SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Mezhepçilik Fitnesini Uyandırmak İçin Ciddi Gayretler Var"

0
Güncellendi - 2018-03-31 15:56:07
A- A+ PAYLAŞ

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, "Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği, 'güncelleme' dediği şey; dinimizi doğru anlama konusunda bizim alın teri dökmemizdir. Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesine imkan veren konular varsa orada fark yapmak yoksa Kuran'ın ayetinin Peygamberimizin sünnetiyle sabitlenmiş konularda bir akıl yürütme veya başka bir yere çekmek kesinlikle değildir. Dinde reform hiç değildir" dedi.

Bozdağ, Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi’nde Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ile birlikte 70 üniversiteden rektör ve İlahiyat Fakültesi dekanlarının katılımıyla gerçekleştirilen ‘24. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Toplantısı’na katıldı.

"HAKİKATİ İSLAM ALİMLERİ SÖYLEYECEK"

Bozdağ, İslam alimlerinin üzerine önemli görevler düştüğünü ifade ederek, "FETÖ terör örgütü gibi bir terör örgütü çıktı, başındaki kişi terörist başı haşa 'Allah'la görüşerek kararlar aldığını, her gece rüyasında Peygamberle istişare yaptığını' söylüyor. Bunun karşısına çıkıp 'Allah'la görüşen birisi böyle haltları nasıl karıştırır' kim diyecek? Bir insan Peygamberle, Allah'la görüşebilmiş mi? O zaman bir kul Allah'la görüşebilir mi? yüz yüze istişare edebilir mi? 'Edebilir' diyorsanız buyurun söyleyin. Ama şimdi adam çıkıp bunu söylüyor ve etrafındaki insanlar uyuşmuş beyinlerle buna inanabiliyor. Peki bunun karşısında hakikati kim söyleyecek? Bunun İslam'da mümkün olup olmadığını, Kuran ve sünnet açısından yerine getirebilir nitelikte olup olmadığını kim söyleyecek? Elbette İslam alimleri söyleyecek" diye konuştu.

"ALLAH'TAN KORKUN"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'güncelleme' ile ilgili açıklamalarına değinen Bozdağ, şunları söyledi:

"Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği, 'güncelleme' dediği şey; dinimizi doğru anlama konusunda bizim alın teri dökmemizdir. Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesine imkan veren konular varsa orada fark yapmak yoksa Kuran'ın ayetinin Peygamberimizin sünnetiyle sabitlenmiş konularda bir akıl yürütme veya başka bir yere çekmek kesinlikle değildir. Dinde reform hiç değildir. O ayrı şey, bu ayrı şeydir. Buradan Cumhurbaşkanımıza saldırı yapanlara da seslenmek istiyorum; Allah'tan korkun. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan aklının erdiği günden beri Allah'ına ve Resulüne sadık, onun yolunda alın teri döken yiğit ve kahraman bir Müslüman'dır. Yaptıkları ortadadır. Bugün Türkiye'de Müslümanların inandıkları gibi yaşaması, inandıkları dini öğrenmesi, toplum içerisinde saygın bir birey olarak yer almasının önündeki engelleri bir bir kaldıran liderdir. Ama ortaya çıkan yanlışlar karşısında elbette onunda söz söylemesi ve yanlışlara işaret etmesi doğru olandır. Bunu çarpıtmamak lazım. Cumhurbaşkanımızın sözleri üzerinden bazı çevrelerin çok ayrı bir çarpıtma içerisinde olduğunu görüyoruz. Onlara diyorum ki Allah'tan korkun, iftira etmeyin, yalan söylemeyin, veremeyeceğiniz hesabın altına kendinizi sokmayın. Ama yapıyorlar, ben ne diyebilirim, siz ne diyebilirsiniz. Biz onlara sadece kul hakkını ve bunun altından kalkılamayacak bir hesap olduğunu buradan hatırlatmakla yetinebiliriz. Ama şu çok nettir ki bizim dine bakışımızın zamanın şartlarına göre elbette farklılık göstermesi normaldir."

"İSLAM ALİMLERİ SİLAHSIZ BİRER KUVVETTİR"

  "İslam'la terörü yan yana getirmek İslam'a da Müslümanlara da yapılmış en büyük haksızlık, saygısızlık ve kötülüktür. Bunlarla bizim etkin şekilde mücadele etmemiz lazım" diyen Bozdağ, "Siyasetçi olarak İslam dünyasında herhangi bir kişinin bir terör örgütünün mensubu olması,  masum insanlara silah sıkmasından kendimi manen mesul tutuyorum. Ben eminim ki bunda en büyük manevi sorumluluk din görevlilerine, din bilimi uzmanlarına, İslam alimlerine düşmektedir. Biz FETÖ, DEAŞ, El-Kaide terör örgütü ve teröristlerinden 'banane' diyemeyiz. Dersek, vebalden kurtulamayız. Bizim bu terör örgütlerine karşı etkin mücadelemiz şarttır, burada da İslam alimleri silahsız birer kuvvettir. Sadece silahlı kuvvetlerle, güvenlik birimleriyle bu teröristlerin hakkından hiç kimse gelemez. Silahsız kuvvetlerinde devrede olması ve bunların terörist devşirmesine zemin hazırlayan ortamların ortadan kaldırılması şarttır" ifadelerini kullandı.

"İLK FARK EDECEK ELBETTE Kİ İSLAM ALİMLERİ"

 FETÖ terör örgütünün yeni bir haşhaşi anlayışını Türkiye'ye getirdiğini kaydeden Bozdağ, "Başka FETÖ terör örgütleri gibi örgütlerin çıkmaması gerekiyor. Ama bizim bu örgütler hakkında uyarılmaya ihtiyacımız yok mu, var. O zaman bu terör örgütlerini bu itikadi açıdan sapkınlık içinde olan teröristleri ilk fark edecek olanlar elbette ki İslam alimleri. Ak sütün içerisindeki ak kılı görecek, görme keskinliğine, basirete ancak bizim alimlerimiz sahip olabilir" dedi.

"MEZHEPÇİLİK FİTNESİNİ UYANDIRMAK İÇİN CİDDİ GAYRETLER VAR"

 Mezhepçilik fitnesini uyandırmak için çok ciddi gayretlerin olduğuna dikkat çeken Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz mezheplere inanırız. Kuran ve sünneti doğru anlama konusunda mezhepler bizi aydınlatan birer rehber, yol göstericidir. Ama hiç bir rehber kuran ve sünnet yerine ikame edilemez. mezhepçilik bu topraklarda hiç olmadı ve kıyamete kadar da hiç olmayacaktır. Müslümanları birbirine düşman kılmak ve Müslümanlar arasında önlenemez ve hatta çatışmalara zemin hazırlamak için bazı ülkelerin istihbarat örgütleri mezhepçiliği hem pompalamak hem de bazı gafil ve eblehleri fonlamaktadır. Bu tür işleri yapanları mutlaka deşifre etmekte fayda olduğunu ve kamuoyunun önünde bu işlere tevessül edenlere İslam dünyasını ve Müslümanları yıllarca kasıp kavuracak, yanacak ve yakacak bu fitnenin ateşine odun atanlara karşı hepimizin uyanık olması ve bu projenin başarısızlığa uğratılması için el birliği içerisinde olmamız lazım. Türkiye'de 'Ehli sünnet alimleri, Ehli sünnet müdafisi, Ehli sünnet bekçisi' diye yeni yeni isimler kullanılıyor. Böyle isimlere bizim ihtiyacımız var mı? Hepimiz ehli sünnetiz. Hepimiz gerektiği zaman bu din için her şeyi yapabilecek insanlarız. Yüzlerce yıldır bu konuda dernekler, vakıflar, araştırma merkezleri kurulmadı da birden bire mantar gibi nereden çıkıyor bunlar? Onun için bu mezhepçilik fitnesine karşı hepimizin uyanık olması lazımdır. Biz dinimizi doğru anlama ve anlatma konusunda mezheplerden azami derecede istifade ederek, yolumuza elbette devam edeceğiz."

 "CAMİLERİMİZİN MİHRAPLARI, MİNBERLERİ VE KÜRSÜLERİ AKADEMİSYENLERİMİZE AÇIKTIR"

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ise "Milletimizin ve bütün Müslümanların dini hayatına, insanlığın aydınlık geleceğine rehberlik etmek sorumluluğu İlahiyat/İslami İlimler fakültelerinin ve Diyanet İşleri Başkanlığının üzerindedir" dedi.

  "Yüce dinimiz İslam değişik  isim, görüntü, tutum, davranış ve söylemlerle maalesef istismar edilmektedir" diyen Erbaş, şunları kaydetti: " Dinin temel kaynaklarına ve akla aykırı, gerçeklere dayanmayan söylemler, hikâyeler, rüyalar üzerinden din anlatılarak vatandaşlarımızın samimi duyguları istismar edilmekte ve maalesef sömürülmektedir. Doğru bilginin ilkelerini ve metodolojiyi göz ardı eden bir yaklaşımla dinin hakikatleri altüst edilmektedir. Diğer yandan inanç esaslarını cedel konusu yapmak; fıkhın özünü ve maksadını gözetmeksizin, zahiri boyutu dikte etmek; ibadetlerde şekilciliğini öne çıkararak, ibadetin ahlaka ve hayata yansıyan boyutunu ihmal etmek önemli bir sorundur. Tebliğde metodu kaybederek, kaba, katı ve itici bir tutum takınmak; öncelikleri dikkate almamak ciddi bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Diğer yandan din, ticari beklentilerin, çıkar tutkusunun, popülist kaygıların aracı ve payandası haline getirilmektedir. Din adına hakikatlerle bağdaşmayan söz ve davranışlardan en fazla yine Müslümanlar ve bilhassa genç nesiller olumsuz etkilenmektedir. Referansını dinden aldığını iddia ederek toplumda bozgunculuk yapan FETÖ, DEAŞ, Boko Haram gibi terör örgütlerinin, Müslümanlara, birlik beraberliğimize ve geleceğimize verdiği zarar ortadadır. Doğru şekilde karşılanmayan her ihtiyacın istismara açık olduğunu, bugün daha yakından görüyoruz."

"AKADEMİSYENLERİMİZİ DE YANIMIZDA GÖRMEK İSTİYORUZ"

  Erbaş, halkla buluştukları her türlü ilmi ve kültürel faaliyetlerde akademisyenleri de yanlarında görmek istediklerini ifade ederek, "Diyanet İşleri Başkanlığı olarak en büyük arzumuz ve hedefimiz, akademinin ürettiği taze ve sistematik bilginin din hizmetlerinde görünür olmasını, teşkilatımız aracılığıyla hayata karışmasını temin etmektir. Entelektüel birikimin daha etkili ve verimli bir irşat stratejisine, manevi danışmanlık perspektifine ya da yurt dışı din hizmetine rehberlik etmesi adına Başkanlığımızın üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu ve yapmaya çalıştığını ifade etmek istiyorum. Bütün camilerimizin mihrapları, minberleri ve kürsüleri akademisyenlerimize açıktır. Değişik vesilelerle başkanlığımızın halkımızla buluştuğu her türlü ilmi ve kültürel faaliyette akademisyenlerimizi yanımızda görmek istiyoruz. Akademinin ilmi birikimi ile Başkanlığımızın irşat ve eğitim potansiyelini birlikte düşünmeye dair daha kapsamlı eylem planları oluşturmak ülkemiz ve İslam alemi için hayati önem taşımaktadır. Zira bu sayede muhatabın duygu, düşünce, algı ve beklenti dünyasını dikkate alan, anlaşılır ve yaşanır bir hizmet üretmek mümkün olacaktır. Bu noktada, ilmin hem bireyi hem de toplumu geliştiren, zenginleştiren ve kemale taşıyan temel vasfına dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bu vasfın devamı, ancak dini yükseköğretim kurumlarımızın bilimsel çalışmalarında, yaşanan hayatı ve sosyal gerçeklikleri dikkate almalarıyla mümkündür. Planlanan bütün tezlerle ilgili temel sorulardan birisi de “hayata katkısı nedir?” sorusu olmalıdır. Bugünün problemlerine dinin temel referanslarından çözümler üretme çabası, akademiyi de Başkanlığımızı da dinamik tutacak, polemiklere son verecektir. Dinin maksadı ile dini yükseköğretimin müfredatı arasında kesinlikle sıkı bir ilişki olmak zorundadır. Bu anlamda gerçekleştirilen bu toplantıyı önemli buluyorum. Aynı şekilde daha kapsamlı, planlı, derinlik çalışmalarla ortak düşünce ve eylem planları oluşturmamız gerektiğine inanıyorum."

"İLAHİYAT VE İSLAMİ BİLİMLERDEKİ HOCALARIMIZIN CAMİLERDE BİRER KÜRSÜLERİ OLSUN"

  Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci toplantının özellikle Malatya'da yapılmasının çok önemli olduğunu vurguladı. Malatya’nın fikirde bir ekol şehir olduğuna değinen Bakan Tüfenkci "Biz birçok tartışmayı işyerlerimizde, evlerimizde veya okullarımızda yapıyorduk. Ben üniversiteye gittiğimde tartışmalı ortamlarda Malatya’dan edindiğimiz ilim, Kur’an hadisleriyle konuştuğumuzda sen Malatya ekolünden misin diye sorarlardı" dedi.

  İnönü Üniversitesi’ne İslami İlimler noktasında üstlendiği rolden ötürü teşekkür eden Bakan Tüfenkci, İlahiyat noktasında yetişmiş akademisyenlerin camilerde birer kürsülerinin olması ve halkı İslami İlimler hususunda aydınlatmaları istediklerini belirti ve şöyle konuştu: “O zaman da ben hep şunu düşünüyordum biz çok geniş bir şekilde; terzi, esnaf, öğretmenlerimiz güncel meseleleri tartışıyorduk. Daha çok ilim ve ilahiyat noktasında yetiştirmiş hocalarımızın aramızda olmasını istiyorduk. Bu noktada Allah’a hamdolsun ülkemizde 80 İslam ve İlahiyat Fakültesi oluştu. Diyanet İşleri Başkanlığımız çok daha görünür hale geldi. Gönül arzu ediyor ki ilahiyat ve islami bilimlerdeki hocalarımızın camilerde birer kürsüleri olsun, hafta sonları gelsinler o kürsülerde ders saatleri olsun alanlarında halkımıza gençlerimize İslam’ı anlatsınlar.”

"İSLAM'IN BÜTÜN VERİLERİNE ÖNEMLİ KATKILARDA BULUNDULAR"

  Malatya Valisi Ali Kaban ise Malatya’nın tarihin ilk çağlarından itibaren özellikle yönetim anlamında ilklerin yaşandığı önemli bir merkez olduğunu kaydederek, şunları söyledi: “Aslantepe’de çıkan kalıntılar şunu gösteriyor ki bu topraklar binlerce yıl öncesinden insanların ilk kez bürokrasi ve yapılanmayı oluşturduğu dönemden bize sesleniyor. İslam’ın çok önemli bugün adını hala andığımız, adlarına konferanslar düzenlediğimiz isimler bu topraklardan çıktılar veya bu topraklarda belirli dönemlerde kaldılar. Bu topraklara, dünyada İslam’ın bütün verilerine çok önemli katkılarda bulundular.”

"28 ŞUBAT'I MALATYA ÇOK AĞIR YAŞADI"

  AKP Genel Başkan Yardımcısı Öznur Çalık da 28 Şubat’ı Malatya’nın çok ağır yaşadığını ifade ederek, “Malatya’nın nasıl pilot ile olarak seçildiğini hatırlıyoruz. 28 Şubat Malatya’mızda çok ağır yaşandı en ağırı da Darende’deki İlahiyat Fakültesi’ydi. Fakülte kapatılmıştı. Demokrasinin sekteye uğradığı o dönemlerin tekrar yaşanmaması için 15 yılda Türkiye’de ciddi reformlar yaptık. Ne kadar bina ve yol yaparsak yapalım o binaların içini maneviyat, değerlerimizle, ruhla dolduramazsak boş kalacaktır” şeklinde konuştu.

"BU FAKÜLTELER, ÜLKEMİZİN GÖZBEBEĞİ KURUMLARI ARASINDADIR"

  YÖK Başkanvekili Prof. Dr. Rahmi Er ise İslami ilimler alanındaki öğretim faaliyetlerin özel bir önem taşıdığını belirterek, “Türk Yüksek Öğretim Sistemimiz bugün 180’i üniversite, 5’i bağımsız vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere 185 yükseköğretim kurumu ve 7,5 milyonu aşkın öğrencisiyle nicel olarak önemli bir büyümeye imza atmıştır. 3 bin 711 öğretim elemanının görev yaptığı İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri lisans, ön lisans ve doktorada 110 bini aşmıştır. Açıköğretim Fakültesi öğrencilerle bu sayı 350 bini geçmiştir. Kız öğrencilerimizin sayısının yüzde 60 olması memnuniyet vericidir. Bu fakülteler, ülkemizin gözbebeği kurumları arasındadır. Buralardaki eğitimin kalitesinin yükselmesinin topluma olumlu yansımasının kanaatini taşıyoruz” dedi.

"İSTİŞARE HEYETİNİN OLUŞTURULMASI ÜLKE AÇISINDAN ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR"

  Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz da, toplantının önemine değinerek, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde Diyanet İşleri Başkanlığı, İlahiyat Fakülteleri ve MEB bünyesinde Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün koordine ettiği din eğitimi ve öğretimi faaliyetlerinin daha etkin yürütülmesi konusunda istişare heyetinin oluşturulmasının ülke açısından önem arz ettiğini belirtti.

İmam hatiplerde sayısal olarak ciddi bir artış olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Türkiye’de resmi anlamda üç kurum din eğitimi ve öğretimi faaliyeti yürütüyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, İlahiyat Fakülteleri ve MEB bünyesinde Din Öğretimi Genel Müdürlüğü. Genel Müdürlüğümüz, kanunların bize belirlediği sınırlar içerisinde öğrencilerimize milli, manevi, ahlaki, insani ve kültürel değerlerin benimsetilmesi bu değerlerle ilgili öğretmenlerimizde farkındalık oluşturulmasıdır. Bu değerlerin öğretim programlarında yer alması için çalışmaların yürütülmesidir. Ülkemizde bin 500’ü aşan imam hatip lisesi, 3 bini aşan imam hatip ortaokulu ile bir milyon 345 bin 535 öğrenci imam hatip lisesi ve ortaokullarında öğrencilerimiz öğretim görmektedir” diye konuştu.

"TOPLANTIDAN ÖNEMLİ SONUÇLAR ÇIKACAKTIR"

  İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay ise ‘24. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Toplantısı’nda önemli sonuçların çıkacağına inandıklarını ifade etti.

   Kızılay, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“İslam dünyası çeşitli sebeplerden dolayı krizler yaşamaktadır. Üzülerek görüyoruz ki savaşların, ölümlerin yaşandığı bölgelerin başında Müslüman coğrafyalar gelmiştir. Ders çıkarmanın ve sorunlara çare bulmanın zorunlu hale geldiği bir dönemdeyiz. Bu durum İslam dünyası açısından iyi bir görüntü olmadığı gibi bölge halkının da kaderi olmamalıdır. Üç milyonun üzerinde Suriyeli misafire ev sahipliği yapıyoruz. Afrin’de kahraman ordumuz bölgeyi terör unsurlarından temizlemekte bölgeye huzur sağlamaktadır.”

  İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fikret Karaman, açılış konuşmasında, “Devletimizin ortaöğretimde imam hatip liseleri, yüksek öğretimde İlahiyat Fakültelerine verdiği imkan ve fırsatlar gerçekten takdire şayandır. Cumhuriyet döneminde bu bir rekor olarak kabul edilebilir. Hiçbir İslam ülkesinde bu zenginliği görmek mümkün değildir” dedi.

  Toplantının açılış törenine; Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın yanı sıra Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Vali Ali Kaban, AKP Genel Başkan Yardımcısı Öznur Çalık, AKP Malatya Milletvekili Mustafa Şahin, YÖK Başkanvekili Prof. Dr. Rahmi Er, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, belediye başkanları, rektörler ve akademisyenler katıldı.

Burhan KARADUMAN, Ferdi DURDU- Yeni Malatya Gazetesi, malatyahaber.com

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

5 yorum yapılmış

  • Ali (6 yıl önce)
    İslam dinini bilim ile çeliştirme işinden ayrılmazsak korkarım çok geçmeden orta çağ hıristiyanlığının yaşadığı sıkıntıları İslam toplumu yaşayacak. Dinimiz var diye ahlaka ihtiyacımız yok gibi davranıyoruz. Çözüm camilerin altlarınıdaki bölümler kütüphane bilim laboratuvarı olmazsa İslama olan inançlar da azalma yaşayacağız. Basında yazana göre dinden uzaklaşma son dönemlerde de artış kösteriyormuş. Benden söylemesi
    0
    0
    Yanıtla
  • MUSTAFA (6 yıl önce)
    Peki acaba, bu kadar camilere, bu kadar dini öğretim kurullarına, kuran kurslarına, 1500 civarında imam hatip lisesine, 3000 in üzerinde imam hatip ortaokuluna rağmen bu ülkede ahlak neden bu kadar kötü durumda? Madem böyle bir toplantı düzenlenmiş, yukarda sorduğum sorunun cevabını verebilecekler mi acaba? İşte bu sorunun cevabını bulur ve gerçekten ahlaklı insanlar yetiştirmeye başarırsanız o zaman başarılı olursunuz. İsterseniz her sokağa bir cami, bütün okulları imam hatibe dönüştürün nafile.
    0
    0
    Yanıtla
  • arğalı (6 yıl önce)
    Siyasiler karışmasın mezhepler hiçbir sorun olmaz.İşi hep siyasiler karıştırıyor
    0
    0
    Yanıtla
  • Batuhan (6 yıl önce)
    Bu kadar bakanlar, milletvekilleri, yök üyeleri, rektörler, dekanlar gelmiş salon yinede boş görünüyor. Neden acaba başka etkinliklerde hep doluyordu!
    0
    0
    Yanıtla
  • Toplantı herkese açık değildi
    0
    0
    Yanıtla