.

Ben kayısıcıyım, kayısıyı bilirim, çocukluğumu da kayısı fidanları yetiştirerek, onların T aşılarının ipliğini bağlayarak geçirdim. Bütün damarlarımda, kayısından aldığımız gelirin karşılığı vardır. Tahsilimi kayısı bedeliyle yaptım, hayatımı kayısıyla kazanmış bir arkadaşınızım.

"Kayısı" deyip geçmemek lazım. Malatya'nın on üç ilçesi, merkezi, esnafı, köylüsü, tamamının geçim kaynağıdır kayısı. Kayısıyı bir tarafa çıkartırsanız, Malatya'yı, aynen, balığın susuz yerde, çayda kaldığı gibi bırakırsınız. Malatya kayısıyla anılır, Malatya kayısısıyla bilinir, Malatyalı kayısıyla yatar, kayısıyla kalkar, rüyasında kayısıyı görür. Çünkü, Malatyalı, hayatını istim damı dediğimiz -belki sizler bilmeyeceksiniz ama- kayısının kükürtlendiği o sıcak damın içinde geçirmiştir. Malatyalı, kayısının başında geçirir; Malatyalı, kayısının dibinde yatar. Sayın Bakanım, şu an gidin Malatya çiftçisinin tamamı, geceyi kayısısının dibinde geçirir; bir don olursa, saman yakayım, lastik yakayım, en azından kurtarabildiğim kadar çoluk çocuğumun rızkını kurtarayım iddiasıyla kayısısının dibinde geçirir. Bir gece eksi 2 dereceye düştü mü, kayısı gider. Malatyalının bir yıllık umudu gider, köylünün bir yıllık umudu gider, esnafın bir yıllık umudu, işte, o birkaç saatlik, iki dakikalık donla beraber bir yıl öteye ertelenir. Oğlunu evermesi gider, kızını gelin etmesi gider, komşusunun satılan belki küçük bir parça tarlasını alacaktır, o umudu yiter. Çocuğunu üniversiteye gönderecektir, vazgeçer. Kayısının o safhaya kadar o kadar çok girdisi vardır ki, bunu kimse bilmez. Bakın, ben hesap edeyim: 100 dekarlık bir kayısı bahçesinde 750 kayısı ağacı vardır arkadaşlar. 5 defa ilaçlanır; güzün "gözdaşı" dediğimiz göztaşıyla ilaçlanır, çiçek açmadan evvel bakırla ilaçlanır, bir çiçek ilacı yapılır, bir don ilacı yapılır, bir çil ilacı yapılır. 5 defa ilaçlama, 1'er milyardan 5 milyar liradır. Yani, 100 dönümlük bir bahçenin sadece ilaçlama masrafı. 2 defa gübrelenir kayısı, DAP ve üre atılır, bir de hayvan gübresiyle gübrelenir. 2'şer milyar liradan 4 milyar lira. Sayın Bakanım, hesaba dikkat edin. 7 defa sulanır; en iyi yerde 7 defa sulanır. Ben, geçen sene 100 dönüme 4 milyar ödedim, su parası, kooperatife. Yani, sulayan işçinin bedeli hariç, sadece su parası. 4 milyar su parası verilir. Ne yapılır? 2 defa bahçe içi sürülür, 1'er milyardan 2'şer milyardır. 2 defa, 1 defa… Biz "gölek" deriz, taban, teraslama; yani su tutsun diye dibine "gölek" yaparlar, teraslarlar. Bir defa da bahçede kuruları alınır.

Toplam 19 milyar liradır kayısının yıllık, 100 dönümün, masrafı. İşçilik hariç, köylünün yaptığı işçilik hariç. Budamaya yaptığı işçilik hariç, şuna hariç, buna hariç. Çoluğuyla çocuğuyla, hanımıyla, bütün efradıyla uğraşır didinir, cebinden de 19 milyar lira para çıkar yılda. Şimdi, bununla bitmedi ki. Kayısı tutmazsa bu cepten gitti. Borç harçtır, bunun faizi var. Gübreyi esnaftan almıştır. Devletten almıyor herhalde. Devletten, verirse, faizle almıştır. Mazotu bitişik petrolden almıştır. Derttir her tarafı. Sıkını sıkına gitmiştir esnafın kapısına borca ilaç almak için. Sıkına sıkına gider gübrecinin kapısına "hasılatta veririm" diye. Ama, güvenmez esnaf. Çünkü, tutup tutmayacağı belli değil. İki saatlik donda gitti mi köylü neyle ödeyecek? Traktörünün finansmanını, traktörünün amortismanını saymıyorum. Kayısı tuttu. Tuttu da bitki mi kayısının derdi? Onu daldan indireceksin, toparlayacaksın, istim damına koyacaksın orada yakıp kükürtleyeceksin, çıkartıp sereceksin kuruyacak, kuruduktan sonra çekirdeğini çıkartacaksın bir daha kurutacaksın, sonra yıkayacaksın, depolayacaksın. Kiminle yapacaksın? İşçiyle. Otuz işçi otuz gün çalışsa… 25'en milyon liradır yevmiyesi. Siz iktidara geldiğinizde 8 milyon liraydı bugün 25 milyon lira işçinin yevmiyesi. Ne yapar? 18 milyar lira da işçiye para vereceksin. Sadece Malatya'lı yemez kayasının parasını. Urfa'dan gelen işçi yer, Adıyaman'dan gelen işçi yer. O yörenin insanlar öbek öbek, kamyon kamyon gelirler ve bir yaz boyu kayısıda çalışırlar. Kayısı olmadı mı onların da işi haraptır. Adıyaman'lının da işi haraptır, Urfa'da geçici çalışan işçilerin de işi haraptır. Yani, kayısı sadece Malatya'nın, üretenlerin sorunu değil o insanların da sorunu. Çünkü, kayısıyı don vurduğu an onlar da o sene işsiz kalmıştır.

Şimdi, 45 milyar lira masraf edersiniz, ne alırsınız? 25 ton kayısı. Kaça satacaksınız ki kurtarasınız? Biraz önce Sayın Ergin fiyatı verdi, 2006 yılı 1610 dolar/ton.
Şimdi, her şey tamam, emek veriyorsunuz, göz nuru veriyorsunuz, ama, pazar, pazara gelince para yok.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Niye yok? Çünkü, pazarlanmıyor. Dört beş tane uluslararası ithalatçının ayak oyunlarıyla -biraz önce Sayın Bakanım söyledi, önergelerde var- yurtdışında bizden kayısı alan, ithal edenler, onlar bizim fiyatımızın üstüne 3 kat, 4 kat fiyat koyarak kendileri pazarlamalarını yaparlar. Bu 1610 dolar/ton, üreticinin fiyatı değil, bu ihracatçının fiyatı. 25 ton kayısından 10 ton iyi kayısı alırsınız, birinci sınıf kayısı alırsınız, bugünkü fiyatı 2.000-2.500 lira. 10 ton "ıskarta" dediğimiz kayısı alırsınız, 1.200 lira, 1.100 lira. Satamazsınız bile. Benimki daha duruyor, 1.100 liraya alan varsa 10 ton vereyim derhal, derhal vereyim. Peki ne olacak? Yani, bu üretici ne yapacak? Kimin kapısını çalacak. 26 bin kişi dondan zarar görmüş, 5 bin kişiye don parası vermişsiniz. Adil mi? Hayır. O yasa var -işte, yasayı koyuyorsunuz önümüze- 2090 sayılı Yasa. Diyor ki: "Çiftçi mallarının yüzde 40'ını kaybederse -yani, bütün mal varlığının yüzde 40'ını kaybederse- ancak afetten destek alabilir."

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Ee, şimdi, kayısısını kaybetmiş, o sene aç. Adama diyorsun ki: "Senin tarlan duruyor ama, traktörün duruyor." Ne yapsın?

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Traktörünü de mi satsın? Tarlasını satsın. Ertesi sene, afeti olmayacak ertesi sene, malı yok ki afeti olsun. Tarlasını, traktörünü sattıktan sonra, ertesi sene bir daha olmayacak. 50 bin kişi… Sene 2002, sene 2007. 2002'de satmış kayısıyı 4 milyona, bugün satıyor kayısısı ortalama 2 milyona. 2002'de almış gübreyi 250 bine, bugün alıyor üreyi 700 bine.

2002'de almış mazotu 950 bine, bugün alıyor 2 milyon 250 bine. O gün işçiyi, Adıyamanlı işçiyi çalıştırmış 8 milyona, 10 milyona, bugün işçi 25 milyon lira. Daha çok olsun, işçilerimiz para kazansın ama, nereden verecek? Yani, kayısıcının girdisi 10 kat artmış, en az 5 kat artmış, ama kayısı fiyatı düşmüş. Şimdi, 50 bin insana diyorsunuz ki "Durumunuz nasıl, iyi misiniz?" Bekliyorsunuz ki "İyiyiz, çok iyiyiz." desinler. Çok saygıdeğerdir Malatya'nın insanları, hakikaten böyle samimi sorduğunuz zaman "İyiyiz bey." der. Ama, ben bilirim ki, o iyinin içerisinde devletine hürmet, büyüğüne hürmet yatar. Kendisi kan kusar, açtır, susuzdur, ama, belli etmemek için, kimseyi üzmemek için "İyiyizdir bey, iyiyizdir." der.

50 bin kişi iyi olmaz da, Malatya'nın esnafı iyi olur mu?
Malatya noterlerine sordum: Günlük Malatya'da 500 esnafın senedi protesto oluyor, çeki yazılıyor. Bu ne demek? 500 esnaf akşam evine huzursuz gidiyor, mutsuz gidiyor. 500 esnaf, artık iş yerini kapatayım mı, kapatmayayım mı, onun derdiyle meşgul.

Bu da yetmiyor, Malatya'nın 50 bin de işsizi var, 50 bin kişi de işsizi var. Kayısı olacak ki kayısı da çalışsın, kayısı olmadı mı o da yok. Dolayısıyla, kayısı, öyle tanımayanların, bilmeyenlerin "Efendim bir kayısı var, işte satılıyor, para ediyor, sarı renkli." o öyle değil… Kayısıyı, o islim damında kasa taşıyanlar bilir. Kayısıyı, o kayısının başında, güneşin 28 derece sıcağında toplayanlar bilir. Kayısıyı, bütün o emeklerine rağmen pazara götürüp, müşterinin boyun bükmesinden gururu kırılan üreticisi bilir.

Satmıyor insanlar, olanlar satmıyor. Peki, olmayan ne yapacak? Adam borçlanmış, gübreciye borçlanmış, mazotçuya borçlanmış, işçiye borçlanmış. Ağustosun 15'i kayısısını çıkartır çıkartmaz pazara. Okul da açılıyor eylül ayında.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Çoluk çocuğuna önlük alacak, ayakkabı alacak, mecburen pazarda. Ee, ithalatçılar buradaki yerli ihracatçıyla zaten iş birliği hâlinde, anlaşmışlar. Rekolte ne kadar? Şu kadar… İyi, nasıl olsa bu sene mal var, fiyat şu. Peki, bu fiyatı dengeleyecek bir devlet politikası var mı? Vardı bir tarihlerde, Kayısı Birlik vardı, Allah'a ömür Kayısı Birlik yok oldu. Bütün birlikler gibi, Kayısı Birliğin de eceli yetmişti. Bu Hükûmet, onun fermanını, boynuna ipi geçirdi, astı ve Allah rahmet eylesin Kayısı Birlik öldü. Kayısı Birlik öldü de ne oldu? Kayısı Birlik ölürken kayısı üreticisi de beraber öldü, beraber öldürüldü. Köylüyü öldüreceksiniz, köylü üretmeyecek. Efendim, köyde nüfus çok şehre taşınsınlar... Ne yapacaklar şehirde? Malatya'da ne yapacaklar?
Taşındılar. Çoğu bahçesini kesiyor zaten. Herkes, şunu… Yirmi beş yılda yetişiyor, yirmi yılda yetişiyor. Yirmi yıllık göz nurunu, emeğini, dibine bir hızar makinesiyle kesiyor. Kesiyor ama, aslında kestiği hayatının bir yeri, aslında kanayan hayatının bir yeri, aslında üzülüyor, aslında kahroluyor, çoluk çocuğuyla emek vermiş, kapısında yeşillik olan kayısıyı keserken kahroluyor; ama çaresiz, ama biçare, ama yapacağı bir şey yok, ama kadere mahkûm, ama bir devleti var yanında hissetmediği, ama bir Bakanı var kayısının kenarından geçmeyen, ama bir Hükûmeti var derde derman olmayan, yaraya merhem olmayan bir Hükûmeti var.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Verdiler, yüzde 51 oy verdiler, daha çok versinler. Ben oy moy peşinde değilim, ama, karşılığını verin. Bu insanlar, bihakkın size oy verdiler. Niye? Daha huzurlu olsunlar, daha refah içerisinde yaşasınlar, dertlerine çare olun diye verdiler. Ee gördüler işte, dört senedir ne kadar çare olduğunuz ortada. Şimdi, Hekimhan'ın Güzelyurt'undan, Akçadağ'ın Yağmurlu'sundan, Doğanşehir'den, Doğanyol'dan, Doğanşehir'in Polat'ından insanlar silme oy verdiler sandıkta. Şimdi, kayısı fiyatlarıyla gidin bir, gidin bir sorun. Şimdi, biraz sonra çıkacaklar "efendim verdik işte, iyi verdik"... 1.200 liraydı dolar, kayısı 4 milyon liraydı, yani 3 bin dolardı. Köylünün 3 bin dolarını verin. 4,5 milyon olması lazım kayısının. Uluslararası piyasada, bizden ithal edenler, 4 milyon 500 bine satıyorlar, alıcı buluyor. Demek ki, pazarlamada, çiftçinin yanında olmayan politikalar neticesi, benim köylümün yiyeceğini Avrupa'nın ithalatçısı yiyor, Amerika'nın ithalatçısı yiyor. Biz baştan beri söylemiyor muyuz, bu düzenin adı "sömürü düzeni" diye? Üreticisini sömürten, sanayicisini sömürten, ekonomisini taşeronlaştıran, sermayesini yabancılaştıran, milletini köleleştiren bir IMF düzeninin tutsağı oldunuz. Nedir bu tat, bundan aldığınız zevk, bundan aldığınız lezzet nedir bilemiyorum; herhâlde gemiler, herhâlde gemiler... Yani, köylünün hakkını verin, köylünün emeğini verin. Biraz önce arıyor Konyalı, "fiğ şeyini alamadım daha" diyor, "Bakan söylüyor, alamadım" diyor, "mazot desteğini alamadık" diyor.

Kayısının bu kadar masrafı var, kayısıya 10 milyon lira destek veriyorsunuz dekar başına, susuz arazide arpa ekilen yere, ona da 10 milyon lira veriyorsunuz. Kayısının, onun emeğinin, 10 katı masrafı var. Bazı şeylerin özelliği olmalı. Yani, susuz arazide arpaya 10 lira doğrudan destek veriyorsanız eğer -arpa ekene- kayısı bahçesine en az 100 lira destek vermeniz lazım dönümüne.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Niye vermiyorsunuz? 200 milyon dolar geliyor, yüzde 20 vergi alıyorsanız, 40 milyon dolar vergi alıyorsunuz kayısıdan. 200 milyon dolar ihracatta, dolaylı vergilerle yüzde 75 alıyorsunuz; 100 trilyon vergi alıyorsunuz, 50 trilyonunu verin. Yani, üreticiden dolaylı vergilerle aldığınız yüzde 50'den fazla. 200 milyon dolar ne yapar? 260 trilyon yapar. Yüzde 50 dolaylı vergi ne yapar, 130 trilyon mu? Evet. Kayısı üreticisinden 130 trilyon vergi alıyorsunuz, 50 trilyonunu verin. Yani, 130 trilyon aldığınız dolaylı vergiyi götürüp, holding sahiplerine, 26 tane milyar dolar sahibine yedireceğinize, vatandaştan aldığınızı vatandaşa verin. Çok mu şey istiyoruz? Verin ki, daha fazla üretsin; verin ki, daha fazla kalkındırsın bu ülkeyi; verin ki, insanlar mutlu olsun. Bir kıtlık düzenidir… Kıtlık düzeni vardır. Bir odanın içerisine insanları koyarsınız, hiç ekmek vermezsiniz on gün; on gün sonra kapıdan ekmek atarsınız, o ekmek atana teşekkür ederler "Allah razı olsun, ekmek atıyor" diye. Kölelik düzeni. Ona razı edilmiştir, o açlığa razı edilmiştir. Bir kıtlık düzeni kurdunuz, insanlara üç kuruş, kömür vermeyle, erzak vermeyle "Allah razı olsun" diyor adam. Niye? Kıtlık düzeni böyledir de bunun için.

Orta Çağ'da köleler vardı Avrupa'da. Hiç kimse efendilerine, hiç kimse düklerine karşı gelebiliyor muydu? Kölenin çocuğu köle oluyordu, onu kader zannediyordu. Bizim insanlarımızı da kıtlık düzeninde köleliğe mahkûm ettiniz ve köleliği onlara bir kader gibi yaşatıyorsunuz. Sonra, önlerine gönderdiğiniz bir file erzakla, vatandaş "Allah razı olsun" demenin çaresizliği içerisinde kalmış. İş? İşi yok. Kayısısı para etmiyor. Sosyal güvenliği? Sosyal güvenliği yok. Yani, aslında, Başbakan çok doğru söylüyor "İstanbul'a gelene sormak lazım" diyor. Paran var mı? Pulun var mı? Paran yoksa adam değilsin, niye geldin? İşin özü bu. "Paran var mı?" diye seyahat eden insana sorarsan "paran yoksa gelme" dersen… Sen adam değilsin. Siz, şimdi köylüye diyorsunuz ki: Siz sadece seçimde adamsınız, ama, seçim bittiği gün adam değilsiniz. Adam olsaydı, 4 milyon olan kayısının bugün 7 milyon olması lazımdı.

Fındığı aldınız. Fındığı, Toprak Mahsulleri Ofisi olarak aldınız. İyi de ettiniz. Kayısıyı da alın Sayın Bakan. Kayısıyı da alın. Fındık iki sene dayanırsa, kayısı beş sene dayanır. Söz, dayanır. Fındığı ne yapacaksanız, kayısıyı da onu yapın. Fındığı çerez olarak kullanacaksanız, kayısıyı da kullanın. Fındığı çikolatada kullanacaksanız, kayısıyı da marmelatta kullanın. Bu sene belirleyin Toprak Mahsulleri Ofisi olarak, 50 bin ton kayısı alacağız deyin, kuru kayısı. Fiyatı 5 milyon deyin. Deyin, milletin yüzünü bir güldürün. Millet bir gülsün. Oy alırken iyi de çok mu bedel olur? Hayır, topladığınız vergiyi bile vermemiş olursunuz. Yani, köylüden topladığınız, dolaylı vergilerle topladığınız parayı tekrar köylüye iade etmenin sözünü de verdik biz, AK Parti olarak, ilçe ilçe gezerken dedik ki: "Ey millet, sizden aldıklarımızı size vereceğiz. Beraber yürüyeceğiz biz sizle bu yollarda." Sonra, bir baktık ki, köylüden aldıklarımızı Ofer'e, Hariri'ye birer birer vermişiz. Yol değişmiş, makas değişmiş, ee, biz de sizi değiştirdik. Bu millet de sizi değiştirecek.

AK Parti Grubu adına söz isteyen, Ali Osman Başkurt, Malatya Milletvekili.

AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ OSMAN BAŞKURT (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayısı üretimi, tüketimi, ihracat ve ithalatında yaşanan sorunlarla ilgili Meclis araştırmasıyla ilgili olarak, AK Parti Grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konumuz olan kayısı üretimi ve kayısı üreticilerinin sorunlarına yönelik olarak, öncelikle ülkemiz kayısı üretimi hakkında bilgi vermek istiyorum.

Türkiye, dünyada tarımsal üretim açısından kuru kayısı, fındık, kuru incirde ilk sıradadır. 2004 yılı itibarıyla dünyada 339.500 hektar alanda yaş kayısı üretimi yapılmakta olup, bu alandan alınan ürün miktarı ise 2 milyon 686 bin 486 tondur. Dünyada oldukça sınırlı sayıda ülke taze yaş kayısı üretimi yapmaktadır. Dünya kuru kayısı üretimi, yıllar itibarıyla 120-150 bin ton arasında değişmektedir. Ülkemizin kuru kayısı üretimi ise, 100-120 bin ton arasında olup, dünya üretiminin yüzde 84 ila 90'nını karşılamaktadır.

Ayrıca, ihraç edilen kuru kayısının da yüzde 85'ten fazlasını Malatya kayısısı karşılamaktadır. Kayısının yaklaşık 70 ülkeye ihracatı yapılmakta olup, ihracatımızın yüzde 50'si Avrupa Birliği ülkelerine yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayısı ile ilgili sorunları özellikle iki başlıkta, biri üretim, diğeri pazarlama olmak üzere iki ana başlıkta toplamamız mümkündür.

Birinci ana başlık üretimle ilgili sorunları ise, yedi başlıkla sıralamak mümkündür.

Birinci, ilkbahar geç donları ve afet, doğal afetler kayısı üretiminde üretimi engelleyen önemli faktörlerin başında gelmektedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın ilgili merkez ve taşra birimleri bu konuda üreticilerimizi sürekli olarak uyarmaktadırlar. Ancak, üreticiler tarafından alınacak tedbirler sınırlı kalmakta, yine de afete maruz kalınabilmektedir. Bu durumda, Hükûmetimiz, 2090 sayılı Kanun çerçevesinde ve çalışma ve üretme imkânları önemli ölçüde bozulan çiftçilere yardım yaparak, bu çiftçilerin tekrar üretim alanına girmesini sağlamaktadır. Sayın Tarım Bakanımızın destekleriyle, yardımlarıyla don zararları da bu Kanun çerçevesinde karşılanmaktadır.

Burada, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere Recep Tayyip Erdoğan'a, Tarım Bakanımız Sayın Mehdi Eker'e kayısı üreticilerini, geçen yıl don mağduriyetinden beş ilçemizi, beş ilçemizde dona maruz kalan çiftçilerimize merhem olduklarından dolayı teşekkürlerimi, şükranlarımı Malatya halkı adına sunuyorum.

Malatya'da 2006 yılında dondan zarar gören 6 bin üreticiye -demin de Sayın Bakanımızın söylediği gibi- 14 trilyon hasar bedeli ödenmiştir. Daha…

ALİ OSMAN BAŞKURT (Devamla) - Darende'de -evet- Ağılyazı'da tapu kadastro çalışmaları geç girdiğinden dolayı gecikme olmuştur. Onlar da başvurularını yapmışlardır, yakın zamanda inşallah ödenecektir.

ALİ OSMAN BAŞKURT (Devamla) - Tarım sigortası uygulamalarına Bakanlar Kurulu kararıyla 2007 yılından itibaren don zararları da eklenerek uygulama başlatılmıştır. Kanun uygulamasıyla, üreticilerin ürünlerinin sigorta primlerinin yüzde 50'si devlet tarafından karşılanmıştır.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, Hükûmetimiz, Tarım Bakanlığımız… Özellikle kayısı üreticisi için söylüyorum, işte, az önce değerli milletvekillerimizin de vurguladıkları gibi, bir sene don olmazsa, ikinci sene, üçüncü sene oluyor. Doğru mu? Ve bugüne kadar hiçbir hükûmet bu konuda bir çözüm üretememiş. İlk defa geçen sene Sayın Başbakanımızın Malatya'ya gelmesiyle, 32 ilde afet olmasına rağmen, hiçbir ile bu yardım ödenmemişken, 35 trilyon yaklaşık tahmin ediliyor denildi ve bu sözden dolayı, birçok siyasi çevredeki arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, yani, neden bu parayı, 16 trilyonu, 17 trilyonu Malatya'ya verdiniz diye, âdeta burnumuzdan getirdi. Elbette eleştiriye açığız, elbette eleştiri yapacaklar, ama, biz bugüne kadar, bu paranın kuruşu girmedi. Neden, bugüne kadar girmeyen, bugüne kadar neşter vurulmayan, ödenmeyen, dondan dolayı mağdur edilen çiftçilere bir kuruş para ödenmemişken -yaklaşık 6.000, inşallah bu 7.000'i bulacak- 7.700 kişi mağdur olmuş, bunlardan 6.600'ü faydalanmış. Diğerleri de 7.000 tane dilekçe verilmiş. 7.000 dilekçeden 4.000 tanesi incelenmiş ve geçen ay da 1,2 trilyon para tekrar çiftçilerimizin hesabına aktarılmıştır. Burada bunun istismarını yapmak, etmek… İnsaf sahibi olmak lazım. Evet, bundan dolayı teşekkür etmek lazım.

ALİ OSMAN BAŞKURT (Devamla) - Bu para Malatyalıya girmiştir, Malatyalı çiftçiye girmiştir, Malatya çiftçisi faydalanmıştır.

Yine, demin, az önce Muğla milletvekilimiz, değerli milletvekilimiz Malatyalı bu tarım sigortası poliçesinden dolayı kaç tane çiftçimiz bundan istifade etmiştir diye soru sordu. Ben burada açık olarak Genel Kurulumuza, sizlere açık şekilde ifade etmek istiyorum. Tam 7.339 çiftçimiz, Tarım Sigortası Kanunu sayesinde, Malatyalı çiftçilerimiz -Türkiye'de de beş ilin içerisinde en önde gelen- poliçe kestirmiştir. 10 Ocak 2007-27 Mart 2007 tarihleri arasında bu poliçeler kesilmiş. Yaklaşık 81 trilyonluk ürün tarım sigortası kapsamına, teminatına alınmıştır. Burada bu Hükûmeti alkışlamak lazım, tebrik etmek lazım.

ALİ OSMAN BAŞKURT (Devamla) - İkinci, girdi fiyatlarının yüksek olması. Ben, yedi başlıkta bunları topladım. İkincisi, üründe fiyat dalgalanmalarının önü kesilerek istikrarlı bir fiyat politikasının ilgili taraflarca ortaya konmasıdır.

Yine -demin de Bakanımızın vurguladığı gibi- üçüncü bir sorun, fidan temininde karşılaşılan güçlükler. Meyve üretiminin en önemli sorunlarından biri de, kaliteli, pazara uygun çeşitlerin üretiminin sağlanmamasıdır. Sertifikalı fidan ile tesis edilen yeni bahçelere dekar başına destek ödemesi yapılmaya başlandıktan itibaren 20 bin YTL destekleme ödemesi yapılmıştır. 2006 yılında 785 bin YTL destekleme ödemesi yapılmıştır. Bu destekleme 2007 yılında da tekrar dekar başına 200 YTL olmak üzere devam edecektir.

Diğer önemli bir problem, gübreleme. Toprak tahlillerinin zamanında ve belli aralıklarla yapılarak tahlil sonuçları doğrultusunda doğru materyal ve tekniğine uygun olarak gübreleme yapılması gerekmektedir. Bakanlığımıza bağlı birimler, isteyen üreticilerin toprak tahlillerini yaparak gerekli gübre tavsiyelerini yapmaktadır. Hükûmetimiz, toprağını tahlil ettirerek üretim yapan üreticiler için dekar başına 1 YTL ilave doğrudan gelir desteği vermektedir. Ayrıca, dekar başına 1,8 YTL mazot ve 1,43 YTL de gübre desteği vermektedir.

Diğer bir problem, beşinci bir problem, sulamada az su ile daha çok alan sulamak gerekmektedir. Enerji ve işçi giderlerini asgariye indirerek üretim maliyetini düşürmek için basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması zorunludur. Özellikle de, damlama ve yağmurlama sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması amacıyla Bakanlığımızca Köy Bazlı Katılımcı Yatırım Projesi kapsamında yapılacak yatırımlara yüzde 50 destek verilmektedir. Yeni bir projede Hükûmetimizin uygulamaya yakında koyacağı, yine yüzde 25'i hibe yüzde 75'i de yedi yıl geriye sıfır faizle Ziraat Bankası tarafından verilecek devrim niteliğinde sulama projesi yardımı yakında uygulamaya konulacaktır..

..ALİ OSMAN BAŞKURT (Devamla) - Kükürtleme, buradaki en önemli nokta, kuru kayısı üretiminde uygun kükürt alanlarının elde edilebilmesi için üreticilerimizin yetkililerin uyarılarına özen göstermeleri gerekmektedir. Önceki hükûmetler döneminde kayısının kükürt oranlarında yapılan düzenlemeler, yurt içi ve yurt dışı kayısı satışında sorun çıkarmaktadır. Kükürt oranlarına ilişkin standartlarda biraz esneklik gösterilmesi ve zamana yayılması gerekmektedir. İhracatımızın yüzde 50'sini yaptığımız Avrupa Birliği ülkeleri, kükürt oranı yüksek ürünleri maalesef tercih etmemektedir. Kayısının kurutulma aşamasında doğal yollar tercih edilmelidir, kimyasal işleme maruz kalmamış ürünler günümüzde tüketiciye daha cazip gelmektedir.

Diğer bir sorun, depolama. Üretimin yapıldığı sahalarda ürün depolaması için gerekli tarımsal yapıların sayısı ve kapasiteleri artırılmalıdır. Köy Bazlı Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Projesi çerçevesinde soğuk hava deposu projeleri yatırımları yüzde 50 prim desteğiyle desteklenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pazarlamayla ilgili sorunları ise altı ana başlık çerçevesinde toplamak mümkündür. Birincisi, kuru kayısı fiyatlarında belli bir istikrarın olmaması. Özellikle kayısı alımı ve ihracatı yapan özel sektör temsilcilerinin ve Kayısı Birliğin, üreticileri mağdur etmeyecek şekilde fiyat politikaları geliştirmesi gerekmektedir. Üretici Birlikleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden bu yana yirmi üç adet meyve üreticileri birliği ile bir adet kayısı üreticileri birliği kurulmuştur.

Demin de… Tekrar ortalığı germek için söylemiyorum, bizim Hükûmetimiz, bundan önceki hükûmetlerin yaptığı gibi, bu Hükûmetimiz, üç yıl önce Kayısı Birliğe tam 5,750 trilyon para çıkarmıştır.

ALİ OSMAN BAŞKURT (Devamla) - 5 trilyon 750 milyar para destek sağlamıştır, ancak, bundan önceki yöneticilerde olduğu gibi, maalesef, bunu etkili, bunu verimli kullanamamışlar ve bu paralar, maalesef, şu anda kasalarında bulunmamaktadır. Bunu, bütün Malatyalı halkımıza, bütün üreticilerimize, Genel Kurulumuza…

ALİ OSMAN BAŞKURT (Devamla) - Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi projesi çerçevesinde, 2007 yılında başlayan uygulamayla, soğuk zinciri sağlayacak nakil vasıtalarının da yüzde 50 prim ile desteklenmesine başlanılmıştır.

Üç: Mevcut pazarlarımıza ilave olarak yeni oluşan ve gelecekte oluşması planlanan yeni pazarlara ulaşmada karşılaşılan güçlükler.

Bu pazarların oluşturulması için yeni ürün tanıtımına gerekli önemin verilmesi gerekmektedir. Kayısının tanıtımı, ülke genelinde, maalesef, yeterince yapılamamıştır. Oysaki, demin de milletvekillerimizin vurguladığı gibi, kayısının, zihni geliştirme ve beyne pratik kazandırma gibi birçok faydası vardır.

Değerli milletvekilleri, merhum Sayın Cumhurbaşkanımız ve hemşehrim Sayın Turgut Özal'ın da söylediği gibi bir espriyle "her gün bir kayısı yiyen -değerli milletvekillerim- milletvekili olur, üç kayısı yiyen bakan, beş kayısı yiyen Başbakan, on kayısı yiyen Cumhurbaşkanı olur" diye, geçmişte rahmetli Özal bu espriyi yapmıştır. Evet, evet…

ALİ OSMAN BAŞKURT (Devamla) - Kayısı ayrıca kansere karşı da kalkan görevi görmektedir. Bu faydaları halkımıza etkili şekilde anlatılırsa, kayısının tüketiminin artacağını düşünüyorum. Bu nedenle, kuru kayısıyla ilgili tüm kuruluşların, özel sektörün konuyla ilgili olarak ortak çalışmalar yapmaları ve daha iyi tanıtım için gerekli plan ve programları uygulamaya koymaları gerekmektedir.
Diğer bir önemli, dördüncü problem: Paketleme ve ambalaj sorunu. Kayısının ambalajlanması…

ALİ OSMAN BAŞKURT (Devamla) - … değişik gramajlarda paketleme yapılması konusunda önem arz etmektedir.

ALİ OSMAN BAŞKURT (Devamla) - Bu sayede, kayısıya marketlerde daha sağlıklı koşullarda ulaşılabilecektir.
Diğer bir önemli, beşinci problem: Sektör açısından yetişmiş uzman eleman yetersizliği. Kamu ile özel sektörün bu konuda işbirliği yapmaları bu soruna önemli ölçüde çözüm olacaktır. Malatya'ya bir ziraat fakültesinin ya da meyvecilik yüksekokulunun kurulması gerekmektedir. Bu sayede, piyasaya yetişmiş ve konusuna hakim, nitelikli eleman, uzmanlar kazandırılmış olacaktır. Üniversite ve çiftçi işbirliğiyle, doğal ortamlarda yetiştirilen ve satışa hazır hâle getirilen kayısının pazarda daha fazla yer bulacağını düşünmekteyim.

Değerli milletvekilleri, diğer bir problem de kayısıda ürün çeşitlenmesine gidilememesi.

ALİ OSMAN BAŞKURT (Devamla) - Kuru kayısının hammadde şeklinde satılması yerine, ürün çeşitlendirilmesine gidilmelidir.

ALİ OSMAN BAŞKURT (Devamla) - Yeni ihraç ürünlerinin geliştirilmesi, kayısının ülke ekonomisine daha fazla girdi kazandırmasına neden olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayısının ülke ekonomisi için ne kadar önemli olduğunu, bu alanda yaşanan sıkıntıları anlatmaya çalıştım. Kayısı gibi değerli bir üründen daha fazla ekonomik girdi sağlamak için Malatya'da bazı girişimlerde bulunulmaktadır. Bu girişimlerden birisi de, önemli bir girişim, ürün ihtisas ve vadeli işlem borsacılığıdır. Dünya kayısı üretiminin yüzde 80'ine sahip olan Malatya'mızın bu ürününün daha rahat ve iyi fiyatlara satılabilmesi için, bu borsanın, behemehâl, Malatya'da bir an evvel kurulması şarttır. Kayısının ekonomik değerinin artırılması için, Malatya'da kuru meyve mamulleri ihracatçılar birliği kurulması yönünde, başta Malatya Sayın Valiliği olmak üzere, Tarım İl Müdürümüz ve Malatya İhracatçılar Derneği Başkanı tarafından çalışmalar bulunmaktadır.

ALİ OSMAN BAŞKURT (Devamla) - Bu birliğin kurulması için…
BAŞKAN - Sayın Başkurt, teşekkür için buyurun.

ALİ OSMAN BAŞKURT (Devamla) - Sayın Başkanım, evet, toparlıyorum.

Bu birliğin kurulması yönünde, önümüzdeki günlerde Dış Ticaret Müsteşarlığına başvuruda bulunacaktır. Böyle bir birliğin kurulması için bir ilde en az 50 firmanın bulunması gerekmektedir, Malatya'da 70 firma bu ihracat rakamına ulaşmıştır. Bu birliğin kurulmasıyla, kayısının ülke ve dünya çapında tanıtımı etkin şekilde yapılmış olacak ve üreticiye önemli desteklerde bulunacaktır.

Değerli Başkan, kayısı için borsanın ve ihracatçılar birliğinin kurulmasıyla birlikte, kayısı üreticilerinin, ürünlerinde daha fazla kâr sağlamaları sağlanmış olacaktır. Bu girişimler hayata geçtiğinde, ülke ekonomisi de kayısıdan önemli girdiler sağlayacaktır. Kayısı, hem bölge halkına hem ülke halkına önemli ekonomik gelirler sağlayacak, ekonomimizin lokomotifi olabilecek çok önemli bir üründür. Ülke olarak, kayısı gibi değerli bir ürünü topraklarımızda yetiştirdiğimiz için çok şanslıyız. Kayısı, Malatya'da 50 bin çiftçiyi doğrudan, 250 bin kişiyi de dolaylı olarak ilgilendirmektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Başkurt.

ALİ OSMAN BAŞKURT (Devamla) - Sayın Başkan teşekkür ederim. Genel Kurulumuzu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. [AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından alkışlar(!)]

BAŞKAN - Önerge sahipleri adına Muharrem Kılıç, Malatya Milletvekili.

MUHARREM KILIÇ (Malatya)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu dönemde kayısıyla ilgili dört tane araştırma önergesi verilmişti. Bir tanesini Sayın Münir Erkal 2003 yılının birinci ayında vermişti. 2004 yılında Malatya'daki don olayıyla ilgili ben ve Sayın Aslanoğlu…

MUHARREM KILIÇ (Devamla)- Yine, 2006 yılında, 2004 ve 2006 don felaketi nedeniyle yine Sayın Aslanoğlu ve ben beraberce olmak üzere toplam dört tane araştırma önergesi verildi.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - İlk önergenin iktidar kanadından verilmiş olması bir anlamda bizi sevindirmişti. Hem de seçimden hemen sonra, 2003 yılının başında bir araştırma önergesi verilerek kayısının sorunları saptanacak ve Malatya kayısısının sorunlarına çözüm üretilecek ümidi içine girmiştik. Ancak, ne yazık ki, 2003 yılında verilen araştırma önergesi… Artık dört yıllık süre doldu, beşinci yıla giriyoruz, dört tane önerge birleştirilerek şu anda bu önergeler ele alındı ve görüşülüyor. Ele alınması da yine iktidarın çabasıyla değil. Ana muhalefet partisinin geçen hafta Danışma Kurulunda kayısıyı buraya getireceğimiz konusunda karar alması üzerine iktidar kanadı da buna "Biz de önergemizi getirmek istiyoruz, haftaya bunu beraber görüşelim." deyince, bizim grup başkan vekillerimiz de bu öneriyi kabul ettiler.

Değerli arkadaşlar, AKP İktidarı döneminde Malatya'daki kayısı üreticileri, şu anda bitme noktasına geldi. Kayısı, Malatya'nın en önemli gelir kaynağıdır. 50 bin aile, yaklaşık 250 bin nüfus, Malatya'da kayısıyla geçimini sağlamaktadır. Ancak, özellikle bu dönemde kayısı üreticilerinin hiçbir sorununa çözüm üretilemedi. Kayısı Birlik bitirildi. Kayısı Birlik, 1992 yılında SHP zamanında kurulmuştu ve o dönem Kayısı Birlik kurulduğunda Malatya'daki kayısı fiyatları bir anda 2 katına fırlamıştı.

Ancak, özellikle bu İktidar döneminde, Kayısı Birlik'e destek verilmeyince, Kayısı Birlik kendi hâline, kendi kaderine terk edilince destekleme alımları da, maalesef ortadan kalkınca şu anda Malatya'daki üretici sadece bir avuç tüccarın eline terk edilmiş oldu.

Verdiğimiz önergelerde don olayından bahsetmiştik. 2004 yılında Malatya'da büyük ölçüde bir don yaşanmıştı. Don olayı nedeniyle Malatya'da 2004 yılı zararı 301 trilyon lira idi. Bunu Tarım Bakanının açıklamalarında da gördük. Ancak, 2004 yılındaki don olayı nedeniyle Malatya'daki çiftçilere bir tek kuruş bile ödeme yapılmadı. Bu nedenle, 2004 yılında çiftçi büyük bir perişanlık yaşadı.

2005 yılında bu kez de üretim bolluğu yaşandı, ancak destekleme olmayınca 2005 yılında da Malatyalı çiftçi kayısının kilosunu 1 liraya bile satamadı, yine perişan oldu. 2006 yılına geldiğimizde Malatya'nın bir kısım ilçelerinde don olayını yine Malatyalı çiftçiler yaşadı ve bundan büyük mağduriyet doğdu.

Sayın Başbakan, 2006 yılının temmuz ayında Malatya'ya geldiğinde yeterli ilgiyi görmeyince, Malatyalının gönlünü kazanmak için, kendisine verilen bilgiler doğrultusunda, 50 trilyon lira bir zararın doğduğunu Sayın Başbakana ilettiler. Sayın Başbakan da, bunun dörtte 3'ünü, yani 35 trilyon lira olan Malatya çiftçisinin zararını karşılayacağı noktasında söz verdi ve bu açıklamayı yaparken, Sayın Başbakan, 2090 sayılı Afet Kanunu'ndan bahsetmedi. Ancak, Sayın Başbakan, döndükten sonra, bu don zararının 2090 sayılı Afet Yasası'na göre ödeneceğini belirtti. Ona göre incelemeler yapıldı. Biraz da esnek yapıldı bu incelemeler ki, esnek yapılmasaydı, öyle sanıyorum ki, hiç ödeme yapılmazdı. Buna rağmen, Malatya'daki çiftçilerin çok önemli kısmı, 26 bin çiftçiden, yani kayısısı zarar gören 26 bin çiftçiden, sanırım, 6 bin kadar çiftçi ailesine dondan dolayı bir yardım yapılmış oldu. Başbakan 35 trilyon lira bir para vereceğini söylemişti, ödenen para 14 triyon lira. Yani, Başbakanın verdiği sözden 21 trilyon lira ödenmemiş oldu.

Biz dedik ki: "Sayın Başbakan, sadece AKP'nin Başbakanı değil, bizim de Başbakanımız. Biz Başbakanımızın verdiği sözlerin mutlaka yerine getirilmesini bekliyoruz." Bunu hâlâ da bekliyoruz. Demin değerli arkadaşım Ali Osman Başkurt burada konuşmasını yaparken beni Pötürge'den bir muhtar aradı -Vahap Özer- Hekimhan'dan da Zeynel Abidin Ünver diye bir çiftçi aradı. Dedi ki: "Sayın Vekilim, biz hâlâ paramızı alamadık." Çünkü, bu 2090 sayılı Yasa'ya göre yapılan desteklerde köyde komşular birbirine düşman oldu. Çünkü, iki kardeş, yan yana tarlası var, bir tanesine 2090 sayılı Yasa gereğince ödeme yapıldı -onun ekonomik durumları, koşulları belki biraz daha uygundu Yasa'ya- diğerlerine yapılmadı. Oysa, köyün tamamının kayısısı don nedeniyle zarar görmüştü. Yani, don felaketi yaşanınca tarlanın bir tanesindeki ürünler zarar görüp diğeri görmüyor değil, tümüyle zarar görüyor. Ancak, 2090 sayılı Yasa gereğince, tüm mal varlığının yüzde 40'ı zarar görmüş olacağı için, diğer çiftçilerimize ödeme yapılmadı, aynı şekilde Doğanşehir'de, Hekimhan'da, Kuluncak'ta, Darende'de pek çok çiftçimiz bu nedenle herhangi bir destek alamadı.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, AKP, iktidara gelirken çiftçiye destek vereceğini söylüyordu, ucuz mazot sağlayacağını söylüyordu, kotaları kaldıracağını söylüyordu, yine sulama projelerini gerçekleştireceğini söylüyordu ve bunu Parti Programı'nda da açıklamıştı, ancak, iktidara geldikten sonra ne yazık ki bu program da unutuldu, çiftçi de unutuldu.

Malatyalının ana gelir kaynağı kayısıdır. Her ne kadar şu anda alternatif ürünlere yönelinmiş olsa da, alternatif ürünler kayısının hiçbir şekilde yerini dolduramaz. AKP İktidarı, ne yazık ki Malatyalıyı unutmuş gözüküyor, oysa, Malatyalı bu iktidara 5 tane milletvekili vermişti. Türkiye genelinde belki en büyük oy oranını Malatya'dan almışlardı, ancak, Malatya'yı bu İktidar unutmuş gözüküyor.

Kayısı bitti, kayısıya destek yok. Kayısı Birlik şu anda kapandı, Sümerbank kapatıldı, arsası satıldı. Tekel fabrikası… 1.100 tane işçi çalışıyordu AKP İktidara geldiğinde, ama, şu anda Malatya'daki sigara fabrikası kapalı, çalışmıyor. Kayısıcılığı geliştireceğiz diyorsunuz, kayısıcılığın alt yapısını hazırlayan Malatya'da pek çok ürün çeşidini geliştiren Meyvecilik Araştırma Enstitüsünü kapatmaya çalışıyorsunuz. Oraya ne yapacaklarmış? Oraya park yapılacakmış, yüzme havuzu yapılacakmış.

Değerli arkadaşlarım, Malatyalının karnı aç, Malatyalı perişan, Malatyalı mağdur. Mağdur insanın, perişan insanın, aç insanın gidip parkta oturması veya orada havuza girmesi
onun karnını doyurur mu? Onun çocuklarının geçimini sağlar mı? Onun çocuklarının okul ihtiyaçlarını karşılar mı? Kızının çeyizini, oğlunun masrafını karşılar mı? Karşılamaz. Öyleyse, AKP iktidarı Malatya'ya nasıl ki unutmuşsa, Malatyalılar da akıllı insanlardır; çünkü, kayısı her alanda olduğu gibi, beyin hücrelerini de geliştirir.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Malatyalılar iyiliği de unutmazlar, kötülüğü de. Ancak, samimiyetle söylüyorum, Malatya, belki, tarım alanında, Türkiye'nin büyük kısmından çok daha iyi durumdaydı. Malatya'daki bir çiftçinin, eğer, 5 dönüm, 10 dönüm kayısı bahçesi var ise, kimseye muhtaç olmadan çok rahatlıkla geçimini sağlayabiliyordu. Ama, şu anda, tarım girdileri kayısı fiyatını karşılamıyor. Gerçi, hiçbir tarım girdisi, hiçbir üründe karşılamıyor. Bu nedenle, bu perişanlığa, mutlaka çözüm üretilmesi gerekiyor.

Malatyalının kayısının dışında tütün üretimi vardı, tütün bitti; pancar vardı, pancar kotaya bağlandı. Bu nedenle, Malatyalı perişan. Malatya'nın bu sorununa mutlaka el atılması gerekiyor. Malatya'nın özellikle kayısı sorununun mutlaka çözülmesi gerekiyor. Kayısı Birlik'in desteklenmesi gerekiyor. Kayısı Birlik'in destekleme alımlarını yapması gerekiyor ve devletin, özellikle kayısının pazarlanması noktasında -kayısının daha iyi bir şekilde; çünkü, kayısı, büyük ölçüde dökme şeklinde ihraç ediliyor- kayısının iyi ambalajlarla satılması noktasında araştırma-geliştirme faaliyetlerini desteklemesi gerekiyor. Üreticilerin, yine, ürünlerini kaliteli bir şekilde üretmeleri noktasında desteklenmesi gerekiyor. Bununla ilgili, yüce Mecliste bir araştırma komisyonu kurulursa, bu araştırma komisyonu, bunlarla ilgili gerekli araştırmaları yapacaktır. Gerçi, geç kalınmıştır; şu anda Parlamentonun son dönemidir. Artık, bu aşamadan sonra kurulacak bir araştırma komisyonunun belki bu dönem için bir faydası olmayabilir. Ancak yapılan araştırmalar bir sonraki dönem için bir hazırlık olmuş olur. Bu nedenle yüce Meclisin bu araştırma önergelerimize destek vereceğini…

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Yüce Meclisin bu araştırma önergemize destek vereceğini umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.

Önerge sahibi olarak Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, samimi olmak lazım. Samimi olmayan bir işi de konuşmamak lazım. Bu önergeleri, günlerce, aylarca yalvardık âdeta burada, bu Meclisin duvarları kayısı koktu, bu önergeleri eğer… Meclisin tatil olmasına zaten şurada üç ay var. Samimi olmak lazım, bir araştırma grubunun, komisyonunun kurulması ve bunun çalışmasını bitirmesi üç ay, minimum. Peki, dört buçuk yıldır neredeydiniz? Her gün size yalvardık burada, Malatya halkı adına yalvardık, çiftçi adına yalvardık. Sayın Kılıç'la beraber burada günlerce mücadele ettik, etmeyin tutmayın, gelin, şu konuyu getirin dedik. Peki, herhâlde gökten bir şey düştü, hidayete geldiniz, Meclisin kapanmasına üç ay kala bir araştırma komisyonu kuruyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bir komisyon çalışıp çalıştıktan sonra da Malatya çiftçisine… Bu Meclis seçime gidiyor, seçimden sonra genelde bir Meclisin yaptığı araştırma önergeleri öyle kalır, hiçbir yararı olmaz. Bu araştırma önergelerini sadece yasak savmak amacıyla buraya getiriyorsunuz.

Yasak savıyorsunuz. Malatya çiftçisine hiçbir faydası olmayacak bunun. Dört buçuk yıldır, Malatya çiftçisine, sadece Malatya'ya gidip kayısı yemekten başka ne yaptınız?
Değerli milletvekilleri, ülkenin belli ürünleri var ki, bunlar, bizim ulusal ürünlerimiz, yani, yüzde 100 Türk malı. Yani, her ihraç edilen, her gelen dövizin… Çil çil döviz, bir kuruş ithal girdisi olmayan, bu ülkenin insanına doğrudan giden bir döviz, kayısıdan gelen döviz, fındık gibi.

Şimdi, yüzde 85'i yabancı mal -ithal edilen- ihracatlara da aynı primi veriyorsun; ama, sen, halkının yüzde 100 Türk malına -yüzde 100'ü, her kuruşu halka dağıtılan- ihracat bedeli neyse, hiçbir ödeme vermiyorsun. Bir kere, bu sistem yanlış.

Değerli milletvekilleri, kayısı ihracatı 3 bin dolardan 1.611 dolara geldi. Bu ne demektir biliyorsunuz? Bu ülkede 150 milyon doların yabancı alıcıların cebine gitmesi demektir. Yani, bunun başka bir anlamı yok. 150 milyon dolar her yıl… Çünkü, dört tane alıcı var, 6 dolara satıyor arkadaşlar. Bu dört tane alıcı, alıyor Türkiye'den, 6 dolara satıyorlar ve yaklaşık… Onlar bekliyorlar. Bunların sahibi yok diyor çünkü. Yani, Malatya'daki kayısı üreticisinin sahibi yok diyor. Adamlar… Çiftçi satmak zorunda. İnsanlar, un alacak, çocuğuna okul elbisesi alacak, ilaç parası ödeyecek, bakkalından ekmek alacak arkadaşlar. Siz, bu insanın neler çektiğini biliyor musunuz? Ama, dört tane alıcı bekliyor, köylü götürüp satıyor. Hatta, o 1.611 dolarlık fiyat, ihracat fiyatı. Köylünün eline geçen kaç lira biliyor musunuz? En iyi kayısı da 1,5 milyon.

Değerli arkadaşlar, Malatya çiftçisi perişandır. Dört buçuk yıldır sen hiçbir şey yapma, sadece seyret, ne hikmetse, Meclis kapanmaya üç ay kala kayısıcı aklına gelecek.
Değerli arkadaşlar, şimdi, ben olayın sonuç bölümüne bakıyorum. Şimdi, 2004 yılında bir don olayı oldu yine Malatya'da -âdeta, günlerce burada isyan ettik- yaklaşık 26 bin çiftçi zarar gördü. 2090 sayılı bir yasa var. Bu yasa, herhâlde, hiçbir şey, çiftçiye bir şey ödememek üzere çıkarılmış bir yasa.

Değerli milletvekilleri, o gün bir ürünün yüzde 50'si gidecek, ama, o ürünün fiyatı 3 bin dolardan -2003 fiyatına bakın, 3 bin dolar arkadaşlar- bir ürünün yüzde 50'si yanacak, yarısı yok olacak, ama, fiyat 2 bin dolar düşecek. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir mantık yok arkadaşlar. Tamamen, sahibimiz olmadığı için, tamamen, çiftçi kendi kaderine terk edildiği için, tamamen, çiftçinin çok zor koşullarda, parasız pulsuz, yetiştirdiğini götürüp satmak zorunda kaldığını bildikleri için arkadaşlar, tüm mesele bu arkadaşlar.

Kayısı Birlik, birlikler… Arkadaş, sizin göreviniz! Sizin göreviniz; Kayısı Birlik, eğer, iyi yönetilmiyorsa, hükûmetsiniz, yönetmek zorundasınız, çiftçinin hakkını korumak zorundasınız. (CHP sıralarından alkışlar) Sen, okulları kapatıyorsun, "Vallahi, Kayısı Birlik iyi yönetilmiyor…" Arkadaş, kim iyi yönetmiyorsa cezasını verirsin.

Ve eğer, kayısı mevsiminin açılışında bir şekilde -Ziraat Bankasının görevi tarımı finanse etmektir- siz 30 trilyon -biz iane istemiyoruz- bir finansman desteğini yapın bakalım, kayısı fiyatları 4 bin dolar oluyor mu olmuyor mu ton başı? Hiçbir şeyi yapmayacaksın, kaderine terk edeceksin, yüzüne bakmayacaksın, çiftçi gidip perişan olacak, sabahın 7'sinde, 5'inde gelecek şıra pazarında insanlar, "aman benim kayısımı al da, bir dilim ekmek alayım" diyecekler; ondan sonra, gelip burada, biz, kayısı konuşacağız, dörtbuçuk yıl sonra! Haksızlık bu arkadaşlar, yapmayın bunu!

Ve zavallı insanları tarım kredi kooperatifine yirmi sene önce kefil olmuşlar -aynen söylüyorum gene- bilmiyor insanlar borcunu ödeyip ödemediğini kefil olduğu insanların ve gidiyorsun yakasından yapışıyorsun "gel" yirmi sene sonra "borcunu öde" diyorsun. 10 bin lira olmuş 3 milyar lira arkadaşlar! Sen yirmi sene aramamışsın, yirmi sene sormamışsın, yirmi sene borcun var, kefaletin var demeyeceksin, yirmi sene sonra gidip diyeceksin ki, "gel buraya 10 liraya kefil olmuştun, ver bakayım bana 2,5 milyar!" Bu, haksızlık arkadaş! Aynı şeyi Kırşehir'de de yapıyorlar, aynı şeyi Malatya'da da yapıyorlar, her yerde yapıyorlar arkadaşlar…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, "tütün ekimi serbest" diyorsunuz. Arkadaşlar, niye birbirimizi kandırıyoruz?.. Peki, Tekel, Malatya'daki tüm tütün alım merkezlerini kapatırsa… Tütünü kim alıyor arkadaşlar? Tütün alım merkezini kapatırsa, köylü bu tütünü kime satacak?! Çok şükür, Malatya'da tütün ekimini yasakladınız, yani, kaldırdınız; ama, o zavallı, 250 kilo tütün üretip Tekel'e zamanında teslim edenler, üç yıl önce, aldıkları zaman, şu anda her biri Bağ-Kur'a 25'er milyar borçlu arkadaşlar. Zorunlu Bağ-Kurlu yaptılar. Tabiî, ta muhtarlar gibi… Aynen muhtarlar da… Muhtarlar gibi… Muhtarlar… Muhtarlar… Muhtar… 200 bin lira muhtar maaşı var diye, insana don parası ödemediler. "Sen maaşlısın, ödeyemeyiz kardeşim" dediler. Ya, kardeşim bu 2090 sayılı Kanun diyor ki, "mal varlığı…" "Mal varlığı" ne demek biliyor musun? Bir insanın gübre borcu var, mazot borcu var, traktör borcu var, bunları mal varlığı olarak alıyor, "senin gübren var" diyor, "senin mazotun var" diyor, "senin traktörün var" diyor, "bir de ahırın var" diyor, "bir de ineğin var" diyor, tavukları da sayıyor, ondan sonra şeye gelince "senin yüzde 40 zararın yok" diyor. "Ya kardeşim, benim borcum yok mu, benim gübreciye borcum yok mu?" Mal varlığı budur.

Bu Kanun eğer değişmezse bu ülkede arkadaşlar tüm çiftçiler büyük zarar görür. Bu Kanun'un "mal varlığı" tabirini "borcun düşer, alacağın düşer kalan mal varlığındır" şekilde değiştirmezsek, bugün Malatya'ya yarın başka yere, bu çiftçiyi her zaman mağdur ederiz, mağdur ederiz, mağdur ederiz.

Değerli milletvekilleri, tabii, kayısı bir dünya markası. Demin, Sayın Gürol Ergin Hocama çok teşekkür ediyorum, bilimsel manada, ne işlere, kayısının, kendisi bir profesör olduğu için, hakikaten bizim millî ürünümüz, hepimizin…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bu ülkeye yılda 200 milyon dolar döviz girdisi yapıyor. Bu ülkeye, eğer, 4 bin dolar olduğu zaman yapacağı katkı daha başka. Hepimizin ekmeği, Türkiye'nin ekmeği, Malatya'nın ekmeği, köylünün ekmeği. Ama, sahip çıkmadığın zaman buraya geliyoruz. Onun için, bizler, ben şahsen vicdanen, dört yıldır, sayın arkadaşım Kılıç'la beraber Malatya çiftçisinin her türlü sorununu dile getirdiğime önce yüce Allah'a karşı sonra vicdanıma karşı kendim inanıyorum. Ama, yine diyorum arkadaşlar, her ne hikmetse dört buçuk yıl sonra, bakalım bunun altından ne çıkacak, şimdi, bekliyorum. Keşke Malatya çiftçisine, benim köylüme bir şey; ama, acaba altında bir, ne var onu da merak ediyorum. Kayısı yandığı zaman yalvardım yakardım Sayın Bakanıma "Doğrudan gelir desteği hiç değilse, evine ekmek alacak parası yok" dedim tınmadılar.

Değerli arkadaşlarım, bizim ekmeğimiz. Bu ekmeğe katkı verecek herkese saygı duyarız. Çiftçimize katkı verecek herkese şükran duyarız. Ancak, samimî olmak lazım. Samimîyetle bir işe el atmak lazım. Samimîyetlerden kuşkunuz olursa, o işten de hayır gelmez, hayır gelmez. Ben diliyorum ki, bu komisyon, diliyorum kurulur, ama üç ay sonra komisyon raporu raflarda çürümesin.

Şimdi, söz sırası, önerge sahipleri adına Necati Uzdil,

Osmaniye Milletvekili.

Buyurun Sayın Uzdil.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, evet, dışarıda 10 tane kayısı da yedik, inşallah hedefe de ulaşırız diyoruz.

Değerli arkadaşlarım, aslında dört tane önerge var. Bu önergelerden bir tanesi iktidar milletvekili arkadaşımız tarafından verilmiş ve 2003 yılında verilmiş. O nedenle, burada bu işi politik bir tartışma hâinden çıkarıp sorunlara bakmak lazım diye düşünüyorum ve tahmin ederim, iktidar milletvekili arkadaşım da en son konuşmacı olarak bizlere de güzel haberler verir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, amaç üzüm yemek. Sorun var, kayısıda sorun var. Değerli arkadaşlarım, kayısıda var da elmada yok mu, fındıkta yok mu, üzümde yok mu, narenciyede yok mu? Demek ki, bu, bir kayısı sorunu gündemi değil; Türkiye'deki çiftçilerin, tarımın gündeme getirilmesiyle ilgili bir konu diye düşünüyorum, çünkü sorunlar aşağı yukarı aynı değerli arkadaşlarım.

Öncelikle, kırsal alanda örgütlülük önemli. Dikkatinizi çekiyorum, Kayısı Birlik yok olmuş. Kayısı Birlik 1992 yılında kurulmuş, ancak -konuşmacı arkadaşlarım bir nebze bahsettiler- değerli arkadaşlarım, şu anda Kayısı Birlik kapalı, 2004 yılından bu yana alım yapamamış, altı aydır çalışanının ücretini ödeyememiş. Bakanımız da çıktı söyledi, diğer arkadaşlarımız da çıktı söyledi; sorunlardan bir tanesi depo, tesis ve işletme. Peki, ne oldu Kayısı Birliğin tesislerine, deposuna? Prim veriyoruz tesisler yapılsın, depo yapılsın diye, yüzde 50'sini devletten veriyoruz. Değerli milletvekili arkadaşlarım, peki, Kayısı Birliğin depoları ne oldu, tesisleri ne oldu? Ben size söyleyeyim -ben Osmaniye Milletvekiliyim, 2 defa Malatya'ya gittim araştırma komisyonlarıyla beraber- Kayısı Birliğin tesisleri şu an çürümeye terk edilmiş sevgili arkadaşlarım. Evet, şu anda, Malatya milletvekilleri, AKP'li arkadaşlarım ve Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım, bunu çok iyi biliyorlar. Belki, Tarım Bakanımız da, belki biliyor diye düşünüyorum değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, Malatya perişan; doğru, tütün fabrikaları yok oldu. Şu anda, Amerikan tütünü, Virginia tütünü ve yabancı sigara ülkeyi aldı, boyladı, gitti. Peki, bir tek Malatya'da mı tütün kotası nedeniyle sigara fabrikaları kapandı, gülen yüzler asıldı, çiftçi perişan, memur perişan, tarladaki üretici perişan? Bir başka yerde tütün üreticileri ne durumda? Onlar da aynı durumda.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanımız çıktı -ben, buradaki yazdıklarıma değil de Tarım Bakanımdan aldığım notlara göre konuşmaya çalışıyorum- dedi ki: "Türkiye'de iklimimiz, polikültür tarımımız var." dedi. Her şeyi, Malatya'da, kayısıya bağladınız. Değerli arkadaşlarım, tütünü yok ettiniz, şeker pancarını yok ettiniz, hatta hatta 1937 yılında kurulmuş olan Araştırma Enstitüsünü bile, şu anda, yok etmek üzeresiniz değerli arkadaşlarım. Peki, bunun sonunda ne olacak? Ne olacak, Araştırma Enstitüsünü park yapacaklarmış. Değerli arkadaşlarım, Meyvecilik Araştırma Enstitüsünün kendisi park zaten, Belediyemiz hiç zahmet etmesin eğer gerçekten niyeti park yapmaksa. Hiç olmazsa Enstitü, kendi sahasını park olarak hazırlamış, üstelik de bakımını üstlenmiş durumda, ama, niyetiniz sizin, orayı da imara açmak, binalar yapmaksa, ona da şu anda bir şey demeyeceğim, çünkü, biz, bu Hükûmet de çok gördük böyle şeyleri, tarım arazilerine hiç değer vermediler, ama, çıktılar "Devrimler yaptık." dediler.

Değerli arkadaşlarım, devrimlerinden bir tanesi -hemen söyleyelim, arkadaşlar da burada bahsettiler- Üretici Birlikleri Yasası çıkardık ya hani bir devrim yapmıştık bir zamanlar, 23 tane meyveyle ilgili üretici birliği kurulmuş Malatya'da, 1 tane de kayısıyla ilgili üretici birliği kurulmuş. Değerli arkadaşlarım, hâlihazırda çalışan, Türkiye'de birikimi olan, sen, Kayısı Birliği kapat, üstelik de bilinçli şekilde kapat; tut, "ticaret yapamaz" diye madde koyduğumuz Üretici Birlikleri Yasası'yla kurulan birliklerden medet um... Ne yapacak orada kurulan meyvecilikle ilgili üretici birliği değerli arkadaşlarım? Madde var Üretici Birliği Yasası'nda... Eğer Tarım Bakanım gerçekten bir iş yapmak istiyorsa, lütfen, en kısa zamanda, Üretici Birlikleri Yasası'ndaki "ticaret yapamaz" kısmını, maddesini kaldırsınlar da, kurulmuş olan üretici birlikleri, hiç olmazsa ortaklarının ilaçlarını alabilsin, hiç olmazsa ürününü buralara kadar taşıyabilsin değerli arkadaşlarım.

Bir başka soruyu gündeme getirmek istiyorum. Buradan, arkadaşlarım çok güzel, övünerek konuştular, hani, Tarım Sigortası Yasası'nı çıkardık ya... Gerçekten, Yasa'yı çıkardık, iyi bir şey, güzel bir şey de, primini nasıl ödeyecek bu çiftçi? Çiftçi perme perişan. Değerli arkadaşlarım, 2002'den bu yana değil, 1980'den bu yana, biz, çiftçiyi perme perişan ettik. Sizler de, AKP Hükûmeti olarak "elini kolunu, ayağını bağlayıp, IMF'den kurtaracağız" dedik, götürdük onlara teslim ettik değerli arkadaşlarım. Sigorta primini ödeyecek hâli yok. Arkadaşım övünüyor, demin buradan -Malatya Milletvekili Arkadaşım- "7.700 küsur kişi sigorta yaptırdı, poliçe var." Dedi.

Değerli arkadaşlarım, buradan tüm konuşmacılar aşağı yukarı söyledi, Malatya'da kayısıcılık yapan çiftçi aile sayısı kaç? Hatırlayın bakayım.

NECATİ UZDİL (Devamla) - 50 bin. 50 bin çiftçiden, 7.715 tanesi mi 13 tanesi mi poliçe yaptırmış, sigorta yaptırmış. Bundan dolayı "büyük başarı elde ettik, tüm kayısı üreticilerini bu sorununu çözdük" diye övünebiliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, hemen, sigortayla ilgili şunu da söylemek istiyorum: Bu, bir tek kayısının sorunu değil. Doğru. Peki, ilkbahar geç donlarından dolayı sigorta ettiriyoruz kayısıyı, elma da öyle, bir başka ürün de öyle; çiçekteyken don vurursa ne yapıyoruz? Ben söylüyorum, sigorta, bunu kendine yontabilir, ama, benim bir Tarım Bakanlığım var, benim çiftçilerimin sorunlarıyla ilgilenen, onlara önderlik yapan bir Tarım Bakanlığım var sevgili arkadaşlarım. Buna çözümü, Tarım Bakanlığının acilen bulması gerekir. Bu da Sigorta Yasası7ndaki eksiklerin giderilmesiyle mümkün olur diye düşünüyorum.

Sözümü şöyle bağlamak istiyorum değerli arkadaşlarım: Hep öyle dedik, hep güzel güzel söyledik. Ne dedik? Örgütlü toplum dedik; değil mi? Katılımcı demokrasi dedik. Şeffaf yönetim dedik. Peki, kırsal alanda hangi örgütü geliştirdik sevgili arkadaşlarım? Bir ziraat odamız var. Ziraat odasının sağını solunu kesmek için, onu etkisiz hâle getirmek için Tarım Bakanlığımız var gücüyle uğraşıyor. Niye? Onun her söylediğini kabul etmiyor diye.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Toparlıyorum.
Üretici Birlikleri Yasası çıkardılar. Yazıktır, etmeyin dedik. Böyle bir üretici birliği yasası olmaz dedik; dinletemedik. İşte, Üretici Birlikleri Yasası orada. Geçenlerde, tarım ve kredi kooperatifleriyle ilgili bir yasa görüştük komisyonda.

Değerli arkadaşlarım "tarım ve kredi kooperatiflerinden çiftçilik belgesi alınmaz" diye madde koydular. Ne demek? Üreticiyi, daha doğrusu çiftçinin meslek örgütünü güçsüz bırakmanın ötesinde hiçbir şey yok değerli arkadaşlarım.
Biz tutuyoruz, burada söylüyoruz, ihracatta sorun var diyoruz. Değerli arkadaşlarım, ihracatçılar birliği kuralım diyoruz. Arkadaşlar, siz, Kayısı Birlik'i kapatırsanız, siz, kayısıda istikrarlı bir politikayı bulamazsınız. Siz, Kayısı Birlik'i kapatırsanız, ihracatta tekel olduğumuz kayısıda istediğimiz fiyatı bulamayız; yabancılara satarız, onlar da 4 katına satar; biz de buralarda konuşuruz.
Değerli arkadaşlarım, şunu söylemek istiyorum: Sorun bir. Eğer Tarım Bakanlığımız çiftçilerimizin önderi olur, sorunlarımıza sahip çıkarsa, biz onlara teşekkür ederiz, şükranlarımızı sunarız, ama, bu Tarım Bakanlığı, maalesef, ne çiftçilerimize ne de Tarım Bakanlığındaki personelimize sahip çıkmakta, onların hakkını korumakta.

Önerge sahipleri adına söz isteyen Münir Erkal, Malatya Milletvekili.

AHMET MÜNİR ERKAL (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Ocak 2003 tarihinde, 31 milletvekili arkadaşımızla, kayısıyla ilgili bir önerge vermiştik. Bu önergenin, bugün, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi platformunda görüşülmesinden mutluluk ve bahtiyarlık duyuyorum.

Burada kayısının faydalarını falan anlatacak değilim. Bir sürü muhalefete mensup arkadaşlarımız konuştu, yetkililer, ilgili arkadaşlar konuştu. Tek tek not aldım bunları.

Bunları dinlediğim zaman ortaya çok üzüntü verici bir tablo çıkıyor, Türkiye'nin baş belası olan bir tablo çıkıyor.

Muhalefet yapmak adına negatif düşünceleri sürekli ortaya koymak, ama arkası dolu olmayan düşüncelerle burada muhalefet yapmak, gerçekten Türkiye'nin en yüksek platformunda görev yapan üye arkadaşlara yakışmıyor.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Biraz sonra izah edeceğim müsaade ederseniz.

Şimdi, tek tek not aldım bunları. Şimdi, Gürol Bey çıkıyor, benim 3 Ocak'ta verdiğim, 2003'teki önerge için "Erkal'ın itirafnamesi" diyor.

Şimdi, yani, ya bu arkadaşımız kayısı yememiş ya da sayı saymasını bilmiyor. Biz, 3 Kasım 2002'de iktidar olduk. Ben iktidar olduktan iki ay sonra mı bu önergeyi vermişim?

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Ve Hükûmetimizin yapması gerekenleri, kayısının sorunlarını, sıkıntılarını detaylı bir rapor hâlinde Türkiye gündemine taşımışım Malatya milletvekili olarak.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Bu, muhalefet milletvekilleri gibi, 2006 yılında verilen bir önerge değil. 2004 yılında verilen bir önerge de değil. Seçimden iki ay sonra verilen bir önergedir. Lütfen, bu rakamı ortaya koyunuz.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Şimdi, hadise böyle olurken "Erkal'ın itirafnamesi" tarzında veya "Hükûmetin zaaflarını ortaya koymak" derken, geçmişteki statükocu zihniyetin zaaflarını ortaya koyan bir tespittir o.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Şimdi, iddialara bakıyorsunuz, "Malatya'da kök kanseri hastalığı var" diyor arkadaşımız. 1998'de küçük bir parselde bu hastalık vardı. Beş yıl süreyle gerekli çalışma yapıldı. Şu anda herhangi bir sorun ve hastalık yok. O bölgede kayısı üretimi yapılıyor.

Şimdi, bir iddiayı ortaya koyduğunuz zaman, ilgilisine ve yetkilisine bunu sormadan, burada, kalkıp kulaktan dolma düşüncelerle muhalefet yapmak insanı mahcup eder. 70 milyon insanın karşısında mahcup eder.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - "Rusya Federasyonu ile meyve sebze sorunu var" denildi. İki yıldır sorun yok. En son 15 Mart 2007'de Rusya Müsteşar Yardımcısı -Bakanlıktan bir heyet gitti- toplantıda herhangi bir sorun olmadığı teyide alınmıştır. Bunu da öğrenmeniz lazım. "Dünyanın su gününe katılan olmadı" dedi yine Gürol Bey. İlgili genel müdür katıldı, söz aldı, konuşma yaptı. Desteklemeler arttı ve bu söylenenlerin doğru olmadığını ifade etti.

Değerli arkadaşlar, şimdi, iddialara bakıyorum. Burada, sırayla, Meyvecilik Araştırma Enstitüsüyle ilgili bir sürü suçlama var.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - "Meyvecilik Araştırmayı kapatıyorsunuz" diyor bir arkadaş.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Şimdi Meyvecilik Araştırma Enstitüsünün bulunduğu alan, değerli milletvekilleri…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Şimdi, burada 23 tane mühendis, 22 tane teknisyen, 35 tane memur, 27 işçi, toplam 107 kişi, Meyvecilik Araştırmada tam kapasite çalışıyor. Şimdi, kalkıp, birçok milletvekili…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Buradaki tüm konuşmacılar, muhalefete mensup arkadaşlar, Meyvecilik Araştırmayı niye kapatıyorsunuz, niye park yapıyorsunuz diye iddia ettiler. Meyvecilik Araştırma kapanmıyor ki. İnsan bu kadar yanlış bir bilgiyi alıp, Türkiye Büyük Millet Meclisi Platformunda nasıl seslendirir, gerçekten, hayretle ve dehşetle izliyorum.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Kapanmıyor ki Meyvecilik Araştırma.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - 107 kişi tam kapasiteyle çalışıyor değerli arkadaşlar.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Ha, park yapılacak yerde -Belediye Başkanı da bir anlaşma var- yeni bir yer yapılacak, daha modern bir yer, orası da Malatya halkına açılacak.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Bu yer değişikliğini kapatma olarak algılamak, bu, zunun mu diyeyim, anlama problemi mi diyeyim, dalgınlık mı diyeyim, yetersiz bilgi mi diyeyim, fazla değerlendirme yapmak istemiyorum.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, don zararıyla ilgili çok gündeme geldi burada.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Şimdi, buradaki birçok toplantılarda don zararını, 2090 sayılı Kanun gereği anlattım. Şimdi, Türkiye, Malatya tarihinde ilk defa, AK Parti Hükûmeti, Sayın Başbakanımızın oluruyla, Sayın Bakanımızın desteğiyle, ilk defa don zararını ödüyor. 20 trilyon tespit yapılıyor, yüzde 70'i, 14 trilyon ödeniyor, ilk defa Malatya tarihinde. Bu kanun, 2090 sayılı Kanun bizden önce de vardı, niçin hiçbir gün uygulanmadı? Burada soruyorum Malatya milletvekillerine ve konuşanlara.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - 2090 sayılı Kanun niçin Malatya tarihinde kayısı için bir kere uygulanmadı da, bizim iktidarımız döneminde uygulandı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Yani, Sayın Başbakanın ve Hükûmetimizin, bu -imtiyazlı demeyeyim- gerçekten üreticiyi koruyan uygulamasına saygı duyacağınıza takdir edeceğinize, mutlaka bir eksik bulmak gayreti içinde olmanız, demin söylediğim negatif siyasetin kötü bir örneği.
Değerli arkadaşlar, kayısıyla ilgili ne yapıldı diye soruyorsunuz, söylüyorsunuz. İkinci önemli bir uygulamayı daha söyleyeceğim.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Rakama dikkat edin, 7.335 çiftçi 81 milyon YTL ödeme yaparak sigorta poliçesi düzenletmiştir ve Türkiye'de Malatya birincidir. Beş il; ön sıralarda Manisa, Giresun, Muğla falan, ama, birinci Malatya'dır. Şimdi, bu, bizim çiftçimizin Hükûmetimizin getirdiği bu modern ve çağdaş uygulamaya ne kadar güzel cevap verdiğinin ve desteklediğinin en güzel göstergesidir.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir iddia daha var. Tabii, Süleyman Bey değişik bir değerlendirme daha söyledi, dedi ki -bütün arkadaşlarımız burada gündeme getirdiler- "Kayısı Birlik'i yok ettiniz, boynuna ip geçirdiniz." Başka bir arkadaşınız "Yönetmek zorundasınız..." Yani, o eski devletçi zihniyet var ya, komünizmden kalan.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Yani, böyle, Türkiye'nin trilyonlarını, milyar dolarlarını vereceksiniz, fakir fukaranın hakkını birtakım insanların gasp etmesine göz yumacaksınız, ver parayı!

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Şimdi, bakın, Kayısı Birlik'in, değerli arkadaşlar, raporunu söylüyorum, özet raporu. Kayısı Birlik'i biz kapatmadık. Kayısı Birlik kendi kendini kapatıyor. Nasıl kapatıyor? Bakın, Birlik bu sezonda kullandığı DFİF kredisini, yani, Destekleme Fiyat İstikrar Fonu kredisini yine aynı gerekçelerle ödeyemez bir konuma gelmiş. 2005-2006 üretim sezonunda DFİF kredi borçları 6183 sayılı Kanun'a göre takibe uğratılmıştır. Birlik, bu borca ait hiçbir taksidi ödememiş durumdadır. Mevcut durumda Birlik'in 24,5 milyon YTL'ye ulaşan -rakamın altını bir daha söylüyorum- takipteki…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - …bu borcunu ödeme kabiliyeti bulunmamaktadır.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Birlik, faaliyet gösterdiği değerli arkadaşlar, on beş yıllık dönemde -dikkat ediniz, on beş yıldır bizim Birlik uygulamada, yönetimde- kayısı piyasasını üreticiler lehine düzenleyen, üreticilerin satış problemini çözen bir oluşum hâline gelememiştir. Yani, ipi kendi boynuna takmıştır. Birlik alımları Türkiye rekoltesinin yüzde 3'ü kadar gerçekleşmiştir, dikkat edin. Birlik alımları Türkiye rekoltesinin yüzde 3'ü kadar gerçekleşmiş olup bu oran ile piyasanın lehine, üreticiler lehine düzenlenmesi mümkün değildir.

Bir önemli tespit daha size söyleyeceğim: 2005-2006 itibarıyla kayıtlı ortak sayısı -dikkat ediniz- 9.335 olan Birlik'in ürün teslim eden ortak sayısı 67'ye düşmüştür. Şimdi, kim kimin boynuna ipi geçirmiş?

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Yani, şimdi, muhterem arkadaşlar, ikinci dönemde de 5 trilyon gibi kredi yine kullanılmış.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Bizim dönemde de yine 5 trilyonluk, değerli arkadaşlar, bu kredi yine kullanılmış.
Şimdi, hadise bu noktadayken, bir de 3 bin dolarlık kayısının 1.600 dolarlara düştüğünü söylüyorsunuz. Şimdi, bizim dört yıllık dönemde AK Parti Hükûmetinin DGD olarak, mahsus olarak ve diğer destekler için -kayısı amaçlı diğer kooperatifleri söylemiyorum- toplam yaptığı tarımsal destekler 200 trilyondur, ama, kayısıya dönük 140 trilyon destek vermiştir. Malatya özelinde söylüyorum sadece, Malatya üzerinde Hükûmetimizin yaptığı destek. Tarım Sigortaları Kanunu, dediğim gibi Türkiye tarihinde ilk defa uygulanıyor.

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - 2090 sayılı Kanun Malatya tarihinde ilk defa uygulanıyor. Bütün bu güzellikler gözümüzün önündeyken arkadaşlarımızın yani sadece siyaset yapmak uğruna bunu değerlendirmesi gerçekten üzüntü vericidir.

Son olarak şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlar…

AHMET MÜNİR ERKAL (Devamla) - Kayısı gerçekten çok faydalı bir ürün. Potasyumu fazla, kan basıncını düşürüyor, ama aynı zamanda, değerli arkadaşlar, kayısı ideolojik köylüye iyi gelir, müzmin muhalefetten kurtulmaya iyi gelir, siyasi patinaj yapmamaya iyi gelir, ama yerseniz! Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Değerli arkadaşlar, 2004 yılında Malatya'da ve Iğdır'da don olayından kayısı zarar gördü. O gün, 13/04/2004'te verdiğim önergede, bu zararların karşılanması yazılı önergede istendi. Tarım Bakanlığının verdiği cevap da o gün olumsuzdu. Yani, yüzde 40 zarardan az olduğu için verilmedi. Ayrıca, 20/4/2004 tarihinde Malatya Milletvekilleri Sayın Muharrem Kılıç ve Mevlüt Aslanoğlu ve ben, 38 milletvekili arkadaşla Meclis araştırma önergesini verdik. Aradan üç yıl geçtikten sonra iktidar uyanabildi uykudan, bu sorunun var olduğunu görebildi, bugün gündeme geldi.

Sayın Bilgiç, sizin de pek kısa bir söz talebiniz var.

MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli üyeler; kayısı hakkındaki Meclis araştırma önergeleri hakkında söz almış bulunuyorum.

Biliyorsunuz, Isparta'da da 50 bin tonu aşkın kayısı üretimi vardır ve bu anlamda, kayısının desteklenmesi noktasında ve sorunların çözümü için tedbirler alınması gerektiğini şüphesiz kabul ediyoruz. Özellikle benim burada önermek istediğim, fındık için olduğu gibi, biliyorsunuz, 3 milyon doları aşkın Dış Ticaret Müsteşarlığı bir kampanya yürütmüştü "aganigi naganigi" adıyla bilinen, yememizi teşvik etmek amacıyla. Bu anlamda, uluslararası bir kampanyanın fındıkta olduğu gibi düzenlenmesinin faydalı olacağını düşünüyorum.

Bizim Isparta-Yalvaç ilçemizdeki kayısının da özellikle yeni yatırımlara ihtiyacı var, özellikle kurutma ve ambalajlama noktasında. Buna yönelik, Tarım Bakanlığımızın da yeni özellikle destekleme noktasında yatırımlara ihtiyaç olduğunu göz önüne alarak, daha Ziraat Bankasının özellikle bu alanda yatırım kredilerine imkân vermemesi sebebiyle, bunun da dikkate alınacağını ve özellikle kayısı alanında yapılacak kurutma, paketleme, ambalajlama ve ihracata yönelik faaliyetler için de uzun vadeli, düşük faizli kredilere de destek vereceğini umuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bilgiç.

Meclis araştırması önergeleri üzerindeki ön görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Meclis araştırması açılmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 14 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız