SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Kusura Bakmasın Yani!..'

A- A+ PAYLAŞ

Geçtiğimiz hafta Malatya'da da bazı etkinliklere katılan, Fransa'nın Rouen Üniversitesi Rektörü hemşehrimiz Prof.Dr. Cafer Özkul'la, Gazeteport (gazeteport.com) internet sitesi yazarlarından Melike İLGÜN (üstteki fotoğrafta solda) görüştü.

Melike İlgün'ün Gazeteport'ta, "Yurt dışında rektör olan ilk ve tek Türk" başlığıyla yeralan röportajı şöyle:

...

"..YURT DIŞINDA REKTÖR OLAN İLK VE TEK TÜRK
Bu, kara kışa rağmen insanın içini ısıtan bir başarı hikayesi…

Bu Malatya’nın bir köyünden çıkan, 9 kardeşin arasından sıyrılan, devlet parasız yatılı okulllarında liseyi bitiren, kazandığı bursla Fransa’ya gidip mühendislik okuyan, Lyon’daki üzüm bağlarında üzüm toplayıp doktorasını yapan ve sonunda istediği başarıya ulaşan bir Türk’ün, Yurtdışında bir üniversitede rektör olan ilk ve tek Türk’ün, Fransa’da Rouen Üniversitesi Rektörü olan Ordinaryus Profesör Doktor Cafer Özkul’un hikayesi…

1951’de Malatya’nın Hekimhan ilçesinin Kocaözü köyünde doğdu.

9 kardeşlerdi, ama babası sırtında odun taşıyarak da olsa çocuklarını okutmayı kafasına koymuştu.

Köyün okulunun iki öğretmeni vardı. Birgün iki öğretmen birbiriyle kavga etti, sonra ikisi de kızıp köyü terketti.
Köy öğretmensiz kalınca mecburen Malatya’da kiralık tek göz bir evde kalarak lise okuyan ağabeyinin yanına gönderildi.

Sonra parasız yatılı olarak Gaziantep Lisesi’ne gitti. Sınıfları 70 kişiydi. Ama o, 70 kişilik sınıfta öğrendikleriyle Liseler Arası Bilgi Yarışması’nda birinci oldu.

Üniversite için İstanbul’a geldiğinde iki yerden burs kazandı. Tübitak Tıp Fakültesi için burs veriyordu ama o burs İstanbul’da geçinmesine yetmiyordu, çalışması gerekiyordu. O da sırf bu yüzden Etibank’ın Fransa’da Elektrik Mühendisliği için verdiği bursu kabul etti. Çünkü burs miktarı Fransa’da çalışmadan okuması için yeterliydi.
Tek bir sorun vardı. Çok az Fransızca biliyordu.

Ama yine de gitti.

Sonrasını onun ağzından dinleyelim.

Fransa’ya gittiniz. Havaalanında indiniz. Elinizde bavul. Sonra ne oldu?

Ben klasik bir lisede nasıl Fransızca öğretilirse o kadar biliyordum. Hatta havaalanında inip taksiye bindiğimde pratik Fransızcam olmadığı için adresi anlatamadım, yazmak zorunda kaldım. Ondan sonra dil merkezinde 8 ay Fransızca öğrendim. Öğrendim derken artık 8 ayda ne öğrenilirse öyle öğrendim. Orada mühendis fakültesine girmek için iki sene hazırlık okuyorsunuz. Dil okulunda sonra iki sene hazırlık okudum. Sonra sınava girdim. Mühendislik okumaya hak kazandım.

Yurtlarda mı kaldınız?

Evet ama yurtlar bizim anladığımız üniversite yurtlarından farklıydı. 3-4 kişilik değil odalar, 80 kişilik.

Koğuş gibi?

Evet koğuş gibiydi. Tek Türk bendim. Ama bu tabi yararlı oldu benim için. Fransızca konuşmak açısından.

Hiç Türkiye’ye gelmediniz mi?

3 sene hiç gelmedim. Mühendislik okumaya hak kazanınca geldim. Çünkü mühendislik sınavında bir de yabancı dil istiyorlar, Fransızca ana dil sayıldığı için. O yüzden tatilerde de Almanya’ya gidip Almanca öğrendim.

Hiç çalışmadan bursla mı yaptınız bunları?

Evet burs yeterliydi. Zaten bursu iyi olduğu için Fransa’ya geldim ya. Çalışmama gerek kalmadan okuyabildim. Ama mühendislik fakültesini bitirince burs kesildi. Ama ben yükseğini de yapmaya kesin kararlıydım. O arada çalışmak zorunda kaldım. Pegueot Otomobil fabrikasında işçilik yaptım, otelde resepsiyonistlik yaptım, bağlarda üzüm topladım. Etibank benim ısrarlı olduğumu anlayınca bursumu tekrar bağladı.

Peki öğretim görevlisi olmaya nasıl karar verdiniz?

Doktora tezini birlikte hazırladığım hocam benden habersiz başvurmuş. Yabancılar için özel kadro gerekiyor çünkü. Kabul edildikten sonra söyledi bana. Şu anda rektör olduğum Rouen Üniversitesi’nde 1985 yılına kadar o şekilde çalıştım. Çünkü 1985’e kadar Fransa’da yabancılar kadrolu doçent veya profesör olamıyorlardı. 1985’te bir kanun çıkardılar, ondan sonra benim önüm açıldı.1988’de doçent oldum.1991’de profesör oldum.1976’dan 1996’a kadar aktif araştırma yaptım hiç durmadan . 1996’da Fizik Bölümünün başkanı oldum, ondan sonrası çorap söküğü gibi geldi. Bir sene sonra dekan yardımcılığı , ardından dekanlık, ardından rektör yardımcılığı, sonra rektörlük geldi.

Orada rektör seçimi nasıl oluyor? Orada da atanıyor mu?

Yok atama yok seçim var.

Yani siz seçilerek geldiniz, öyle mi?

Evet seçilerek. Fransa’da idari kurul, bilim senatosu ve öğrencilerin oluşturduğu bir kurul var. İdari kurul 60 kişi, bilim senatosu 40 kişi ve öğrenci kurulu da 40 kişi. Önce her kurul kendi delegelerini seçiyor, 140 kişilik bir seçiciler kurulu oluşuyor. Bu seçici kurulun içinde öğretim görevlileri de var, öğrenciler de . Ayrıca 23 kişisini de üniversitenin olduğu bölgedeki yerel yöneticiler, sendika ve sivil toplum temsilcileri oluşturuyor.

Yeter oy kaç?

71

Siz kaç oy aldınız?

126 geçer oy verildi. Ben 80 oy aldım. İlk turda seçildim.

Seçilerek göreve mi gelmek daha doğru, atanarak mı sizce?

Seçilmişliğin gücü daha fazla. Çünkü hiçbir hükümete bağlı değilsiniz. Serbestliğiniz var.

Kimseye hesap vermiyorsunuz yani?

Hesap vermiyorsun diye birşey yok. Kanuna uygun iş yapıyor musun yapmıyor musun o noktada hesap veriyorsun. Gelirlerin giderlerin kanuna uygun mu. Hesaplarımızı kontrol eden kurumlar var. Onun dışında Yüksek Öğrenim Kurumu gibi, onun yetkileriyle donanmış bir kurum yok.

Fransa’da öğretim görevlisi olmakla Türkiye’de öğretim görevlisi olmak arasında fark var mı?

Fransa’da öğretim görevlilerinin amacı araştırma yapmak. Genellikle Fransa’da öğretim görevlileri öğrencilere ders verdiği için para alır ama bütün kariyeri araştırma üzerine kuruludur. Bizde senede 1600 saat çalışmak zorundasınız. Bu 1600 saatin 800 saatini pedagojik çalışmalara geri kalan 800 saati de mutlaka araştırmalara ayıracaksınız.

26 bin öğrencisi, 1800 öğretim üyesi ve personeli bulunan, 7 fakülte ve 15 yüksekokuldan ouşan bir üniversitenin başındasınız. Sizin okulunuzda türban ya da herhangi bir dini simge ile okula gidip gelmek serbest mi?

2004 yılında kanunla ilk ve ortaöğretimde dini simgelerin taşınması yasaklandı. Ama üniversitelerde serbest. Yalnız 3 şart var. Birincisi din propagandası olmayacak. Yani siz dinsel simgeleri taşıyabilirsiniz. Ama propaganda yapamazsınız. İkincisi üniversitenin düzenini bozan gruplaşmalar olmayacak. Üçüncüsü giyim kuşam çalışma şartlarını zorlamayacak.Örneğin kimya labaratuarında çok bol elbiseyle çalışamazsınız.

Bunu nasıl kontrol edeceksiniz?

Orada rektör görevli . Hemen müdahale edecek.

Gruplaşmadan kasıt ne?

Başkalarını rahatsız etmeyecek. Taciz etmeyecek. Kimseyi etki altında bırakmaya çalışmayacak.

Ama toplumlararası karşılaştırmayı iyi yapmak lazım. Çünkü benim 26ooo öğrenci arasında belki 2800 yabancı öğrencim var.Bunun yarısı erkek. Kalanın beşte biri müslüman ülkeden geliyor. O beşte birin çok azı başörtüsü takıyor. O yüzden “Fransa’da madem var Türkiye’de de olsun” demek doğru değil, çünkü aynı şeyler değil. Fransa’da kimse gidip kimseye “Niye başın açık?” diyemez. Ama burada durum çok farklı

Karşılaştırma yaparken cımbızla çeker gibi bir konuyu almak da doğru değil. Bir konuda hak veriliyorsa o zaman her konuda olmalı. Mesela Fransız Hükümeti hiçbir zaman maaşlı din adamı çalıştırmıyor. Din adamına maaş vermiyor. Din adamları maaşlarını bağlı oldukları kiliselerden alıyor. Belki de bu konularda reform yapmak lazım. Madem bireysel özgürlükleri artıracaksınız o zaman herkes için bireysel özgürlüklari artıracaksınız. Başka inanç taşıyanların da bireysel özgürlüklerini artıracaksınız.

Şunu iyice belirtmek gerekiyor. Kamu hizmeti verene yasak. Belki de bunun altını üç kere çizmek gerekiyor. Kamu hizmeti veren, devletten maaş alan türban da takamaz, haç da, kipa da…Ama kamu hizmeti alan öğrenci alan takabilir.

Türkiye en çok beyin göçü veren ülkelerden biri. Türkiye’den göçmüş bir beyin olarak siz bunu neye bağlıyorsunuz?

Daha önce de Çin’den Uzakdoğu’dan ABD’ye özellikle teknik anlamda çok beyin göçü olmuştu. Ama ne oldu, Çin’in ekonomisi cazip hale gelince o kalifiye beyin göçü yavaş yavaş ülkesine döndü ve Çin’in gelişimini daha da hızlandırdı. Türkiye için de durum öyle olursa tersine beyin göçü başlayabilir.

Siz gelir misiniz?

Ben gelirim tabi

Başbakan geçen hafta beyin göçünün nedenini üniversitelerde türban yasağına bağladı, türban serbestisi çıktıktan sonra beyin göçü duracak dedi. Doğru mu sizce?

Kusura bakmasın yani. Türbansız beyin yok mu yani? Türban serbestisi çıkınca beyin göçü duracak. Ne demek yani? Ben ondan başka mesajlar çıkarabilirim. Türbansız beyin yok mu?

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız