SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Malatya'da Neler Oluyor? (69)

A- A+ PAYLAŞ

Misafir Mühendis Beklenirken!..

Doğalgaz şebeke döşeme çalışmaları, aynı anda kentin birçok bölgesinde sürüyor. Bu çalışmalar sırasında içme suyu ve kanalizasyon gibi alt yapının çok da sağlıklı döşenmemiş olduğu ortaya çıkıyor. Elektrik ve telefon konusunda da zaman zaman küçük çaplı arızalar var ama esas olan su ve kanalizasyon şebekesi.. Her ikisinin de, belediyenin elinde bir şebeke planının dahi olmadığını duyuyoruz. Malatya’da sağlıklı ve tam güvenli bir alt yapı olduğunu söylemek mümkün değil..  Doğalgaz şebekesinin yapımında, elde sağlıklı bir şebeke planının olmaması nedeniyle sık sık meydana gelen içme suyu- kanalizasyon patlaklarının insan sağlığı için tehdit oluşturduğu, resmi makamların “uyarı” yazılarına konu oluyor..

 

Bunlar tamam da..

 

Daha geçen yıl, alelacele yapılan alt geçit ve yağmursuyu drenaj yapımı kazıları sırasında yaşananlar unutulmamışken, şimdi de doğalgaz şebeke çalışmalarında aynı sorunlar görülmeye başlandı. Uzun yılların en sıcak mevsiminin yaşandığı bugünlerde, şehrin değişik bölgelerinde aynı anda sürdürülen, hiçbir programa bağlanmadığı, hiçbir düzenleme yapılmadığı için yaşamı alt üst eden doğalgaz şebeke çalışmaları, sıkça su arızalarına neden oluyor..

 

Doğalgaz kazı çalışmalarının, neticede borunun ucunda sayaca bağlanıp hemen para tahsilâtına döşenecek bir maddeyle ilgili olması nedeniyle, aynı anda birçok yerde başlatılmasının, çok süratle bitirilmek istenmesinin ne denli güvenli olduğuna yorum yapacak teknik bir bilgimiz yok. Şehrin tamamen farklı bölgelerinde sürdürülen şebeke döşeme çalışmalarının ve döşenen boruların ne kadar sağlıklı döşendiğinin değerlendirmesini yapacak durumda değiliz.

 

Bunu yapması gerekenlerden ise, her zaman olduğu gibi ses yok. Örneğin bu konunun ilgilileri Makine Mühendisleri olsa gerek.. Onlardan en son duyduğumuz ses, doğalgazın evlere, işyerlerine bağlanması işlemleri konusunda “haksız rekabet” ile ilgili bazı duyumlarının olduğu şeklinde.. Yani tamamen ticari.. Mesela şu tesisat bağlantısı yapacak elemanların yetiştirilmesine ilişkin çıkan tartışmada da hiç seslerini duymadık. Esnaf Odası ile Milli Eğitim arasında tartışma var. Hem de esnaf odasının çok ciddi suçlamalarını, eleştirilerini içeren.. Ama teknik konularda ülkenin en yetkin insanları olması gereken mühendislerden, bunların meslek kuruluşlarından ne ses, ne soluk var. Aynen, alt geçit konusundaki tartışmalarda veya imarla ilgili tüm konularda mimarların ve mühendislerin, meslek kuruluşlarının zamanında sesinin çıkmadığı gibi.. Niyeyse, birileriyle karşı karşıya gelmek istemiyorlar. Tamamen teknik konularla ilgili de sokaktaki vatandaşın ses çıkarmasını bekliyorlar herhalde..

 

İnönü Üniversitesi’nin Mühendislik Fakültesi’nin bir Makine bölümü var. Ama onları da çağırıp, ‘Nasıl gidiyor bu iş, bir bakar mısınız?’ diyen bir belediye yok. Anlaşılan üniversite de durduk yerde, pek ilgisinin olmadığı şehir işlerine karışmak istemiyor!.. ‘Biz en iyi şekilde, titizlikle denetliyoruz.’ diyor belediye ve bu titizliğin de ne anlama geldiğini biz çok gördük. Ve şebeke döşeme çalışmalarıyla ilgili ciddi ve etkin bir denetim yapıldığına dair inancımız yok. Döşeyenin vicdanına kalmış..

 

Kala kala, Malatya’nın dışında yaşayan, yaz tatili nedeniyle ya da bir vesileyle Malatya’ya gelen “misafir” mühendislere kalıyor umudumuz. İnşallah, onlar şöyle bir göz atar da, “Belediye, şirket vs.” endişesi olmadan, gördüğünü yazar, söyler.. Bekliyoruz..

 

Bu alt yapıyla ilgili..

 

Bir de konunun üst yapıyı ilgilendiren bölümü var ki.. Bu tam anlamıyla bir karmaşa.. Anlaşıldığı kadarıyla, kentin trafiğini yönetmek, trafik bağlantılı yaşamı tanzim etmekle görevli tüm kurum ve kuruluşlar da, vatandaş gibi, sabah kalktıklarında karşılaşıyorlar, kazılan, kapatılan yollarla..

 

 

 

 

Provalar ve Kent..

Resmi bayram tören kutlamalarının yapılacağı tarihlerden önce, çok uzun yıllar öncesi alışkanlığına dayanan bir “tören provası” alışkanlığı var..

 

70 yıl önce, toplam 2 otomobilin olduğu bir dönemde de yapılıyormuş bu provalar, 70 yıl sonra 80 bin motorlu aracın bulunduğu, nüfusun kat be kat arttığı, ancak 70 yıl önceki genişliği neyse bugün de aynı genişlikte olan bir alanda yapılıyor..

 

Artık fiili koşullara uygun bir iş değil bu provalar.. Zaten vatandaşını, onun yaşamını kolaylaştırmanın asli görevi olduğunu "sürekli unutkanlık" haline getirenlerin yaşadığı bu memlekette tam anlamıyla sorun haline geldi, bu prova meselesi.. Kentin en önemli iki ana caddesinin saatlerce ulaşıma kapatıldığı  prova gününü daha önceden duyurup da vatandaşı bilgilendirme gereği dahi duymuyor ilgililer. Bir baştan, bir öteki uçtan kesin yolu, vatandaş nereye giderse gitsin!.. Bu mantık, bir alışkanlık..

 

Ve yine bu bayram kutlamalarıyla ilgili bir başka sorun..

 

İnönü Kapalı Çarşısı’nın önüne, törenin yapılacağı asıl tarihten günler önce, “sabit” platform inşa edilmeye başlanıyor. Örneğin, 30 Ağustos tarihine 6 gün kala, bu inşa çalışmaları başlamıştı. Yaya vatandaşın yürümesine tamamen engel oluyor. Ve artık bu olmamalı. Ya, geçit töreninin yapılacağı gece yarısından sonra kuracağınız bir platform sistemi geliştirirsiniz, ya da tören alanı olarak artık bir başka yer seçersiniz.

 

Bunun için de konuyu ciddiyetle ele alıp değerlendirmek gerekiyor. Öyle sıradanlaşan ön toplantılar ve bir önceki yıldan kopya edilen prova ve kutlama programları, çevre düzenlemelerini her yıl onaylayarak değil.

 

Sonraki bayram olan Cumhuriyet Bayramı ile ilgili olarak, bu prova, tören alanı, neredeyse 1 hafta önce kurulan ve vatandaşın ulaşımını tamamen engelleyen platform meselesini ciddi olarak değerlendirmek gerekir diye düşünüyoruz.. Milletin bayramını, eziyete dönüştürmeyin..

 

 

 

 

300 Davetli Mecbur!..

Öğretmen Evi yönetiminin uygulamasıymış bu.. Öğretmen Evi’nin düğün salonunu kiralamak isteyenden, asgari 300 davetli koşuluyla anlaşma yapıyorlarmış.. 50 tane misafirin de olsa, en az 300 kişilik pasta, börek, kola vs. parası ödemek mecburmuş.. Kalanı al evine götür veya dök!..

 

Tayinle Malatya’da bulunan, eşi- dostu- çevresi sınırlı olan öğretmen için de mecbur bu. Yani maaşından kesilen paralarla yapılan, işletilen bu müesseseler, öğretmen filan dinlemiyor.. İlla da asgari 300 davetli zorunluluğu var.. Onun için, 100- 150 davetlisi olan birçok öğretmenin düğünlerini başka yerlerde yaptıklarına dair yakınmalarını duyuyoruz.. Aşiret kuramamışlar maalesef, mağdurlar!..

 

Bu kurumun yöneticileri de, eskilerine göre, kâğıt üzerinde kazanç yönünden hayli başarılıdırlar sanırız.

 

Birçok öğretmenin en mutlu günlerinde yararlanamadığı bir Öğretmen Evi’miz varmış, meğer!..

 

 

 

 

Mükerrer Törenler..

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 Temmuz’daki Malatya gezisinde, Sıtmapınarı’nda oluşturulan platformda yapılan sembolik “açılış, temel atma, tapu ve anahtar dağıtma, meşale yakma vs.” törenleri, anlaşılan Malatya’daki bazı ilgilileri kesmemiş..

 

Başbakan’ın tapu dağıttığı Taştepe’yla ilgili tören, sonraki günlerde Belediye Başkanının katılımıyla mahallinde yapılmıştı. Geçtiğimiz günlerde, başbakanın programında yer alan “Doğalgaz Meşalesi Ateşleme” töreni de tekrarlandı..

 

Anlaşılan diğer törenlerin daha teferruatlı tekrarları önümüzdeki günlerde sürecek!.. Geride bir 15 kadar daha tören var, bu hesaba göre.

 

O gezisinde, özellikle de “biri kapatılan, diğeri kapatılmak üzere olan” iki önemli fabrikanın katkısından yoksun kalmaya başlayan bir semtte seçilen tören alanı ve daha birçok etken nedeniyle, vatandaşın ilgisizliğiyle karşılaşan Başbakan, yaptığı açılış vs. işlerin tekrarlandığını duyarsa..

 

Zaten, o gezide başbakanın bir tek teşekkürü vardı..

 

O teşekkür de; Başbakanın, zaman darlığı nedeniyle birkaç saate sığdırılan, özellikle Sıtmapınarı’ndaki ilgisizlik nedeniyle hayli tartışılan o Malatya gezisinin dönüş yolculuğunda, uçakta kendisine ikram edilen ve milletvekili Fuat Ölmeztoprak’ın eşi Sadiye Hanım tarafından hazırlatıldığı ifade edilen“Analı-kızlı köfte, Yapraklı Köfte vb.” gibi Malatya yemekleri içindi, diye duymuştuk!..

 

 

 

Satılamayan Özel İdare Mülkleri..

Özel İdare’nin gayrimenkulleri satışa çıkarılıyor, ama satılamıyor..

 

Özel İdare, aslında gayrimenkullerine (Altın Kayısı Oteli ve Arapgir Garajı-Otopark vs.) piyasaya göre değer biçiyor ve gerçekten, bu yerlerin değeri piyasanın taban fiyatı. Bizim gayrimenkul piyasasındaki istihbaratımız da öyle. Ama bu satışlar resmi satış olduğundan, muamelelerde rakamlar aynen yer alacağından ve doğacak muamele masrafları ve vergiden kaçış olmadığından, bunların da maliyeti yükselttiğinden müşteri bulamamaları bir neden..

 

Ama asıl neden başka..

 

Özel İdare’nin gayrimenkulleri, şu işler durumdaki makineleri, binaları, teçhizatı, stoku vs.nin yanı sıra "kan değer" 129 dönüm arazisiyle toplam 5.5 milyon dolara satılan Sümerbank örneği nedeniyle bir türlü müşteri bulamıyor gibimize geliyor..

 

Sümerbank 5.5 milyon dolar.. Diğer taraftan 5.3 dönümlük alana sahip 7 katlı otelin “muhammen bedeli” 6.5 milyon YTL..

 

Özel İdare, piyasa fiyatlarıyla zor satar, gayrimenkullerini.. Öyleyse.. Başka finans yolları aramalı..

 

_____________

 

 

 

Oto Park ve Okul Bahçeleri!..

Malatya’da şanssız bir dönem ki, trafikle ilgili konulara maalesef Belediye’nin Kent Trafik Müdürlüğü yol gösteriyor!..

 

Kent yönetiminde çok önemli iki ismin;Vali’nin 8 aydır, Emniyet Müdürü’nün 3 aydır görevde bulunduğu kentte, trafik son derece ciddi bir sorun.. Yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması yolunda AB önerisi yasa değişiklikleri, belediyelere ciddi yetkiler verdi.. Trafik konusu da bununla ilgili.. Trafikle ilgili denetimler poliste, düzenleme yetkileri ise belediyede.. Bir müdür, bir- iki komiser, 7-8 memur, birisi perdeli, ikisi içerisinin görünmesini engelleyen film camlı,   plakası ve şoförü sivil kiralık 3 araç.. Bunların ekiplerine bir polis memuru koymazsanız, dinleyen yok.. Belediyenin Kent Trafiği bu.. Memurlarından 3’ünün de kasaba belediyelerinden naklen geldiği ifade ediliyor.. Belediyenin tayin-terfi, mesleki eğitim vs. koşullarına tabi!.. Bilinen koşullardan bahsediyoruz, burada.. Örnek vermek gerekirse.. Eski belediye başkanı Mehmet Yaşar Çerçi döneminde, bu birimde “komiser” olan bir görevli, Cemal Akın geldikten sonra “Zabıta Memuru” olarak görevini sürdürüyor!.. Tenzili rütbe etmişler.. Poliste böyle bir durum olabilir mi?

 

İşte bu alt yapıdaki Kent Trafik Müdürlüğü, Malatya’nın trafikle ilgili tüm düzenlemelerinde çok önemli söz sahibi..

 

Geçen yıl, aslında ıslah edilip sürdürülmesi gereken Atatürk ve Fuzuli Caddesi’ndeki tek yönlü parkomat uygulamasını ortadan kaldırdılar. 4 özel hastanenin, onlarca eczane ve doktor muayenehanesinin bulunduğu, günün her saatinde “zorunlu park” gerçeğinin yaşandığı Atatürk Caddesi’nde ve yine tek yönlü olması nedeniyle, otopark alt yapısı neredeyse “hiç yok” denecek kadar olan kent merkezinde zorunlu araç parkıyla ilgili yer sorununa az da olsa çözüm sağlayan Fuzuli Caddesi’ndeki parkomat uygulamasını kaldırmayı “düzenleme” olarak savunuyorlar, katılmak mümkün değil.

 

İlk etapta, ıslah etmeleri gereken parkomatları kaldırıp, oto parklarına müsaade etmişlerdi. Paralı olduğu için, işi olanların kullandığı ve kısa süreli parklar nedeniyle işlevi olan bu caddeler, parkomat uygulaması kaldırılınca, sadece 60-70 aracın sürekli kullandığı “süresiz” otoparklara dönüşmüş, hatta iddialara göre bazı galericilerin “satış” sergi alanı olmuştu. Biz de çok rastladık, bu iki ana caddede, üzerinde “satılık” yazılı, sabahtan akşama kadar, hatta günlerce duran araçlara. Parkomatları kaldırdıktan sonra, özellikle Fuzuli Caddesi’nde çift park had safhaya varmıştı. Tek yönlü bu yolda bazı zamanlar belediye otobüsleri hareket edemiyor, trafik iyice alt üst oluyordu. Kendi yarattıkları bu manzarayla, önceki durumu bilmeyen yeni Emniyet Müdürü ve Trafik Müdürünün önüne çıktılar, sonra tümüyle yasak uygulamasını getirdiler.

 

Bunun, Malatya’nın gerçeği ile uzaktan yakından ilgisi yok. İşte Atatürk Caddesi. Hiç kimse, kesinlikle park yasağı olan bu bölgede, araç park edilmemiş bir görüntüyü hayal bile edemez. Hastası için nöbetçi eczane önünde durup ilaç alana, özel hastanelere acil hasta getirenlere, doktora acil hasta getirmiş vatandaşların araçlarına nasıl müdahale edeceksiniz. Özellikle, hastalık ilaç vs. gibi konularda, ceza başta olmak üzere ne yaparsanız yapın, oraya gelmesi ve durması gereken duracak. Durdurmayacağız derseniz, araba içerisinde belki de ölecek hastanın sorumlusu olursunuz!.. Üstelik bu caddelerde vatandaşa park edecek yer gösteremediğiniz için, örneğin Atatürk Caddesi’nde hem gidiş, hem gelişte parklar var. Trafik mi? Yine bir gidiş, bir geliş, iki şeritten işliyor!.. Parkomat varken, polis bir yöndeki parkı, öteki tarafa süpürüyordu hiç değilse..

 

Bu yasağı koyduktan sonra, bir rahatlama olduğundan bahisle uygulamayı savunuyor bazı yetkililer. Oysa bu yasağı uygulamaya koydukları dönemin özelliğini değerlendirmiyorlar, anlaşıldığına göre.. Bu da şu ki; okullar tatil ve çevredeki tüm okulların bahçeleri, “okul döner sermayeleri” için otoparka dönüştürülmüş durumda. Fuzuli Caddesi’ndeki Fırat, Atatürk Caddesi’nin başındaki Atatürk İlköğretim Okulu’nun bahçeleri, ciddi bir şekilde park yükünü alıyorlar. Yani, mevcut durum, amiyane deyimle, tozu halının altına süpürmek gibi bir şey..

 

Yarın okullar açıldıktan sonra neler olacak, hep beraber göreceğiz..

 

Atatürk ve Fuzuli Caddelerinin bir yönü, gerekirse “özel ve yüksek tarifeli” parkomat uygulamasına açılmalı.. Zaten, tüm denetimlere, tüm çabalara, tüm anonslara, fotoğraflı cezalara rağmen, fiili durum, buralarda “yasağın” uygulanamadığı, sadece ceza yazmak için bir bahane oluşturulduğu şeklinde.

 

Tabi asıl çözüm.. Öyle göstermelik, 50-60 araçlık değil, doğru düzgün otoparklar yapmak.. Atatürk ve Cezmi Kartay Caddeleri arasındaki "katlı" ve daha da çok kat eklenebilecek olan oto parkın kapasitesini artırmak..

 

On yıl sonrasını düşünmeden, Belediye Sarayı projesinden, maliyeti düşürme adına, bugün "oto park projesi" diye keyifle bahsettikleri "minyatür" otopark alanlarının onlarca katı büyüklükteki otoparkı çıkaranların, sorunu ne kadar fark ettikleri de bir başka konu

 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız