SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Kernek Suyu ve 'Anıt Mezarı'!.

0
Güncellendi - 2015-12-27 21:20:01
Kernek Suyu ve 'Anıt Mezarı'!.
A- A+ PAYLAŞ

UYUZ SUYU VE KERNEK SUYU

Av.Selami YÜCEL

selamiyucel@hotmail.com 

Kardeş iki sudan bahsedeceğim. Birisi Nallıhan Uyuzsuyu ;  diğeri de Malatya Kernek Suyu. Uyuz Suyu ile Malatya Kernek Suyu’nun ortak bir özelliği varmış. İkisi de İlkbaharda doğar; yazın sonunda da kesilirlermiş. Ben de Malatyalıyım ya, Kernek Suyunun doğal halini az çok hatırlıyorum ya; Kernek Suyu’nun akıbetini bildiğim için ille de Nallıhan Uyuzsuyu doğa yürüyüşe katılacağım dedim, kendimi şartlandırdım. Geçen sene Ankara Barosu’nun organize ettiği bir yürüyüşümüzde; rehberimizin yolunu şaşırmasından dolayı güzergâh değiştirmek ve vadi kenarında yürümek zorunda kalmıştık.  Vadiye düşmemek için çok zorlanmıştım. Diz kapaklarıma bir ağrı girmişti. Doktora gittim emar çekildi “menisküs”, ameliyat dendi. Ben de dedim ki no ameliyat. Kaslarımı geliştirmeye çalıştım ve şu anda hamdolsun bir sıkıntı yok. Amma velakin dikkat etmem lazım. Ters bir harekette menisküsüm yenilenirse işim zor olur. Bu arada spor yapamadım, doksan dört kilodan yüz iki  kiloya çıktım, oldum bir torik balığı.  

Ne ise, Trekking ekibi beni İstanbul Yolundan aldı. Rehberimiz bizim İlker. İlker’i çok severim, rehberliğinden de zevk alırım, şeker gibi bir çocuktur, uyar oğlu uyardır. Aktaş yürüyüşünde bana uydu da başımıza neler geldi neler?  

Bana on yedi numara dedi. Eskiden koltuk numarası verilmez idi. Bakalım kimin yanına düşeceğim. Otobüse bindim, Sami Cebeci’den başka hiç kimseyi tanıyamadım, otobüstekilerin hepsi genç, gözlerinden adeta alev fışkırıyor. Bunların yanında orta yaş üzerinde dört kişilik bir gurup da gözlerime ilişti. Koltuğa otururken yanımdaki beye çok dikkat etmemiştim. Dikkat ettiğimde ise hayretler içinde kaldım. Çok sevdiğim avukat arkadaşım Coşkun Dere değil mi? Çok mutlu oldum. Bir seneden beri doğa yürüyüşlerine ve fotoğraf çekmeye merak salmış, dört kiloluk da bir fotoğraf makinası almış. Yol boyunca sohbet ettik, bol bol resim çektik, bayağı hasret giderdik.

İlker Ergün mikrofonu eline aldı, bir iki defa üfledikten sonra şöyle dedi:

- Uyuzsuyu  Nallıhan ilçesine bağlı Karacasu Köyüne altı kilometre uzaklıktadır. Her zaman 21 Martta yer yüzüne çıkar, bir şelale  oluşturur, yazın sonlarında kurur. Bu oluşan Şelaleye Uyuzsuyu  Şelalesi denir. Uyuz hayvanların bu suda yıkanmalarından sonra uyuz hastalığından kurtuldukları anlaşıldığından bu şelaleye “UYUZSUYU ŞELALESİ” demişler. Bu gün 23 Mart. Aldığımız habere göre dün gece biraz çıkmış ama gürlememiş. Yoldan yürüyerek suya varacağız, dönüşümüz ise dere yatağından olacaktır. Uyuzsuyu’nun yanında diğer sular da olduğundan herkes yedek ayakkabılarını hazırlasın. 

Dere içerisinde yürümek zordur. Taşlara basarsın ayağın kayar, göbeğine kadar sulara gömülürsün vesaire.  Bir de menisküs belası var ya !  Coşkun’u da kandırdım, dönüşümüzü gittiğimiz yerden yapacağız. 

 Nallıhan Kuş Cennetinde mola verdik. Birkaç fotoğraf çektik. Kuşlar çok hüzünlü idi. Çünkü sular yok denecek kadar azalmıştı. Valilik hayvan türlerini doldurarak bir müze yapmış, bir de kuşları seyretmek için bir teras yapmış. Belediye de doğa turlarını ve güzergâhını da içeren Nallıhan’ı tanıtan bir broşür bastırtmış. Kuş Cennetinin en önemli hayvanları da Kara Leylek ve Anadolu Yaban koyunu imiş, bir de saz kedisi varmış. Vardık Karacasu’ya.

Köyden yürüyüşe başladık. Yaşlı ekibin biz önündeydik. İlker de arkadaki gurupla  beraber yürüyordu. Mübarek Uyuzsuyu  öyle bir yerde mekan tutmuş ki altı kilometre yokuş çıktık. Sami Bey olmuş bir kuş, birkaç genci de yanına almış ver yansın gaza basıyorlar, sanki arkalarından atlı kovalıyor.  Biz de Coşkun ile normal tempomuzda yürüyoruz, fotoğraf çekiyoruz. Öndeki ekip gözden kayboldu. Arkamızda gelen bir gurup vardı ya, yokuşu görünce su kaynatmışlar ve köyden bir dolmuş tutmuşlar. İlker de içerisinde arabadan el ederek gülerek yanımızdan geçtiler, Böylece gurupta ne artçı kaldı ne öncü. Hemen telefona sarıldık, telefonlar da çekmiyor, yürü babam yürü. İleride yol çatallaştı. Nereden gideceğiz derken eski bir tekerleme aklıma geldi.

Ya şundadır ya bunda keçe küllah başında. Dedik ki; haydi bu yoldan. 

Şelaleyi geçmiş olmayalım diye tedirginlik duymaya başladık. Bereket versin teknolojiyi takip eden Coşkun var yanımda. Yanındaki alete bakarak. Selami Bey köyden itibaren on iki bin adım atmışım, dedi. Böylece, şelaleye yaklaştığımızı anladık.

Velhasıl kelam Uyuzsuyu’na vardık. Maşallah çamların arasında cennet gibi bir yer. Rüzgâr da ılgıt ılgıt esiyor, bedenimi yalıyor.  Çantalarımızı açtık, yiyeceklerimiz yedik ve de kolalarımızı içtik.  Coşkun’la ben dönüşü sudan yürümeyelim diye geldiğimiz yoldan yaptık, diğer gurup da dere içerisinden yürüdü. Köye varmak üzere iken İlker’den telefon geldi. Selami Abi neredesiniz, biz köye geldik dedi. Dere yatağında su varmıydı diye sorduğumda, yoktu dedi.

Dere dönüşü üç kilometre olduğuna göre, demek ki biz diğerlerinden üç kilometre fazla boşuna yürümüşüz. Derede su yoktu da bizi niye üç kilometre yerine altı kilometre yürüttün ? Ah İlker ah!

Uyuz Suyu zaten koruma altında keyfi yerinde, Malatya’lı (!) Kernek Suyu'nun başına neler getirmiş ? Oku da gör.

KERNEK SUYU

Kernek suyunu çok iyi hatırlıyorum. Malatyanın şehir merkezinde Kernek semtinde Beydağı’nın eteklerinden çıkar, bir gölet oluşturur, göletten taşan sular ise küçük bir dere haline gelir, Malatya Merkeze doğru akar, Malatya bahçelerini sulardı. Yanında da Derme Suyu şelalesi yer alırdı. Kernek Dağında ve de Kerneğin etrafında yapılaşma yok idi. Gölette faytoncular arabalarını yıkarlar, atlarını suvarırlar, bizim gibi yaramazlar da yıkanırlardı. Gölün etrafı söğüt ağaçları ile kaplıydı. Malatya’lılar ve belediyeciler ne yapmış etmişler,  Kernek Suyunu yerin dibine betonların altına hapsetmişler. Halen inanamıyorum.  Oysa Kernek Suyu, Uyuzsuyu ile aynı kaderi paylaşmıştı. Kernek Suyu Kernek Dağı ve Derme Suyu ile bir bütünlük arz ederdi. Malatya’mızın can damarı idi. Beydağı’na çıkar, piknik yapar, çiğdem çıkarır, sakız kanatırdık.

Hatırladığımın ötesine gitmek istersem Aziz Azmi Fenercioğlu’nun ve de Celal Yalvaç beyin görüşlerini alırım. Çünkü bu iki pir Malatya’yı çok iyi analiz etmişler, önemli çalışmalara imza atmışlardır. Azmi Amca ile görüştüm.  Azmi Amca şu anda 96 yaşında, Malatya tarihi ve kültürü konusunda araştırma yapmış, yazılar yazmış bir pir. Hafızası da çok kuvvetli maşallah saat gibi çalışıyor. Azmi Amca Kernek hakkında şunları söyledi:

“Kernek suyu Malatya’nın Beydağı eteklerinden bahara doğru çıkardı. İki gözesi vardı. Üstteki gözesi biraz daha küçüktü. Alttaki gözesi biraz daha büyüktü. Alt gözeden sular kumlarla beraber patırdayarak, gümbürdüyerek  genellikle gece vakti yer yüzüne çıkardı. Şu anlarda çıkması lazım. (Bekle ki çıka Azmi Amca.)

Kernek Suyu çıktığında suyun çıktığı Malatya ahalisine duyurulurdu, Kernek Suyu çıktı diye.  Çıkan su Derme suyuna doğru akardı. Kernek Suyu çıktı çığırtısından sonra herkes oraya toplanırdı.  Kızlar kaynağa taş atarlardı, bahtımız nasıl olacak diye? Eğer taş yukarı çıkar ise kısmetlerinin açıldığına inanırlardı.  Eğer taş dibe iner ise çilelerden çile beğen. Kernek Suyunun kışın bekleyerek baharda yer yüzüne çıkması bir tabiat olayıdır.

Kernek bizim mesire alanımızdı. Orada toplanırlar çay kahve içerler sohbet ederlerdi. Orada tüm Malatya’lılar baharla birlikte açılır saçılırlardı.  Horoz şekeri satarlardı. Şekerlerin bazısı tavuk, bazısı araba, bazısı tren, bazıları da horoz şeklinde olurdu. Bir de simit ve fırıldak satılırdı. Simidi alır yerdim,  bakardım ki çok yumuşak. Simitçilere sorardım. Bu simit niye yumuşak? Diye.  Nohut unu ekledik ondan diye cevap alırdım.  Şimdi Kernek Suyu ne alemde bilmiyorum. Yârin gelirsen daha teferruatlı bilgi veririm.” 

Velhasıl Kernek Suyu Malatyanın mazisi, doğası, kültürü, sosyal yaşantısı açısından önemli bir su idi.  İlk önce suyun etrafında gecekondulaşma oluştu, arkasından Derme Suyuna elektrik santralı yaptılar, arkasından Kernek suyunun gözesine havuz ve gazino yapıldı. Bununla da yetinmemişler, gazinocu kumlar ve taşlarla gözeyi kapatmış ama bizim su havuzun etrafından değişik yerlerden çıkmaya başlamış. 

Esas suyumuzun idam fermanı Malatya Belediyesinin Kernek alanı mega projesi ile verilmiş. Kültürel dokuyu yakalayacaklarına aklı evveller betona ağırlık vermişler. İlk önce suyun gözesine inmişler, su çoğalmaya başlamış tam korunacakken ve Malatya’lılar sevinirken, oradan borularla suyun yukarılara kadar çıkmasına çalışmışlar, içeriye resimde görüldüğü gibi büyük bir boru döşemişler, etrafına da tonlarca taş basmışlar. Bunda başarısız olunca su yukarılara gelmiyor, kod kurtarmıyor diye binlerce ton harç yaparak ortalama dört metre kalınlığında beton dökerek gözenin üstünü kapatmışlar. Bu günlerde Kernek Suyunun çıkması zamanı; bakalım suyumuz ne yapacak? Bir de suyun anısına yel değirmeninden bir anıt mezar yapmışlar.

Ne ise Nallıhan’nın Uyuz Suyu ile Malatya’nın Kernek suyu sık sık konuşur, arkadaşlık yaparlarmış. Şu günlerde şöyle sohbet ediyorlarmış:

Kernek Suyu- Uyuz Suyu kardeş ben bu Malatyalılara ne yaptım? Onlara hep faydam oldu, suyumdan istifade ederek bağlarını bahçelerini suladılar, yüzdüler, içtiler, etrafımda eğlendiler, piknik yaptılar, atlarını suvardılar, faytonlarını yıkadılar. Onlara her zaman yardımcı olmama rağmen  bana hasetlik ve hainlik yaptılar. Herkes benim yeryüzüne çıkmamı engellemeye çalıştı ama  ben mücadeleden vazgeçmeyerek gene kaynadım.  Bu sene iflahımı kestiler.  Belediyenin yaptığı baştan aşağı taş olan, trilyonlarca lira harcanan, Malatya kültürü ve bizim doğamızla  bağdaşmayan mega proje ile üzerime binlerce tonluk taşları ve betonları yığdılar ki benim hiç hareket edecek alanım kalmadı. Yani tabir caizse beni, ölmeden mezara koydular.  Halbuki; alanımızı eski duruma getireceklerdi.  Betonlaşmaya hiç gitmeyeceklerdi. Millet , topraklarla, sularla ve ağaçlarla haşir neşir olacaktı, Derme Suyu yanımdan akacaktı ben de baharda gümbürdeyerek çıkacaktım, daha güzel olmaz mıydı ? Yazık bu kadar harcanan paraya. Madem her tarafı beton yapacaktın mübarek bu projeyi başka yerde uygulayaydın, bize de topraktan ağaçtan doğal bir proje yapaydın.  Allah onların günahlarını affetsin. 

Benim için beni sevenler ne methiyeler dizerlerdi. Bunları kendi kendime okuyarak için için ağlıyorum.               

Patladı kernek bu sabah erkenden                                                                                                               

Diyiyler sesi  ta duyuldu Cingenlik’ten                                                                                                                       

Gezemiyi ki millet itten köpekten                                                                                                                  

Çakkal Celal’ı da vurdular ha gardaş 

Bu şiir de Aziz Azmi Fenercioğlu’nun: 

Bahar gelip kış günleri geçende                                                                                                                                 

Kernek çıkıp soğuk suyun içende                                                                                                                             

Bahçelerde menekşeler açanda                                                                                                                           

Çağır gardaş ben de gelem sılaya

Uyuz Suyu- Kernek Suyu Kardeş, senin durumuna çok üzüldüm. Benim durumum şimdilik iyi, koruma altına da alınmışım. Tüm Türkiye benim patlayarak çıkmamı bekliyor. Etrafım çamlıklarla dolu, keyfim yerinde ama senin durumuna da çok üzülüyorum. Amma elimden bir şey gelmiyor. Yav, sen bir yolunu bulup gene yer yüzüne çıkarsın veya çıkartırlar. 

Kernek Suyu- Bildiğin gibi değil, Malatya’da ne kadar taş, beton varsa üzerime yığdılar, ne tarafa gitsem karanlık, şaşırdım kaldım.

Uyuz Suyu- Zaten bu insanlara iyilik yaramaz. Nankörler vesselam. Gene de buna şükür sana bir anıt mezar yapmışlar ya. Baş kısmına güzel bir yel değirmeni dikmişler.

Kernek Suyu- Hem öldür hem anıt mezar yap, mezarları kendilerinin olsun. Beni bu duruma getirenlere sansüre uğramasın diye içimden durmadan beddua ediyorum. Belki zamanla eli yüzü düzgün bir yönetici gelir, o üzerimdeki betonları kaldırır, beni  tekrar gün yüzüne çıkarır. Olur mu olur? Çıkmayan candan umut kesilmezmiş. Bir de intikam planım var. Beni bu duruma getirenlerin evlerinin yerini tespit ediyorum. Ufak bir ara bulursam oraları basacağım. Amma. Çok zor görünüyor. Herhalde sonum lağımların kaderleri ile birleşecek. Çok zor durumdayım değerli kardeşim.

Uyuz Suyu- Senin için durmadan dua ediyorum. Hatta bu sene boykota bile başladım. 21 Martta yer yüzüne çıkıyordum ya, çıkışımı yirmi gün erteledim. Sloganım: Kernek Suyuna özgürlük. Sonuna kadar senin yanındayım, senin sesini sana bu zulümleri yapan zavallı insanlara duyurmak boynumun borcu olsun.  Sen Allah’a dua et Allah her şeye kadirdir.  Ölürsen de mutlaka Cennete gidersin. Çünkü senin hiç günahın yok, hep sevap işledin.

Kernek Suyu- Binlerce sene insanlığımı muhafaza ettim, kimsenin kötülüğünü istemedim. Şu günlerde herkese ve de özellikle beni bu duruma getirenlerin cezalandırılmasını istiyorum. Bana yapılan eziyetler hem Türk Ceza Kanununa, hem de Çevre Kanununa göre suç teşkil etmektedir. Malatya Cumhuriyet Başsavcılığına, Malatya Valiliğine ve Çevre Bakanlığına, o da olmaz ise Başbakanımıza suç duyurusunda bulunuyorum. Gereğini yapsınlar, eğer gereği yapılmaz ise öteki dünyada hesaplaşırız.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız