SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Kendini ve Partiyi Bitirdi'

A- A+ PAYLAŞ

Anavatan partisi kongresi arifesinde partinin çok önemli isimlerinden olan ve AKP milletvekili iken istifa edip, Anavatan partisine geçerek Erkan Mumcu’nun yol arkadaşlığını yapan Malatya eski milletvekili Miraç Akdoğan, Mumcu’yu adeta topa tutarak, Mumcu’nun dostlarını nasıl harcadığını ve partiyi nasıl zora soktuğunu anlattı.

ERKAN MUMCU KENDİ KENDİNİ BİTİRDİ

“ Tek kelime ile Erkan Mumcu kendi-kendini tüketti” diyen Malatya eski milletvekili Miraç Akdoğan, partinin yeniden yükselmesinden sonra, hep “Ben-ben-ben” duygularının öne geçtiğine ve bu vebali tarihin takdir edeceğini belirterek, “Anavatan Partisi, normal sürecin dışında, olağanüstü bir kongreye gidiyor. O Anavatan ki, rahmetli Özal'ın kurduğu, büyük fikirlerin, büyük işlerin partisiydi. İşte bu partinin olağanüstü kongreye gitmesinin sebebi ise, mevcut Genel Başkan Sayın Erkan Mumcu'nun, "Ben çekiliyorum!" demesi.

Hâlbuki daha birkaç yıl önce her şey ne büyük umutlarla tekrar başlamıştı. Sayın Mumcu'nun AKP'den ayrılışı ve Anavatan'a döndüğü o muhteşem gün, sanki Anavatan'ın yeniden iktidar olacağının ayak sesleri gibi değil miydi? Parlamentoda, milletvekili arkadaşlarımızın gurup kuracak derecede verdikleri güçlü destek, Sayın Mumcu'ya duyulan mutlak güvenin işareti değil miydi? Yaptığımız ilk gurup toplantısında, Meclis'i miting alanına çevirerek, TBMM tarihinde adeta bir ilki gerçekleştirmemiş miydik? Binlerce coşkulu partili, "Haydi iktidara, biz yanındayız" diye, adeta Sayın Mumcu'yu arkadan itmiyor muydu? Anavatan, yıllar sonra yeniden Meclis'te, meydanlarda ve daha önemlisi gönüllerde değil miydi? Evet, her şey tastamam böyle olmuştu. Fakat ne olduysa bundan sonra oldu. Gözlü görülür bir şekilde sıfırdan yüzde 7-8'lere kadar büyüyen partinin bu gelişmesi, tevazuu getireceği yerde, bazılarının ayaklarını yerden kesti. "Biz" yerini "ben"e bıraktı. "Başarı bana ait", "Ben olmazsam hiçbir şey olmaz", "Ben varsam var, yoksam yok", "Ben, ben, ben…" duygusu her şeyin önüne geçti.

Bizim Türkiye için düşündüğümüz lider adayımız, maalesef kendi kendini tüketti; bu konuda başka hiç kimsenin bir sorumluluğu yoktur” dedi

MESUT YILMAZ’A BENZETMELER ÇOK YAKIŞIKSIZDI

“Partiyi yenilemek adına, eski arkadaşlarının neredeyse tümünü küstürmek çok mu gerekliydi? Balta bile kendi sapını kesmez iken, partide emeği olan eski Genel Başkana yakışıksız benzetmelerle saldırmanın gereği neydi? Yeniden ayağa kalkmaya çalışan bir partide kardeş kavgaları başlatarak, insanları istifaya zorlamak nasıl bir anlayışın ürünü olabilirdi” diyerek üzüntüsünü ifade eden Miraç Akdoğan, Bugün yapılanmak istenilen "Yeni Oluşum" diye adlandırılan ve ülkemizdeki 4 temel siyasi eğilimi birden kucaklamaya çalışan hareketin gerçek adresinin, yeniden yapılandırmaya çalıştıkları Anavatan partisi olduğunu söyledi.

MUMCU 23 TEMMUZ DA ÇEKİLMELİYDİ

Erkan Mumcu’nun seçimlerin ertesi gün olan 23 Temmuz günü çekilmeyerek en büyük yanlışlığı yaptığını, bu günde yine seçimler arifesinde ‘Başkanlıktan çekiliyorum” demesiyle hatayı tekrarladığına dikkat çeken, Anavatan eski teşkilat başkanı Miraç Akdoğan, sitemlerini şöyle sürdürdü.
“Doğru çekilme zamanı 23 Temmuz sabahıydı; aksi takdirde önümüzdeki mahalli seçimlerin sonuna kadar devam edilmesi gerekiyordu. Her ikisi de yapılmayarak, hatalar zincirine bir yenisi eklenmiş oldu. Sonuçta, kongre kararının ilanıyla geri dönülmez bir yola girildi. Sayın Mumcu'nun Anavatan Partisi Genel Başkanlığından çekilmesinin tek bir sebebi vardır; o da başarısızlıktır. Peki, Sayın Mumcu başarısızdır da, tüm bu süreçte partisinde kendisine eşlik eden Başkanlık Divanı üyeleri başarılı mıdır? Anavatan'ın seçime girememesinin tek sebebi Genel Başkan mıdır? Demokrasiyi varlık sebebi sayan Anavatan'ın, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Meclis'te temsil edilemez hale getirilmesinde, gerekçesine kendilerinin bile inanmadığı belli olduğu halde, "Genel Başkanıma laf söyletmem" diyerek biat kültürünün en uç örneğini sergileyenlerin hiç mi suçu yoktur?

Anavatan'ı çok zor günlerin beklediği açık bir gerçek. Bu zor günlerin ancak, kendisini, her şeyiyle partisine ve ülkesine adamış bir Genel Başkan ve ekibiyle aşılabileceğine inanıyorum. Buna rağmen, adaylar içinde hiç değilse partisini en çok sevenin, en uzun süre sahiplenenin, en çok emeği verenin tercih edileceğine inanıyorum. Yapılması gereken, Anavatan'ın bin bir oyun ve gafletler zinciri sonunda düşürüldüğü bugünkü konumunda, rahmetli Özal'ın manevi mirasından ziyade maddi mirasının konuşuluyor olmasının utancına engel olacak adayın partinin başına getirilmesidir.

Asıl dileğim ise, bu kongrenin Anavatan'ın son kongresi olmamasıdır”

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız