SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Neler Oluyor?

0
Güncellendi - 2015-12-27 13:44:06
Neler Oluyor?
A- A+ PAYLAŞ

Neye Güveniyorlar?

Daha önce de söylemiş ve yazmıştık: Malatya, artık hukukun, yasaların, kuralların değil, gücü elinde bulunduran kişi ya da kurumların kendi özel, keyfi hukukunu (!) yarattığı ve pervasızca, fütursuzca uyguladığı bir şehir haline geldi.

Keyfi hukuk (!) yaratıcı ve uygulayıcılarına devlet hiyerarşisinin tepesinden en alt düzeye kadar çokça örnek vermek mümkündür Malatya’da.

Keyfi hukuk (!) yaratan kurumları yönetenlerin temel güvencesi ise, hangi boyutta olursa olsun icra ettikleri yasadışılıklar konusunda artık bu şehirde kendilerine hesap sorulmayacağına dair olan güçlü inançlarıdır. İktidara, bakana, milletvekiline ya da bu şehrin tepe yöneticilerine sırtını dayayan kurum yöneticisi, kurum faaliyetlerinin, örneğin ihalelerin genelde hukuka, özelde ilgili yasalara uygun olup olmamasını artık dert etmiyor. Çünkü, ihalenin, ihale yasasına, ilgili mevzuata ya da ihale şartnamesine uygunluğunu denetleyecek herhangi bir irade yok gibi artık, bu şehirde.

Bu durum sadece kamu ihaleleri için değil, genel anlamda kamu kurumlarının yürüttüğü faaliyetlerin hukuka, yasalara uygunluğunun denetlenmesi, bu faaliyetlerden, icraatlardan doğan bir yanlış varsa sorumlusundan hesabının sorulması geçmişte kalan, nostaljik bir durum oldu neredeyse…

Kamu kurumları arasında kendi hukukunu yaratma konusunda ve hesap verilmezlik anlamında kendini hukuk dışı bir özgürlük okyanusunda gören kurumların başında ise kuşkusuz Malatya Belediyesi geliyor.

Son parlak örnekleri biliyorsunuz.

Fidan İhalesi ve Sahte Teminat Mektubu skandalları.

Cemal Akın’la başlayan, Ahmet Çakır’la devam eden ağaç yok etme geleneğinin uygulayıcıları önce şehirde ağaç bırakmadılar. Yüzlercesini kestip odun haline getirdiler, yüzlercesini söküp çöp sahasına attılar.

Sonra ithal fidan parlatmaları ile şehri yeşillendirdikleri propagandasına başladılar.

Bu propaganda için de milyarları bulan harcama kalemleri yaratmaları gerekiyordu:

Yarattılar da…

Fidan skandalında ilk aşamada elde ettiğimiz bilgilere göre, fidanların piyasa değerinin çok üstünde bir fiyatla ortalama 800 TL’den, yani bir işçinin 1 aylık asgari ücretine bir de 200 TL ekleyin, işte o rakama bir fidan satın alıyor hazretler.

İlerleyen günlerde ortaya çıkardığımız gerçek çok daha farklıydı:  Şehrin 5–10–20 yıllık ağaçlarını ‘armudun sapı-üzümün çöpü’ türü bahanelerle yok edenler, kesenler, oduna çevirenler, meğer yeni fidanları 800 TL’den değil, örneğin bir hatmi fidanını 1500 TL + KDV ile satın alarak Malatya’da ağaçlandırma yapıyorlar.

Türkiye’deki ortalama fiyatlarının birkaç katı fiyat ile fidan satın alanlar, uçuk fiyatlara dair mantıklı bir açıklama gereği bile duymuyor. Biz böyle istedik, böyle oldu diyorlar. Hatta alay edercesine, 3 asgari ücrete aldıkları fidanlara 15–20 yıllık ağaç tanımlaması getiriyorlar. Önce şehir merkezindeki 20–30 yıllık ağaçları kesip, odunlaştırıyorlar, sonra piyasa fiyatının 3-5 hatta 10 katına aldıkları fidanların savunmasını ‘15-20 yıllık ağaçlar, elbette bu fiyata olacak’ diye yapıyorlar.

Fidan skandalında fiyat boyutunu da aşan vahim bir durum var aslında: İhaleyi düzenleyen ya da ihaleyi denetlemekle görevli olan Malatya Belediyesi yetkililerinin başta söylediğimiz gibi, ihalede ortaya çıkardığımız defolar konusunda son derece rahat ve yüksek bir özgüven duygusu içinde olmaları. Bu arkadaşlar o kadar rahatlarlar ki, ihaleye ilişkin soru soran gazetecilere günlerce cevap verme lutfunda bile bulunmuyorlar. Lütfedip cevap verme zahmetine katlanırken de kendilerini hangi makamda zannediyorlarsa ‘Sorularınızı yazılı olarak gönderin’ diyorlar. Nihayetinde konuşmak zorunda kaldıklarında ise, halka hakaret etmekten de çekinmiyorlar. ‘Malatya halkı, parasının nerelere harcandığını bilmek istiyor. Biliyoruz, artık bu şehirde sırtını iktidara yaslayan hiç kimseye hukuki, yasal anlamda hesap sorulmuyor.  Ama bir de bu işin manevi tarafı var. Bu halk devlet gücüyle, devlete ait kaynaklarda yolsuzluk yapanlara beddua eder. Bu halkın bedduasını almak istemiyorsanız her şey şeffaf biçimde açıklanmalı’  şeklinde konuşan gazeteciye, Malatya Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü koltuğunda oturan zat rahatlıkla ‘Bilmem neyin duası kabul olsaydı…’ şeklinde cevap verebilme cür’etini gösterebiliyor.

Çünkü, Malatya, bugün artık ‘Köpeksiz köyde değneksiz gezen’ yöneticilerin (!) şehridir.

* * *

Şu Teminat Mektubu Meselesi!

‘Köpeksiz köyde değneksiz gezen’ yöneticilerin şehrinde bir de sahte teminat mektubu skandalı yaşanıyor. Lakin kimin umurunda…

Malatya sokaklarında halkın deyimi ile ‘Hançe-pençe şirketinin belediye vurgunu’ olarak anılan parkmetre ihalesinde, Hançe Parkmetre şirketi parkmetre uygulamasını bir süre hayata geçirdikten sonra, arka planı tam olarak açıklanmayan nedenlerle Malatya Belediyesi ihaleyi fesh ettiğini açıkladı. Belediyenin bu açıklamasından önce şirket zaten işi bırakmış, şirket yöneticileri çoktan terk etmişti Malatya’yı.

Ama geride, tahsil edilme ihtimali bir hayli düşük 611 bin TL borç ve bir ‘270 bin TL’lik Sahte Teminat Mektubu’ efsanesi bıraktı Malatya Belediyesi’ne miras olarak.

‘Sahte Teminat Mektubu Efsanesi’ diyoruz, çünkü sözkonusu teminat mektubunun müellifinin kim ya da kimler olduğu konusunda muhtelif rivayetler var.

Öncelikle şunu vurgulayalım: Malatya Belediye Başkanı Ahmet Çakır 270 bin TL değerindeki teminat mektubunun sahte olduğunu kabul etti. Yani ortada gerçekten sahte olduğu ortaya çıkan bir teminat mektubu var.

Sahte teminat mektubunun kim tarafından üretildiği ise henüz kesinleşmiş değil.

Malatya Belediyesi, sahte olduğu açıklanan teminat mektubunun Hançe Parkmetre şirketi tarafından belediyeye verildiğini açıklıyor. Ancak, Başkan Çakır’ın bizzat komisyon başkanlığını yaptığı ihalede, teminat mektubunu verdiği iddia edilen bankadan neden onay alınmadığı sorusuna ise cevap veremiyor Malatya Belediyesi makamları.

Çünkü, bu sorunun cevabı verilebilse, Malatya Belediyesi’ni yaklaşık 900 bin TL zarara uğratan parkmetre ihalesi de bir yerde çözülmüş olacak.

Sahte Teminat Mektubu olayında bir başka iddia daha var ki, gerçekse eğer, tam adliyelik durum var demektir: CHP Belediye Meclis Üyesi Günnur Tabel’in 2 Mayıs’taki belediye meclis toplantısında dillendirdiği iddiaya göre, Hançe Parkmetre şirketi belediyeye, zorunlu olarak verilmesi gereken banka teminat mektubu değil, 300 bin TL’lik bir senet verdi.  İddiaya göre, şirket işi bırakıp Malatya’yı terk ettikten sonra, ihale dosyasında teminat mektubunun eksikliğini gidermek isteyen birileri sahte bir banka teminat mektubu üreterek ihale dosyasına koydu.

İddia vahim. Vahim iddia karşısında Belediye Başkanı Ahmet Çakır’ın aynı meclis toplantısında CHP’li meclis üyesine verdiği cevap ise, beylik sözlerinden öte gitmeyen, tatmin edici olmaktan uzak bir nitelik taşıyor.

CHP’li Belediye Meclis Üyesi Günnur Tabel’in belediye meclisinde gündeme getirdiği bu vahim iddia şayet gerçek bir arka plana dayanıyorsa, sözün bittiği yerdeyiz demektir.

* * *

Valiliğin Mahkemelere Bilirkişi Yazısı ve Baronun Tavrı

Malatya Valisi Ulvi Saran imzasıyla, kamulaştırma işlemleri sırasında özellikle kayısı ağaçlarının değer tespitinin yapılmasını rakamsal standarda bağlayan talimat niteliğindeki bir yazının kaymakamlıklar ve ilgili kamu kuruluşlarının yanı sıra mahkemelere de gönderilmesi Malatya Adliyesi’nde büyük tepki yarattı.

Vali Saran’ın sözkonusu yazısının anayasal düzenin temel ilkesi olan kuvvetler ayrılığı ilkesini açıkça ihlal ettiğini ileri süren ve yargı bağımsızlığını kendine dert edinen bazı avukatların öncülüğü ile bir imza kampanyası düzenlendi ve Malatya Barosu genel kurulu olağanüstü toplantıya çağrıldı.

Aslında, yargı bağımsızlığı ve bilirkişileri kamu gücüyle etkileme konusunda yargı ve bilirkişilik kurumu çevresinde ciddi bir tartışma yaratan valilik yazısının gündeme gelmesinden sonra ilk olarak konuşması gereken kişinin Malatya Barosu Başkanı Eyüp Kutlubay olması gerekiyor değil mi?

Ama hayır, malatyahaber.com’un duyurduğu ‘yargıya talimat’ algısı yaratan ve bir aydan fazla zamandır tartışılan valilik yazısına dair baro başkanı Eyüp Kutlubay bugüne kadar tek kelime etmedi. Tam tersine, herhangi bir dayanağı olmadığı sonradan ortaya çıkan telefon mesajları ile ‘valilik yazısının düzeltildiğini’ bildiren SMS açıklamalar yaptı. Oysa yapılan herhangi bir düzeltme filan da yoktu. Sadece genel kurulu toplantıya çağırarak valilik yazısının hukuka uygunluğunun tartışılmasını talep eden avukatların tepkisini dindirmek için yürütülen bir atraksiyondu.

Zaten herhangi bir düzeltme olmadığı kısa süre sonra Malatya Valiliği’nin valilik yazısına uymayan bazı bilirkişiler hakkında soruşturma başlatılmasıyla ortaya çıktı. Mum valilik soruşturmasına kadar yanmıştı yani.

Olayın bir başka boyutu ise, önümüzdeki sonbaharda yapılacak baro seçimlerinde aday olacağı söylenen bazı avukatların yargı bağımsızlığını korumak için başlatılan imza kampanyasının aleyhine karşı bir kampanya yürütmüş olmalarıydı. ‘Bu yazı mahkemelere ve bilirkişilere gitmiş. Avukatları ilgilendiren bir tarafı yok’ şeklindeki argümanla valiliğin yargıya talimat niteliğindeki yazısını savunma pozisyonu alan bu avukatlara yargının tek başına savcı-yargıç ikilisinden oluşmadığını, mahkemelerde bir hükmün kurulması için gereken diğer asli unsurun da savunma yani avukatlık kurumu olduğunu hatırlatmak gerekiyor anlaşılan…

* * *

ÇDP Yapmışlar

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan 1 / 100.000’lik Bölgesel Çevre Düzeni Planı (ÇDP) geçtiğimiz günlerde askıya çıkarıldı ve itiraz süresi için gereken sürede ilgili kurumların itirazları alınmaya başlandı.

ÇDP, şehirlerin ya da birkaç şehirden oluşan bölgelerin imar, çevre, nüfus, yapılaşma, tarım, sanayileşme, turizm, ulaşım, genel arazi kullanım kararları gibi şehrin temel dinamiklerine gelecek perspektifi çizen, politika ve stratejilerini belirleyen temel belge anlamına geliyor. Kalkınma planları ve varsa bölge planlarını temel alarak rasyonel doğal kaynak kullanımını sağlar.

Ancak, Malatya Çevre Düzeni Planı ayrıntılı biçimde incelendiğinde, planın Malatya’nın şehircilik potansiyeli, varlıkları, yeraltı ve yer üstü zenginlikleri, gelişme eğilimleri, kısaca temel dinamikleri ile örtüşmediği ortaya çıkıyor.

Karar ve hükümleriyle alt ölçekli planları belirleme gücünü de içinde barındıran Çevre Düzeni Planı, mevcut haliyle Malatya merkez başta olmak üzere ilçelerin potansiyeli, gelişim eğilimleri ve mevcut fiziksel – insani verileri ile ciddi çelişkiler içeren bir yapıya sahip.

Çok basit birkaç örnek verelim isterseniz:

Yeraltı zenginlikleri ile sadece Türkiye’nin değil dünyanın da dikkatini üzerinde bulunduran Hasançelebi beldesinin gelişme alanlarının ÇDP’de tarım ve hayvancılık olarak öngörülmesi trajikomik bir durumdur.

Akçadağ için turizm eksenli bir gelişme perspektifi çizilirken Akçadağ’la kıyaslandığında tarihi eserleri ve kültürel zenginlikleri ile bir açık hava müzesi olarak nitelenebilecek olan Arapgir için turizm yerine sadece hayvancılıkla kalkınma öngörüsünde bulunulması bir başka çelişki olarak yerini alıyor planda.

Malatya’nın ulaşım planlarında önemli bir yer tutan Beylerderesi Viyadüğü’nün, sportif yatırımlar alanında önemli bir yer tutan yeni stadyumun ÇDP’de yer almaması, Erhaç askeri havaalanının sivil havaalanı gibi gösterilmesi gibi çok sayıda eksiklik ve sorunlu tespitler de planın ne kadar özensiz, baştan savma ve yüzeysel hazırlandığını göstermesi bakımından çarpıcı örneklerdir.

Diyebilirsiniz ki, askeri havaalanın sivil havaalanı olarak gösterilmesi neden bu kadar önemli?

Önemli, çünkü siz askeri havaalanını ÇDP’de sivil havaalanı olarak gösterirseniz Malatya’nın temel ihtiyaçlarından biri olan sivil havaalanına ihtiyacı olmadığını ve 30 yıllık plan süresi boyunca sivil havaalanının yatırım programlarına alınmaması gerektiğini vurgulamış oluyorsunuz.

Madde madde gidildiğinde sayısız çelişki ortaya çıkarmak mümkün ÇDP’de.

Ama kısaca şunu söylemek yanlış olmaz sanırız: Ankara’da oturarak, masa başında Malatya ya da bir başka şehrin şehircilik strateji ve politikaları ancak böyle planlanabiliyormuş demek ki…

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız