SON DAKİKA
SON DEPREMLER

''Malatyalı Celal''in Öyküsü

A- A+ PAYLAŞ

Malatyalı işadamı Celal Birsen, 18 Ağustos 2007 yılında Milliyet Gazetesi'nde Eylem Türk imzasıyla yayınlanan röportajda, başarı öyküsünü anlatmıştı.

Hikmet Tanrıverdi'nin başkanlığı döneminde Malatyaspor Başkan Vekili de olan Celal Birsen'le yapılan ve "Küresel Isınmaya Karşı Özel Şemsiye Üretecek" başlığıyla yayınlanan röportaj şöyle:

"Bir festivalde Sibel Can'a hediye ettiği 'pırlantalı' şemsiye ile gündeme gelen işadamı Celal Birsen, bu yıl dore kumaşların ve Swarovski taşların kullanılacağı özel şemsiyeler de üreteceklerini söyledi.

Seyyar satıcılıktan zirveye çıkan başarı öyküsüyle tanınan Birsen, yılda 3 milyon adet şemsiye satıyor. Dünyada 45 ülkeye güneş ve yağmur şemsiyesi sattıklarını anlatan Birsen, "Dünya plajlarındaki her üç güneş şemsiyesinden biri mutlaka Celal Birsen imzalı" diyor.

Birsen şöyle devam ediyor: "Çorlu'daki fabrikamızın üretim kapasitesi 3 milyon şemsiye. Entegre bir tesis. Şemsiye ve bayrak üretimi yapıyoruz. Mevcut üretimimizin yüzde 60'ını ihraç ediyoruz.

Şu anda Etiyopya'dan Almanya'ya kadar 45 ülkeye mal satıyoruz. Güneş ve yağmur şemsiyesi pazarı 500 milyon dolarlık bir hacme sahip. Bunun içinde markalı ürün pazarı ise 100 milyon dolarlık bir paya sahip. Biz da markalı pazarın yüzde 30-35'ine sahibiz. 250 çalışanımız var."

İşe yağmur şemsiyesi ile başladıklarını hatırlatan Birsen, son yedi yıldır da güneş şemsiyesi ürettiklerini söyledi.

'Meteorolojiyi takip ediyorlar'

Küresel ısınma nedeniyle yağmur şemsiyesi satışlarında iki yıldır azalma olduğunu kaydeden Birsen, "Küresel ısınma nedeniyle yağmurlar azaldı. Bu nedenle yağmur şemsiyelerinin satışında da yüzde 50 düşüş oldu. Yağmur şemsiyesi satışları sadece bizde değil tüm dünyada yarı yarıya azaldı. Güneş şemsiyesinde de yüzde 30 seviyesinde bir artış var" dedi.

Küresel ısınma nedeniyle fabrikalarında 12 kişiden oluşan tasarım ve Ar - Ge ekiplerinin hem güneşten hem de yağmurdan etkilenmeyecek özel şemsiye üretimi üzerinde çalıştıklarını kaydeden Birsen, şirketlerinde ayrıca iki kişilik bir ekibin hem Türkiye hem de dünyadaki meteorolojik gelişmeleri takip ettiğini söyledi.

Yurtdışından personel transfer ettiklerini belirten Birsen, "Alman mühendis ve tasarımcı çalışanlarımız var. Türkiye'de daha evvel kurulmuş bir şemsiye fabrikası bulunmadığı için kalifiye eleman bulmakta zorlandık. Hem teknoloji hem de personel transferi yaptık. Çalışanlarımıza da eğitim veriyorlar" dedi.

Bayrak da üretiyor

Mevcut yatırımlarının 30 milyon dolar olduğunu söyleyen Birsen, "Şu anda üç tane mağazamız bulunuyor. Ağırlıklı olarak çok katlı zincir mağazalarda satış yapıyoruz. CB Flags markasıyla bayrak üretimine başladık. Şirket ve ülke bayrakları üretiyoruz. Mevcut tesisimizde üretim yapıyoruz.Yurtdışı satışlarımız başladı. Fransa Almanya ve Danimarka'da şirketlere bayrak sattık. Önümüzdeki dönemde düşündüğümüz yatırımlar arasında butik otel projesi de var" dedi.

İlk mağazası paltosuydu

Ufak yaşlarda çalışmaya başlayan Birsen'in şemsiye işine giriş öyküsü de ilginç. Şöyle anlatıyor: "İşe Sultanhamam'da başladım. Yağmurlu bir günde bugün ne satayım diye düşünürken aklıma şemsiye satma fikri geldi. İyi satış yapınca devam etmeye karar verdim. Şemsiyeler için özel bir palto diktirmiştim. Bu gözlere farklı renklerde şemsiye koyuyordum. İlk dükkânım bu paltoydu. Günde on şemsiye satıyordum. Seyyar satıştan bugünlere kadar geldik."

CELAL BİRSEN ÖYKÜSÜ..
Bir başka Celal Birsen röportajında, şöyle anlatılmıştı:

"Sultanhamam'da açtığı ilk dükkanının büyüklüğü sadece iki metrekareydi. İçinde şemsiye açmak bile imkansızdı. Yirmi yıl gibi kısa sürede o günlerden bugünlere geldi. Bugün yağmur şemsiyesi işinin sadece yüzde yedisi. O artık güneş şemsiyesi kralı. 52 ülkeye güneş şemsiyesi yapıp satıyor. Güney İtalya'da, Fransa sahillerinde hatta Ibiza'da bile güneşlenirken sizi koruyan şemsiyelerin etiketinde Celal Birsen yazıyor.

Malatya'nın Pütürge ilçesinde fabrika işçisi bir babanın oğlu olarak doğdu. 5 yaşında ailesiyle birlikte İstanbul'a göç etti. İlkokuldan sonra okumadı. 14 yaşında seyyar satıcılık yapmaya başladı. Neler satmadı ki; çoraptan mendile, taraktan kaleme her şey. 1984 yılında askerden geldikten sonra düzenli bir işi olması gerektiğine karar verdi ve yalnız şemsiye satmaya başladı. Önce iki şemsiyeyle yola çıktı. Birini satıyor, diğerini belediye zabıtalarına hediye ediyordu. Sonra annesine on şemsiyeyi aynı anda taşıyabileceği, kocaman on cepli bir palto yaptırdı. Yürüyen dükkan gibiydi. Uzun süre o paltoyla iş yaptı. Hem üşümüyordu. Hem de bütün şemsiyeleri üstünde taşıdığı için yakalanmıyordu.

Şemsiye satmaya başlamasının ardında bir insan gizliydi. Adı İsmail Türk'tü ve küçük bir şemsiye üreticisiydi. Genç Celal'e güvenmişti. Malın parasını satıştan sonra alıyordu. "İki tane bile satsam hemen gidip borcumu ödüyordum. Güvenini hiç sarsmadım."

ISLANMA HANIM BURAYA GEL

Yağmuru çok seviyordu. Çünkü bir tek o zaman bir günde 10 şemsiye satabiliyordu. "Yağmura dayanıklı şemsiyeler. Islanma hanım buraya gel" diye bağırmaları hemen karşılık buluyordu. Ve böyle havalarda insanlar şemsiyenin fiyatını bile sormuyordu. O günlerde yaşadığı zafer duygusu çok başkaydı.

Sokakta gelecek olmadığını biliyordu. Kısa süre sonra, biriktirdiği parayla iki metrekarelik bir dükkan kiraladı. Dükkan o kadar küçüktü ki içinde bir şemsiye bile açmak imkansızdı. İlerleyen yıllarda kiraladığı dükkanlar hep bir öncekinin iki katı oldu. 4, 8, 16 metrekare diye gitti. Dükkanlar büyüdükçe ürün çeşitliliği de arttı. Önce bir Alman firmasının Türkiye mümessilliğini aldı, sonra kendi markasını yarattı. Yabancı markaya olan düşkünlüğün ileri derecede olduğunu gözlemlediği için ilk ürettiği şemsiyelere Rainbow adını verdi.

1997'de zamanı gelmişti. Celal Birsen markalı şemsiye üretmeye karar verdi. "Yola çıkarken kendime söz verdim. Biz öyle bir şemsiye yapacaktık ki insanlar günün birinde şemsiye yerine Celal Birsen diyecekti."

İlk yıllar çok zorlandı. Markanın üstüne bir Türk ismi, dahası kendi ismini koyduğu için risk aldığının farkındaydı. Ya batacaktı, ya çıkacaktı.

Bir taraftan markasını piyasaya kabul ettirmeye çalışırken diğer yandan güneş şemsiyesi işine girdi. İsmail Türk güneş şemsiyesi işine girmişti ve iyi satıcılara ihtiyacı vardı. Güneş şemsiyesi satmak için Türkiye'yi karış karış dolaştı. Israrcıydı, malı çok iyi pazarlıyordu. Felsefesi şuydu: Yok diye bir şey yok!

"İlk on taneyi Bağdat Caddesi'nde sattım. Satıcılık çok zor bir iştir. Mağazaya girerseniz kimse almak istemez. Geri çevrilirsiniz. 'İstemiyoruz kardeşim' diye terslenirler yıkılırsınız. Ben bir kuruluşun kapısından 23 kere geri döndüğümü bilirim. Gittim benimle görüşmek istemediler. Gittim benimle görüşmek istemediler. Gittim benimle görüşmek istemediler... Aşağılıyorlardı resmen. Ama şimdi o firmayla 20 yıldır birlikte çalışıyoruz."

Güneş şemsiyesi satmak için kapı kapı dolaşırken geleceğin bu işte olduğunu anladı. Yağmur şemsiyesinin ömrü çok kısaydı ve güneş şemsiyesinde daha çok para vardı. Çok geçmeden Laleli'de imalata başladı. İlk zamanlar küçük ilaç firmaları ve birkaç cafe için az miktarda şemsiye üretti.

Dönüm noktası Unilever grubuyla anlaşmak oldu. İlk yüksek miktarlı sipariş Algida dondurmalarından geldi. Her defasında kaliteli ürettiler, zamanında teslim ettiler, müşteriyi tavladılar. Unilever'in ardından Türkiye'deki bütün bira, meşrubat, dondurma markaları geldi. "Türkiye'deki bütün plajlarda, bütün cafe, kahve ve rastoranlarda nereye giderseniz gidin, kafanızı kaldırın sizi güneşten koruyan Celal Birsen'dir."

Dört yıl önce yurtdışına açıldı. Yine ne olduysa Unilever sayesinde oldu. Faaliyet gösterdiği diğer ülkelere Celal Birsen'i tavsiye etti, referans oldu. Kısa sürede 42 ülkeye ihracat yapmaya başladı. Coca-Cola, Nestle, Heineken gibi markaların dünya genelindeki güneş şemsiyelerini üretir oldu. Bu markalar aracılığıyla Fransa, İtalya, İspanya gibi ülkelerin plajlarında da Celal Birsen bayrağı dalgalanıyor. Çorlu'daki 40 bin metrekarelik tesisinde son teknolojiyi kullanarak üretim yapıyor. İki şemsiyeden bugünlere nasıl geldiğini böyle anlatıyor.."

Foto:Celal Birsen oğlu Recep Birsen ile birlikte...

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız