SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Malatyalı Tepkili.."

0
Güncellendi - 2015-12-27 15:17:48
A- A+ PAYLAŞ

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, yıllardır atıl bir şekilde bekletilen Vagon Onarım Fabrikası’nın cezaevine dönüştürülmek istenmesine tepki gösterdi. Ağbaba, “Cezaevlerini doldurup taşıranlar yer bulamadıkları için fabrikaları da cezaevi yapmaya çalışıyorlar. 8 kişilik koğuşlara 20 kişiyi yerleştiren zihniyetten başka ne beklenirdi?” ifadelerini kullandı.

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Meclis genel kurulunda yaptığı konuşmada “Sayın Bakan, Malatya’nın en meşhur fabrikası yirmi üç yıldır hiçbir üretim yapmayan vagon onarım fabrikasıdır. 1989 yılında tamamlanan vagon onarım fabrikası vagon onarımı dışında neredeyse her sektör için düşünülmüş, maalesef hayata geçirilememiştir. Vagon üretmeyen fabrika kayısı, silah, tank gibi imalatta kullanılmak için düşünülmüş ancak hiçbiri faaliyete geçmemiştir. Devlet tarafından yirmi üç yıldır bekletilen fabrikanın Adalet Bakanlığı tarafından yarı açık cezaevi yapılması için çalışmalar yapıldığı belirtilmekte. Bu, Hükümetin dünyaya bakışının en iyi göstergesidir. Üretim yapmayan devlet en kısa yolu cezaevi yapmakta buldu. Cezaevlerini doldurup taşıranlar yer bulamadıkları için fabrikaları da cezaevi yapmaya çalışıyorlar. 8 kişilik koğuşlara 20 kişiyi yerleştiren zihniyetten başka ne beklenirdi? Malatyalılar bu fabrikanın üretim tesisinin cezaevine dönüştürülmesine çok tepkililer. Bu konuda bir projeniz var mı? ” dedi.

"İÇİME SİNDİREMEDİM.."

Bu arada CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın 244 sayılı uluslararası antlaşmaların imzalanması, yürütülmesi ve yayınlanmasıyla ilgili kanun teklifi TBMM'de görüşülürken teklifin lehinde söz alan CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, “ABD’nin stratejik planı, AKP’nin Kürecik filmi olarak karşımıza çıktı. Askeri üs kurmak veya asker bulundurmak ister ikili, isterse de NATO ile yapılacak antlaşmalar olsun meclis gündemine getirilmelidir. Milletin kaderi, milletin meclisinden kaçırılmamalıdır.” dedi.

Ağbaba şöyle konuştu:

"ABD’nin stratejik planı, AKP’nin Kürecik filmi olarak karşımıza çıktı. Ankara’dan bir uçak kalktı, Lizbon’a indi. Kapılar kapandı, imzalar atıldı. Lizbon’a kumanda nidalarıyla gidenler ellerine oyuncak bir buton dahi alamadan geri döndü. Sonra, füze kalkanı kuruldu, ABD askeri geldi. Hükümetin ne kalkanın kuruluşundan ne de askerin gelişinden haberi yoktu. Türkiye’nin ruhuna tecavüz edilerek, onuru ayaklar altına alınarak, gururu kırılarak, dışişleri bakanı aşağılanarak, başbakanı yok sayılarak Kürecik dağlarında emperyalizm bayrakları dalgalandırılmaya başladı. Bütün bu süreci ben içime sindiremedim, Cumhuriyet Halk Partililer sindiremedi. Sizleri de sizin vicdanlarınıza bırakıyorum. 

Kürecik Füze kalkanı er meydanıdır. Siyahla beyazın gönül aynasıdır. Yüreğinize bakın! Biz duymasak da sesinizi, siz görürsünüz renginizi! 

Bir ülkede yabancı askerlerin bulunması, üslerin kurulması hafife alınacak bir şey değildir. Ülkenizin kaderini, komşuluk ilişkilerini, geleceğini, yakından ilgilendiren bir konudur. Ülke halkınsa, söz de karar da halkın olmalıdır. Bu kanun teklifimizin amacı da budur.

Askeri üs kurmak veya asker bulundurmak ister ikili, isterse de NATO ile yapılacak antlaşmalar olsun meclis gündemine getirilmelidir. Milletin kaderi, milletin meclisinden kaçırılmamalıdır. Demokrasi bunu gerektirir, şeffaflık bunu gerektirir. Tam bağımsız devlet olmak, kendi egemenlik sahasını bilmek, halkın iradesine güvenmek bunu gerektirir. NATO’yla veya herhangi bir devletle yapılacak antlaşmaların karara bağlanacağı yer millet iradesinin yansıdığı meclis olmalıdır. 

Anayasamızın 92. Maddesi açık; meclis onayı olmaksızın başka bir ülkenin askeri ülkemiz sınırları içerisinde bulunamaz, başka bir ülke askeri üs kuramaz. AKP Anayasanın bu maddesini ABD’ye olan bağlılığına kurban etti. Bir mutabakat metni imzalandı, gece yarısı duyuruldu. Biz de başından beri bu gizli-kapaklı işlere karşı çıktık. Sürekli kamuoyunu bilgilendirmeye çalıştık. 

5 Ekim 2011 tarihinde gündem dışı bir konuşma yapıp Kürecik kalkanıyla ilgili eleştirilerimizi dile getirdik. Dışişleri bakanı anında cevap verdi. NATO’dan bahsetti. Karar heyetinde bulduracağımız daimi üyeyi anlattı. Nisan 2012’de Gazeteci Ezgi Başaran’ın Pentagon’a yazdığı dilekçeye ABD’nin 7. Ordusundan cevap aldı, üssün şimdilik ziyarete uygun olmadığı söylendi.  21 Mayıs 2012 tarihinde Chicago’dan Obama bir talimat verdi: “Kürecik üssünü NATO’ya devredin!” dedi.  Sayın bakan, Obama mı yanlış bilgi verdi, siz mi yanlış bilgi verdiniz? 

ABD’nin 7. Ordusu mu bizi yanılttı siz mi yanılttınız? Eğer Kürecik kalkanı NATO’ya bağlıysa neden ABD Büyükelçisi ile müsteşar imzaladı? Mutabakat metnini neden gizliyorsunuz? Sayın bakan, bakanlığınıza konuyla ilgili olarak yazdığım dilekçeye neden cevap vermiyorsunuz? Üsse girmek için izin istediğimde neden olumlu yanıt alamıyorum? Sayın bakanlar o üsse sizin girme yetkiniz var mı? Sayın Davutoğlu, siz Türkiye’nin dışişleri bakanlığını mı yapıyorsunuz yoksa füze kalkanı sözcülüğü mü yapıyorsunuz? 

NATO, AKP döneminde sihirli bir sözcüğe dönüştü,  her kapıyı açan parola oldu. Hükümet nazarında NATO deyince akan sular duruyor, hikmetinden sual olunmuyor. Oysa NATO ne sihirli bir sözcüktür ne de masum bir çocuktur. NATO soğuk savaş heyulalarından doğmuş bir günahtır. NATO, gölgesini satamadığı ağacı kesen kapitalizmin kanlı kılıcıdır. NATO, emperyalizmin küresel savaş örgütüdür.  Gittiği her yere ölüm ve zulüm götürmüştür. 

NATO projesi olsa dahi, Türkiye halkına zarar verecekse, güvenliğimizi tehlikeye atacaksa bu anlaşma kabul edilmemelidir. Onun için biz yeri geldiğinde NATO’ya da Obama’ya da “canın cehenneme” demesini biliriz. Eğer siz de diyebiliyorsanız, işte teklifimiz."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız