SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Malatya'dan Fransa'ya Bir Öykü

A- A+ PAYLAŞ

HABER- RÖPORTAJ: Abbas GÜÇLÜ- Milliyet Akademi Eki

Prof. Dr. Cafer Özkul, Avrupa’daki ilk Türk rektör. Bu bile başlı başına büyük bir başarı; ancak Özkul’un Malatya’nın bir köyünden Fransa’ya uzanan yolculuğunu dinleyince, çok daha büyük bir başarı hikâyesiyle karşılaşıyorsunuz!

Cafer Özkul’un Fransa’ya uzanan yolculuğunun başlangıcı çok ilginç. Hekimhan’ın bir köyünde ilkokula giden Özkul’un okulundaki iki öğretmen birbiriyle kavga edip, tayinlerini başka şehirlere isteyince, öğretmensiz kalan okul kapanır. Cafer Özkul okumak için Malatya’daki abisinin yanına gider. Sonrasında Devlet Parasız Yatılı Okulları Sınavı’na girer ve Gaziantep Lisesi’ni kazanır. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okurken Etibank yüksek öğrenim bursunu kazanır ve tıp eğitimini yarıda bırakarak, Fransa’ya Elektrik Yüksek Mühendisliği okumaya gider. Asıl hikayede orada başlar:

Hiç dil bilmeden Fransa’ya eğitim almaya gittiniz? Bu kararı vermek zor olmadı mı?

Yurtdışına gitmeden önce bir sınava girdim, burs kazandım. Bana “Fransa’ya şu eğitimi almak için gider misin?” diye sordular. O sırada yabancı dil bilip bilmediğimi hesaba bile katmadan, giderim dedim.

Vazgeçmeyi hiç düşündünüz mü?

Hiç düşünmedim. Çünkü oraya gitmeden önce bütün gemileri yakıp gitmiştim. Burada İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okuyordum; sınavı kazanınca bıraktım. Bursla gittiğim için geri döndüğümde, bursu geri ödemem gerekiyordu. O günkü şartlarımda bu çok zordu; o nedenle bir şekilde başarılı olmak zorundaydım.

Şu anda bulunduğunuz yeri hayal etmiş miydiniz?

Başlangıçta öyle bir iddiam yoktu; kaldı ki üniversitede kalıp kalmayacağım bile belli değildi. Benim tek amacım, sadece mühendislik diplomasıyla değil de en azından doktora yaparak dönmekti. Zaten bana burs veren kuruluşla bu noktada ters düştüm. O zaman çalışmaya başladığım için kendileriyle anlaştım ve borçları 4 taksite böldürdüm ve Fransa’da kaldım.

1966 kurulan Rouen Üniversitesi’nde 60’dan fazla ülkeden 24 bin öğrenci bulunuyor. Öğrencilerin yaklaşık 3 bini yabancı ülkelerden.

Rektörlük size tepside mi sunuldu? Orada seçim süreci nasıl işliyor?

Fransa’da atama yok. Önce bütün fakülteler seçici kurula üye gönderiyor. 140 kişiden oluşan bu kurulda, 33 öğrenci, 15 teknik ve idari kadro, 70 öğretim görevlisi, 22 sivil toplum kuruluşu temsilcisi var. Kuruldan salt çoğunluğu alan rektör oluyor. Ben ilk turda seksen oy aldım ve rektör oldum.

Ne vaat ettiniz?

Hiçbir şey vaat etmedim.

Peki niye sizi seçtiler?

Daha önceki deneyimlerimi bildikleri için. Bu aşamaya gelene kadar önce bölüm başkanlığı, dekanlık, rektör yardımcılığı yaptım. Sonuçta hem eğitim hem araştırma hem de idari konularda birikimim vardı. Dosyalara hakim olduğumu biliyorlardı. Rektör olabilmek için 4 ay boyunca kampanya yürütüp projelerimi anlatıyorsunuz, bu konuda da ikna edici oldum sanırım.

Projeleriniz nelerdi?

Üniversitenin idari şeklini yeniden şekillendirmek; üniversiteye, öğrenci işlerine hizmet veren, araştırma-geliştirme faaliyetlerine yön veren hizmet sektörlerini yeniden yapılandırmak; doğru insanları doğru yere getirerek, ekipler oluşturup, eğitim ve araştırma geliştirmenin kalitesini yükseltmek amacıyla geldim.

Gerçekleştirebildiniz mi?

Gerçekleştirdiğimi zannediyorum; çünkü başlangıçta üniversitenin yetersizlikleri biraz öne çıkarken, aradan 3 sene geçtikten sonra bütün raporlar pozitif oldu. Bakanlıklar ve temsilciler tarafından oluşturulan bilirkişi raporlarının sonucunda, üniversitemiz 1 Ocak 2011 itibariyle, özerk bir üniversite statüsüne kavuştu. Burada en büyük değişiklik, bütçe yönetiminde oldu. Artık üniversitenin bütün bütçesini biz idare ediyoruz.

Uluslararası refere edilmiş yayınlarınız var mı?

1977 - 2003 yılları arasında 130’dan fazla yayınım var. Bunların 70’e yakını uluslararası hakem kurulları olan dergilerde yayımlandı. Bazıları, 700 ile 1000 arasında atıf yapılmış yayınlar. Zaten hiç araştırma yapmadan rektörlüğe aday bile olamazsınız.

Fransa’daki eğitim sisteminden bahsedebilir misiniz? Üniversiteler paralı mı?

Parasız. Diğer anglasakson ülkelere kıyasla çok cüz-i bir harç ödeniyor. Üniversitenin birinci sınıfına kayıt olmak için 170 Euro ödüyorsunuz. Bu yabancı öğrenciler için de geçerli. Fransız liselerini bitirenler, Fransız vatandaşı olanlar, Fransa’da eğitim görenler, üniversiteye gittikleri zaman, ailenin gelir durumuna göre burs alabiliyor. Yabancı ülkelerden gelen lisans öğrencileri ise en az 2 sene eğitim gördükten sonra sosyal kriterlere dayanarak yardımlar alabiliyor. Yüksek lisansın son sınıfındakilerle, doktora öğrencileri için hemen burs bulmak mümkün.

Fransa’da YÖK var mı?

YÖK kadar yetkisi olan bir kuruluş yok. Dernek statüsünde olan Üniversite Rektörleri kuruluşu var. Kanunda yeri olan, ancak yaptırımı olmayan bu kurumun yaşaması için devlet ödenek veriyor. Kurum, üniversitelerle, devlet arasında diyalog sağlıyor.

Üniversite öğrencilerin staj ve mezuniyet sonrasında iş bulma sorunu var mı?

Bu her alanda denilemez. Ekonomik krizlerin olduğu devreleri farklı değerlendirmek lazım. Fransa’da üniversiteler, iş dünyasıyla ilişki açısından çok büyük atılımlar yaptı. Eskiden sadece kültürel gelişim için üniversiteye gidilirken, artık iş bulmak için gidiliyor. 2007 yılındaki kanunlarla, öğrencilere iş sahası bulmak, onlara bu konuda yardımcı olmak üniversitelerin temel misyonları arasına alındı. Bu kapsamda, üniversitelerde staj ve iş bulma büroları kuruluyor. İş çevrelerinin iş ve staj talepleriyle, öğrencilerin özgeçmişlerini bir araya getiren bir birim.

Türk ve Fransız üniversiteleri arasındaki en temel fark nedir?

En büyük fark Fransa’da üniversitelere sınavsız giriliyor. Ayrıca idari olarak çok büyük farklılıklar var. Fransa’da katılımcı bir idari sistem mevcut iken, Türk üniversitelerinde daha dikey ve hiyerarşik bir yönetim şekli var. Fransa’da rektörler alacakları kararları çeşitli kurumlardan geçirip, belli bir diyalog içerisinde alabiliyor. Daha özerk bir yapıya sahip, ancak devletin bölgedeki temsilcileri vasıtalarıyla denetimi de yapılıyor.

Fransa’da en son üniversite ne zaman açıldı? 30 yıl önce gittiğinizde kaç üniversite vardı, şu an kaç tane var?

En son 2006’da üniversite açıldı. Gittiğimde 60-70 arası üniversite vardı. Şu an 83 üniversite bulunuyor. Hepsi devlet üniversitesi. Sadece mühendislik okullarının bazıları özel. Öğrenci sayısı toplam 2 milyon 400 bin. Fransa’da şuanda yeni üniversiteler açmaktansa üniversiteleri birleştirme yönünde bir eğilim var. Çünkü uluslararası sıralamada büyüklük çok önemli. Ayrıca bilimde ilerlemek için büyük yatırımlar gerekiyor. Devletin her üniversiteye ayrı ayrı yatırım yapma imkanı yok. Bu nedenle, mesela Strazburg’da geçen seneye kadar üç üniversite vardı. Geçen sene tek üniversite çatısı altında toplandı.

Türkiye’de en beğendiğiniz üniversite hangisi?

İsim veremem; ama Türkiye’de Avrupa standartlarını yakalamış, Avrupa’nın en iyi 250 üniversite sıralamasında yer alan üniversiteler var. Ancak sayıları 10’un altında.

Lisansı Türkiye’de yüksek lisansı yurt dışında okuyun derler. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?

İçinden geçtiğim zor şartları düşününce onu tercih etmelerini öneririm. Tabii lisedeyken yabancı ülkelere gidip, orada çeşitli sürelerde bulunduysanız, dil probleminiz yoksa ayrı. İlk defa ailelerinden ayrılacaklarsa, dil bilmiyorlarsa; o zaman o riski almasınlar. Üniversitede okurken değişim programlarından yararlanarak, mutlaka yurtdışına gitsinler. Sonrasında yüksek lisansı okumalarında yarar var.

Gençlere hangi mesleği seçmelerini önerirsiniz?

İsteyerek, severek çalışacakları bir dala yönelmelerini öneririm.

Bu o kadar kolay mı? Gençlerin çoğu istediği bölüme giremiyor. Girse bile mezun olunca iş bulamıyorlar. O nedenle iş bulacakları bir mesleği tercih ediyorlar. Bu doğru mu?

Fransa ile Türk üniversiteleri arasındaki farklardan biri de o. Fransa’da lise diploması alan herkes üniversiteye girebiliyor. Sınav yok. İstedikleri bölüme yazılabiliyorlar. Ancak mühendislik, tıp gibi fakültelerde farklı bir sistem var. Belirli kontenjanları olan bu fakülteleri de herkes yazılabiliyor. Birinci sınıfın sonunda, başarılı olursanız, okumaya devam edebiliyorsunuz. Eğer başarılı olamazsanız, size ikinci kez şans tanınıyor. O zaman da yeterli kriterleri sağlayamazsanız, şansınızı yitiriyorsunuz. Mesela bizim üniversitenin tıp fakültesinin 218 kontenjanı var. Fakat birinci sınıfta 1700 öğrenci var. Onların sadece 218’i ikinci sınıfa geçebiliyor.

Peki kandırmaca değil mi bu?

Sonuçta gençlere bir fırsat sunuyoruz. Ayrıca ne olmak istediği konusunda kararsız olanların bu arada fikirleri netleşiyor. Eğer iki sene sonunda hala kontenjanın içine giremezlerse, tıp hayalleri tamamen bitiyor.

O güne kadar aldıkları eğitim geçersiz mi oluyor?

Sıralamasına ve kontenjanlarına göre dişçilik, hemşirelik gibi bölümleri tercih edebiliyorlar. Kontenjanın hemen dışında kalmış öğrenciler, not ortalamaları yüksek olduğu için diğer fakültelerde denklik isteyebiliyor.

Mühendisliklerde de sistem farklı. İki sene hazırlık okuyup sınavları kazandıktan sonra mühendislik fakültelerine girebiliyorsunuz. 3 sene lisans eğitiminden sonra yüksek mühendis oluyorsunuz.

Üniversitenizin kaç öğrencisi var?

60’dan fazla ülkeden 24 bin öğrencimiz bulunuyor. Öğrencilerin yaklaşık 3 bini yabancı. İçlerinde, hem Fransa’da doğup büyümüş olanların yanı sıra sadece üniversite öğrenimi için gelen Türk öğrencilerimiz de var.

Fransızların özellikle Sarkozy’nin Türkler’i hiç sevmediği söyleniyor. Sarkozy’nin yönetiminde bir üniversite rektörü olmak şaşırtıyor mu?

Öncelikle, cumhurbaşkanının seçimlere karışma gibi bir şansı yok. Ayrıca bir yabancı, eğer yabancı olduğu için kaybedebileceği oyları dengeleyecek kozları yoksa, hiç aday olmamalı.

Bilimde Avrupa Amerika’nın çok gerisinde kaldı. Siz bugün doktora öğrencisi olsanız, Avrupa’yı mı Amerika’yı mı tercih edersiniz?

Bütün bilim dallarında Avrupa Amerika’nın gerisinde denilemez. Mesela ağır endüstri, uçak yapımı, hızlı tren üretimi gibi sektörlerde, yarışabilecek düzeyde. Burada 70 milyonluk Fransa’yı, 90 milyonluk Almanya’yı tek tek Amerika ile karşılaştırmamak gerekir. 450 milyonluk AB’yi karşılaştırdığınızda çok farklı sonuçlar çıkacaktır.

Bugün doktora öğrencisi olsam, belki İngilizce konuşulan bir ülkeyi tercih ederdim. Çünkü Fransızca dil olarak ikinci planda

Türkiye’den bir ülkeden teklif alsanız, gelir misiniz?

Eğer çıtayı yükseltebileceksem, gelirim.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız