SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Malatya da 'Topun Ağzında'!

A- A+ PAYLAŞ

TBMM Deprem Araştırma Komisyonu’nun toplantısına katılarak görüşlerini açıklayan uzmanlar, her depremin ardından İstanbul’da meydana gelebilecek bir depremle ilgili senaryoların gündeme getirildiğini, oysa “topun ağzında” aralarında Malatya’nın da bulunduğu illerin olduğunu anlattılar.

AKP İstanbul Milletvekili İdris Güllüce’nin başkanlığında faaliyetini sürdüren Deprem Araştırma Komisyonu’nda görüşlerini, haritalar ve sinevizyon gösterisi eşliğinde açıklayan uzmanlar, Malatya’nın da içerisinde bulunduğu bölgenin deprem riskinin yüksekliğinden söz ettiler.

Komisyonun tutanaklarına göre, uzmanlardan bazılarının bu konudaki görüşleri şöyle:

“ODTÜ DEPREM MÜHENDİSLİĞİ ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANI PROF. DR. POLAT GÜLKAN –..Bütün medya dikkati İstanbul üzerindedir çünkü 2000 yılında Amerikalı birtakım bilim adamları bir tahminde bulunmuştur. İşte herkes onun üzerine atladı ama bu bir tahmin değildir, topun ağzında olan başka yerler de var. Bursa, kimse söz etmiyor buradan; İzmir, kimsenin pek fazla söz ettiği yok; Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş… Yani bunları bir göz korkutma olarak söylemiyorum ama hesapladığınız zaman -Türkiye deprem bölgeleri haritasının müellifi benim, ben hesapladım bunları- onların da en az İstanbul kadar tehlikeli, riskli yerler olduğunu biliyoruz. Denizli, geçmişte büyük depremlere sahne olmuştur. Bolu geçirdi ama bundan yüz sene sonra oradaki tehlike de artacak. O bakımdan “Şurası daha az tehlikelidir.”,“Burası daha az tehlikelidir.” demek yerine bunu kademeli bir uyanış içerisinde bütün ülke genelinde halletmek gerekir…

…ODTÜ JEOLOJİ VE JEOFİZİK ARAŞTIRMA MERKEZİ TEMSİLCİSİ YRD. DOÇ. DR. ARDA ÖZACAR – En büyük eksikliğimiz: Aktif fay haritamız çok eski şu anda. Aktif fay haritamızın güncellenmesi gerek. Bildiğim kadarıyla MTA şu anda aktif fay haritasını güncellemek üzerine çalışıyor. Ama bu çalışmaların -Türkiye yüzölçümü anlamında çok büyük bir ülke sadece MTA anlamında değil, ortaklaşa belki üniversitelerin de katkısıyla daha hızlı, belki daha güvenilir şekilde yapılacağı kanısındayım. Bu benim kendi görüşüm.

Bu anlamda aktif fay haritamızı bizim en kısa zamanda güncellememiz lazım. Bu güncelleme yapıldıktan sonra -daha önce sismik tehlike haritamız da eski aktif fay haritamıza bağlıdır- yani sismik tehlike haritamızın da güncellenmesi söz konusu olacak. Bu anlamda bu ikisinin de acilen yapılması gerek ve bu çalışmalar şunu gösterecektir: İstanbul değil, metropol sayabileceğimiz birçok şehrimizde çok ciddi risk vardır. Bunlar duyurulmamaktadır. Polat Hocamın söylediği, İzmir, Bursa, bunlar bir anlamda ekonomi açısından da büyük olduğu için, Malatya ve birçok. Bunları tek tek saymak değil ama bunların hangilerinin en çok riskli olduğu belirlenip, araştırma projelerinin de bu yönde verilmesi… Dağınık bir şekilde DPT projelerinden çok, bizim önceliğimizin, kamunun önceliğini belirlemesi bilimsel açıdan ve bu anlamda proje açması bence uygundur. Şu andaki DPT’deki projeler dağınık bir yapı izlemekte. Paranın dağılımı açısından ve efektif olarak azaltımı açısından bence bu konu da çok önemli bir yer içermekte…

…GAZİ ÜNİVERSİTESİ DEPREM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ
TEMSİLCİSİ BÜLENT ÖZMEN –Yine, hep gündemde biliyorsunuz deprem senaryoları. Hepinizin bildiği gibi, her iki yılda bir Türkiye'de deprem tatbikatı yapılıyor, bunu daha önceden Millî Güvenlik Kurulu ve Türkiye Acil yönetimi Genel Müdürlüğü yapıyordu, bundan sonra da yeni kurulan Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı yapacak. Geçtiğimiz yıl içinde de, 2009 yılında, biz uzun çalışmalar sonucunda diğer ilgili kurumlarla koordinasyon neticesinde, bu tatbikatın Doğu Anadolu fay zonu üzerinde yapılmasına karar verdik ve Maraş merkez üslü bir deprem senaryosu çalışması yaptık. Başbakanlık da bu senaryoya dayalı olarak 2009 yılının 23-25 Aralık tarihleri arasında bu şeyi icra etti. Tatbikatın başarılı bir şekilde geçmesi için Başbakanlık tarafından 6 kişilik bir heyet kuruldu ve ilgili birimlere, tek tek illeri dolaşılarak senaryo nasıl yapılıyor, işte bu tatbikatlarda kimler, hangi görevleri alacak, daha nasıl yaparlarsa başarılı olur diye bütün tatbikat kapsamına giren illerde gezi düzenlendi, brifingler verildi. Burada işte Maraş, Adıyaman, Gaziantep, Malatya, Osmaniye ve Hatay illerinin olası bir deprem neticesinde etkileneceği ve bunların da olası bir deprem öncesinde en iyi bir şekilde hazırlanabilmesi için bu tip tatbikatların yapılması çok faydalı oluyor. Yine, biz, daha önce Afet İşlerinde çalışırken, Aydın’da, İstanbul’da buna benzer tatbikatlar yapıldı, bunların deprem senaryosu çalışmaları da benim tarafımdan hazırlanmıştır.

Yine, son olarak, biz merkezimizde Türkiye’nin bütün deprem açısından durumunu ortaya koyabilmek için “Türkiye’nin Deprem Gerçeği” paneli düzenledik…

…TÜBİTAK MARMARA ARAŞTIRMA MERKEZİ YER VE DENİZ BİLİMLERİ
ENSTİTÜSÜ MÜDÜRÜ DOÇ. DR SEDAT İNAN –Doğu Anadolu fay sistemimiz, zaten hep haberlerden izleriz, Elâzığ, Sivrice, Malatya civarı çok aktif, Maraş civarında biraz azalıyor aktivitemiz, şuradan itibaren dönüyor Ölü Deniz fayına. Tabii, Çukurova basenimiz çok hareketli bir alan, 98’de deprem oldu, her an deprem üretebilecek çok sayıda fayımız var, bunların izlenmesi lazım.

GPS’le kabuğun hızını biz ölçeriz. O GPS noktaları dediğimiz sürekli uyduyla irtibatta ve koordinat ölçer, saniyede bir ölçüm yapar ve siz bunlardan kabuğun, işte şu ölçeğe bakarsanız şu alanlarda yılda yirmi dört milimetre gibi, yirmi üç, yirmi milimetre gibi güneybatıya doğru kaydığını görürsünüz. Zaten şu ana fayın güneyi kayıyor, kuzeyi Avrasya, sabit blok ve bu nedenle bu kaydıkça, aslında sürekli kayarsa ve her yerde aynı miktarda kayarsa sorun yok, kayamadığı, sıkıştığı alanlarda, mesela şuralarda daha düşük bir hız görürseniz bilin ki orada kabuk sıkışıyor ve deprem üretecek. Biz böyle şeyleri arıyoruz. Doğu Anadolu’da durum bu.

Kaya içine, işte 30 metre derinliğe kaya eğim ölçümleri sistemleri kurduk, dediğim iki pilot alanda. Bunlar çok kritik, fayların büküldüğü yerler. Şurası Türkoğlu ilçesi Kahramanmaraş’ın. Fayımız şuradan geçiyor. Fayı ortalayacak şekilde sağlam kayaların içerisine biz 30 metre derinliğe sondajlarımızı açtık, kulübelerimizi koyduk, sistemleri, Almanlarla geliştirdiğimiz -bu sistemi geliştirdiğimiz adam emekli oldu sistemleri 30 metre derinliği koyup betonladık, ondan sonra biz eğim ölçüyoruz. Örnekler Gönen’den.

Bu da Kahramanmaraş Türkoğlu civarından. Hem kuzeydoğu hem kuzey, güney, hem doğu, batı yönlerinde ölçümler alırız sürekli. Depremden önce bunlar genellikle işte sürekli salınmadan, siz söyleyin gelgitten vesaireden etkilenen şeyler ama depremden önce hatırı sayılır görülebilecek anomaliler oluyor.

Evet, Anadolu’muz Arap levhasının bizi sıkıştırmasıyla birlikte Doğu Anadolu fayı burada, Kuzey Anadolu fayı burada, Karlıova üçgeninden itibaren batıya doğru kaçıyor ve Ege Denizi’ne doğru gidiyor ve bunu söylemek çok kolay ama bunu yaparken kabukta bir deforme oluyor. Bazı yerler açılıyor, işte mesela Tuz Gölü burada, işte açılma tektoniği, Ege’de orada, Kuzey Anadolu fayı orada, işte bunların üreteceği depremler bizim başımızın belası. Bu nedenle bunları çalışmamız lazım. Bunları modelliyoruz. Bunu daha önce göstermiştim. Şimdi, bu, altı ayda bir çalıştay yapıyoruz, dördüncü yılını doldurduk projenin, sekizinci çalıştayını geçen ekim ayında yaptık, üniversite üniversite dolaşıyoruz, hep TÜBİTAK’ta yapmıyoruz. Altı ay boyunca tabii arkadaşlar tüm verilere sahipler, her gün görebildikleri için ama “Ne oldu, ne oluyor, bu veri nasıl değerlendirilir, ne anlama gelir”i işte on dört üniversiteden, TÜBİTAK’tan, Bakanlıktan arkadaşlar bir araya gelip, meslektaşlar bunları tartışırız. Çok güzel anomaliler var sizlerle paylaşmak istediğim ama son sözler olarak burada diyoruz ki ülkemizde ve dünyada meydana gelen büyük depremler bizler için, insanlık için ciddi tehditler oluşturuyor, işte 99 depremi gibi depremler olursa ülke sekteye uğruyor, canımız kayboluyor vesaire. Çok disiplinli deprem araştırmaları… Biz, çok ümitliyiz, yayınlar yapıyoruz, raporlar veriyoruz, sağda, solda konuşuyoruz, verilerimizi gösteriyoruz ancak bu güzel bulguların istatistiksel bir anlam kazanabilmesi için zaman serisinin uzaması lazım. Yani, ben, beş deprem üzerinden oturtacağım bir deprem öncesi anormallik algoritmasının istatistiksel çok anlamı olmuyor, daha uzun olması lazım, bu, on beş, yirmi deprem, otuz deprem olursa kendimi daha güvende hissederim. Bu her meslekte böyledir. Bu nedenle bu çalışmaların devam etmesi lazım. Keşke biz de 80’li yıllarda falan başlamış olsaydık, şu anda çok şey diyebilecek durumda olurduk.

Deprem riski… Yoğun nüfuslu yerleşim merkezlerimiz var, mikro bölgelendirme çalışmaları bildiğim kadarıyla İzmir’de tamamlandı gibi ama çok detay değil, İstanbul’umuzda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Anadolu yakasını tamamladı, Avrupa yakasının birinci bölgesini tamamladı, ikinci bölgesini ihaleye çıkıyor, orayı tamamlayacak. İstanbul çok ciddi işler yapıyor o anlamda, mikro bölgelendirme anlamında. Hatta biz bazen diyoruz, yer bilimleri tamam heterojen bir kabuğumuz var ama yani 250 metre birden değişmez. Ama yok diyorlar, biz bunu böyle yapacağız. Tamam, sağ olsunlar, yapsınlar, 15 milyon nüfuslu bir ilimiz. Bu çalışmaların devam etmesi lazım. Sonuçta, bu çalışmalara harcadığımız kaynaklar bir şey değil, ben size burada 4,5 yıllık, 14 üniversite, bakanlık, TÜBİTAK, yaklaşık 100 elemanın, 100 insanın, bunların yarısından fazlası akademisyen, çalıştığı projede bu kadar istasyon, şu anda 204 tane istasyonumuz var, Elâzığ’ın dağlarından Manisa’ya, İstanbul’a harcadığımız toplam para 15 milyon TL efendim. Yani, ufak kaynaklarla çok mesafe kat edebiliriz ve biz bunu ülke için kazandırdık, hayırlı olsun diyoruz, devamını getireceğiz inşallah.”

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız