SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Keşke Ahmet Kaya Burada Olsaydı"

0
Güncellendi - 2015-12-27 19:34:43
A- A+ PAYLAŞ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Milletin hayır duasıyla Allah ömür verirse gelecek çok daha farklı olacak. Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaltıldığını, 76 milyonun kucaklaştığını, bir ve beraber olduğunu, büyük Türkiye olduklarını göreceğiz. Hiç endişeniz olmasın" dedi.

Diyarbakır Kantar Köprülü Kavşağı’nda toplu açılış töreni düzenlendi. Tören alanına Başbakan Erdoğan ile birlikte gelen Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı (IKYB) Mesut Barzani, bu fırsatı tanıdığı için Başbakan Erdoğan’a teşekkür etti. Bugünün çok önemli bir gün olduğunu ifade eden Mesut Barzani, artık buluşma zamanının geldiğini söyledi.

“SÜRECİ TÜM GÜCÜMÜZLE DESTEKLİYORUZ”

Diyarbakırlılara çözüm sürecine sahip çıkmaları çağrıda bulunan Barzani, “Bugünün, bu tarihi anın buluşturma zamanı Sayın Başbakan Erdoğan’ın Erbil ziyaretinde ‘Kürt halkının inkarı geride kaldı’ sözleriyle başladı. Bugün sevinç içinde kaldım. Görüyorum ki kardeşliği sağlayan Türk lider bulunmuştur ve kardeşlik ve doğru yolu izleyen bir önderdir. Ortadoğu’da yaşayan insanların artık birlikte yaşama günü gelmiştir. Birlikte yaşamak ve birlikte kalmak yöntemlerini izlemekle, halklarımızı mutlu günlere getirebiliriz. Savaşlar denendi ama kimse savaştan bir hayır görmedi. Türk gencin kanı Kürt gencin eliyle, Kürt gencin kanı Türk gencin eliyle dökmenin artık yönü kalmamıştır. Barış temeli atılmış ve Sayın Erdoğan’a cesurca attığı temel için teşekkür ediyorum. Barış yolu seçimle olur. Ben tüm Kürt kardeşlerimden ve Türk kardeşlerimden isteğim barış projesini desteklesinler. Barış için verilecek savaş zor bir savaştır. İnanın cesur iradeli bir insan olmazsa barış için savaş veremez. Barış yolu ne kadar uzun ise bir saat savaşmaktan daha iyidir. Bugünün Türk ve Kürt kardeşlerime söylemek istiyorum ki tüm gücümüzle barış sürecini destekliyoruz. Önemli adım bu projeye başlamakla oldu. 15-20 sene önce buraya gelerek karşınızda konuşmam imkansızdı. Bu da kardeşliğin, birbirini anlamanın sonucudur. İnanıyoruz ki barış süreci sonuca varacaktır. Ne kadar zaman gerekiyorsa o zamanı vermemiz gerekiyor. Son olarak çok mutluyuz. Hepinizde mutluluk dolu başarılar diliyorum. Türkçe biliyorum ama Türkçe konuşmak istiyorum. Yaşasın Türk ve Kürt kardeşliği, yaşasın barış, yaşasın özgürlük. Başarılar ve mutluluklar diliyorum” dedi.

37 YILLIK ÖZLEM BİTTİ

37 yıl aradan sonra Türkiye’ye gelen ve sahneye sanatçı İbrahim Tatlıses ile çıkan Şivan Perver ise, bugünün bir bayram olduğunu belirtti. Türkiye’den ayrıldığında bir genç olduğunu ifade eden Perver, “Güzel Diyarbakır’ımız bu çok güzel bir günümüzdür. Tarihe girecek, dostluk, kardeşlik, sevdanın gideceği bir gün. Benim için de tarihi bir gün. 38 yıldan sonra buradan ayrıldığımda bir delikanlıydım bir gençtim, şimdi bir yaşlı adam olarak geri döndüm. Ben sizi ve bu ülkeyi, bu şehri çok seviyorum. Sayın Başbakanımız Erdoğan, bu barışın da mimarıdır, on ve arkadaşlarına teşekkür ediyorum. Başbakan büyük bir mayayı temiz süte kattı ve bugün dostluğun kardeşliğin gününü kutluyoruz. Bunun için emek veren, yüreği çarpan, aklı çalışan herkese teşekkür ediyoruz. Umarım bütün Türkiye bunu düşünür, artık farklılıklar, artık yasak edilmeyecek. Biz hep yasaklarla karşılaştık ve bu ülkemizden ayrıldık. Kimileri hapishanelerde çürüdü, işkence gördü, kimileri bizim gibi kaçtı ve yıllar sonra yavaş yavaş dönüyor. Bugün sayesinde çok değerli Kürdistan bölgesinin Başkanı Sayın Mesut Barzani de bu konuda çok olumlu düşünceleriyle yaklaştı ve bu değerli insanları güzel Diyarbakır’ımızda görmek çok güzel” diye konuştu.

“OĞLUMUN ADINI BARIŞ KOYACAĞIM”

Şivan Perver’e ‘kardeşim’ diye hitap eden sanatçı İbrahim Tatlıses de barışa destek veren herkesin başının üstünde yeri olduğunu vurguladı. Oğlu olduğunda adını ‘Barış’ koyacağını ifade eden Tatlıses şöyle konuştu:

“Bugün bayramdır, barış bayramıdır. Şivan kardeşime teşekkür ederim. 37 sene sonra şehrimize hoş geldin. Bu fark niye, Laz, Çerkez, Alevi, Kürt, Türk bu fark niye. Kim bu barışa hizmet verirse onun ellerine sağlık, o güzeldir. Barış için kim elini taşın altına koyarsa başımızın üstündedir. Buraya, Şivan’la ne şöhret için, ne şan için geldik. Şöhrete de şana da doyduk, tek isteğimiz barıştır. Muhalefet olduğu yerde barışın olması mümkün değil. Ama her şeyin sahibi bu halktır ve her şeyi başarır. Buraya geldikleri için Sayın Erdoğan’a ve Barzani’ye teşekkür ediyorum. Barış için cesur adımlar atılması lazım ve sizlerde de bu cesur adımlar var. Benim eğer erkek bir çocuğum olursa, adını barış koyacağım. Adı Barış olacak.”

Şivan Perver ve İbrahim Tatlıses, yaptıkları konuşmanın ardından Daye Megri ‘Analar Ağlamasın’ parçasını birlikte seslendirdi.

“MUSTAFA BARZANİ 81 YIL ÖNCE MİSAFİRİMİZDİ”

Son olarak kürsüye çıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, Mesut Barzani’nin babası Mustafa Barzani’nin 1932 yılında Türkiye’ye geldiğini hatırlatarak, “Bundan 81 yıl önceydi, 21 Haziran 1932’de Hakkari Şemdinli’den sınırdan çok önemli misafirlerimiz gelmişti. Toprakları uçaklarla bombalanmış, köyleri yakılmış yıkılmıştı. Eşleri dostları katledilmişti. Yerlerinden yurtlarından yuvalarından kopmuş sürgüne hüküm giymişlerdi. Şemdinli’den kardeşlerinin yurduna, yuvasına, hanesine, Türkiye’ye geldiler. Buradaki kardeşleri onları muhabbetle kucakladılar. Burası sizin evinizidir dediler. Tarih boyunca yaptıkları gibi sofradaki ekmeklerini onlarla paylaştılar. Gelenlerden bir tanesi ‘Biz Türkiye’de asılmayı bekliyorduk. İdam edilmeyi bekliyorduk, zira Türkiye üzerinde bizi tutuklamak ve asmak için ağır baskı vardı. Ama biz Türkiye’ye seve seve geldik. Çünkü ölsek de Türkiye’de ölmek istiyorduk. Türkiye’de beklediğimiz akıbet bizi karşılamadı. Çok iyi muamele gördük.’ Evet, bunu söyleyen Molla Mustafa Barzani’ydi. İşte o Barzani 81 yıl önce kardeşlerinin ülkesi Türkiye’ye misafir oldu. Bugün onun oğlunu değerli dostum Mesut Barzani’yi burada misafir ediyoruz. Ankara’da İstanbul’da defalarca ağırladığımız Sayın Barzani’yi bugün bir kere Diyarbakır’da ağırlıyoruz. Tıpkı bananız, amcalarınız gibi kardeşlerinizin topraklarına ve onların ülkesi Türkiye’ye hoş geldiniz. Sizi, şahsınızda Kuzey Irak Kürdistan bölgesindeki kardeşlerimi muhabbetle selamlıyorum. Diyarbakırlı büyük şair mütefekkir Sezai Karakoç diyor ki, Diyarbakır sadece Türklerin değildir, Diyarbakır sadece Kürtlerin değil, sadece Arapların değildir. Tıpkı Erbil gibi, Diyarbakır hepimizindir. Erbil’de kendimizi kendi şehrimizde hissettik. Sizde burada kendinizi şehrinizde hissedin” dedi.

“KEŞKE AHMET KAYA DA BURADA OLSAYDI”

Şivan Perver’in de 37 yıl aradan sonra Türkiye’ye geldiğini belirten Başbakan Erdoğan, Ahmet Kaya’nın da bu anı görmesini çok istediğini ifade ederek şöyle konuştu: 

“Bugün büyük bir hasretle vatandan, sıladan, anne, baba, kardeş hasretine de burada Diyarbakır’da son veriyoruz. Büyük bir kavuşmaya kucaklaşmaya hep birlikte şahit oluyoruz. Tam 37 yıl süren bu anlamsız, bu acı, kederli, hüzünlü, özleme bugün artık son veriyoruz. Türkiye’nin sesini, bu toprakların sesini, bugün artık vatanıyla, aşkıyla, sevdasıyla buluşturuyoruz. Hoş geldin Şivan Perver diyoruz. Evine, yuvana, vatanına, anne baba ocağına hoş geldin. Diyorum ki aaah keşke bugün biri daha aramızda olsaydı, bu toprakların bir başka sesi, bir başka nefesi daha aramızda olaydı. Üzülme sen, üzülme başını öne eğme gün olur kavuşuruz dert etme Diyarbakır. Ağlama sen ağlama kanlı bezler bağlama bu yangın söner bir gün ağlama Diyarbakır. Ey fırtınalı bayır, ey mazlum Diyarbakır, dağlarında kızıl ateş, alnımda kızıl bakır, çiğdemler solar gibi, anneler yanar gibi, ağlama Diyarbakır. Ben yandım siz yanmayın diyordu. Ne var ki vatana, dosta, kardeşe hasret şekilde 13 yıl önce bugün 16 Kasım’da gurbette hayata veda etti. Ahmet Kaya’yı, Diyarbakır’ın, Malatya’nın evladını Türkiye’nin sesini, sevgili dostum Ahmet Kaya’yı vefatının 14. senesinde rahmetle yad ediyorum. Ah o da burada olaydı. Çünkü ben Pınarhisar’a giderken o da uğurlamaya gelmişti. O gün yapılan o merasimde o da şarkılarıyla bu kardeşinizi uğurlamaya gelmişti. Şivan’ın dediği gibi o yaralı yürek treniydi. İbrahim Tatlıses ve Şivan Perver’i keşke yan yana görebilseydi, bizimle dinleseydi, onlara eşlik edeydi. Allah’ın takdiri karşısında boynumuz kıldan ince. Bütün buradaki bu buluşma muhabbet hasret giderme Diyarbakır’da aynı gökyüzünün altına kurduğumuz muhabbet ortamı Yunus Emre’nin, Hacı Bektaşi Veli’nin ruhunu muazzez etmiştir. Bu muhabbet Ahmedi Hani’nin, Faki Teyra’nın ruhunu muazzez etmiştir. Biz sizlerle ezelden kardeşsiz ve evele kadar kardeşliğimiz sürecek. Sadece yol arkadaşı değil, kader arkadaşıyız, pazara kadar değil mezara, mahşere kadar biriz beraberiz. Aynı coğrafyanın mensuplarıyız. Bugün Şivan Perver, 37 yıldan sonra burada. Sağ olsun bütün sıkıntılarına rağmen hakikaten çok büyük bir sıkıntıyı yaşayan İbrahim Tatlıses kardeşimiz de burada. Birlikte beraber düet yaptılar. İnşallah çok kısa bir zaman içerisinde kendisinin türküleriyle yine bir arada olacağız. Rabbim ona da sağlığını, sıhhatini lütfetsin.”

“100 YIL ÖNCE SINIRLARIMI ÇİZDİLER AMA”

100 yıl önce bu topraklarda cetvelle sınırların çizildiğini belirten Başbakan Erdoğan, “Ama bizim muhabbetimiz ortak, tarihimize, medeniyetimize sınır çizemezler. Gönlülerimizi hiçbir zaman birbirinden ayıramazlar. Onun için rahat olacağız ve geleceğe aynı aşkla yürüyeceğiz. Türk’ü Kürt’ten, Kürt’ü Türk’ten ayıramazlar. Tarih boyunca zalime karşı birlikte mücadele ettik. Bundan sonra zulme karşı tek yürek olacağız. Zalimlerin yanında yer almayacağız. Mazlumların, mağdurların, gariplerin, yol arkadaşı olacağız” şeklinde konuştu.

“SİZİN SORUNUNUZ BİZİM SORUNUMUZ”

2005 yılında Diyarbakır’da yaptığı konuşmayı hatırlatan Erdoğan, “Bir annenin çocuğuyla kendi anadilinde konuşamamasından daha büyük azap ne olabilir. Şivan Perver’in kasetlerinin nasıl saklandığını nasıl gizli gizli dinlendiğini ben de bilirim. Faili meçhullerin, işkencelerin, sürgünlerin ne büyük bir acı olduğun bilirim. Dışlanmayı, ötelenmeyi bilirim. 2005 yılında burada Diyarbakır’da sizlere bir şey söyledim. Sizin meseleniz bizim meselemizdir. O günden beri sözümüzün arkasındayız be takipçisiyiz. Bizi tehdit ettiler vazgeçmedik. Engeller çıkardılar, aştık, zorluklar çıkarttılar ama yılmadık. Partimizi kapatmak istediler, tuzaklar kurdular, sabotajlar yaptılar biz bir tek geri adım atmadık. Bizi yanız bıraktılar, destek olmadılar. Çözüme yanaşmadılar ama tek başımıza bu yolda ilerledik. Biz bu işi çözeceğiz, kardeşliğimiz, perçinleyeceğiz, ezelden beri nasıl kardeşsek ebediyen kardeş kalacağız, baldıran zehri içmemiz gerekirse içeceğiz dedik. Türk, Kürt, Laz, Boşnak, Abaza benim kardeşim. Yaratılanı yaratandan seveceğiz dedik. Candan serden geçmek gerekiyorsak geçeceğiz dedik. Bu kadim kardeşlik ortaklığını her ne pahasına olursa olsun muhafaza edeceğiz dedik. Anaların babaların gözyaşlarını dindirmek, gençlerim ölümüne son vermeye ahdettik. İnkar, ret, asimilasyon politikalarına son verdik. 23 Nisan 1920 ruhuyla yeni bir Türkiye ruhu inşa ediyoruz. Bu ülkedeki herkesle birlikte inşa ediyoruz. 1920 TBMM’de Türkiye, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Boşnak bir ve beraber cumhuriyeti nasıl kurdularsa yeni Türkiye ruhunu o şekilde yeniden inşa ediyoruz” dedi.

“TEK PARTİ ANLAYIŞININ HÜKÜM SÜRMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ”

Bölgede tek parti anlayışının hüküm sürmesine izin vermeyeceklerini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

“Yeni süreçte bir şeye dikkat edeceğiz, cumhuriyetin ardından olduğu gibi bir tek parti zihniyetinin, dayatmalar, baskılar, zulümler, farklı formatlar inkar ve reddin oluşmasına asla izin vermeyeceğiz. Doğuda, güneydoğuda yeni bir tek parti anlayışının hüküm sürmesine müsaade etmeyeceğiz. Farklılıklar tahammül edemeyenler refah getiremezler. Kendileri gibi düşünmeyenleri katledenler bölgeye demokrasi getiremezler. Kendilerinden başkasına, hayat ve siyaset hakkı tanımayanlar bölgeye birliktelik getiremezler. Meselesi hizmet olmayanlar bu bölgeye tebessüm getiremezler.”

“ÇÖZÜM SÜRECİNDEN RAHATSIZ OLAN VAR”

Çözüm sürecinden rahatsız olanların engel oluşturmaya çalıştığını belirten Erdoğan, “Vicdanınıza, kalbinizin sesine kulak verin. Her konuda karar verirken vicdanla, kalple, gönülle karar verin. Bizim aracılara ihtiyacımız yok. Bizim tercümanlara ihtiyacımız yok. Her zaman gönül diliyle konuştuk. Bundan sonra da gönül diliyle konuşacağız. Bundan daha güçlü dil olamaz. Burada bir haber aldım bana 78 yaşındaki Halise Teyze’yi anlattılar. Kendisini halen görmedim. Burada mı bilemiyorum, duydum ki Tayyip Erdoğan buraya geliyor diye heyecanlanmış. ‘Allah ömrümün tamamını ona versin’ diye dua etmiş. 78 yaşındaki Halise Teyze bir yıl oldu hiç çocuğumuz ölmediği için bize dua ediyormuş. Allah ona uzun ve hayırlı ömür nasip etsin. Halise teyzenin burada ettiği duayı Van’da, Şanlıurfa’da, Hakkari’de annelerimiz de ediyor. Bir yıldır asker polis şehit olmuyor, gençler bir hiç uğruna ölüp gitmiyor. Nevruz’da bu bahar kalıcı olsun dedik. Sıcak olsun, soğuk olsun, kar yağsın, yağmur yağsın ama gönüllerde açan bahar çiçeği hiç solmasın. Dağlarımızda, köylerde, yaylalarda, mezralarda bahar devam ediyor. Batıdaki evlere de, doğudaki evlere de artık ateş düşmüyor. Kuzeyde de güneyde de ocaklar sönmüyor. Analar, babalar oldukları yere çökmüyor. Artık dağlarımızda olduğu gibi şehirlerimizde de çiçekler açıyor. Bu bahardan rahatsız olanlar da var. Bu aydınlıktan, huzurdan, kardeşlikten, rahatsız olanlar var. Kucaklaşmadan, muhabbetten rahatsız olan, uyuşturucu satamadığı için rahatsız olan var. Gençlerin kanını içemediği için rahatsız olan, Türkiye’nin büyümesinden rahatsız olanlar var. İçeride de dışarıda da var. Bir yarasa gibi karanlıkta yaşamayı alışkanlık halinde getirip ışıktan, umuttan, yaşama sevincinden rahatsız olan var. Kepenkler kapanmadığı için, okulların hastanelerin, barajların, konutların yapılmasından rahatsız olanlar var. Yoksullukla mücadeleden rahatsız olan var. İşte bunlar bu baharı, huzuru sabote etmek için her yolu deniyorlar. Dün Nusaybin’de böyle bir sabotaj gerçekleştirdiler. Bunlara fırsat vermeyeceğiz. Benim bir arzum sizlerden bir ricam var. Eğer siz bu sürece sahip çıkarsanız, bu süreç büyüyecek. Hiç endişeniz olmasın. Bu bahara sahip çıkarsanız daha da kalıcı olacak. Diyarbakır bu umuda sahip çıkarsa bu fidanlar çınar olacak, kök salacak, geleceğe umutla ilerleyecek. Söz silahtan etkilidir. Siyaset şiddetten çok daha etkilidir. Zalimin değil kendi halkının, kendi kardeşlerinin, mazlumların yanında durmak esastır. Ayrılıktan, çatışmadan, savaştan yana değil, her zaman barıştan, kardeşlikten yana olmak önemlidir. Bunun için başarılı olduk” diye konuştu.

“DAĞDAKİLERİN İNECEĞİ, CEZAEVLERİNİN BOŞALTILACAĞI BİR TÜRKİYE GÖRECEĞİZ”

Dağdakilerin ineceğini ve cezaevlerinin boşaltılacağını vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: 

“Şiddet hiçbir sorunun çözüm yöntemi değildir. Acıdan, ölümden, kandan gözyaşından başka hiçbir şey getirmedi ve getirmez. Onun için Diyarbakır’ın sürece sahip çıkmasını istiyorum. Tehdit, sabotajlara, kışkırtmalara karşı tek yürek olmalıdır. Çocuklarımızın canı kanı üzerinden hesap yapanlara Diyarbakır’ın yeter artık demesini istiyorum. Yeter artık demeye var mıyız. Artık hiç kimse yoksul Kürt çocuklarının Türk çocuklarının kanı üzerinden rant hesabı yapmasın. Hiçbir devlet çete lobi bizim çocuklarımız kullanarak çıkar hesabı içerisinde girmesin. Milletin hayır duasıyla Allah ömür verirse gelecek çok daha farklı olacak. Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaltıldığını, 76 milyonun kucaklaştığını, bir ve beraber olduğunu, büyük Türkiye olduklarını göreceğiz. Hiç endişeniz olmasın. Diyarbakır bölgenin kutup yıldızı bir şehirdir. Mürşit, yol gösterici bir şehirdir. Zülküf ve Elyasa peygamberlerin, evliyanın şehridir. Mekke, Medine Kudüs ve Şam’ın ardından İslam coğrafyasının beşinci sayılan bir şehridir. Diyarbakır huzurlu olursa Erbil, Kamışlı, daha huzur olur, Diyarbakır refah içinde olursa Türkiye de olur. Sizin sorumluluğunuz büyüktür. Bu yeni süreçte Diyarbakır’ın hakem olmasını, mürşit olmasını, sürece yol göstermesini, ışık tutmasını istiyoruz.”

Erdoğan, 2 günde açılışı yapılacak yatırımların toplam maliyetinin 880 milyon TL olduğunu sözlerine ekledi. Yapılan konuşmaların ardından toplu açılış töreni yapıldı.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız