SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Lozan'da Bir Malatyalı

0
Güncellendi - 2015-12-28 01:03:12
Lozan'da Bir Malatyalı
A- A+ PAYLAŞ

Mustafa Bahadır ALTAŞ

SM. Mali Müşavir

mba444@mynet.com

“Geçmişe vefa duymak, bugüne ve yarınlara da saygı duymak demektir.”

Lozan antlaşmasında  Büyük Millet Meclisi adına görevlendirilen heyetin başında neden İsmet İnönü'nün yer aldığı eleştirileri üzerine bu konu Türk Tarihi IV Türkiye Cumhuriyeti başlıklı bölümde, şöyle açıklanmaktadır: "Büyük Gazi, Türk zaferinin, Türk Milletine temin edebileceği siyasi menfaatlar hakkındaki görüşlerinin en çok İsmet Paşa tarafından anlaşılmakta olduğuna ve bilhassa beynelmilel büyük bir konferansta fikir ve arzularının en iyi İsmet Paşa tarafından takip ve tatbik olunabileceğine kani idi."

Lozan İsviçre'de bir şehir olduğu gibi, 23 Temmuz 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile itilaf devletleri arasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlığının kabul edildiği  anlaşmanın imzalandığı şehirdir. 

Lozan Antlaşması, aynı zamanda  Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluş belgesidir. Bu belgede itilaf devletleri (Avrupa'dan İngiltere, Fransa,İtalya,Yunanistan,Romanya, Bulgaristan, Belçika Yugoslavya ve uzak doğudan Japonya) karşısında, verdiği kurtuluş savaşını destanlar yazarak kazanmış ve bağımsız bir Türkiye kurmak için and içmiş Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti adına  Malatyalı Hacı Reşit Bey'in oğlu, Garp Cephesi Kumandanı Mustafa İsmet İnönü'nün imzası vardır. 

Lord Curzon ve Tarihi Tehdit

1922-1923 yıllarında Lozan şehrinde yapılan görüşmelerinde İngiliz heyetine başkanlık eden Lord Curzon anlaşma sonrasına İsmet İnönü'ye "İsmet Paşa, Lozan görüşmeleri sırasında sunduğum her öneriye itiraz ettiniz, saygı duyarım, hatta bunları şu günlük için cebime koyuyorum, fakat ekonomik sıkıntılar yüzünden bize başvuracağınız zaman içinde teker teker önünüze geri sunacağım" şeklinde tehditvari bir söz söylemiştir.

Lozan'dan önce itilaf devletleri ile Osmanlı Devleti Hükümeti arasında imzalanan, haçlı ittifakının Türk Milletini tarihten silme antlaşması olan Sevr’i hatırlayalım… (10 Ağustos 1920’de tarihinde imzalanan Sevr Antlaşması Türk milleti tarafından hiç bir zaman kabul edilmemiş ve uygulamaya konulmamıştır.)

1.İstanbul, Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalacak; ancak Osmanlı Devleti anlaşma koşullarına uymazsa İstanbul Türklerden alınacak. 

2.Boğazlar her zaman bütün devletlerin gemilerine açık tutulacak. Uluslararası bir komisyon Boğazları yönetecek ancak komisyonda Türkiye bulunmayacak. Bu komisyonun ayrı bir bütçesi ve bayrağı olacak.

3.Anadolu’nun doğusunda iki yeni devlet kurulacak. 

4.Ege Bölgesi’nin büyük bir bölümü ile İzmir Yunanlılara verilecek. Ayrıca, Midye-Büyükçekmece çizgisinin batısında kalan Trakya Bölümü de Yunanlıların olacak.

5.Arabistan ve Irak, İngiltere’ye verilecek. 

6.Urfa, Antep, Mardin ve Suriye Fransa’ya verilecek, Adana’dan Kayseri ve Sivas’ın kuzeyine kadar uzanan bölge, Fransa’nın nüfuzu altında bulunacak. 

7.İzmir bölgesi dışında tüm Batı Anadolu, Afyon’dan Kayseri’ye kadar uzanan çizginin güneyinde kalan topraklar İtalyan nüfuz bölgesi olacak. 

8.Osmanlı Devleti’nin askeri gücü 50 bin 700 kişiden ibaret olacak, ordunun ağır silah ve uçakları bulunmayacak, deniz kuvveti 13 savaş gemisini geçmeyecek. 

9.Azınlıklara geniş haklar verilecek. 

10.Mali ve adli kapitülasyonlaren ağır şekilde müttefik devletlere açık olacak. 

Yukarıda yazılı maddeleri okuyunca, o zaman Lord Curzon'a  karşı dik duruşundan taviz vermemiş Malatyalı Mustafa İsmet İnönü varken bugün bu anlayış karşısında el pençe, divan duranların  var olduğunu görmekteyiz. Lord Curzon Lozan'da aklındakileri yapamadı ve yaptıramadı.

Lord Curzon’un, o gün masada kabul ettiremediği isteklerini şimdi kendi ellerimizle verdiğimizi acı bir şekilde yaşıyor ve görüyoruz. Türkiye'de yaşayan azınlıkların hak iddia ettiği taşınmazlar geri veriliyor. Sevr’de yer alan kimi istekler açılım diye hayata geçiriliyor.  Bu da yetmiyor Ankara, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere illerimizde bulunan  Anadolu'nun önemli ekonomik değerleri, o yıllarda karşımıza haçlı güçleri olarak çıkan yabancı devletlere ait şirketlere özelleştirme veya doğrudan satış yöntemi ile satılarak (Bankalar, sigorta şirketleri ve borsayla)  kapitülasyonlar aynen devam ediyor.

Son yıllarda ülkemizde yaşanan bu olumsuz gelişmeleri gördükçe, yüz yıl önce haçlı ittifakının Türk Milletini ve İslamı tarihten silmek için başlattığı bir dönemde,  şehitlerin kanı ve anaların gözyaşı ile dolu senelerin ardından, Lozan'ın hangi şartlar altında imzalandığını düşünmeyi bir türlü akıl edemeyen ve tarihi gerçekleri bilmeyen bazılarının, İsmet İnönü'yü haksız bir şekilde eleştirmelerinin arkasındaki gerçeğin neler olduğu şimdi daha iyi anlaşılmaktadır.  

Vefatının 41. yılında Mustafa İsmet İnönü'yü rahmet ve şükranla anıyoruz. Adı temiz, hatırası aziz kalacaktır. Ruhu şad mekanı cennet olsun. 

"Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur"  İsmet İnönü-1931

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız