SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Kimyasal Son Çare Olmalı"

0
Güncellendi - 2015-12-28 00:50:28
A- A+ PAYLAŞ

İnönü Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü tarafından düzenlenen “Kayısıda Bitki Koruma Sorunları ve Çözüm Yolları” konulu panelde, kayısının Malatya için ifade ettiği ekonomik, tarımsal, sosyal ve kültürel değerin son derece yüksek olduğu vurgulanarak, böylesine değer üreten ve içeren ürünün nitelikli bir koruma planına sahip olması gerektiği vurgulandı. Kayısının bitkisel koruması kapsamında yürütülecek çalışmalarda, kimyasal mücadelenin etkin bir yöntem olduğu, ancak uzun vadede bitkiye, tarımsal kaliteye ve çevreye zarar verdiği belirtilerek “Kayısı korumasında kimyasal mücadele en son çare olmalıdır” vurgusu yapıldı.

İnönü Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü başkanlığı tarafından düzenlenen “Kayısıda Bitki Koruma Sorunları ve Çözüm Yolları” başlıklı panel, belediye konferans salonunda yapıldı. Ziraat Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Nihat Tursun’un yönettiği panelde kayısının bitkisel koruması ve Malatya’daki mevcut duruma yönelik 4 ayrı sunum yapıldı. 

Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. H. Diğdem Oksal, Yrd. Doç. Dr. Fulya Kaya Apak, Kayısı Araştırma İstasyonu Müdürlüğü’nden Ziraat Mühendisi Talip Yiğit ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Malatya İl Müdürlüğü’nden Şevket Fidan’ın konuşmacı olarak katıldığı paneli, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bayram Murat Asma, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Malatya İl Müdürü Ali Selvi, Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Fevzi Çiçek, TARSİM Bölge Müdürü Bünyamin Kadak, zirai danışmanlar,  Tarımsal Yayımı Geliştirme (TAR-GEL) Projesi kapsamında görevli kamu personeli, Ziraat Odaları temsilcileri, kayısı yetiştiricileri ve ziraat fakültesi öğrencileri katıldı. 

Yrd. Doç. Dr. Oksal: Kimyasal mücadele son çare olarak düşünülmeli

Panelde ilk sunumu Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. H. Diğdem Oksal yaptı. Sunumunda, bitkilerin de insan ve hayvanlar gibi hastalık süreçleri yaşadığını ve benzer hastalık evreleri geçirdiğini belirten Oksal, insan ve hayvan hastalıklarında yürütülen tedavi yöntemlerinin bilimsel olması gibi, bitkilerin yaşadığı hastalık evrelerinde yapılacak müdahalelerin de bilimsel nitelikte olması gerektiğini kaydetti. 

Bitki hastalığını “Bitkideki hayat olayları seyrinin bitkiye zararlı olacak derecede normalden uzaklaşması” şeklinde ifade eden Yrd. Doç. Dr. H. Diğdem Oksal, bitkilerin maruz kaldığı hastalıklarla mücadeleyi ise “Kültür bitkilerinde ve onların ürünlerinde zarar meydana getiren organizmaların zararlarını önlemek veya azaltmak amacıyla popülasyonlarını ekonomik zarar seviyesinin altına düşürmek için uygulanan yöntemler” ifadeleriyle açıkladı. 

Bitkilerde, bu bağlamda kayısıda meydana gelen çeşitli hastalıklarla mücadele etmek yolunda geliştirilen birçok mücadele yöntemi bulunduğuna dikkat çeken Oksal, bu yönetmelerden birinin de kimyasal mücadele olduğunu, ancak kimyasal mücadelenin her zaman için dozunda yapılamaması, tarımsal kalite ve çevre için ürettiği yan etkiler nedeniyle, en son çare olarak düşünülmesi gerektiğini kaydetti. Oksal, kimyasal mücadele yapılmasının zorunlu olduğu durumlarda ise, “Güvenli, spesifik, ruhsatlı ve etiketli” kimyasalların kullanılmasının yaşamsal önem taşıdığına vurgu yaptı. 

“İlaç uygun zamanda ve uygun dozda atılmalı” 

Kayısıda bitki koruması için yapılacak kimyasal mücadelede, faydalı sonuç alınabilmesi ve fayda üretmek istenirken zarar görülmemesi için kritik bazı unsurlara dikkat edilmesinin büyük önem taşıdığını söyleyen Yrd. Doç. Dr. H. Diğdem Oksal, bu unsurları şöyle maddelendirdi: “1- Spesifik kimyasallar kullanılmalı 2- Ruhsatlı ve etiketli kimyasallar kullanılmalı 3- Güvenli kimyasal ilaçlar kullanılmalı 4 - İlaç uygun zamanda ve uygun alet ile atılmalı 5- İlaç uygun dozda kullanılmalıdır 6- İlaç hedef organizmaya ulaşmalı”

“Kültürel Mücadele ile bitkiler hastalığa maruz kalmadan hastalıklar önlenebilir”

Kayısıda, yan etkileri olan kimyasal mücadeleye ihtiyaç duyulmaması ve hastalıkların önleyici bir anlayışla ve risk yönetimi uygulamasıyla engellenmesi için alınabilecek kültürel önlemleri de sıralayan Oksal, bu başlık altında yapılması gereken çalışmaları ise şu şekilde sıraladı. “1- Sağlıklı bitki yetiştirme 2- Toprak işleme 3– Gübreleme 4 Seyrek yetiştirme 4- Sulama ve drenaj 5- Temiz tohum ve fidan 6- Bitki artıklarını temizleme ve budama 7 -Dayanıklı çeşit kullanımı 8- Tuzak bitkiler kullanmak” 

Tarımsal savaş yöntemleri arasında sayılabilecek diğer yöntemleri, ‘Mekaniksel savaş, fiziksel savaş, biyolojik savaş, karantina önlemleri, ve biyo-teknik yöntemler’ olarak belirten Oksal, bitkiye zarar veren zararlıların yaşadığı fiziksel koşulların değiştirilmesi ile de tarımsal mücadele yapılabileceğini kaydetti. 

Yrd. Doç. Dr. Fulya Apak Kaya: “Aşırı gübreleme yapılmamalı”

Panelde daha sonra, Yrd. Doç. Dr. Fulya Kaya Apak, “Kayısı Zararlıları ve Mücadele Yöntemleri” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. 

Bitkisel üretime negatif yönde etki eden, hastalık, zararlı ve yabancı otlara karşı bitkileri korumak, bu yolla tarımsal üretimin niteliği ve niceliğini yükseltmek amacıyla yapılan işlemlerin tarımsal savaş ya da tarımsal mücadele olarak nitelenebileceğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Fulya Apak Kaya, sunumunda ilk olarak ‘Akarlar’ olarak adlandırılan mikroskopik bitki zararlılarını örneklendirdi. Aralarında kayısının da olduğu birçok meyvede görülen akarların meyve üretiminde verim ve kalite kaybına yol açtığını belirterek, bu zararlıların renksiz ve kalitesiz meyve üretiminde etkili olduğunu söyledi. Kaya, bu zararlılara karşı yürütülecek kültürel mücadelede, aşırı gübre kullanılmaması ve azotlu gübrenin de uygun miktarda kullanılması gerektiğini ifade etti. 

Bu zararlıların yaratacağı zararların önlenmesi için kültürel mücadelenin belirleyici bir etki taşıdığına dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Fulya Apak Kaya, bu konuda yapılacak kültürel mücadelenin içerdiği önlemleri şöyle anlattı: “1- Yabancı ot temizliği yapılmalıdır. 2- Azotlu gübre uygun miktarda kullanılmalıdır. 3- Aşırı gübreleme yapılmamalıdır” 

‘Zararlıların doğadaki düşmanları kullanılarak kayısı korunabilir”

Zararlılara karşı yapılacak mücadelede ‘Biyolojik Mücadele’nin de etkili sonuçları olduğunu hatırlatan Yrd. Dr. Fulya Apak Kaya, kültür bitkilerinin korunmasında kullanılacak enstrümanlardan birinin de, bu zararlıların doğadaki düşmanlarının kullanılması olduğunu söyledi. Kaya, “Doğal düşmanların doğada korunması, etkinliklerinin artırılması, bulunmayan yerlere bulaştırılması ve kitle halinde üretilip salınması gerekir” dedi. Kaya, “Bitki zararlılarına karşı doğal düşmanların korunması ve etkinliklerinin artırılması için mücadelede kimyasal mücadeleye alternatif metodlara öncelik verilmelidir” diye konuştu. 

“Kayısı Yaprak Uyuzu hastalığı için ilaçlama yapılır”

Kayısının maruz kaldığı bir başka hastalığın ‘Kayısı Yaprak Uyuzu’ olduğunu ve kendini Siğil şeklinde kırmızı galler, yapraklarda kıvrılma, buruşma ve meyvelerde kabartı olarak kendini gösterdiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Fulya Apak Kaya, ‘Kayısı Yaprak Uyuzu’ hastalığının önlenmesi için kimyasal mücadelenin tercih edilmesi durumunda yapılacak işlemi şöyle açıkladı: “Zararlının bir yıl önceden bulaşık olduğu bahçelerde, ilkbaharda zararlının tomurcuklardan yapraklara geçerken, pembe tomurcuk döneminde veya sonbaharda yapraklardan tomurcuklara geçtiği dönemde ilaçlama yapılır”. 

“Erik İçkurdu hastalığına karşı kimyasal mücadeleden önce, alternatif metotlara öncelik verilmeli”

Erik İç kurdu hastalığının da kayısı, kiraz ve erikte niteliksel ve niceliksel zararlara yol açtığını belirten Yrd. Doç. Dr. Fulya Apak Kaya, bu hastalığa karşı mücadelede uygulanabilecek mücadele yöntemlerini başlıklar halinde saydı. Kaya “Mekanik mücadele ile kurtlu meyveler toplanarak toprakta açılan derin çukurlara gömülmelidir. Biyolojik mücadelede doğal düşmanların korunması ve etkinliklerinin artırılması sağlanmalı, kimyasal mücadeleden önce alternatif metotlara öncelik verilmelidir. Kimyasal mücadele kapsamında ise, eşeysel çekici tuzaklarda ilk kelebek görüldükten 2-3 hafta sonra veya meyvelerde yumurtalar görülür görülmez ilk ilaçlama yapılır ve ilacın etki süresi dikkate alınarak ilaçlama tekrarlanır. İlaçlamalarda tüm ağacın ve meyvelerin iyice ıslanması gerekir” ifadeleriyle erik içkurduna yönelik mücadelenin ayrıntılarını anlattı. 

Erik Koşnili hastalığına karşı mücadele nasıl yapılmalı? 

Yrd. Doç. Dr. Fulya Apak Kaya, Malatya’da kayısıda yaygın görülen ‘Erik Koşnili’ hastalığına karşı yapılacak mücadeleyi de şöyle anlattı: “Kültürel Önlemler:  Populasyonun çok yüksek olduğu bahçelerde kış sonu veya ilkbahar başında yoğun bulaşık dallar kesilip budanarak bahçeden uzaklaştırılmalıdır. Bakım işlemleri yapılmalı, sık dikimden kaçınılmalıdır. Biyolojik Mücadele: İlaçlı mücadeleye karar verirken doğal düşmanların durumu göz önünde bulundurulmalıdır. Kimyasal Mücadele: Zararlının çok yoğun olduğu bahçelerde kışın ağaçlar uyku döneminde iken kışlık yağlarla mücadele yapılabilir. Ancak zorunlu olmadıkça ve üst üste kış mücadelesi yapılmamalıdır. Kış mücadelesi yapılmadığı veya yeterli olmadığı takdirde, kışlık nimfler ergin döneme geçmeden önce (Mart sonu-Nisan başı) yazlık bitki koruma ürünleri ile ilaçlama yapılmalıdır”.

“Kayısıda Bitki Koruma Sorunları ve Çözüm Yolları” başlıklı panelde daha sonra Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Malatya İl Müdürlüğü’nden Ziraat Mühendisi Şevket Fidan ve Kayısı Araştırma İstasyonu Müdürlüğü’nden Ziraat Mühendisi Talip Yiğit, Malatya’da sahada yaptıkları çalışmalardan ortaya çıkan sonuçlarla ilintili olarak, kayısının maruz kaldığı güncel hastalıkları ve bu hastalıkların nedenlerini anlattı.  

Dekan Prof. Dr. Bayram Murat Asma’dan panel sonunda değerlendirme: 

Panelin sonunda ise Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bayram Murat Asma, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ali Selvi, Malatya Kayısı Araştırma İstasyonu Müdürü Abdullah Erdoğan katılımcıların sorularını yanıtladı. 

Panele ilişkin bir değerlendirme yapan Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bayram Murat Asma, panelistlerin çok net, güncel ve anlaşılır bilgilerle başarılı bir panel gerçekleştirdiklerini söyledi. 

“Yüreklerini ortaya koyarak çalışıyorlar”

Henüz 4 yıllık mazisiyle Ziraat Fakültesi’nin çok genç bir fakülte olduğunu, Bitki Koruma Bölümü’nün ise 6 aylık bir geçmişe sahip olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Asma, “Üniversiteler, fakülteler için 5-10 yıl çok kısa sürelerdir. Bir fakültenin alt ve üst yapısını tamamlaması, bölgede güçlü tarım aktörü olarak görev alması için en az 15-20 yıllık süreye ihtiyaç var.  Ancak biz çok kısa sürede paydaşlarımızla ortak toplantı, panel düzenliyoruz. İlçelere gidip toplantılar yapıyoruz.  TUBİTAK ve diğer kurumlardan destek alıp araştırmalar yapıyoruz. Bunları fakültede görevli 12 akademik personel ile yapıyoruz. Sayımız az ama arkadaşlarımız yüreğini ortaya koyarak hem geleceğin mühendislerini yetiştiriyorlar hem de diğer aktivitelere katkı sunuyorlar” dedi.

HABER-FOTO: Güler HAZAR, Yeni Malatya Gazetesi

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız