SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Malatya, Kürt Siyasal Hareketi ve.. (II)

A- A+ PAYLAŞ

MALATYA, KÜRT SİYASAL HAREKETİ VE ÖZERKLİK SORUNU II.

Orhan TUĞRULCA

Tarihçi/Yazar

otogrulca@hotmail.com

II. BÖLÜM

3)   Demokratik özerklik önerisinde bulunan Kürt hareketinin Malatya’daki ideolojik ve siyasi serüveni nedir?

Malatya’da Kominist-Sol Hareketin Kürt Kanadı..

Malatya’da Kürt hareketi, kominist-sol hareket ile birlikte anılması gerekir. Kürt hareketi 1960’lı yıllardan itibaren etkinleşmeye başlayan kominist-sol hareketin içerisinden neşet etmiştir. Mihri Belli’nin yaklaşımlarından etkilenen Deniz Gezmiş grubunun “Türkiye’de bir Kürt sorunu vardır. Sol hareket bu soruna duyarsız kalamaz” demesi ve başlatılan kır gerillasında Kürt kökenli gençleri harekete dahil etmeleri, Kürt hareketinin Marksist-Kominist Sol hareket için de gelişmesine olanak hazırlamıştır.

Esasında Kürt aydın ve gençlerinin daha 1961 yılında kominist-sol adına kurulan Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) içinde yer aldıklarını biliyoruz. Kürt sorununu dile getirmek için “Dicle-Fırat Denge Roja Neve”, “Reye Rast” ve “Barış Dünyası” gibi dergiler çıkardıkları yine sol hareketin yayınlarından öğreniyoruz.(1) TİP içerisindeki Kürt varlığı bu partinin politikalarında da belli ölçülerde etkili olacaktır. Bu çerçevede “Kürt sorununun anayasal haklardan eşit yararlanma ve ekonomik eşitsizlik gibi oldukça dar düzeniçi reformist bir çerçevede ele alan TİP bu doğrultuda “Doğu Mitingleri” düzenleyecektir.

1969’da DEV-GENÇ kurulduğunda Marksist-Kominist Kürtler bu hareketin içinde de yer almaya başlayacaklardır. Ancak hareket içerisinde yer alan Kürt gençler hareketlerini daha da belirginleştirmek için “Devrimci Doğu Kültür Ocakları” (DDKO) adı altında örgütleneceklerdir.(2)

Kürt hareketi 1972’de Malatya’da Marksist sol hareketin içinden çıkmış olmanın da etkisi ile “Malatya Kürt-Halk Kurtuluşu Cephesi” adlı bir örgütlenmeye gidecektir. Bu örgütlenmenin Malatya’daki yansımaları ile ilgili doğrusu herhangi bir bilgiye ulaşamadık, ancak Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi’nin 1972/260-256 ve 1068 nolu kararlarında şu ifadelere rastlıyoruz:

“… Mihri Belli’nin öncülük ettiği sosyalist aydınlık yani kırmızı aydınlık grubu Doğu Perinçek, Ömer Özerturgut’un öncülük ettiği proleter devrimci aydınlık grubu, bu iki grupta Milli Demokratik stratejisinde ittifak halinde bulunmalarına rağmen aralarında farklar bulunduğunu ve bu farkların esas hakkında mütalaada izahının yapıldığı ve dernek kurucusu Selim Sırrı Uygur’un “Malatya Kürt-Halk Kurtuluşu Cephesi” üyesi olan dernek kurucusu üyelerinden Hüseyin Nacar ile işbirliği halinde olduğunu, Hüseyin Nacar’ın Mahir Çayan tarafından başlatılan eylemlere paralel olarak…”(3) Diye devam ediyor.

Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere bu örgütün Malatya’da “Malatya Kürt Halk Kurtuluş Cephesi” şeklinde kurulup-kurulmadığını başka kaynaklardan teyit edemedik. Ancak 1970’li yıllarda Malatya Yazıhan’da öğretmenlik yapan ve bugünlerde otuz yıldır yaşadığı Avrupa’dan dönen Dersimli Kemal Burkay (Celal Aladağ’ın) “Devrimci Doğu Kültür Ocakları”nın etkin isimleri oldukları ve “Özgürlük Yolu” adlı bir dergi çıkardıkları bilgisi verilmektedir.(4) Aynı yıllarda Malatya’da faaliyette olan “Doğu Tütün Üreticileri Derneği”nin de Kürt hareketinin bir oluşumu olduğu belirtilmektedir. Avukat K…. A….., H… A…. ve H…. D….’ın avukatlık bürolarının da yine daha çok Kürt bilincinin tartışıldığı platformlar olmuştur.(5)

Hareketin İdeolojik Evrimi

1970’li yılların başından itibaren etkinliklerini arttıracak olan sol fraksiyonların kendi içinde ciddi bir ideolojik tartışma yaşayacaktır.

Bu bağlamda Doğan Avcıoğlu’nun önderliğinde ortaya çıkan Yön Devrim hareketi ile Forum Dergisi etrafında toplanan sol aydınlar arasında ideolojik farklılıklar yaşanmakta idi. Her iki harekette de baskın bir Kemalist söylem yer almakta ise de Yön dergisi çevresi Kemalizm’in tam uygulanmasıyla sosyalizme bir kapı açılacağını düşünürken Forum Dergisi çevresi ise Kemalizm’in tam uygulanmasının böyle bir kapıyı sıkıca kapatacağını savunuyordu.(6)

Diğer tarafta 1960’ların ortalarında Marksist sol hareketler arasında en büyük tartışma Türkiye’nin hangi tarihsel aşamada olduğu ile ilgili tartışma idi. Mehmet Ali Aybar ve Türkiye İşçi Partisi’nin ana grubu Türkiye’nin demokratik yollarla gerçekleşecek bir sosyalist devrime hazır olduğunu iddia ederken Mihri Belli önderliğinde bir diğer etkin grup ise Türkiye’nin feodal özelliklere sahip bir Asyalı toplum olduğunu, proleteryanın hayli zayıf olduğunu ve devrimci değişimin ancak bir aydınlar ve subaylar koalisyonuyla gerçekleşebileceğini ileri sürüyorlardı. Bu hareket 1968’den sonra Devrimci Gençlik (Dev-Genç) hareketine dönüşecektir.

1965 seçimleri öncesinde Turhan Feyzioğlu ve Bülent Ecevit’in telkinleriyle Cumhuriyet Halk Partisi’nin geleceğinin “proleteryanın yani gecekondularda yaşayanların oylarını seferber etmede yattığını” İnönü’yü ikna etmesi ve “ortanın solu” projesini gündeme getirmiş olmaları ise sol hareketin daha da parçalanmasını sağlamıştır.(7)

1970’li yıllarda hareketin içerisinde silahlı mücadele yöntemini seçecek olan Deniz Gezmiş’in Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) ve Mahir Çayan’ın Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (THKPC) ortaya çıkacaktır.(8)

İşte, Malatya dahil Türkiye’de ortaya çıkan Kürt hareketi, Kemalizim ile belli bir eksen üzerinde buluşup ayrışan sol hareketler gibi(9) bir takım aşamalardan geçmiştir. Ancak Kürt hareketin Kominist-Sol vasfından ödün vermeden ayrılmasının ilk ciddi belirtisi Türkiye Kominist Partisi’nin de önderliğini yapan İbrahim Kaypakkaya ile birlikte başladığı ifade edilmektedir. Kaypakkaya, TKP-ML (Türkiye Kominist Partisi - Marksist Lenininst) programı oluşturulurken “Kürt milletinin devlet hakkı olarak anlaşılması gerektiğini” önermiştir.(10) Böylece denilebilir ki 1960’lı yıllarda Kürt gerçeği ile buluşan Kominist-Sol hareket 1970’li yıllarda bir ayrışmaya 1990’lı yıllarda ise kopma noktasına gelmiştir. Türk solun Kürt hareketinden kopması Kürt hareketin Marksist-Lenininst ideolojiden kopması şeklinde anlaşılmamalıdır. Nitekim 27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır’ın Lice ilçesinin Fis köyünde Abdullah Öcalan tarafından kurulan Partiye Karkaren Kürdistan (PKK) hareketini yine hareketin bizzat kurucusu olan Öcalan tarafından; THKP-C’nin (Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi) devamı olarak ortaya çıktıklarını söylemektedir.(11)

Hareketin “Kemalizim” İle İlgili Yaklaşımı

Burada hareketin Kemalizim ile ilgili yaklaşımlarına geçmeden önce “Kemalizim”kavramını hangi çerçevede kullandığımızı açıklama gereği duyuyoruz. Zira araştırmanın amacı spekülasyona girmeden Cumhuriyet sonrası düşünce dünyamızı doğru okuyabilmektir. Aksi halde kavram kargaşaları ile bir düşünce bulanıklığı içinde bocalayıp durmak zorunda kalırız ki bu gelecek projeksiyonlarımızı temelden etkiler.

Kemalizim kavramı malumdur ki bugün daha çok “Atatürkçülük” kavramı ile karşılanmaktadır. Zira bu kavramdan murad edilen, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimler süreci ile birlikte ortaya koymuş olduğu kazanımlar ve bu kazanımların hala sistematik bir şekilde olmasa bile Türkiye çağdaşlaşmasına ön ayak olduğudur. Bu yüzdendir ki Atatürkçülük kavramı günümüz literatüründe anlamlı bir yer almıştır.

Oysa “Kemalizim” ifadesi 1930’lu yıllarda yaygın bir şekilde kullanılmış ve dönemin literatüründe anlamlı bir yer kaplamıştır. Şahıs isimlerinin aynı zamanda bir dünya görüşünü hatta bir ideolojiyi ifade etmesi 1930’lu yıllarda kaçınılmaz bir ihtiyaç olmuştur. Zira 20.yüzyılın ortalarına kadar; örneğin Marksın ortaya koymuş olduğu düşüncelerden hareketle Marksizim, Lenin’in düşüncelerinden ötürü Leninizim, Stalin’in uygulamaları esas alınarak Stalinizim, Mao’nun düşünceleri ve uygulamaları Maoizim gibi kavramların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Hatta bunlara her ne kadar bir ideolojiden çok pratik bir uygulamayı hatırlatmasına rağmen İtalyan Mussolini ve Alman Adolf Hitleri’de katabiliriz. Söz konusu bu dönem aynı zamanda kişi fetişizminin çok yaygın olduğu bir dönem olduğunu açıkça görebiliriz.

19.yy ın sonları ile 20.yy son çeyreğine kadar (1990’lı yıllar) ideolojiler çağı yaşanmıştır. Ve Mustafa Kemal Atatürk dahil çağa damgasını vuran isimler aynı zamanda farklı ve birbirine yakın ideolojilerin adı olarak ortaya çıkmışlardır.

İşte Mustafa Kemal’in isminden hareketle Cumhuriyetin kuruluşundan 1990’lı yıllara kadar dünya görüşü ve uygulamaları nedeniyle ”Kemalizim” kavramının kullanılması bu çerçevede anlam kazanmaktadır. Dolayısıyla kavramı incelediğimiz dönemin düşünce kalıpları içerisinde vermeyi daha uygun bulduk.

Esasında birbirine çok uzak gibi görünen ideolojilerin tarihsel arkaplanı deşildiğinde görülüyor ki birbirine yakın hatta birbirini tamamlayan dünya görüşleri olduğu ortaya çıkmaktadır.

19. yüzyılın sonlarında Osmanlının zihin haritası çıkarıldığında üç temel eksen boy göstermektedir: Batıcılık, Türkçülük ve İslamcılık. Bu üç eksenden ikisini yani Batıcılık ile Türkçülüğü birbirinden tefrik etmek zordur. Örneğin Batıcı eksenin başarılı pratisyeni Mustafa Kemal ile Türkçü düşüncenin teorisyeni Ziya Gökalp’i birbirinden ayırmanız mümkün değildir. Hatta İslamcı kanadın önde gelen simalarından Abdulhamit Han ile Mehmet Akif Ersoy’un önemli oranda bir batıcı versiyona sahip olduğu bilinmektedir.

Bu tartışmalara rağmen bizler 19.ve 20.yüzyılın düşünce iklimini daha iyi okuyabilmek için üç ana eksen üzerinden (Batıcılık-Türkçülük-İslamcılık) bir açıklama getirme çabasına giriyoruz. Zira bugün Türkiye’de hala bu üç ana damar üzerinden ancak siyaseti ve düşünceyi değerlendirme imkanı buluyoruz.

Dolayısıyla Kemalizim kavramını Batıcı ana eksen üzerinden Marksizim-Kominizim hatta Leninizim gibi kavramlar ile aynı yerde buluşturuyorsak bunun nedeni hepsinin Batıcı ana eksen üzerinde olmalarından kaynaklanmaktadır.       

Abdullah Öcalan’ın Mustafa Kemal ile ilgili düşünceleri, Kemalizm’in ve Kominist-Sol hareketlerin tarihi süreç içerisinde aynı konsept içerisinde bulunmalarını ve bundan doğan Marksist-Leninist Kürt hareketin düşünce eksenini belirlemektedir. Öcalan’ın çeşitli zamanlarda verdiği demeçlerdeki şu ifadeler dikkat çekicidir: “… Ben 1920’lerdeki Mustafa Kemal’in çağdaş misyonunu üstlenmişim. O dönem Mustafa Kemal’e karşı yapılan Kürt ayaklanmaları gericidir… Mustafa Kemal bir devrimciydi. 19. yüzyılın bilimine dayanıyordu. Ben ise 20. yüzyılın bilimine dayanıyorum… Demokratik Cumhuriyet Atatürk’ün hediyesidir. Bunu geliştirmek bizim görevimizdir.”(12)

Başka bir demecinde: “… Atatürk’ün, hanedanlık ve dinsellik üzerine kurulu devlet yapısını yıkıp yerine Cumhuriyet ilan etmesi çok ciddi bir siyasi ve devrimci pratikti. Bu yüzden Atatürk’ü devrimci ve ihtilalcı olarak tanımlayabiliriz.”

Bir başka demecinde ise “İngilizlerin Musul-Kerkük sorunu bağlamında kışkırtıcı faaliyetlerde bulunmasından sonra Şeyh Sait İsyanının patlak vermesinin rolü büyük oldu. Şeyh Sait İsyanı Türk-Kürt ilişkilerinin bozulmasında temel faktör oldu. İsyandan önce Kürtlere muhtariyet vermeyi düşünen Atatürk, isyanı Cumhuriyeti yıkmak olarak algıladı. Bu algılamadan sonra Kürtleri hak arayamaz hale getirme stratejisi devreye girdi.”(13)

1990’lı yıllardan itibaren Kürt hareketinin siyasal temsilciliğini yapan partilerin Kemalizm ile ilgili herhangi bir eleştirel söylem geliştirmemiş olmaları da yukarıda ifade ettiğimiz konseptin gereği olarak algılanmaktadır.(14)

Kürt hareketinin ideolojik evrimi ile ilgili tartışmaların içerisine girmek bu çalışmanın amacını aşan bir durumdur. Kaldı ki bu tartışmalar bugün hala güncel olduğundan spekülasyona yol açmamak için bu konunun üzerinde daha fazla durulmayacaktır.

Marksist- Leninist Kürt hareketi Türkiye Solunun Tek Temsilcisi Haline Geldi?

Ancak şu kadarını hatırlatmakta yarar görüyoruz: Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere Kürt siyasal hareketi bugün hala batıcı Marksist-Leninist sol eksen üzerindeki yolculuğuna devam etmektedir. “Ulusalcı Kemalizm’e” belli noktalarda rezerv koymuş olsa bile sol siyasal hareketlerle olan ideolojik kardeşliğini sürdürdüğünü son Milletvekili Genel Seçimlerinin yapıldığı 12 Haziran da da açıkça gösterdi.

Kürt Siyasal hareketi, Barış ve Demokrasi Partisinin öncülüğünde Türkiye’deki 15 ayrı sol hareketi ” Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloku Bileşenleri” adı altında bir araya getirerek geleneksel sol hareketi Kürt Siyasal hareketiyle birleştirdi.

Böylece Türkiye Cumhuriyeti tarihinde batıcı-Marksist-sol hareket yeni bir evreye girmiş oldu. Türk solunun bir kısmı  ulusalcı Kemalist harekete rücu ederken, Kürt hareketi, 1960’lı yıllardan itibaren içinden neşet ettiği Marksist – sol hareketi Kürt siyasal hareketine tahvil etti.

İşte 12 Haziran seçimlerinde 36 Milletvekili çıkaran ” Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloku Bileşenleri”:

1)      Barış ve Demokrasi Partisi

2)      Emek Partisi

3)      Emekçi Hareket Partisi

4)      Eşitlik ve Demokrasi Partisi

5)      Devrimci Sosyalist İşçi Partisi

6)      İşçilerin Kardeşliği Partisi

7)      İşçilerin Sosyalist Partisi

8)      Sosyalist Demokrasi Partisi

9)      Demokrasi ve Özgürlük Hareketi

10)  İşçi Cephesi

11)  KÖZ

12)  Sosyalist Birlik Hareketi

13)  Sosyalist Gelecek Parti Hareketi

14)  Sosyalist Dayanışma Platformu

15)  Türkiye Gerçeği ve Toplumsal Özgürlük Platformu(15)

 

III. VE SON BÖLÜMDE ELE ALINACAK KONU BAŞLIKARI

1)    Kürt Siyasal Hareketin Seçim Serüveni Ve Malatya

2)    Kürt Siyasal Hareketin Malatya’daki Seçim Serüveni (1995-2011)

3)    Marksist- Leninist Kürt Siyasi Hareketinin Malatya Sosyo-Politiğindeki Yeri Nedir, Nasıl Bir Seyir İzledi Ve Bundan Sonra Nasıl Bir Seyir İzleyebilir.

4)    Türklerin ve Kürtlerin akrabalığından doğan halk: Germiyanlılar..

5)    Son Olarak Marksist- Leninist Kürt Hareketi, Müslüman Kürt Halkını Nereye Kadar Taşıyabilir? Bir Analiz.

6)    Sonuç

 

KAYNAKLAR

1)       http://www.ozgurluk.org

2)       http://www.ozgurluk.org; A. Tan, a.g.e., s.421

3)       Orhan TUĞRULCA, Malatya Tarih Kent ve Kültür, Yayınlanmamış eserinden (TÖB-DER, Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi, 1972/260, 256 ve 1068 kararı)

4)       Orhan TUĞRULCA, Malatya Tarih Kent ve Kültür, Yayınlanmamış eserinden (A……. B…., Öğretmen, Malatya 2011;  Altan Tan, Kürt Sorunu, Timaş Y., 2009, İstanbul, s.357)

5)       Orhan TUĞRULCA, Malatya Tarih Kent ve Kültür, Yayınlanmamış eserinden 8 A……. B…., Öğretmen, Malatya 2011)

6)       Orhan TUĞRULCA, Malatya Tarih Kent ve Kültür, Yayınlanmamış eserinden (Mustafa Şener, Türkiye Sol Hareketinde İktidar Stratejisi Tartışmaları: 1961-1971, Doktora Tezi, Ankara 2006, Ankara Üniv. Sosyal Bil. Enst., s.53)

7)       Eric Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Y., 1998, s.368

8)       E. J. Zürcher, a.g.e., s.372-373

9)       Halil Berktay, Taraf Gazetesi,22/08/2011,Neşe Düzel, Pazartesi Konuşmaları, Mülakat; Cengiz Çandar, Radikal G, 15. Haziran 2011

10)    A. Tan, a.g.e., s.421

11)    A. Tan, a.g.e., s.366, 424

12)    Ruşen Keleş, 05.04.2007, http://www.rizgari.com

13)    Bir Halkı Savunmak, Çetin Yayıncılık, Abdullah Öcalan, http://www.devrimcidemokrat.com, 11 Ocak 2008, Cengiz Kapmaz

14)    Nizamettin Barış (HEP ve DEP’in Kurucu-Yöneticilerinden), Yeni Asya, http://www.haberpan.com

15)    Taraf Gazetesi, 16 Haziran 2011

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız