SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Malatya'nın Kayısı Mevsimi"

A- A+ PAYLAŞ

Hürriyet Gazetesi'nin Seyahat ekinde Aynur Koç, Malatya'yı anlatan bir yazı yazdı.

Yazı şöyle:

"MALATYA'NIN KAYISI MEVSİMİ

Hititlerden günümüze altı uygarlığa ev sahipliği yapan Malatya, müzeleri, ören yerleriyle Anadolu’nun geçmişine ışık tutuyor. Fakat Malatya denince ilk akla gelen meşhur kayısısı. Her temmuzda şehirde hasat sezonu şenliklerle kutlanıyor. Belediye bu yıl 6-10 Temmuz arasında 19’uncu kez Uluslararası Kayısı Fuarı düzenleyecek. Festivale dönüştürülen fuar kapsamında Kıraç, Zara, Uğur Işılak, Şevval Sam, Sıla konserler verecek. Bulgaristan, Kosova, Gürcistan’dan topluluklar halk oyunları gösterileri yapacak. “En güzel kayısı yemeği” yarışması düzenlenecek.

Malatya’da uygarlığın tarihi 10 bin yıl öncesine dayanıyor. Bu coğrafyada Hitit, Urartu, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetleri yaşamış. Adının, Hitit dilinde bal anlamına gelen Melid’den türediği varsayılıyor. Kenti ele geçiren uygarlıklar ismi kendine göre yorumlamış: Melita, Maldia, Meliddu, Melide, Milid, Milidia.

Malatya’yı önemli kılan sadece kayısı değil. Bu kent, iki cumhurbaşkanı (İsmet İnönü, Turgut Özal) çıkarmış. İnsanoğlunun 8 bin yıl önceki yaşamına ışık tutan nadir kalıntılardan Aslantepe Höyüğü burada. İnönü Üniversitesi ve başta tekstil olmak üzere hızla gelişen sanayisiyle bölgenin lider kenti olma yolunda. Buna bağlı olarak ulaşım da gelişmiş. Kente her gün İstanbul, Ankara ve Antalya’dan birçok direkt uçuş düzenleniyor. Ancak işadamı trafiği yoğun olduğu için gezginlerin biletini önceden almasında yarar var.

KRAL SARDURİ’NİN GÖZÜNDEN DÜNÜN DÜNYASI

Geçen ay iş için gittiğim kenti keşfetmek için iki günüm vardı. İlk durağım Malatya Arkeoloji Müzesi (0422 321 30 06). Kentin en popüler caddesi Kernek’in sonunda, 1971’de kurulan müzede yaklaşık 15 bin eser sergileniyor. Doğanşehir İlçesi’ndeki kazılarda çıkarılan Roma Dönemi’ne ait Otlayan Karaca Mozaiği ve Kral Ruşa’nın bronz kemeri gibi dünyada eşi bulunmayan eserleri göreceğim için sevinçliyim. Aslantepe Höyüğü’ne gitmeden önce buradan çıkarılan eserleri müzede görüp bilgi sahibi olmakta yarar var. Girişte geç Hitit dönemine ait kartal figürlü rölyef beni karşılıyor. İçerde yaklaşık iki saat kalıp, rahat rahat resim çekip not alıyorum, görevliler benden başka ziyaretçi olmadığı için ilgiyle izliyor. En dikkatle incelediğim eser, Karakaya Barajı Gölü üzerindeki Kömürhan Köprüsü mevkinde su altındaki eserleri kurtarma çalışmalarında ortaya çıkarılan Kral 3’üncü Sarduri’ye ait (MÖ 639-635) Urartu tarihine ışık tutacak özellikteki İzoli Yazıtı oldu. Kömürhan Köprüsü ile Fırat arasında kalan Pirot Höyük‘ten çıkarılan Bizans, Roma, Demir Çağ, Son Tunç ve İlk Tunç Çağlarını simgeleyen objeler de dikkat çekici.

Görülmesi geren diğer müze, Beşkonaklar Etnoğrafya Müzesi (0422 324 45 32). Giriş ücretsiz. Adını bu semte veren birbirine bitişik beş eski konakdan biri müzeye dönüştürülmüş. Gezerken aynı zamanda eski Malatya mimarisi hakkında bilgi sahibi olunuyor. Ahşabın yoğun olarak kullanıldığı mimaride, duvarları bağlayan hatıllar, iç dış doğramalar, kapı ve merdivenler, dolaplar hep ahşap. Duvarlar çamurla sıvanmış, beyaz badana ile boyanmış. Demir işçiliğini sokak kapılarının üzerindeki kabarma denilen döğme demir çivilerden yapılan rüzgarlık veya aydınlık adı verilen havalandırma pencerelerinde ve el şeklindeki kapı tokmaklarında (bunlara şakşak deniliyor) görüyoruz. Konağın girişindeki haremlik bölümü, gusulhane ve yüklük restorasyonda eserlerin teşhir edildiği odalara dönüştürülmüş. Müzede yerel giysilerden, takılara, aydınlatma araçlarından müzik aletlerine, üzerinde zengin işlemeli bakır tabaklardan silahlara kadar kentin geçmişini yaşatan, hatırlatan pek çok objeyi görebilirsiniz. Bana en ilginç gelen, Malatya Kuvayi Milliye Şubesi mührü ve Milli Mücadele yazışmalarıydı.

Beşkonaklar’ın bulunduğu caddeye çıktığımda diğer konakların el atılmazsa tarihe gömüleceklerini gördüm. Bu yapıların en kısa zamanda restore edilerek turizme kazandırılmasını diliyorum.

ATATÜRK ARZUSUNU YERİNE GETİREMEDİ

Müzeye dönüştürülmeden önce Türk Ocağı ve Halkevi olarak hizmet veren taş bina bugün Atatürkevi. Mustafa Kemal, Milli Şef İnönü’nün doğum yeri olan Malatya’ya iki defa gelmiş. 13 Şubat 1931’de Adana-Malatya ve 14 Kasım 1937’de Sıvas-Malatya tren hattının açılışını yapmış. İlk gelişinde bu evde bir gece konaklamış. Kullandığı masa ve koltuğun yanı sıra gelişiyle ilgili gazetelerin ilk sayfaları ve ziyaret esnasında çekilen çeşitli fotoğraflar duvarlarda sergileniyor. Atatürk, kentten ayrılırken “Malatya’yı görmek, ahalisiyle daha çok görüşmek için bu kadar zaman kafi değildir. İlerde daha müsait bir mevsimde belki İsmet Paşa ile gelir, görmek fırsatını bulurum” demiş ama arzusunu gerçekleştirememiş. Atatürk Caddesi’ndeki müze pazartesi hariç her gün açık, ücretsiz geziliyor.

Atatürkevi’nden çıktıktan sonra yine aynı caddedeki 1946’da yapılmış Atatürk Anıtı’nı görüyorum. Gençliğe hitabenin yer aldığı kaidenin üzerinde Atatürk bir gençle yan yana duruyor. Anıta komşu olan, taş mektebin dış cephesini atlamamak gerek. 1909’da topçu kışlası olarak inşa edilen bina 1914’ten sonra okula dönüştürülmüş. Bugünkü taş bina eski binanın üzerine inşa edilmiş. 1927’de birinci, 1928’de ikinci katı tamamlanmış. Cephesi kesme, içersi moloz taş, iç duvarlar kagir olan binanın taşlarının Battalgazi harabelerinden sağlandığı söyleniyor. Yusuf Bozkurt Özal, Recai Kutan, Hasan Celal Güzel gibi ünlülerin öğrenci olduğu okulun içini gezemedim. Ders zamanıydı. Ama bina dışarıdan muhteşem.

BİNBİR ÇEŞİT KAYISI ÜRÜNÜ ŞİRE PAZARINDA

Valilik Binası’nın önündeki kent meydanında başka bir anıtla karşılaşıyorum. Malatya halkının aralarında topladığı parayla İsmet İnönü için yaptırdığı anıt, Mimar Nejat Sirel ve Heykeltraş Hakkı Atamulu’nun eseri. Dört cepheli kaidenin ön cephesinin sağ tarafında Kurtuluş Şavaşı’na katılan tam teçhizatlı, ayakları yana açık, elleri dipçiği yerde duran tüfeğini tutar pozisyonda, başı hafif sağa dönük olarak mehmetçik duruyor. Sol tarafta ise genç bir kadın yukarı kaldırdığı Türk bayrağını tutuyor. İki kompozisyon arasında bronz harflerle “Adın temiz, hatıran aziz kalacak - 1947” yazını görüyorum. Diğer cephelerde sporcu, öğrenci, çiftçi figürleri bulunuyor. Kaide üzerindeki 6 metre yüksekliğinde bronz heykelde İsmet Paşa’nın yüzü şehir merkezine dönük.

Son gezeceğim yer Malatya’nın meşhur Şire Pazarı. Pazarda kayısıya ilişkin her şeyi bulmak olası: Pestili, çikolatalısı, kaymaklısı, reçeli, marmelatı, döneri. Yan ürün olarak losyon, sabun, kremi de satılıyor. Kayısının gerçekten kentin sembolu, geçim kaynağı ve gururu olduğunu burada gördüm. Silme bu ürünlerle dolu olan dükkanların hiçbirinden, komşu dükkana giren veya vitrine bakan müşteriyi kendi dükkanına çekmek için çığırtkanlık yapılmıyor. Girdiğim dükkandaki satıcı seçtiğim ürünleri önce tek tek tattırdı, beğendiklerimi aldım. Eve gelip paketleri açtığımda ufak kolonya, krem ve sabun gibi hediyelerle karşılaştım.

SOKAKLARI GECE GÜVENLİ

Akşam yemekten sonra ben de tüm Malatyalılar gibi Kernek Caddesi’nde su kanalı boyunca tur attım. Kernek Dağı’ndan akıp gelen su, cadde boyunca kanalı oluşturmuş. Kanalın sağında solunda lokantalar, cafeler, dondurmacılar bulunuyor. Ağaçlar ışıklandırılmış, halk en temiz giysileriyle, bağırmadan konuşarak, mutlaka ellerinde dondurmalarıyla tur atıyor. Bangır bangır çalan müzik yok, otomobiller korna çalmadan geçiyor. Kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Saat 24.00’e kadar tek başıma belki bir Avrupa kentinde gezemeyeceğim rahatlıkla Doğu Anadolu’nun bu kentinde gezebiliyorum. Konakladığım Aksaç Otel (www.aksac.com) Kernek Caddesi’nin arkasında Beşkonaklar‘a komşu. Geçen sene açılan otel iş adamlarıyla dolu, tek kadın misafir benim. Evimize gelen misafir gece sokağa çıkınca nasıl merakla dönüşünü gözlersek resepsiyondaki görevlinin aynı duyguyla beni beklediğini görüyorum. Misafiri sahiplenme duygusu, rahat ettirme duygusu.

LEZZET MEKANLARI

* BEŞKONAKLAR MUTFAĞI: Beşkonaklar Müzesi’nin bitişiğindeki ünlü Beşkonaklar Mutfağı’nı Umut Sözen işletiyor. Özel dekorasyonuyla günümüzde geçmişi yaşatan bu güzel lokantaya giderseniz Umut Bey’in kendi olanaklarıyla yayımladığı, eski Malatya fotoğraflarının da yer aldığı dergiden mutlaka bir tane edinin. Umut Bey’den hepsinden tadabilmem için azar azar ikram edeceği yemeklerin tarifini rica ediyor, önereceği yemeklerin seçimini ona bırakıyorum. Yemeklerin hepsi bakır tabaklarda geliyor, servis analı kızlıyla başlıyor. Malatya mutfağında bulgur çok kullanılıyor. Köfteye “küfte” diyorlar. Tam 130 çeşidini yapıyorlar. Mercimekli, patlıcanlı, sumaklı ve pirprimli (semizotlu) köftenin tadına bakıyorum. Köftelerin yanında mutlaka ekşili yoğurt çorbası veriliyor. Yine Umut Bey’in önerisiyle hayatımda ilk kez yediğim kiraz yaprağında sarmanın tadı olağanüstüydü. Yemekten sonra bahçede ağaçların altında yöresel ritüele göre sunulan kahveyi içerken Umut Sözen konakla ilgili aile öyküsünü anlattı. Konak restorasyondan sonra iş yeri olarak ihaleye çıkar. Umut Bey de ihaleye katılır, kazanır. "

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız