SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Nasıl Olacakmış Bu?

A- A+ PAYLAŞ

İnönü Üniversitesi kampus alanı içerisinde, üniversiteye ait bir arazide, üniversite personelinin mülkiyet sahibi olacağı konut yapımı yolundaki rektörlük projesi şaşkınlık yarattı. Kendi yerleşim planı bulunan İnönü Üniversitesi’nde gündeme gelen bu girişim, bazı öğretim üyelerinden de tepki gördü.

ÇELİK’İN YAZISI..
Bugüne kadar benzeri görülmeyen, hazineye ait ve hangi amaçla kullanılacağı belli olan bir alanda, kurum bağlılıkları orada görev yaptıkları süreyle sınırlı olan kişilere, mülkiyet sahibi olacak şekilde konut yaptırılması düşüncesi, rektör Prof.Dr. Cemil Çelik imzasıyla, üniversitenin internet sitesinde 27 Ekim’den itibaren yayınlanmaya başlanan bir yazı ile duyuruldu.

Yazıda, “Üniversitemiz kampus alanı içerisinde ve mülkiyeti üniversitemize ait bir alan üzerine (Muhtemelen kampus alanının güney batı cephesi ile Gözlem Evi arasında bulunan bir arazi) TOKİ (Toplu Konut İdaresi Başkanlığı) ile yapılacak bir anlaşma sonucu sosyal konut yaptırılması planlanmaktadır.

Yapılması düşünülen konutlar için yazı ekinde gönderilen anket formu sonucu gelecek olan talebe göre tespit edilecek konut tipi ve miktarı belirlenmiş olacaktır. Anket formunun biriminizdeki tüm idari ve akademik personele dağıtılarak doldurulması, doldurulmuş anket formlarının en geç 12 Kasım 2008 günü mesai saati sonuna kadar üniversitemiz Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığı’na teslim edilmesi hususunda, bilgilerinizi ve gereğini önemle rica ederim.” denildi.

"MEZARLIĞINIZI DA KURUN BARİ?"
Şu anda, lojman konusunda herhangi bir sıkıntısı olmayan İnönü Üniversitesi’nde, personele yönelik “popülist bir yaklaşım” eseri olarak ortaya çıkarıldığı iddialarına muhatap olan bu girişimin yasal boyutunun da tartışmalı olduğu, üniversite kampusü içerisinde gerek güvenlik, gerek sosyal nedenlerle, ayrıca “özel mülkiyetli koloni” kurulmasının engellenmesi gerektiği savunuluyor.

İnönü Üniversitesi yönetiminin, konut konusunda geliştirdiği fikir, birçok açıdan mantık dışı bulunuyor. Bu görüşe karşı düşünceler; “Burası tümüyle bir eğitim kompleksi. Toplu konut alanı değil. Üniversite yönetimi önce bunu görmeli. Buradan konut sahibi yapılan akademik ve idari personelin yarın emeklilik, tayin, görevden çıkarma, ölüm vs. gibi nedenlerle üniversiteyle ilişkisi kalmaz ise, buradaki konutları hangi sıfatla işgal edecekler? Üniversite yönetiminin düşüncesi, devletin başka kurumlarında da geçerli olsa, örneğin 2. Ordu kendi kışla alanı içerisinde, Belediye mülkiyeti kendisine ait herhangi bir alanda, başka tüm kamu kuruluşları kendilerine ait hizmet alanlarında toplu konut alanları oluşturmazlar mı? Üniversiteden başka bu parlak (!) fikri geliştiren niye olmadı? Yasal dayanakları ne? Gelişmeye açık olan üniversitenin bir bölümünün özel kişilerin mülkiyetine verilmesiyle, üniversitenin yerleşim planlaması bozulup, gelişme engellenmeyecek mi? Yeni rektörlük yönetimi, daha dişe dokunur bir iş yapmadan, hemen neden böylesine bir popülist yaklaşım içerisine girdi? Üniversiteye temelli yerleşmeyi mi planlıyorlar? Üniversitenin güvenlik, alt yapı, aydınlatma vs. gibi genel imkanları hangi koşullarda bunların hizmetine sunulacak? Çok arzu ediyorlarsa üniversiteye yakın bir yerde ev sahibi olmayı, kampus çevresinde şahıslara ya da hazineye ait bir arazi niye aramıyorlar? Bu düşüncedeki gruplar, oluşturmayı düşündükleri kolonide, ebediyen de kalabilmek için bir mezarlık da yapmayı planlıyorlar mı? Etrafını danışmanlarla dolduran sayın rektörün danışmanlarının geliştirdiği bir fikir mi bu?” vs. şeklinde özetleniyor.

KARŞI BİR SES..
Söz konusu rektör yazısının yeraldığı üniversite internet sitesinin ekinde, birçok personel, bu girişimi “nasıl olacağını” sorgulamadan, kendilerine daha uygun hangi olanaklar yaratılacağına ilişkin sorular sorarken, bir öğretim üyesi, Malatya’da Malatyalılar Derneği’nin “Şeher” isimli dergisinin de editörü olan Sosyolog Doç.Dr. Mihriban Şengül, tepkisini dile getirdi.

Şengül’ün eleştirisi şöyle:

“Üniversitemizin yerleşke içinde toplu konut projesi gerçekleştirmek istediğini öğrenince ciddi biçimde kaygılandım; hem yerleşkenin sahip olduğu ekosistem adına, hem de üniversitenin saygınlığı adına.

İnönü Üniversitesi Türkiye’nin doğusundaki en önemli üniversitelerden biri. Onu önemli kılan, akademik niteliklerinin ve fiziksel altyapısının yanı sıra yerleşkesinin ekolojik zenginliğidir. Hem yeşil alan olarak Malatya’nın sayılı mekânlarından biridir hem de tür çeşitliliği bakımından çok özeldir. Halen çok genç ağaçlar barındıran yerleşke, uzak olmayan bir gelecekte orman olma potansiyeline sahiptir. Bu özel alanın yerleşime açılması yalnızca öğretim üyelerinin konut ihtiyacı ile açıklanamaz.

Ayrıca Üniversitemiz, birçok üniversiteden farklı olarak öğretim üyelerinin hemen hemen tamamına lojman olanağı sağlıyor. Bir de mülk konut yaptırma işine önayak olmanın üniversitenin görevi olduğunu sanmıyorum.

Her şeyden önemlisi, yerleşke içine toplu konut yapmak, kamu arazisinin özel mülkiyete aktarımı anlamına gelir. Bu kamu yararına aykırıdır.

Eğer bu, öğretim üyeleri emekli olduktan sonra da üniversite ortamından uzaklaşmasınlar, bu güzel doğa parçasından yararlansınlar niyetiyle yapılıyorsa, yarın bu konutların el değiştirmeyeceğinin güvencesi var mıdır?

Kentleşmenin genel eğilimlerine göre, bu konutlar en yakın gelecekte kentin üst gelir grubunun yerleşim alanına dönüşecektir. Herkesin bildiği gibi Malatya kent mekânı yeni yapılaşma alanı sıkıntısı yaşamaktadır. Üniversitenin yerleşkeyi sınırlı bile olsa bu tür yapılaşmaya açması, yerleşke üzerinde yapılaşma baskısını artıracaktır.

Daha da kötüsü üniversite kentsel mekân üzerindeki rant üretim ve paylaşım ilişkilerinin parçası haline gelecektir. Böyle bir nitelik hiçbir bilim kurumuna saygınlık kazandırmaz.

Üniversite yöneticilerimizin ve öğretim üyelerinin bu konuda çok dikkatli düşünerek adım atacaklarını umuyorum.
Saygılarımla.”

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız