SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Malatya Babasının Çiftliği Değil'

0
Güncellendi - 2015-12-28 04:10:47
'Malatya Babasının Çiftliği Değil'
A- A+ PAYLAŞ

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çocukları Bilal Erdoğan ve Esra Albayrak'ın da yönetiminde bulundukları Türkiye Gençlik Eğitim Vakfı (TÜRGEV) tarafından hazırlanan “Ortak Hizmet Projesi”ne ortak olunması yönünde Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı kararı da sert sözlerle eleştirdi.   Bilal Erdoğan’ın bir süredir Malatya’ya neden sık gelip gittiğinin de bu kararla ortaya çıktığını söyleyen Ağbaba “Büyükşehir Belediyesi, aldığı bu kararla Malatyalıları Türkiye’nin en büyük suç şebekesine ortak etmiştir.  Hep paralel yapı deniliyor ya, hükümetin paraleli de TÜRGEV’dir. TÜRGEV, valileri toplantıya çağırabiliyor, bakanları ayakta bekletebiliyor, milletvekillerini tespih tanesi gibi dizebiliyor. Beğendiği her araziye el koyabiliyor. Bu paralel örgüt Malatya’ya da el attı. Bilal oğlanın Malatya’ya birkaç dönemdir neden sık geldiğini de anlamış olduk. Malatya, ne Bilal Erdoğan’ın ne de Recep Tayyip Erdoğan’ın babasının çiftliği değil. CHP olarak bu sürecin takipçisi olacağız” diye konuştu. 

“Erdoğan suç işliyor”

Cumhurbaşkanının anayasal sınırları tartışmaları ile ilgili Erdoğan’ın “İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye'nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir” şeklindeki açıklamasının da Anayasal bur suç olduğunu ifade eden Ağbaba, “Nasıl ki PKK, Doğu’da sözde bazı illerde özerklik ilan ediyor, onun bununla hiçbir farkı yok. O da anayasal suç, bu da anayasal suç” dedi.  

CHP Malatya İl Teşkilatı'nda basın mensuplarıyla bir araya gelen Ağbaba, Türkiye ve Malatya gündemine dair açıklamalarda bulundu.

“Bu para sadaka niyetine bile verilmez”

Seçimden önce kayısı üreticisine zararının karşılanacağı yönünde verilen sözlerin tutulmadığını, dönüm başına verilen 41 TL’nin sadaka bile olamayacağını belirten Ağbaba “Dağ fare doğurmuştur, 4 yıldır kayısısı yanan yoksul Malatyalı üretici, hayal kırıklığına uğramıştır” dedi. Verilen sözlerin seçim kazanma telaşından başka bir şey olmadığını vurgulayan Ağbaba, şunları söyledi: “ AKP milletvekilleri tarafından 200 -300 TL arasında rakamlar telaffuz edildi. Biz de, Malatyalı üreticiler de umutla bekledik tabi. Gelinen noktada, dağ fare doğurdu. 41 TL verildi.  En fazla 50 dönüm araziye verilen para 41 TL’den 2 bin TL yapıyor. Şimdi 50 dönüm arazi için 2 bin TL sadaka bile değil. Seçimden önce Ordu’ya, Giresun’a 170 TL alan bazlı destek veren hükümet, Malatya’nın yoksul, 4 yıldan beri kayısısını don vuran, ekmeğe muhtaç üreticisine 41 TL veriyor.  Niye? Çünkü biz bunu hak ediyoruz. Demek ki, bu kadarına layık görülüyoruz.”

4 yıl boyunca Malatya’nın sorunlarını mecliste en yüksek sesle dile getirdiğini ancak bu konuda hep yalnız kaldığını aktaran Ağbaba, Malatya’nın sorunlarının çözümü için sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve demokratik kitle örgütlerinin birlikte hareket etmesi ve haklı oldukları konusunda kendilerine destek olmasını beklediklerini söyledi.   Birleşmiş Milletlerin üye sayısı konusunda açıklama yapanların Malatya’nın sorunlarına da duyarlı olması gerektiğini belirten Ağbaba, “Bakınız bir Stadyum meselesi var, Karayolları meselesi var, açılmayan tünellerimiz, yapılmayan baraj sulama kanallarımız var. Muhalefet milletvekili olarak Malatya’nın haklarını savunmaya çalışıyorum ama Malatya’nın STK’ları, demokratik kitle örgütlerinin bu konudaki düşüncelerini hakikaten merak ediyorum.  Bakın eğer Malatya’da bir şeyler düzelecekse sadece Malatya’nın muhalefet partisinin milletvekilinin söylemesi ile olmaz. Birleşmiş Milletlerin üye sayısı konusunda bile basın açıklaması yapan, ilgili ilgisiz he konuda açıklama yapan odalar, dernekler, sivil toplum örgütleri, meslek odaları, esnaf kuruluşlarının Malatya’nın bu sorunları hakkında ne düşündüğünü merak ediyorum.

Ama buradan onlara çağrı yapmak istiyorum. Malatya’nın gelişmesi için, hak ettiği yerde olması için haklı olduğumuz yerde bize destek vermelerini bekliyoruz.  Malatya’ya yapılan haksızlıklar konusunda herkesin iş birliği içinde olmasını bekliyoruz” şeklinde konuştu.

“Türkiye’nin en büyük suç şebekesine ortak edildi”

Malatya Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çocukları Bilal Erdoğan ve Esra Albayrak'ın da yönetiminde bulundukları Türkiye Gençlik Eğitim Vakfı (TÜRGEV) tarafından hazırlanan “Ortak Hizmet Projesi”ne ortak olunması yönündeki kararını da sert sözlerle eleştiren Ağbaba, şunları söyledi: 

“Malatya Büyükşehir Belediyesi, dün aldığı bir kararla Türkiye’nin en büyük suç örgütüne örgütüne ortak oldu. 100 milyon dolar bağış aldı, AKP’nin rüşvet aracı olarak kullandığı bir kuruma Malatya Büyükşehir Belediyesi ortak oldu.  Türkiye’nin her yanında hükümet gücüyle devlet arazilerini kapatan,  TÜRGEV’e ortak oldu.  Hep paralel yapı deniliyor ya, aslında hükümetin paraleli TÜRGEV’dir.  TÜRGEV, valileri toplantıya çağırabiliyor, Bakanları ayakta bekletebiliyor, milletvekillerini teşbih tanesi gibi dizebiliyor. Beğendiği her araziye el koyabiliyor. Bu paralel örgüt Malatya’ya da el attı. Bilal oğlanın Malatya’ya birkaç dönemdir neden sık geldiğini de anlamış olduk.  Önümüzdeki dönemlerde, Malatya’nın kalmış, peşkeş çekilmemiş arazilerine bakın, Sultansuyu’na bakın, kamu arazisi olarak kullanılan Şeker Fabrikası’na bir bakın, Öğretmen Okulu, arazisi, askeri alan arazilerini dikkatle izlemenizi istiyoruz. Malatya, ne Bilal Erdoğan’ın ne de Recep Tayyip Erdoğan’ın babasının çiftliği değil. CHP olarak bu sürecin takipçisi olacağız.  Malatya’da burada herkesin hakkı var.”

“Meclis başkanlığı MHP eliyle AKP’ye teslim edildi”

7 Haziran'da yapılan genel seçimden uzlaşma sonucunun çıktığını ifade eden Ağbaba, "7 Haziran'da yapılan seçimlerde çıkan sonuç bir uzlaşma gerektiği yönündeydi. Milli irade, halkın iradesi bir uzlaşma hükümetinin kurulması mesajını vermişti. Ve bu mesajı, iktidarda olan partiye değil, muhalefette olan partilere vermişti. Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda üzerine düşen her şeyi yaptı" dedi.

Ağbaba, Cumhuriyet Halk Partisi'nin birçok öneriyi gündeme getirdiğini belirterek, "En başından beri Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde sorun yaşamaması için, Türkiye'nin geçmiş dönemde yaşadığı sıkıntıların aşılması için birçok öneriyi gündeme getirdi. Başbakanlık dahil her türlü şeyden fedakarlık edeceğini söyledi. MHP'nin Genel Başkanı'na Başbakanlık teklif edildi. Bu arada Meclis Başkanlığı seçimi MHP'nin eliyle AKP'ye hediye edildi. 13 yıldan beri meclisi tek parti olarak yöneten bir partinin sadece bizim için değil, Türkiye demokrasisi için önemli olan Meclis Başkanlığı maalesef MHP eli ile AKP'ye teslim edildi" ifadelerini kullandı.

“Koltuklar üzerinden pazarlık yapmadık”

Koltuklar üzerine pazarlık yapmadıklarını ifade eden Ağbaba, şöyle konuştu: "Parti olarak hiçbir zaman koltuklar üzerine bir pazarlık yapmadık. Hep ilkelerimiz üzerinden söyledik. Koalisyon görüşmeleri başlamadan 14 ilkemizi açıkladık. Bu 14 ilke, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde refaha ermesini sağlayacak ilkelerdi. Bunların içerisinde yolsuzlukla mücadele, demokrasi, hukuk, bizim seçimden önce verdiğimiz vaatler, mazotun 1,5 lira olması, emekliye iki maaş ikramiye gibi çeşitli konular vardı. 14 madde önemliydi. Kimle koalisyon yapacaksak, 5 temel konuyu çözmemiz gerektiğini ifade etmiştik. Ekonomi, dış politika, Kürt sorunu, eğitim gibi sorunlar çözülecekse, Cumhuriyet Halk Partisi'nin hükümet kurmada taşın altına elini koyacağını söylemiştik. Bu süreçte hiç kimseye 'yok' demedik, herkesle uzlaşmaya çalıştık. Ancak maalesef başından beri gördüğümüz ama 'acaba' dediğimiz bir konuda bekledik. Maalesef AKP'nin Başbakan iradesi yok. Bütün irade şu anda Türkiye'nin ve demokrasinin önündeki en büyük engel olan, kaçak sarayda oturan Cumhurbaşkanında. Bütün yetki, söz onda. Erdoğan maalesef AKP'nin baş genel başkanı gibi davranıyor. Kurucusu olduğu partinin batmasını göze alarak Davutoğlu ve AKP'nin üzerine bir karabasan gibi maalesef çöküyor."

“Yaptığı açıklama Anayasal suç”

Koalisyonun kurulmamasının temel sebebinin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu savunan Ağbaba, "Cumhurbaşkanı, Cumhur kısmını attı, Başkan olarak davranmaya çalışıyor. Geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama bir anayasal suç. Fiili olarak başkanlığını ilan etmesi bir anayasal suçtur. PKK sözde Doğu'da bazı illerde özerklik ilan ediyor, onun bununla hiçbir farkı yok. O da anayasal suç, bu da anayasal suç. Fiili olarak Başkanlığı getirdiğini söylüyor. Bu önümüzdeki dönemde Türkiye demokrasisi açısından çok büyük tehlikedir. Recep Tayyip Erdoğan'ın orada oturması bile demokrasinin önündeki en büyük engeldir. Koalisyonun kurulmamasının temel sebebi, Recep Tayyip Erdoğan'dır. Hemen seçimden sonra 40'ın üzerinde insanımızın şehit olması da maalesef bu politikaların sonucudur" diye konuştu. 

“Duvarları sıvasız evlerdeki yoksul çocuklar ölüyor”

Son birkaç yıldır unutulan terörün tekrar hortladığını ve yoksul çocukların kurban verildiğini dile getiren Ağbaba, “Malatya’da da iki şehidimiz oldu. İkisinin de ortak özelliği, hatta bütün şehitlerimizin ortak özelliği şu: Hepsinin evlerinin duvarlarının sıvasız olması.  Maalesef yoksul çocuklar ölüyor, zengin ve siyasetçilerin çocukları da askerliklerini bedelli yapması” dedi.

“Anayasa gereği görevin CHP’ye verilmesi lazım”

Davutoğlu’nun hükümet kuramaması üzerine, Anayasa’nın emrettiği şekilde görevin CHP’ye verilmesi gerektiğini belirten Ağbaba, sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye’de bir süreç tamamlandı.  Davutoğlu hükümeti kuramadı. Önceki gün MHP ile yapılan görüşmede, bir hükümetin kurulamayacağı anlaşıldı. Şimdi yapılması gereken Anayasa’nın emrettiği şey, en çok oy alan ikinci partiye görev vermek.  Önümüzde 5 gün var.   CHP, değil 5 gün, 5 saatte hükümeti kuracak güçtedir.  Bu görevin Kemal Kılıçdaroğlu’na, Anayasa’nın emrettiği şekilde verilmesi gerekiyor. Eğer verilmezse, bu silahsız bir darbedir.  Eğer görev, oyalanır ve ikinci partinin genel başkanına verilmezse bu Anayasal bir darbe olur. Bu da suçtur ve bu suçtan kimse kaçamaz.  Türkiye için, Türkiye’de akan kanın durması için, Ortadoğu için, dünya barışı için Kemal Kılıçdaroğlu’na bu görevin verilmesi gerekiyor.  Görev verilmemesi, Kenan Evren’in yaptığı silahlı darbeye benzer bir sivil darbe anlamına gelir.  Hırsızın yakalanmasına darbe diyen, Gezi’ye darbe diyen, savcıların görevini yapmasına darbe diyen, hak arama mücadelesine darbe diyen, kısaca her şeye darbe diyen, bütün bunları seyreden şakşakçı liboş takımının da buna ne yorum yapacağını merakla bekliyoruz.”

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız